Dolar

34,9466

Euro

36,7211

Altın

2.977,22

Bist

10.125,46

Srebrenica, Hama, Bağdat, Kabil soykırımı...

Srebrenica’yı bir kez daha rahmetle anarken, Afganistan, Irak, Çeçenistan ve Hama’da katledilen kardeşlerimizin hukuk mücadelesini Srebrenica örneğinde takip etmemizin vicdani bir sorumluluk olduğunu ifade edelim.

16 Yıl Önce Güncellendi

2010-07-11 10:04:00

Srebrenica, Hama, Bağdat, Kabil soykırımı...
Osman Atalay*

11 Temmuz 1995’te Bosna-Hersek’in Srebrenica kentinde 8 bin Müslüman Boşnak’ın Sırplar tarafından katledilişini bütün dünya adeta seyretti.

Srebrenica, BM tarafından güvenli bölge ilan edilmişti ve Boşnak Müslümanlar Sırp saldırılarından kurtulmak için Srebrenica’ya geldiler. Hollandalı askerler, şehre gelen Sırp askerlerine savunmasız Boşnak erkek ve çocukları teslim ederek 8 bin sivilin katledilmesine sebep oldular.

Bu yıl Srebrenica katliamının 15. yılı cenaze töreni ile anılıyor. 775 cenaze daha bulundu. Aradan 15 yıl geçmesine rağmen Srebrenica’da katledilen 8 bin Boşnak Müslümandan 2 bininin cesedi hâlâ bulunamadı.

NATO ve BM bu katliam karşısında önleyici hiçbir davranış ve müdahalede bulunmadılar. Avrupa’da 2. Dünya Savaşı’ndan sonra görülen en büyük katliam ve hukuki olarak belgelenen ilk soykırımdır Srebrenica katliamı.

Şubat 2006’da Lahey Adalet Divanı, Srebrenica’da yapılanları soykırım olarak kabul etmek durumunda kalırken; Sırpların bu katliamdan sorumlu tutulamayacakları şerhi düşerek tarafsızlığına gölge düşürdü. Bu karar, Boşnaklar için en azından uzun vadede bir moral desteği oldu. 36 bin nüfusu olan Srebrenica’da bugün 6 bin Sırp ve 4 bin Boşnak yaşamaktadır. Erkeklerin çoğu hayatını kaybettiği için nüfusun büyük bölümünü kadınlar oluşturuyor.

15 yıldır katliama sebep veren ve savunmasız insanları Sırp birliklerine teslim eden 400 Hollandalı asker ve 3 komutanı hakkında hiçbir işlem yapılmaması çok düşündürücü değil mi?
Srebrenica’da ailelerini kaybeden bir grup, 7 yıldır hukuk mücadelesi veriyor. Olaylardan sorumlu tutulan 3 Hollandalı komutan hakkında işlem başlatıldı. Sırp Radko Miladic ise, hâlâ yakalanamadı. Af Örgütü, Savaş Suçları Mahkemesi, BM, İKÖ, Arap Birliği ve AB, terör olayları söz konusu olduğunda aynı anda sesleri çıktığı kadar bağırmakta ve alelacele toplantılar düzenleyerek kınama ve yaptırım kararı çıkarmaktayken, nedense Srebrenica ve benzer acıları, katliam ve soykırımları yaşayan ülkelerle ilgili en ufak bir duyarlılık belirtisi göstermemektedirler.
1982 yılında Hama’da 20 bin Müslüman, dönemin Suriye Devlet Başkanı ve kardeşi tarafından katledildi ve 20 bin Müslümanın cesetleri hâlâ bulunamıyor. Bu katliamları yapan komutanların ve idarecilerin birçoğu halen hayattadır. Ama Suriyeli bu kayıp cesetler için işbaşındaki yönetim ne soruşturmaya izni veriyor, ne de herhangi bir açıklama yapıyor. Hama katliamı, Srebrenica katliamından 2 misli daha acı ve zalimce idi. Bağdat ve çevresinde Amerikan askerlerinin işgalinden bugüne tam 1 milyon Iraklı Müslüman hayatını kaybetti, 30 binin üzerinde insan ise kayıp. Aynı Srebrenica’da yaşananlar gibi akıbetleri meçhul. Afganistan’da 11 Eylül bahanesi ile ABD ve NATO güçleri yıllardır sivil katliamları yapmaktadır.

Taliban ile mücadele bahanesi ile masum çocuklar ve kadınlar öldürülmektedir. Bugün Srebrenica’da yaşananları millet ve devletçe anarken, Hama’nın hesabını, Irak’ta günde ortalama 30 insanın ölümünü ve NATO askerlerinin Afganistan’ın başkenti Kabil ve çevresinde dünyaya kapalı bir şekilde yürüttükleri katliamları araştıracak bir komisyon kurmamız ve hukuk dilini sürekli canlı tutmamız gerekiyor. Her yıl 15 Temmuz’da Srebrenica’yı anarken, 2 Şubat’taki Hama katliamını, ABD’nin 2003’te başlattığı Afganistan saldırısını ve Irak işgali ile beraber katliamlarını sorgulamalı ve hesabını sormalıyız.

Hama’da, Afganistan’da, Irak’ta katledilen ve mezar yerleri bilinmeyen kardeşlerimiz de Srebrenica’da katledilen Boşnaklar kadar değerli ve bizim din kardeşlerimizdir. Reel politik ve stratejik bölgesel ortaklıklar inanç, adalet ve vicdanımızın önüne geçerse, tarih bizi asla affetmeyecektir. İKÖ, hukuk adalet komisyonu öncelikli olarak İslam dünyasında ABD ve NATO’nun saldırılarına ve İslam dünyasında cereyan eden haksızlıklara karşı kollarını sıvamalıdır. Lahey Adalet Divanı, Uluslararası Ceza Mahkemeleri, Af Örgütü gibi kurumlar önyargıdan öte küresel güçlerin baskısı altında kalmaktadır.

Burada Türkiye, içinde bulunduğu bölgesel güç elde etme sürecindeki adaletli ve cesur kararlar ile elindeki güç mekanizmalarıyla hem batıya hem de İslam dünyasına mesaj verecek kurumlarını harekete geçirmelidir. İKÖ hâlâ istenilen aktif vizyon ve misyon gücünü oluşturabilmiş değildir. Srebrenica’yı bir kez daha rahmetle anarken, Afganistan, Irak, Çeçenistan ve Hama’da katledilen kardeşlerimizin hukuk mücadelesini Srebrenica örneğinde takip etmemizin vicdani bir sorumluluk olduğunu ifade edelim.

*Aktivist- Yazar. Vakit Gazetesi,
SON VİDEO HABER

Iğdır'da AK Parti İl Başkanlığı binasına molotoflu saldırı

Haber Ara