İşte Abant Platformu'nun çözüm önerileri
22. Abant Toplantısı'nın sonuç bildirgesinde, 'vesayet düzeninin tasfiyesi için' çözüm önerileri ortaya konuldu.
16 Yıl Önce Güncellendi
2010-06-28 05:23:00
-
- Şiddet, Kürt meselesinin çözümünü ve toplumsal barışı engelliyor. Özgürlükler geliştirilmeli, demokratik siyaset öne çıkarılmalı.
- Anayasa Mahkemesi kurucu iktidar yetkisi kullanamaz, iktidarı denetleyemez. Yargı, meşruiyet temelinde yeniden yapılandırılmalı.
- Askerî bürokrasi ve askerî harcamalar demokratik denetim altına alınmalı. Dış güvenlik kurumları köklü reformlardan geçirilmeli.
- AB ile ilgili dönüşümler, daha özgür bir Türkiye için önemli. Bu hedefin yakalanmasında görev iktidar ve muhalefete düşmektedir.
-
Oturumlarda üzerinde en çok durulan konulardan 'askerî bürokrasi' de sonuç metninde yer aldı. Bunun denetim altına alınması istendi. Dış güvenlik politikası ve askerî harcamaların demokratik kurumlar tarafından belirlenmesi gerektiğine işaret edildi. Bildirinin en dikkat çekici maddelerinden biri de Yüksek Mahkeme'yle ilgiliydi: "Anayasa Mahkemesi kurucu iktidar yetkisi kullanamaz. Halka ait olan, sivil demokratik süreçlerin içinde oluşan kurucu iktidar Anayasa Mahkemesi tarafından denetlenemez. Bu doğrultuda yargı organları demokratik meşruiyet temelinde yeniden yapılandırılmalıdır."
Toplantıda, geçen yıl olduğu gibi yine 'yeni sivil ve demokratik bir anayasa' ihtiyacının altı çizildi.
'Vesayet' kavramı; 'kurumların merkezi, seçkinci ve otoriter bir zihniyetle toplum üzerinde kontrol sağlaması, tahakküm kurması' şeklinde tarif edildi. Oturumlarda da, demokrasi üzerindeki vesayet sorunu; siyasal ve toplumsal sistem, yargı, asker-sivil ilişkileri düzeylerinde ele alındı. Vesayetin kurumları, taşıyıcı aktörleri ve siyasal hayattaki tezahürleri tartışıldı.
Sonuç bildirisinin müzakere edildiği bölümde de çeşitli değerlendirmeler oldu. Abant Platformu Yönetim Kurulu Başkanı Levent Köker'in sonuç metnini okumasının hemen ardından söze giren emekli Askeri Hakim Faik Tarımcıoğlu, "Bu manifestoyu ayakta alkışlayabilir miyim?" dedi. Köker'in "Tabii ki" cevabının ardından da ayağa kalkarak sonuç metnini alkışladı. Daha sonra söz alan emekli Askerî Hakim, "Magna Carta'dan beri yazılmış en kötü anayasanın, Magna Carta'dan sonra yazılmış en güzel manifestosunu gördük. Her maddesinin altına imzamı atarım." ifadelerini kullandı.
Eski Cumhriyet Savcısı Gültekin Avcı, toplantıda 'istihbarat konsepti'nin yeterince işlenmediğini savundu ve "Vesayet altına almadığınız istihbarat, hem sivil hem de askerî otoriteyi vesayet altına alır." görüşünü dillendirdi. Anayasa hukukçusu Prof. Dr. Ergun Özbudun ise bildirinin mükemmel bir biçimde hazırlandığını ve hiçbir ekleme önermediğini ifade etti. Özbudun, vesayetin mağdur ettiği kesimler arasındaki empati duygusunun geliştirilmesinin kaçınılmaz olduğunu söyleyerek, şöyle devam etti: "Vesayet, Türkiye'de çeşitli mazlumlar yarattı. Kürtler, başörtülüler, Aleviler, solcular hatta liberaller. Bu zümreler arasında empati eksik. Mazlum Türk, mazlum Kürt'e yönelik empati yapmıyor. Müslüman çoğunluk, gayrimüslimlere yapılan haksızlıkları görmezden geliyor. Bu rejimi tasfiye etmenin en kolay yolu bu kesimlerin birbirine empati göstermesi, ortak davada aynı yolda yürümesidir. Aksi, statükocuların işine yarar."
Maddelere yönelik bir temenni de eski MİT Müsteşar Yardımcısı Cevat Öneş'ten geldi. Öneş, siyasi iktidara yönelik vurguların yetersizliğine dikkat çekerek, "Siyasî iktidar, demokratikleştirme adımlarının atılmasını ve kararlılığını daha güçlü göstermelidir. Bunun da vurgulanması gereklidir. Bu konudaki muhafazakâr ve oportünist yaklaşımlar sadece gecikmelere sebep olacaktır." şeklinde konuştu.
İşte 22. Abant Platformu'nun sonuç bildirgesi
Vesayet ve Demokrasi' başlıklı 22. Abant Platformu'nun 16 maddelik bir sonuç bildirisi şöyle:
1- Demokrasimizin vesayet altında olduğu bütün katılımcılar tarafından vurgulanmıştır.
2- Demokrasimizi işlemez hale getiren vesayet, yakın tarihte yaşadığımız sosyal, politik ve uluslararası tecrübelerle yakından ilişkilidir.
3- Vesayet sadece anayasal hukukî düzeyde kurumsal olarak karşımıza çıkan bir demokrasi engeli olmayıp aynı zamanda bir siyasî kültür temelli zihniyet kalıbı niteliğindedir.
4- Bu yönleriyle vesayet demokratik işleyişi engelleyerek siyasî, sosyal, ekonomik nitelikteki ulusal ve uluslararası sorunların çözümünü güçleştirmektedir.
5- Bugün karşı karşıya bulunduğumuz Kürt, Alevî, başörtüsü, azınlıklar, din-vicdan, ifade ve örgütlenme özgürlüğü gibi meseleler ve komşularımızla ilişkilerde yaşanan sorunlar vesayetçi engellemeler nedeniyle çözülememektedir.
6- Vesayetçi yapılar sadece sorunları çözümsüzlüğe hapsetmekle kalmayıp aynı zamanda toplumsal gerginliklere, şiddet ve korkunun tırmanmasına neden olmaktadır. Bu da vesayetçiliği pekiştirmektedir.
7- Tüm bu nedenlerle tek parti döneminin ideolojik mirası niteliğinde olan ve önce 1961, sonra da 1982 anayasalarıyla kalıcı bir sistem niteliği kazanan vesayetçiliğin nihai olarak tasfiyesi elzemdir.
8- Artan şiddet ortamı, Kürt meselesinin çözümünü güçleştirmekte ve toplumsal dokuyu tahrip etmektedir. Platform, şiddeti toplumsal barışın önündeki en büyük engel olarak görmekte, sorunun çözümü için özgürlüklerin geliştirilmesini ve demokratik siyasetin ön plana çıkarılmasını savunmaktadır.
9- Diyarbakır'da 32 STK'nın başlattığı ve Mardin ve Batman'da devam eden şiddet karşıtı çağrıları Abant Platformu oybirliği ile desteklemektedir.
10- Askerî bürokrasi demokratik denetim altına alınmalıdır. Bu doğrultuda dış güvenlik kurumları çağdaş dünya gereklerine uygun bir şekilde köklü reformlardan geçirilmelidir. Dış güvenlik politikası ve öncelikleri askerî harcamalar demokratik kurumlar tarafından belirlenmelidir.
11- Savunma, güvenlik ve istihbarat konularında sivil kesim ile askerî kesim arasındaki bilgi asimetrisi demokratik denetim lehine dengelenmelidir.
12- Anayasa Mahkemesi kurucu iktidar yetkisi kullanamaz. Halka ait olan ve sivil demokratik süreçlerin içinde oluşan kurucu iktidar Anayasa Mahkemesi tarafından denetlenemez. Bu doğrultuda yargı organları demokratik meşruiyet temelinde yeniden yapılandırılmalıdır.
13- Vesayetin gündelik hayata sirayet eden ve rutinleşen zihniyeti karşısında insan yetiştirme düzenimiz yeniden ele alınmalı, mevcut müfredat her türlü vesayetçiliğe karşı duyarlılık geliştirilmesi yönünde düzenlenmelidir.
14- Demokratik siyasî hayat ile bağdaşması mümkün olmayan vesayetçiliğin toplumsal taşıyıcısı niteliğinde görünen ve toplumun ekonomik ve kültürel bakımdan üst katmanlarında yer alan aktörlerin sivil toplum ve medya üzerinden vesayet düzenine temin ettiği destek demokratikleşmemizi engellemektedir.
15- Toplumu kutuplaştıran bu vesayetçi düzen ve onun ürünü olan diyalog ve empati yoksunluğunun yol açtığı sorunlar, ancak geniş, çoğulcu ve katılımcı usullerle yapılacak yeni bir sivil ve demokratik anayasa düzeniyle aşılabilir. Böyle bir anayasanın Türkiye toplumunu meydana getiren ve statükoyla sorunları olan kesimlerin ortak bir dil, vicdan ve akıl geliştirmeleriyle mümkün olacağı açıktır.
16- Tam üyeliğe yönelik AB sürecinin gerektirdiği anayasal, yasal dönüşümlerin gerçekleştirilmesi daha özgür, daha barışçı bir Türkiye hedefine ulaşmamız için önemlidir. Bu hedefin gerçekleştirilmesinde en önemli görev halkın demokratik temsilcileri olan iktidar ve muhalefet partilerine düşmektedir.
Zaman
SON VİDEO HABER
Haber Ara