Dolar

34,9514

Euro

36,6336

Altın

3.013,00

Bist

10.058,63

Karakoç: Saldırı İslam'a topyekün savaştır

Yüce Diriliş Partisi Başkanı Sezai Karakoç yayımladığı bir bildiride, BM'nin İran'a yaptırım kararının ve yardım gemisine yapılan saldırının Batının İslam'a topyekum bir savaşı olarak değerlendirdi.

16 Yıl Önce Güncellendi

2010-06-11 14:04:00

Karakoç: Saldırı İslam'a topyekün savaştır
Haber Merkezi / TİMETURK

Türkiye'nin tanınmış mütefekkirlerinden, şairlerinden ve Yüce Diriliş Partisi Başkanı Sezai Karakoç yayımladığı bir bildiride, "Gönüllü insanların ve kuruluşların donatıp yönettiği yardım gemilerine yapılan bu saldırı, sadece, sözüm ona bir devletin kendi başına tertipleyip gerçekleştirdiği saldırısı değil, kendi aralarındaki Soğuk Savaş’ı sona erdirdikten sonra, düşman ilân ettikleri İslâm’a, Batı’nın açtığı TOPYEKÜN SAVAŞ’ın bir gecelik enstantanesi olma özelliğini taşımaktadır" dedi.

İşte Sezai Karakoç tarafından yapılan o iki basın açıklaması;

BÜYÜK MİLLETİMİZE

Milletimizin başına sık sık gelen bin bir mûsibetten birini daha yoğun bir şekilde yaşadık. Bu, ne ilk, ve maalesef ne de sondur. İslâm Dünyasında, yönetimleri ve aydınları kuşatan büyük, âdeta sınırsız olan gaflet devam ettiği sürece, başa gelen bu tür belâ ve felâketler azalmaz, artarak çoğalır ve daha tahripkâr olur ve daha çok zarar verir.

Gönüllü insanların ve kuruluşların donatıp yönettiği yardım gemilerine yapılan bu saldırı, sadece, sözüm ona bir devletin kendi başına tertipleyip gerçekleştirdiği saldırısı değil, kendi aralarındaki Soğuk Savaş’ı sona erdirdikten sonra, düşman ilân ettikleri İslâm’a, Batı’nın açtığı TOPYEKÜN SAVAŞ’ın bir gecelik enstantanesi olma özelliğini taşımaktadır.

Bu, bir zincirin bir halkasıdır. Ve sembolik anlamı itibarı ile önemlidir. Bir taraftan en son modern silâhlarla donanmış bir güç, öbür tarafta, gıda ve ilaç gibi zaruri ihtiyaç maddelerini muhtaç olanlara götüren silâhsız insanlar vardı. Merhamet yüklü bir medeniyete, düşmanlık ve silâh yüklü sözde medeniyet, ölüm kustu.

Bu, görüldü ki, tesadüfi, öncesiz sonrasız bir olay değil, öteden beri devam eden MEDENİYETLER SAVAŞI’ nın – ona “Çatışma” demek onu çok küçültmek olur. – bir anı, bir parçası ve ruhların bir aynası, bir gösterge işaretidir. Bir kere daha kafalara dank etmelidir ki, bir Medeniyetler İttifakı ya da Dinler Arası Diyalog yok, maalesef İslâm’ın doğuşundan bugüne kadar, Batı’nın ve Doğu’nun, kesilmeyen ve çağlar ve yüzyıllar boyu süren, tarihi alt üst eden, şehirleri ve medeniyeti yıkıma uğratan saldırısı vardır.

Bu saldırı, Birinci Dünya Savaşında büyük İslâm Devleti olan Devletimiz Osmanlı Devletini yıkmış, İkinci Dünya Savaşından sonra da, bu kez, tüm İslâm ülkelerinin işgaline yönelmiştir.

Afganistan’da, Irak’ta, Kafkasya’da, hatta Afrika’da ve tüm İslam ülkelerinde, açık ya da gizli, dolaylı ya da dolaysız bu istilâ ve saldırı, bu, İslâm’ı yok etme savaşının iz ve eserleri, tesir ve tahribi göz önündedir. Bu istilâ ve saldırının durması için Batı’dan medet umanlar daima hüsrana ve hayal kırıklığına uğrayacaklardır. Batı ile uzlaşma imkânı olduğunu sanan bu kişiler, böylesi tavırlarla sonunda devletin batmasını önleyemeyen son dönem Osmanlı vezirlerinin durumuna düşeceklerdir.

Tek çare ve çözüm, İslâm Dünyasının, uyanıp ya da uyandırılıp, en azından, Batı’nın Nato’su gibi bir Askerî Güç, Avrupa Birliği gibi bir Siyasi Birlik oluşturması ve böylece Doğu ile Batı arasında hür ve bağımsız yaşamaya kavuşmanın gereğini yerine getirmesidir.

Kutlu Kitap, akıl, tarih, bilim ve tecrübe bunu emrediyor.

Veyl ibret almayanlara !

Bu saldırıda ölenlere Allah’tan rahmet, ailelerine ve Milletimize baş sağlığı, yaralananların bir an önce şifaya kavuşmalarını diler, gerçek bir kurtuluşa ermek için, bir an önce, insanlarımızın sahte, şişmiş, sözde büyük partilerin değil, gerçek fikir ve ideal sahibi bir partinin etrafında bir sur gibi kenetlenmesini umut ettiğimizi belirtir, Milletimizin ışıklı ve muhteşem geleceği için can ve gönülden dualar ederiz.

Milletim! Ruhundaki güçle, geçmişte kurduğun o büyük devletler gibi bir YÜCE DEVLET’i gün yüzüne çıkar. Çıkar ki dünya, yeniden barışa kavuşsun. İSLÂM BARIŞI BİR KEZ DAHA DÜNYAYA HÂKİM OLSUN VE İNSANLIĞI KURTARSIN.


BATI, RUSYA VE ÇİN’İN ASIL HEDEFİ TÜM İSLÂM ÜLKELERİNİ ZİNCİRE VURMAK!

Güvenlik Konseyi’nin neredeyse el birliğiyle aldığı İran’a uygulanması istenen yaptırım kararı, sadece bu ülkeye yönelik bir davranış değil, esasta, İslâm’a karşı bir tavırdır. Ve bu tavır, her zaman olduğu gibi, yalnız Batı’nın değil, Kuzey ve Doğu’nundur da. İslâm, söz konusu olunca, ibretle izlenmelidir ki, Batı (ABD ve AB), Kuzey (Rusya) ve Doğu (Çin) birleşti!

Bu kararın anlamı şudur: Batı (Amerika ve Avrupa), nükleer silâh sahibi olabilir, Rusya olabilir, Çin ve Hindistan olabilir, fakat herhangi bir islâm ülkesi nükleer silâh sahibi olamaz. Protestanlar, katolikler, ortodokslar ve budistlerin, brahmanistlerin nükleer silâh sahibi olmalarında bir sakınca yoktur, ama müslümanların bu silaha sahip olmaları sakıncalıdır!

Bu konuda, Batı o kadar bağnazdır ki, Brezilya ve Türkiye’nin, İran’ın bu silâha sahip olması için değil, o enerjinin barışçıl amaçlarla kullanımına izin verilmesi yönünde girişimde bulunmaları bile onlarda aşırı bir tepki uyandırıyor. İran’la sözde diyalog yolunu açık tuttukları halde, bu diyaloğa aracılık yapmak isteyen iki ülkeyi protestolarla, tehditlerle boğmak istiyorlar.

Oysa, İnsanlık için büyük tehlike, Batı, Doğu ve Kuzey’dedir. Merkezde olan İslâm, Dünya Barışı için insanlığın tek garantisi, tek şansıdır. İslâm Dünyası uyanıp, bir an önce bir araya gelip, ABD, AB, Rusya ve Çin gibi büyük bir devlet veya Birlik kurmazlar ve nükleer silâh üretecek bir güce erişmezlerse, en geç, on beş ya da yirmi yıl içinde, Doğu ile Batı arasında çıkacak büyük ve Topyekûn Savaş yüzünden İnsanlık, yok olma, Medeniyet de, taş devrine geri dönme durumuna düşecektir.

Batı, Doğu ve Kuzey bilmelidir ki, gerçek insanlık, islâmlıkla özdeştir, islâmlıktadır. Hiçbir güç, müslümanlara, ikinci sınıf insan muamelesi yapamaz. Kendilerinde, insanlığı yok edecek korkunç silahların sahibi olmaya hak görenler, sırf caydırıcı amaçla bu silâha sahip olmak isteme hakkını müslümanların ellerinden alamazlar.

Gönüllülerin yardım gemilerine saldırılarının hemen ardından, Batılıların (ve hatta Doğu ve Kuzeylilerin) sergilediği bu tavır, anlayan kafalar ve gören gözler için, en âcil alarm zilleridir.

Veyl görmeyen gözlere, işitmeyen kulaklara ve anlamayan veya anlamazlıktan gelen kafalara!

“Bölgemizde nükleer silâh istemiyoruz” diyen hayalperestlere gelince, daldıkları hülyadan uyanıp, gerçekleri görsünler: bölgemizi ve hatta her tarafımızı, Batılılar, çevremizi de Doğulular ve Kuzeyliler nükleer silâhla doldurmuş ve donatmışlardır.

Yüzyılın en büyük korkusu, en büyük kâbusu, İnsanlığın üzerine her an nükleer silahların boşanması ihtimalidir.

Bu duygu, çağımızın kitleler üzerindeki en korkunç psikolojik travmasını doğurmakta ve İnsanlığın şuuraltına umutsuzluğun dinamitini yerleştirmektedir.

Bu dinamit patladığı gün, gelecekte neler olabileceğini bugünden kestirmek mümkün değildir.

İlle de, “uyan ey akıl, ey vicdan, ey insanlık!” diye bağırmak mı gerekmektedir?


YÜCE DİRİLİŞ PARTİSİ

GENEL BAŞKANI

A.Sezai KARAKOÇ
SON VİDEO HABER

Polis memuru, ölümüne neden olduğu gencin ailesinden af diledi

Haber Ara