Dolar

34,9463

Euro

36,6003

Altın

3.019,57

Bist

10.058,63

"İmralıyı Ergenekon yönetiyor"

Avukat Hüseyin Yıldırım, 1988'de Bekaa Vadisi'ne giderek Öcalan'ın yanında yer aldı. Bir dönem terör örgütü elebaşısı Abdullah Öcalan'ın 'sağ kolu' olarak biliniyordu.

16 Yıl Önce Güncellendi

2010-06-25 09:31:00

Öcalan için Avrupa'da lobi faaliyetleri yapan Yıldırım, örgütün Avrupa sorumlusu olarak tanındı. Bir süre sonra fikir ayrılığına düşerek İsveç'e yerleşti. Halen İsveç'te yaşayan Yıldırım, Cihan Haber Ajansı'na konuştu. Açılımdan terör saldırılarına, Ergenekon'dan BDP'ye dair çok önemli açıklamalarda bulundu. Hükümetin demokratik açılım paketinin gerçekleşmesi halinde ülkede 'bahar havası yaşanacağını' anlattı. Kürtlerin özgür iradeleriyle hareket etmesi gerektiğini söyledi. Yıldırım, "Tek insanın iradesine bağlı kalmamalılar. Kendilerine doğru bir muhatap bulmalılar. Dünyanın her tarafında muhatap olan taraf, iktidar olan partidir." diye konuştu. İşte Yıldırım'ın çarpıcı açıklamalarından bölümler:

BDP, KÜRT HALKINA ACI VERİYOR

"Devletin birikmiş sorunlarına (Kürt sorunu) ilk defa değiniliyor. Kimse cesaret etmedi, bunlar (AK Parti) cesaret etti. Ama AK Parti, baştaki kararlı tutumunu sürdüremedi. BDP'nin açılıma destek falan verdiği yok. Emine Ayna dediğiniz, örgütlü ve emirle yönetilen bir bayan. Sorun şu ki; Kürtler adına bir muhatap bulunulsun. Mesela halkın da onay verdiği bazı Kürt aydınlar muhatap alınsın ve oturulup çözüm üzerine tartışılsın. Muhatapsız barış da olmaz, savaş da olmaz. İkinci olarak da Kürtler, özgür iradeleriyle hareket etmelidirler. Tek insanın iradesine bağlı kalmamalıdır. Gerek BDP gerekse Kandil cephesinde, Kürt halkı adına çok acı bir politika izlediler. Bir kere, Adalet ve Kalkınma Partisi'ne çatmaları için hiçbir neden yok. Şimdi, siz barış mı istiyorsunuz? Muhatabınız kim; Baykal mı, Bahçeli mi? Söylemleriyle sanki onların yanında yer aldılar."



"Ben, Öcalan'ın şahsını çok iyi tanıyorum. Kendisinde ne Kürt aşkı var, ne Kürt davasıyla ilgili bir derdi var ne de sosyalist davasıyla ilgili bir yapısı var. Bence burada İmralı bu açılıma karşıydı. Çünkü bu açılım başarıya ulaşırsa kendisi biter. Olay bu kadar açık. Ve Öcalan, bu açılım sürecinde muhatap alındığı anda açılım biter. BDP kendisine artık çekidüzen vermelidir. Bu süreçte, İmralı ortadan çekilmelidir. Bir mahkûmdur, bir Kürt olarak ona sahip çıksınlar; ama iradelerini Öcalan'a bağlamak, onun direktifleri doğrultusunda hareket etmek bir felakettir, uçurumdur. Kürtlerle Türklerin ayrılması mümkün değil! Bunu kurcalayanlar, bunu dillendirenler sahtekârlık yapıyorlar. Bin yıldır iç içe yaşamış bir halk, bana sorarsanız tek vücut ve ben ayrılmak istemiyorum. Böyle bir durum, iki halkın da kaybı olur. Açılım başarılı olursa bahar havası yaşanır. Kürt meselesinin hallolması için evvela Ergenekon'un etkisiz hale gelmesi gerekir. Belki bunu görmeye benim ömrüm yetmez; ama umutluyum, gelecek nesiller bizim yaşadığımız acıları yaşamazlar. Türkiye artık toplum olarak bunu kaldıramaz. Şimdi Erdoğan bazı şeyler yapmak istiyor. Kolay değil, üzerinde çok baskılar var, çok net gözleniyor. Ama bu baskılara göğüs geremezse bir yerlere varamaz. Ve ben şuna inanıyorum; haklı bir yoldadır. Diğerleri haksız, çok haksız. Destek bulacak, güç bulacak olan Erdoğan'dır, bu yolda devam ettiği sürece.



KESİRE KONUŞURSA ÖCALAN SUSAR

"Kesire'nin (Öcalan'ın eşi) hedefinde bir tek Öcalan vardı. Yani, "Öcalan gitsin, ben geleyim". Öcalan'la ayrılma sebepleri şuydu; bir kere Kesire, Apo'nun gizli ilişkilerini öğrendi. Derin devletle olan ilişkilerini. Ve kopuş buradan geldi. Kesire yakınlarındayken, Öcalan amacını gerçekleştiremiyordu. Kesire, Apo'nun derin ilişkilerini öğrendi. Kesire de bana diyordu: "Dikkat et, bağlı olduğu güçleri harekete geçirir." Kesire ajan değildi. Ama PKK'nın baskıcı mantığının oluşmasında Kesire'nin rolü büyüktür.

Mesele şudur; Kesire'nin bu zamana kadar susması, Kesire'yi suçlu durumuna koyar. Kesire, bildiklerini neden açıklamıyor? Mihri Belli aracı oldu, bu kesin. Ya gizli bir anlaşma yapıldı ya da derin devlet onu tehdit ediyor. Ailesini ortadan kaldırma tehdidi. Kesire de ailesine çok düşkün. Konuşursa yer yerinden oynar. Apo'nun tüm bağlantıları, kimlerle bağlantıları varsa hepsi ortaya çıkar. Ve Apo'nun söyleyecek bir şeyi kalmaz. Açıklananlardan sonra da Öcalan, Kürtlerin gözünde sıfıra iner, halka karşı suçlu duruma düşer. Perinçek'le görüşen birisi..."



İmralı'yı Ergenekon yönetiyör, Perinçek 'derin devlet'in adamı

Hüseyin Yıldırım, Abdullah Öcalan, derin devlet ve Ergenekon bağlantıları ve gazeteci Uğur Mumcu'nun öldürülmesiyle ilgili de önemli açıklamalarda bulundu: "Ergenekon'un etkisi İmralı ile sınırlıdır. İmralı'yı yönetiyor, İmralı da diğerlerini etkiliyor, dolayısıyla Ergenekon'a bağlıyorum. Mesela tam açılım konuşulurken Tokat'taki eylem... Bu, PKK'nın kararı mıdır, müşterek bir karar mıdır? (...) Öcalan'ın Şam'daki ilişkileri; En yakın arkadaşları Atıf Hocalı, Doğu Perinçek; bunlar derin devletin adamları, bunlar da ortaya çıktı. Her gün daha yeni belgeler, bilgiler ortaya çıkacak. Öcalan'ın tutuklanması, salıverilmesi var. Hatta bu konuda Uğur Mumcu buraya geldi, benimle görüşmek istedi. Kabul etmedim. Öcalan ile derin devlet ilişkilerini araştırıyordu. Bana göre de rahmetlinin öldürülmesinin nedeni budur. Bu bağlantı ortaya çıkmasın diye. Dikkat ederseniz, kompüterine filan, her şeyine el koydular. İçini boşalttıktan sonra Ali Sirmen'e teslim ettiler. Onun cinayeti, ne dindarlar ne de İran olayıydı. Öcalan'ın derin devletle bağlantılarının olabileceğini de düşünüyorum. Kürt sorunuyla bir ilgisi, amacı, bir duygusu yok. Sosyalizmle de hiçbir ilgisi yok. Güç sahibi olmak istiyordu. Perinçek, belki benimle 40 defa görüşmek istedi, görüşmedim onunla. Güvenmiyorum ben o adama. Başta onların birbirine karşıymış gibi gözükmeleri bir oyundu. Telefonda bana, "Senin meseleni Apo'yla görüştüm ben. Konuşalım." dedi. "Seninle konuşacak bir şeyim yok." dedim. Çok tehlikeli biri. Nedir Perinçek'i 1972'den beri ayakta tutan..."

ZAMAN

Haber Ara