Dolar

34,9466

Euro

36,7211

Altın

2.977,22

Bist

10.125,46

Askeri vesayetten kurtulma fırsatı

Türkiye'de Anayasa Mahkemesi Türk Parlamentosu'nun iki ay önce aldığı anayasa değişiklikleriyle ilgili kararını verdi.

16 Yıl Önce Güncellendi

2010-07-12 12:44:00

Askeri vesayetten kurtulma fırsatı
Dr. Muhammed Nureddin*

'Demokratik bir Türkiye İslam Dünyasının çıkarınadır'

Değişiklikler halkoylamasına sunulması imkanı veren bir oy oranıyla Parlamento'dan geçmişti. Değişikliklerin Parlamento'da aldığı bütün oylar AKP'ye aitken bütün muhalefet partileri değişikliklere karşı çıktı. Bu yüzden Anayasa Mahkemesi'nin kararı AKP'nin yürüyüşüne ve genel olarak reforma yönelik tutumu bilindiği için bekleniyordu.

Bilindiği üzere değişikliklerin özü Anayasa Mahkemesi'nin ve HSYK'nın yapısının değiştirilmesi. Mahkeme temel değişiklikler getirmedi ve üyelerin cumhurbaşkanı ve Parlamento tarafından atanma yöntemini sınırlamakla birlikte metni Parlamento'dan geldiği gibi bıraktı. Askerlerin sivil mahkemelerde yargılanması ve hâlâ hayatta olan 12 Eylül 1980 darbesi komutanlarının yargılanması maddesi aynen kaldı. Karar büyük ölçüde kabul edilebilir şekilde geldi.

AKP'nin mahkeme kararına itirazı mahkemenin içeriğe itiraz edemeyecek olması bağlamında. Zira bu itiraz Mahkeme'nin yetkileri içinde yer almıyor ve dolayısıyla sadece şekil açısından bakabilir ama Mahkeme bunu yapmadı. AKP'nin itirazı Mahkeme'nin yetkilerini aşmaması ve kendisini yasama erki yerine koymaması ilkesini derinleştirme eğilimiydi.

Ne olursa olsun AKP yetkililerinin çoğunluğu Mahkeme kararının olumsuzluklarına rağmen değişikliklerin özünü muhafaza ettiğinden dem vurdular. Dolayısıyla AKP 2003 ve 2004 yıllarındaki ilk dalga sonrası reformun ikinci büyük paketi olması için kendi reformlarını savunmak üzere 12 Eylül referandumuna gidecek. Esasında Türkiye gibi çözümsüz bir ülkede işlerin kolaylıkla ve hızlı şekilde rayına oturması mümkün değil. Kemalist rejimin ve askeri vesayet rejiminin geçen yıllar boyunca bıraktığı miras, bütün reform girişimlerinin elini kolunu bağlıyordu. Bu reform girişimleri ordunun gücüne ve anayasaları dolduran sınırlamalara tosluyordu. Hatta öyle bir noktaya gelindi ki ordunun onay vermediği her reform anayasa darbesiyle bastırılıyordu. Yani anayasa ve yasalar cumhuriyet ve laikliğe yönelik tehdidi engellemesi için askeri güçle bile olsa orduya şu ana kadar müdahale yetkisi veriyordu ve halen de veriyor.

Bu yüzden AKP derin devletin arı kovanına çomak soktuğunda aslında çok tehlikeli bir hobiye girişiyordu. Şu ana kadar reformdaki bütün yavaşlamalara rağmen AKP'nin doktor sıfatıyla adı askeri vesayet rejimi olan hastanın yattığı ameliyathaneden minimum zararla çıktığı söylenebilir. Hatta aşırlıkçı laik siyasiler bile önerilen reformların kaçınılmaz olduğunun, askeri vesayetten, güç makinesinden ve partiler kanalıyla hakimiyet milletinken devlet içinde devlet oluşturan yargı kurumlarının sınırsız nüfuzundan kurtulmak gerektiğinin farkındalar.

Fakat Türkiye'deki savaş hiçbir gün hukuki olmadı veya Türkiye'nin ve sisteminin modernleştirilmesi gereğiyle irtibatlı olmadı. Bu yüzden milliyetçilerden solculara ve Kürt partisine kadar bütün muhalif partiler reformlara karşı çıktıklarını açıklamak için yığıldılar ve dolayısıyla 12 Eylül'deki referandumda 'hayır' demek için hazırlanıyorlar. Pratik olarak referandum reformlardan çok AKP'nin başı ve iktidardaki varlığı üzerinde olacak. Referandum AKP'nin içerideki ve dışarıdaki politikaları üzerinde olacak.

Hiç kuşkusuz İsrail ve Amerikan etkeni referandumun merkezine girecek. Bütün çabalar Erdoğan iktidarını zayıflatmak için olacak. Bütün çabalar AKP'nin dengeli doğu tercihini zayıflatmak ve Türkiye arabasını Batı-İsrail yoluna götürmek için.

Bu noktadan hareketle Numan Kurtulmuş'un liderliğini yaptığı İslamcı Saadet Partisi'nin referandumda değişikliklere 'evet' oyu verme tercihi gayet yerinde oldu. Türkiye reform yolunda bir adım daha ilerlemek için büyük bir fırsatla karşı karşıya. Seksen yılın mirası sekiz yılda bitmez ancak önemli olan daimi suretle ileriye doğru ilerlemek. Gelecek eylüldeki referandumda değişikliklere 'evet' oyu vermek daha demokratik, daha özgür ve insan haklarına daha saygılı bir Türkiye'ye 'evet' oyu vermektir. Bu tablo sadece Türkiye için değil, bütün İslam dünyası içindir.

*Katar gazetesi El Şark, Beyrut Stratejik Araştırmalar Merkezi Direktörü, 11 Temmuz 2010

ZAMAN

Haber Ara