Dolar

34,8959

Euro

36,6160

Altın

3.009,57

Bist

10.058,63

İsrail'in bahaneleri inanılır gibi değil

Martin Luther King'in ABD'nin güneyindeki makamları ırkçılığı delmek için tahrik etmesi gibi, yardım filosunun da niyeti İsrail ablukasını delmekti; malzeme götürmek ikinci plandaydı. Filo saldırısıyla en vahim hatalarından birini yapan İsrail, işgali sürdürerek intihar ediyor.

16 Yıl Önce Güncellendi

2010-06-08 14:20:00

İsrail'in bahaneleri inanılır gibi değil

M. J. Rosenberg*

ABD medyasında İsrail’in Gazze’ye giden yardım filosuna yönelik saldırısına dair yalanların ardı arkası kesilmiyor. İsrail medyası bile olayı ülke için bir felaket diye nitelerken, ABD’de ‘İsrail neylerse güzel eyler’ kalabalığı operasyonu savunmak için çırpınıyor. Her zamanki gibi, gerçeklerin onlar için zerre önemi yok. Fakat gerçekler önemli.

Filo felaketiyle ilgili bilmeniz gereken ilk şey şu: Eylemcilerin niyeti İsrail ablukasını delmekti. Ambargolu malzemeleri götürmek ikinci plandaydı. Yani eylemcilerin ABD’nin güneyinde ırk ayrımı yapılan yemek gişelerinin önünde oturup kendilerine servis yapılana kadar orayı terk etmeyen göstericilerden farkı yoktu. Asıl amaçları yemeği almak değil, ırk ayrımını sona erdirmekti. Bu olgu o kadar bariz ki, ‘İsrail yanlısı’ lobinin bunu suçlama olarak kullanması inanılır gibi değil.

Hırsıza rıza mı göstermeli?

Elbette filonun amacı ablukayı delmekti. Elbette Martin Luther King güneydeki makamları ırk ayrımını delmek için tahrik etti. Elbette Dayanışma hareketi işçi haklarını Sovyetlerin dayattığı komünizmi delmek yönünde bir bahane olarak kullandı. Son tahlilde mesele şu: O filodakiler İsrail’in hukuk tanımadan dayattığı ve Gazze halkını toplu olarak cezalandırmayı amaçlayan yasadışı bir ablukayı yıkmaya çalışmak için her hakka sahip.

İsrail’in askerlerinin saldırıya uğradığına dair argümansa saçmalık. Komandolara uluslararası sularda seyreden sivil bir gemiye çıkma emri verildi ve bu emirleri gönderen hükümet direnen yolcuların kışkırtma olmaksızın askerlere saldırdığını iddia ediyor. Bu iddia bir araba hırsızının polise, sürücünün koltuğunun altından çıkardığı levyeyle kendisine vurduğundan yakınmasına benziyor. Hırsızlar veya hava korsanları, kurbanlarının barış içinde rıza göstermesini beklemeli yani.

Size bugün Gazze’de süregiden hayata dair bazı gerçeklerden söz etmek isterim; ancak ablukanın kırılmasıyla değişebilecek gerçekler bunlar. Bu veriler, Gazzelilere İsrailli (ve Amerikalı) yetkililerin izin verdiği ölçüde yardım eden Amerikan Yakın Doğu Yardım Birliği’nden (ANERA) alınma. ANERA ne ‘İsrail yanlısı’, ne de ‘Filistin yanlısı’. Hiçbir siyasi gündemi yok. 10 Gazzeli’nin 8’i hayatta kalmak için dış yardıma ihtiyaç duyuyor. Dünya Gıda Programı, Gazze’nin temel beslenme gereksinimlerinin karşılanması için günde en az 400 kamyon gıdaya ihtiyaç duyulduğunu söylüyor, ancak haftada ortalama sadece 171 kamyona izin veriliyor. Bir yıldır Aşdod’da alıkonulan giysilerin Gazze’ye götürülmesine izin verildi, fakat hepsi küflenmiş ve kullanılamaz durumda. Gazze’nin suyunun yüzde 95’i Dünya Sağlık Örgütü’nün standartlarına uymuyor, yani binlerce yeni doğan bebek zehirlenme riskiyle karşı karşıya. 5 yaş altındaki çocuklarda aneminin yüzde 48 oranında olduğu tahmin ediliyor. 75 milyon litre arıtılmamış lağım suyu her gün Akdeniz’e dökülüyor, çünkü boru ve yedek parçalara da izin verilmiyor.

Peki ablukanın amacı ne? Terörü durdurmak falan değil. Hamas İsrail’e sürekli, ablukanın kaldırılması karşılığı ucu açık ateşkes öneriyor. Ve İsrail en az beş kez bu öneriyi kabul etti, fakat üzerine düşen şartları yerine getirmedi. Aslında 2009 savaşı da İsrail’in ateşkese uymayıp ablukayı sürdürmesinden ve bir dizi hedefli suikastla Siderot’a saldırıları kışkırtmasından sonra başladı. (İsrail hiçbir ateşkes anlaşmasının, terörist olarak gördüğü her Filistinli’yi öldürme hakkını elinden almayacağını iddia ediyor.)

İsrail Hamas’la hiçbir uzun vadeli ateşkesi kabul etmeyeceğini, zira Hamas’ın var olma hakkını tanımadığını söylüyor. Fakat İsrail var olmak için kimsenin iznine muhtaç değil. Hamas konusunda tek
ihtiyacı, örgütün şiddeti bırakması ve Hamas’ın ablukanın kalkması karşılığı önerdiği de bu. Hamas İsrail’i tanımalı. Fakat her şeyin önkoşulu olarak tanımada ısrar etmek aptalca. Tanıma müzakerenin sonucu olacak, önkoşulu değil.
Fakat İsrail’in istediği bu değil. Hamas’ı yok etmek istiyor, çünkü o bir terör örgütü. Ve buna ancak dünyadaki diğer örnekleri bilmeyen biri inanır: Afrika Ulusal Kongresi, Sinn Fein, İsrailli İrgun, Cezayirli FLN ve diğer direniş hareketleri, müzakereler onları iktidara getirmeden önce terör örgütü sayılıyordu. Eski İsrail başbakanı Menahem Begin ve İzak Şamir, saygın siyasete girmelerinden önce iflah olmaz teröristlerdi. Peki mesele ne? Eğer teröristlerle temas kurmak (İsrail’in Hizbullah’la tekrar tekrar kurduğu gibi) değerli bir hedefe ulaşmaya yardımcı olacaksa niye yapılmasın? Müzakereler başarısız olursa her zaman için çekip gidilebilir.

ABD artık göz yummalı

Fakat biz politikalarımızı değiştirene dek İsrail kendininkileri değiştirmeyecek. Ve buna dair hiçbir işaret yok. Şu an politikalarımız İsrail’inkilerle tam uyum içinde. Ablukayı destekliyoruz. Fetih’le Hamas’ı uzlaştırma çabalarına karşı çıkıyoruz. İsrail’in Arap Barış Girişimi’ne karşı çıkmasını bile destekliyoruz. Yetti artık. ABD, müzakerelerin devamı doğrultusunda ilk büyük adım mahiyetinde Gazze ablukasının sona erdirilmesi talebinde dünyanın kalanının yanında yerini almalı.
Filoya saldırmak, İsrail tarihindeki en vahim hatalardan biri. Sonunda dünya İsrail’in toplu cezalandırma politikasının, işgali sürdürmenin aracı olduğunu görüyor. Gözlerini kapatmayı tercih edense sadece ABD. İşgal İsrail’i öldürüyor. Ve biz de buna göz yumuyoruz. Ne müttefik ama!

*(ABD medyasındaki ‘muhafazakâr dezenformasyonu denetlemeyi’ amaçlayan ‘Medya Amerika için Önemli’ adlı araştırma kuruluşu, iki devletli çözüm yanlısı İsrail Politika Forumu’nun eski yöneticisi, 2 Haziran 2010)

Radikal
SON VİDEO HABER

Polis memuru, ölümüne neden olduğu gencin ailesinden af diledi

Haber Ara