Hoffmann: Ey Batı! Bari Türkiye'yi şimdi anla
Ankara'nın bu dönüşünde AB'nin şüphesiz katkısı var. Yıllarca "Eğer politikanızı, ekonominizi, azınlık haklarını ve generallerin gücünü reforme ederseniz o zaman Avrupa'ya kabul edilirsiniz" denildi.
16 Yıl Önce Güncellendi
2010-06-25 16:23:00
Avrupa'nın Türkiye'nin Önemini Neden
Özellikle Şimdi Anlaması Gerektiğine Dair
Arap metropollerinin caddelerinde ay yıldızlı kırmızı bayraklar dalgalanıyor. İslam dünyasının yeni bir kahramanı var: Ankara'nın Hükûmet Başkanı Recep Tayyip Erdoğan. En son İsraillilerin Gazze ablukasını yarmak üzere yola çıkan uluslararası yardım filosuna düzenlediği kanlı askerî operasyondan bu yana Orta Doğu'da Türkiye sempatisi yayılıyor.
"Mavi Marmara" gemisinde hayatını kaybeden dokuz Türk vatandaşı, memleketlerinde törenle toprağa verildi. Kudüs'ün "devlet terörünü" kötüleyen Erdoğan, radikal İslamcı Hamas idaresinde bulunan Gazze Şeridi üzerindeki İsrail ablukasının son bulmasını isteyen devlet adamları arasında en ön safta yer alıyor. Bu da kalpleri öteden beri Filistinliler için atan Orta Doğulu kitleleri coşturuyor.
Yine de bu heyecan Erdoğan için hiç de sürpriz olmasa gerek. Çünkü kendisi ne de olsa uzun zamandan bu yana AB'ye katılmaya uğraşan bir NATO üyesi ülkenin Başbakanıdır ve Türkiye kısa süre öncesine kadar uzun yıllardır İsrail'in bölgedeki tek müttefiki ve temelini sekülerizmin oluşturduğu bir ülkedir. Ayrıca Türkiye yüzyıllarca Arap dünyasına hükmetmiş, sömürgeci bir güç olan Osmanlı İmparatorluğu'nun mirası üzerine kurulmuş bir devlettir. Bir Türk'ün Orta Doğu'da kahraman olması kesinlikle yeni bir şeydir.
Erdoğan Şimdi İlk Yıllarında Hakikaten
Olduğu Gibi Radikal İslamcı Olan Gerçek Yüzünü mü Gösteriyor?
Pek çok insan özellikle de Türkiye'nin AB'ye katılımına karşı çıkanlar, başından bu yana bu ülkenin Avrupa'ya katiyen ait olmadığına dair düşüncelerinin teyit edildiği kanaatinde. Erdoğan, tam da Batı'nın ve İsrail'in ezeli düşmanları olan Hamas, Tahran ve Şam ile ortak iş mi yapmıyor? Ankara kısa süre önce BM Güvenlik Konseyinde İran'a yeni yaptırımlar getirilmemesi için oy vermedi mi? Türk hükûmeti artık Suriye ile iyi ilişkiler içinde değil mi? Erdoğan şimdi, eskiden gerçekte olduğu gibi radikal İslamcı olan gerçek yüzünü mü gösteriyor? Avrupa'daki Türkiye karşıtı, çoğunluğu Hristiyan çevrelerin gözünde Türkiye daima, entegre olması Batı'nın sonu anlamına gelen bir Doğulu bir devletti.
Türkiye'nin üyeliğine olumlu bakan bazı AB'li dostlar da "Biz zaten hep biliyorduk. Avrupa'ya dâhil olacak olgunluğa ulaşmak için bu kadar çok çaba gösteren Türklere Brüksel yolu kapatılırsa öfkeyle Batı'dan yüz çevirir. O zaman da Erdoğan'ın hükûmetteki partisi AK Parti, İslamcı köklerini yeniden keşfedebilir." diyebileceklerini düşünüyor.
Ankara'nın bu dönüşünde AB'nin şüphesiz katkısı var. Yıllarca "Eğer politikanızı, ekonominizi, azınlık haklarını ve generallerin gücünü reforme ederseniz o zaman Avrupa'ya kabul edilirsiniz" denildi. Erdoğan hükûmeti tam da bunları yaptıktan sonra Türkiye reddedildi ve diplomatik ama açık bir dille "Aslında Hristiyan kulübümüzde Müslüman bir ülke istemiyoruz." denildi. Amerikalılar da AB'yi bununla suçluyor ve AB'nin bu politikasıyla Türkiye'yi Batı'ya yabancılaştırdığını söylüyor.
Peki Batı, Karadeniz ve Akdeniz arasındaki bu ülkeyi gerçekten kaybetti mi?
Türklerin Arap ve İslam dünyasından kendilerine yöneltilen bu sevgiyle baştan çıkması ve uzun vadede kendisini kutlayan bir Orta Doğu'yu kendisine küçümseyerek bakan bir Avrupa'ya tercih etme ihtimali var. Fakat bu ihtimal gerçekleşmeyecektir.
Avrupa sevdası sadece yakın geçmişteki bir gelişme değil, aksine en geç 19. yüzyılda Türk kimliğinin en derinlerine kazınmıştır. Erdoğan ve partisi tarafından temsil edilen yeni ve eski elit kesim hâlâ Avrupa yanlısı. Ekonomik çıkarlar da AB üyeliği adaylığından vazgeçmenin aleyhine konuşuyor.
Ayrıca Ankara'nın yeni politikasının özellikle geçtiğimiz yıllardaki ekonomik canlanmayla ilgisi var. Türkiye, Çin, Endonezya, Rusya ve Brezilya gibi gelişmekte olan dinamik ülkeler ligine yükseldi. Şimdi Türkiye'nin bir zamanlar Osmanlı İmparatorluğu'nun parçası olan bölgede önemli bir rol oynayacak politik ve diplomatik gücü var. Tahran ile Suriye ve diğer Arap ülkeleriyle kurulan iyi ilişkiler ideolojik temellerden ziyade, "Bütün komşularla sıfır problem" felsefesine sahip, aktif ve pragmatik dış politikaya dayanmaktadır.
Ankara'nın bölgedeki insanların Filistin yanlısı hisleriyle oynadığı doğrudur. Bu da başarının bir parçası. Fakat şu sıralar kulaktan kulağa fısıldandığı üzere Erdoğan'ın İsrail'e karşı cihat ilan etmesi tamamen gerçek dışı görünüyor. Türklerin sürekli takibata uğrayan Yahudilere kucak açtığı unutuldu mu? Türkiye'deki Yahudi cemaatinin çoğunluğunun seçimlerde oyunu AK Partiye vermesi de tesadüf değil.
Gelişmeye olumlu gözle bakalım. Saddam Hüseyin'den, Bin Ladin'e, Arap ülkelerinin geçtiğimiz yıllarda hangi yıkıcı figürleri kahramanlaştırdığını düşünecek olursak bu sefer Erdoğan'ı kahramanlaştırmasına ancak sevinmemiz gerekir. Türkiye'nin bugün Orta Doğu'da muazzam bir prestiji var. Bu prestiji bölgeye birazcık anlayış ve barış severlik getirmek için kullanırsa ve Türk siyasal sistemi Arap ve Müslüman kitlelerce bölgede hüküm süren diktatörlerle karşılaştırıldığında, zahmete değer bir alternatif olarak görülürse yeni tarihî fırsatlar ortaya çıkar.
Avrupa, Türkiye'nin önemini hiç olmazsa şimdi anlamalıdır.
PAKISTAN OBSERVER: ORTA DOĞU DÖNÜŞÜM İÇİNDE
Pakistan Observer gazetesinin 22 Haziran 2010 tarihli sayısında, Dr. Jassim Taqui imzasıyla ve yukarıdaki başlık altında yayımlanan makalenin çevirisi şöyledir:
Yenilmez İsrail efsanesi sona erdi. Şimdiye kadar oldukça uzun bir süre Tel Aviv'in bu dünyada her şeyi yapabileceği düşünüldü fakat şimdi İsrail'in Gazze Şeridi'nde masum Filistin halkına uyguladığı soykırımdan sonra Müslüman dünyasının her yerinde bir şeyler değişmeye başladı. Kudretli Mossad ve Tel Aviv'in diğer istihbarat ajansları İsrail'in Filistinlilere ve Araplara yaptığı zulümler nedeniyle çürüdüğünü anlayamadılar. Bölgesel sosyal değişimlerle birlikte bir değim rüzgârı esmeye başladı.
Bir şeyler dönüşüm sürecine girdi. Orta Doğu siyonist devleti izole etmeyi hedefleyen yeni bir bölgesel ittifaka tanıklık ediyor. Aslında İsrail nefrete ve savaşa dayanan aşırı politikaları yüzünden Amerikan ve Avrupalı müttefikleri için bir yük hâline geldi.
Daha önce İsrail, politikalarını bölgeye uygulamak için Türkiye ile Araplar arasındaki görüş farklılıklarından yararlandı. Fakat şimdi Türkiye'yi Araplara karşı kullanabilecek durumda değil. Ankara önemli bir politika değişikliği yaptı ve Araplara çok yaklaştı, belki de Arap Birliğine kabul edilecek.
Sahadaki yeni realiteler gösteriyor ki İsrail'in zulümleri Müslüman toplumunun laik kesimleri de dâhil herkesi radikalleştirdi. Türkiye Hamas liderlerini Ankara'da görüşmelere çağırdı. İran ile ortak enerji projeleri geliştirdi. BM Güvenlik Konseyi ve UAEK'nin İran ile nükleer problemi çözmeyi başaramadığı bir dönemde Brezilya ile beraber İran'la bir nükleer anlaşma imzalamayı başardı.
Özgürlük Filosu baskınından sonra Tel Aviv birbiri ardına problemle karşılaşıyor. Türkiye'nin İsrail ile tahminen 56 milyar dolarlık en az 16 silah anlaşmasını dondurduğu bildiriliyor. Bunun yerine Türkiye Asya ve Afrika ülkeleriyle ilişkilerini güçlendiriyor.
Son dönemde Türkiye'nin Suriye ve İran ile ilişkilerinde büyük gelişmeler var. Şam ve Tahran PKK ile İsrail arasındaki yeni eksenle mücadele etmek konusunda da Ankara ile iş birliği yapıyor.
ABD'ni imajı İsrail ile ittifakı yüzünden hızla bozulurken Türkiye küresel bazda profilini güçlendiriyor. Ankara her yerde büyükelçilikler açıyor, ticareti somut bağlar kurmanın önemli bir kaynağı olarak kullanıyor ve nüfuz kazanmaya çalışıyor. Ayrıca Ankara'nın ilerleme yanlısı dış politikası Türkiye'nin uluslararası ilişkilerde yapıcı bir rol oynamasına imkân tanıyor.
Orta Doğu'da Türkiye olup bitenleri etkileyebilecek ve bölge uluslarını boyunduruk altına almak için askerî güç kullanma ve soykırım yapma eğilimlerini sona erdirebilecek tek devlet olarak ortaya çıkıyor.
Ankara'nın Doğu'ya yönelmesi memnunluk verici bir politikadır. Bu politika Türkiye'ye gerçek karakterini ve kimliğini geri veriyor. Tarih Batılı ulusların Müslüman kültürüne ne kadar yabancı olduklarının örnekleriyle doludur. Müslümanlar kendi temel değerlerine yeniden dönüp kendi değer yargılarına göre hareket etmedikçe Batılılar aynı politikayı sürdürmeye devam edecekler. Avrupalılar küçük Hrıstiyan bir devlet olan Yunanistan'ı AB'de hemen bağırlarına bastılar, oysa iki kıtaya yayılan Müslüman Türkiye'nin önüne engeller koymaya devam ediyorlar. Problemin ne olduğu açık: AB, günde beş vakit Türk'ün kimliğini deşifre eden binlerce minareden korkuyor.
BYEGM
SON VİDEO HABER
Haber Ara