Dolar

34,9466

Euro

36,7211

Altın

2.977,22

Bist

10.125,46

Türk İsrail krizinin bilinmeyen yönleri

İtalya'da yayımlanan Avvenire gazetesinin 6 Temmuz 2010 tarihli internet sayfasında yer alan 'Türkiye ve İsrail krizinin bilinmeyen yönleri' başlıklı yorumda şunlara yer verildi.

16 Yıl Önce Güncellendi

2010-07-09 08:32:00

Türk İsrail krizinin bilinmeyen yönleri

Görünüşe göre Türkiye ile İsrail arasındaki anlaşmazlık daha öncekilere pek benzemiyor. Ankara, hava sahasını "Davut Yıldızı"na askeri uçuşlar için kapatırken, Tel Aviv'in -Gazze filosuna ait bir gemideki 9 Türk vatandaşının öldürülmesi olayıyla ilgili- özür dilemekte inat etmesi benzer yaptırımların habercisi olacak.

Dışarıdan bakıldığında, taraflar arasında (İsrail Dışişleri Bakanı aşırı sağcı lider Avigdor Lieberman, Türkiye'den resmi bir özür talep ederek çerçeveyi tam tersine çevirmek isterken, Türk mevkidaşı Davutoğlu diplomatik ilişkilerin tamamen kesilmesini öngörüyor) gergin hava hakimken, iki ülkenin de farklı bir oyun içinde olduğunu söyleyebiliriz. Bakalım hangisi kazanacak?

Türkiye, yaklaşık iki yıldır Doğu'ya yöneliyor. Bunda en büyük etken ise ülkenin AB üyeliği konusunda yorucu ve sonuçsuz kalan müzakerelerin oluşturduğu güçlü hayal kırıklığıdır. Başbakan Erdoğan, Dışişleri Bakanı Davutoğlu'nun "komşularla sıfır sorun" tezini savunuyor. Haritaya bakınca tezin doğruluğunu görüyoruz: Avrupa'nın yanı sıra Türkiye; Gürcistan, Ermenistan, İran, Irak ve Suriye ile sınır komşusu. Küçük Asya'nın jeopolitik merkezindeki Ankara, Osmanlı İmparatorluğu'nun çözülmesinden beri kaybedilmiş olan "bölgesel güç" rolünü eski haline döndürmeyi hedefliyor.

Erdoğan'ın planları arasında, ekonomik entegrasyonu hedefleyen bir "Orta Doğu Birliği" olması tesadüf değildir: Hazar Denizi'nden Arap çöllerine kadar uzanan bir bölgede, Avrupa Birliği’nin izinden giden ve Türkiye, Suriye, Lübnan, Ürdün'ü içine alan hatta Boğaz’dan Aden Körfezi’ne kadar yayılan bir birlik.

İsrail ise farklı bir cephede yer alarak kendi oyununu oynamayı düşünüyor. İç cephede, Ebu Mazen (Mahmut Abbas) ile Eylül ayında inşasına başlayacağı Batı Şeria'daki yeni yerleşkeler (2700 yerleşim birimi ve planlanmış diğer 800 yerleşke inşası) konusunda diyalog kurabilmek üzere oldukça çaba sarf ediyor.(Kudüs dün bu konudaki ilk zirveyi Savunma Bakanı Ehud Barak ile Filistin Başbakanı Selam Feyyaz arasında gerçekleştirdi.)

Diğer cephede ise İran bulunuyor. Ve bu, Başkan Obama’yla haftalar öncesinde gerçekleşen soğuk görüşme sonrasında bugün yeniden Beyaz Saray’a kabul edilen Binyamin Netanyahu'nun en büyük çekincesi. Masada İsrail’in, İran’ı her türlü yola başvurarak silahsızlandırma ve özellikle Tahran’ın nükleer tehdidini etkisiz hale getirme konusunda bitmez tükenmez talepleri var. Başka bir deyişle Kudüs, ABD'den İran topraklarına hava saldırısı için yeşil ışık yakmasını isteyecek.

Ama Washington bu seçeneği beğenmiyor: Pentagon'un stratejik hesaplamalarının tümü, İran'a bir saldırı ihtimalinin bile "feci" olarak tanımlanabileceğine işaret ediyor. Sadece BM merkezinde formüle edilenler değil, Amerikan Kongresi’nde oylananlar da dahil olmak üzere yaptırımları sıkılaştırmanın yolunun açıldığı bir zamanda bu seçenek makul karşılanmayacaktır. Tahran'ın, birçok Avrupa ülkesindeki devlete ait uçak şirketlerinin yakıt ikmalini durdurduğunu açıklayarak ortalığı alevlendirse bile.

Ortadaki tablo, bilinmeyenlerle dolu... Ama kesin olan şu: Çözüm İran'ın elinde değil. Türk-İsrail ilişkilerine geri dönecek olursak, Ankara bu konuda taviz vermeyecektir, İsrail de öyle. Sonuç olarak, Orta Doğu için ideal bir zemin, iyi bir uzlaşı ile kurulacaktır.

BYEGM
SON VİDEO HABER

Suriye'deki dehşeti anlattı: İşkenceden derimiz yüzülüyordu

Haber Ara