"İsrail Davos tokadını unutamamış"
Canlı yayında gündeme ilişkin soruları yanıtlayan Bülent Arınç, İsrail askerlerinin gemideki Türk aktivistlere 'one minute' diyerek vurmalarını, "Demek ki Davos'taki tokadın acısını hala unutmamışlar" diyerek tepki gösterdi.
16 Yıl Önce Güncellendi
2010-06-06 16:21:00
Arınç, Kanaltürk televizyonunda canlı yayınlanan 'Pazar Politika' programında gündeme ilişkin soruları yanıtladı.
İsrail'in Gazze'ye yardım götüren gemilere yönelik saldırısını 'beklenmedik bir olay' olarak niteleyen Arınç, 'Herhalde gemidekiler de bu kadarını beklemiyorlardı. Yoksa kan döküleceğini bilseler, İsrail'in böyle bir müdahalede bulunacağını bilseler, göz göre göre bu insanların canını ortaya koymazlardı. İnsani amaçlı gidiyorsunuz, böyle bir amaçla giderken o insanların ölümüne, yaralanmasına imkan hazırlayacak bir şeyi eminim ki hiçbirisi de düşünmemiştir. İsrail korkulanı meydana getirdi' diye konuştu.
Türkiye'deki herkesin, parti farkı gözetmeden bu olayı kınadığını ve lanetlediğini kaydeden Arınç, bu olayın bir zulüm, bir gaddarlık olarak görüldüğünü söyledi. Ancak saldırının üzerinden 3-4 gün geçtikten sonra bazı çevrelerin ağız değiştirmeye başladığını dile getiren Arınç, 'Acaba İHH nedir? Acaba ne amaçla bunu yaptı?' demeye başlandığını ifade etti.
İsrail'in olay anından itibaren bilgi ve haber kirliliği meydana getirdiğini, haber akışını kapattığını anlatan Arınç, şimdi de 'Gemide silah vardı, bize mukavemet ettiler' diyerek kara propaganda uygulandığını kaydetti. Arınç, sözlerini şöyle sürdürdü:
'Maalesef Türkiye'de de bunu etkisinde kalan bazı çevreler var. Bu çevrelerin söyledikleri kendi bilgileri değildir. Kara propagandanın eseridir. İsimlerini vermeyeceğim. Onlara acıyorum. Böyle bir olay karşısında bile hala İsrail'i haklı görmeye yönelmiş 'Aslında kabahat bu tarafta' demeyi düşünen pek çok vicdansız kalemler, söz alanlar mevcut. Bir siyasetçi de durumdan vazife çıkarıp şunu söylüyor, aslında çalışkan da bir insan ama hep kafası bunlarla meşgul maalesef. 'Gemiye son ana kadar AK Partili milletvekilleri de bineceklerdi, binmediler. Parti onlara engel oldu ,demek ki bir bildikleri varmış'. Allah'tan kork be adam. Böyle bir mantık olabilir mi?'
'TÜRKİYE'DE BAZI TABULARIN YIKILMASI İÇİN...'
Bu tür aktivitelere AK Partili milletvekillerinin zaman zaman katılmak istediklerini ancak kendilerinin olayların içerisine siyasi bir boyut katılmasın, partiyle olaylar arasında ilişki kurulmasın diye milletvekillerini bu tür eylemlerden uzak tutmaya çalıştıklarını anlatan Arınç, 'Gemide Avrupa Parlamentosundan, İsveç Parlamentosundan, Almanya Parlamentosundan milletvekilleri olduğunu biliyorum. Onlara kimse bir şey demiyor. Ama Türkiye'den milletvekili katılırsa bunun farklı anlamlara çekilebileceğini düşündüğümüz için arkadaşlarımızdan rica etmişiz; 'ne olur, onların amaçları daha temiz ve daha duru kalsın. Ola ki birileri, o zalimler AK Parti ile bu olay arasında bir ilişki kurarlar, yarın bu, Türkiye'nin de AK Parti'nin de aleyhine olur. Aynı zamanda da bu hareketi de kirletebilir, gölgeleyebilir' demişizdir. Böyle bir amacımız varken o beyefendi diyor ki 'Bunlar gemiye binmediğine göre...' Onlar binmediğine göre sen bineydin keşke? Türkiye'de bazı tabuların yıkılması için AK Partiden çok fazla bir şey beklemeden kendilerinin biz de varız demeleri lazım. Ama Türkiye'de yapılan hareketlerin, konuşmaların, eylemlerin içerisine de bu beyefendiler girmiyorlar. Girenleri de bir şekilde eleştirmeye çalışıyorlar. Bizim milletvekillerimizin katılıp katılmamasının geminin uğradığı akıbetle hiçbir şekilde ilgisi yok. Biz Türkiye'deki iç politikayı dikkate alarak bunun dışarıdaki yansımalarının da olumsuz olabileceğini düşünüp böyle bir karar verdik. Bu zalimce bir iftiradır. Biz milletvekillerimizi böyle bir olayda bir siyasi gölge düşmemesi amacıyla göndermedik, bunu herkesin bilmesi lazım' diye konuştu.
Arınç, İsrail'den yaralıların getirilmesi ve havaalanındaki çalışmalara katkı sağlamak amacıyla AK Parti milletvekilleri Hüseyin Tanrıverdi ve Zeyid Aslan ile Başbakan Başdanışmanı Nabi Avcı'nın İsrail'e gittiklerini hatırlattı.
Saldırı sırasında İsrail askerlerinin 'One minute' diye bağırdıklarının hatırlatılması ve 'Bu, Başbakan Erdoğan'ın Davos'ta yapmış olduğu çıkışın bir rövanşı mıdır?' diye sorulması üzerine Arınç, 'Arkadaşların ifade ettiğine göre vururlarken, döverlerken bazı askerlerin 'one minute' dediklerini onlar söylüyorlar. Olabilir. Demek ki Davos'taki tokadın acısını hala unutmamışlar' diye konuştu.
Arınç, 'İsrail ne yaptığını bilmeyen hükümetle gidemez' şeklindeki sözlerinin hatırlatılması ve daha detaylı değerlendirme istenmesi üzerine de, hükümet olarak başka ülkelerin içişleri karışmamak gibi temel bir prensipleri olduğunu söyledi. 'Ben Başbakan Yardımcısı olarak, Sayın Başbakan başbakan olarak 'İsrail'de şu olsun, bu olsun, şunu tutuyoruz, bunu istemiyoruz' şeklinde bir beyanda bulunması doğru olmaz. Bunu yaparsak da yanlış yapmış oluruz' diyen Arınç, İsrail'de 'karman çorman' bir hükümet olduğunu, böyle bir hükümetin Türkiye'ye karşı hasım davranışlarda bulunmasının da Türkiye ile İsrail arasındaki ilişkileri zedeleyeceğini dile getirdi.
Hükümet olarak İsrail'in sadece eylemlerini kınadıklarını ve lanetlediklerini vurgulayan Arınç, bu eylemleri yapanların insanlık önünde suçlu olacağını belirtti. Arınç, sözlerini şöyle sürdürdü:
'Sadece kan dökerek, misket bombaları atarak, fosforlu bombalarla çocukları, kadınları öldürerek bir devlet, bir ülke ayakta kalamaz. Ambargo uygulayarak ayakta kalamazsınız. Nefretin odağı olursunuz. İsrail hükümeti için söylediklerimiz budur. Halka dönerek diyoruz ki 'Biz sizin varlığınızı kabul ediyoruz. İster Musevi ister Yahudi olun. Ama hükümetinizin bu yaptıkları dünyada sizi yalnız bırakıyor. O zaman kendiniz tepkinizi hükümetinize karşı gösterin. Bana bir şey söylemeyin ama bu yanlışları yapanlara karşı deyin ki (Yanlış yapıyorsunuz, İsrail'i rezil ediyorsunuz, bu ülkede yaşayan, bu ülkede yaşamayıp da diaspora olarak dünyanın her yerinde yaşayan Musevileri, Yahudi ırkından olanları düşman haline getiriyorsunuz. Buna hakkınız yok)' demelisiniz. Dolayısıyla bugün İsrail hükümetinin bu yaptıklarını eleştiren çok sayıda basın ve muhalif gruplar var. Olayın yanlış olduğunu söylediler. Parlamentoda tartışmalar oldu. Ama parlamentonun içinde de halkın içinde de bu yapılanlara tepki duyan fevkalade çok ve etkili sayıda insan var. Umarız ki bu tepkileri sebebiyle, hükümet değişir değişmez, ben işin o tarafında değilim ama hükümet bu yaptıklarının İsrail'e ne kadar pahalıya mal olacağını belki anlamış olur ve hatalı davranışlardan vazgeçer.'
Bülent Arınç, '28 Şubat'ın Türkiye'ye yönelik bir Yahudi hareketi olduğu' yönündeki iddiaların hatırlatılması üzerine de şöyle konuştu:
'28 Şubat süreciyle bugünkü olaylar arasında, İsrail'in politikaları arasında doğrudan bir ilişki kurmak benim için şu anda mümkün değil. Bir şeyler bilebilirsiniz, bir şeyler hissedebilirsiniz ama bunları dört dörtlük yerine oturtarak, 'bu şudur' deme imkanına ben şahsen sahip değilim. Konuştuğumuz zaman da bilerek konuşmamız lazım ama o tarihte olanlar, o tarihteki aktörler, o tarihteki iç ve dış politika bazı kafalarda soru işaretleri bırakmış olabilir. Bunları çok iyi yazabilecek, çok iyi analiz edebilecek kitaplara, raporlara ihtiyacımız var. Belki istihbarat örgütleri de yapabilir. Resmi istihbarat örgütlerinin dışında stratejik araştırma enstitüleri var Türkiye'de. Belki onlara böyle bir konu başlığı verip, bunu inceleyin ve bize rapor olarak sunun, hatta kamuoyuna da buna aynen nakledin deme imkanımız olabilir. Ama bu anda bir takım yazarların, düşünürlerin kendi içinde tartışıp oluşturmaya çalıştığı bir konu olması gerek. Benim şu anda görebildiğim tek şey İsrail gittikçe yalnızlaşıyor. İsrail'i dünyada sevmeyen, beğenmeyen, artık nefretle anan büyük bir kamuoyu var.'
'İSRAİL GİDEREK YALNIZLAŞIYOR VE GÜÇSÜZLEŞİYOR'
İsrail'in, Birinci Dünya Savaşından sonra bu topraklara sahip olduğunu anlatan Arınç, 1948 yılında kurulan İsrail'i ilk tanıyan ülkelerden birisinin Türkiye olduğunu kaydetti. 1948 yılından sonra çatışmaların durmadığını ancak bugün İsrail'in devlet olarak var olduğunu ifade eden Arınç, Filistinlilerin hakkını korumak için de 'güvenlikli sınırlar içinde iki ayrı devlet' formülünün bulunabildiğini belirtti. Bunun önünde de çok engeller bulunduğunu kaydeden Arınç, şunları söyledi:
'İsrail aynen birileri gibi dünyada çok güçlüydüler. Lobileriyle, finans kaynaklarıyla, medya gücüyle, dış politika, parlamento güçleriyle çok güçlüydüler ve herkes onların her dediğini yapmak zorundaydı. Fransa, ABD böyleydi. Diğer ülkeler de böyleydi. Niçin hala bazı yerlerde cılız sesler çıkıyor derseniz hala oralarda güçlerini korudukları içindir. Ama bu haksızlıklara karşı bir insanlık, bir kamuoyu var. 'Yeter artık bu kadar da olmaz. Yanlış yapıyorsun. Onların da bir devlet olma, yaşama hakkı var' diyen bir dünya kamuoyu var. İsrail giderek yalnızlaşıyor ve güçsüzleşiyor. Bu aşırılığı nedeniyle korku toplumu haline geliyorlar. Birisi gelip orada eylem yapabilir diye korkuyorlar. Bu korkunun eseri de onlarındır. Siz bunu istediniz ve bu noktaya geldiniz.'
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun iki ay önce ABD'ye yaptığı ziyaret sırasında ABD Başkanı Barack Obama ile zorlukla görüştüğünü, bu görüşmenin basına aksetmediğini söyleyen Arınç, 'ABD bundan daha fazlasını yapabilir. Bunu da bekliyoruz artık. Obama'nın Türkiye ve Mısır'daki konuşmaları, bu bölgeye yönelik projelerini bize ümit olarak vermişti. Bu işin kolay olmadığını, zaman içinde belki daha önemli görüşmeler olacağını düşünüyorum' diye konuştu.
''İSRAİL, BÖLGEDE BÜTÜN ÜLKELERLE KAVGALIDIR. ONUN DA BİR NEFES BORUSUNA İHTİYACI VAR. O DA ANCAK TÜRKİYE OLABİLİR''
Arınç, ''İsrail, bölgede bütün ülkelerle kavgalıdır. Onun da bir nefes borusuna ihtiyacı var. O da ancak Türkiye olabilir'' dedi.
Arınç, Kanaltürk televizyonunda canlı yayımlanan ''Pazar Politika'' programında gündeme ilişkin soruları yanıtladı.
''Özellikle Gazze'ye yardım filosunun Rum kara sularını kullanmasına izin verilmemesinin İsrail tarafından memnuniyetle karşılandığı bugün basına yansıyan haberlerde yer alıyor. İsrail'in 'Kıbrıs'taki Türkiye işgaline hayır' isimli bir gemi göndereceği söyleniyor Kıbrıs'a doğru. Bunun Kıbrıs Rum kesimine mi gideceği ya da KKTC'ye mi gideceği belli değil. Kıbrıs Rum yönetimi de Dışişleri Bakanı'nı İsrail'e gönderdi. İsrail de Kıbrıs kartı üzerinden Türkiye'ye karşı bir hamle yapıyor mu? Bu konuyu nasıl değerlendiriyorsunuz'' yönündeki bir soru üzerine, Arınç, son gelişmelerden yeterince haber olmamasına karşın, İsrail'in ilişki kurmak istediğinde, bu ilişkiyi mutlaka Güney Kıbrıs Rum Kesimi ile kuracağını ifade etti.
Bunun geleneksel bir politika olduğuna dikkati çeken Arınç, ''İsrail, Kıbrıs konusunda Türkiye'yi incitecek sözler de söylememiştir ama onların işbirliği tamamen Güney kesimledir'' dedi.
Dünyanın da Kıbrıs'taki gelişmeleri takip ettiğine dikkati çeken Arınç, 2. Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat ile Hristofyas arasındaki ikili görüşmelerin Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu ile devam edeceğini belirterek, ''İsrail bunu sabote edebilir mi? İsterse eder. Bu Rum kesiminin kendilerine vereceği cevaba bağlı. Ama Türkiye bu çabalarının sonunda belli bir noktaya gelemezse mevcut durum devam edecek demektir. KKTC var, hükümeti, parlamentosu var, Türkiye ve başka ülkelerle de doğrudan ve dolaylı ilişkiler içinde. Ama biz birleşik bir Kıbrıs olarak düşünüyorsak, bunun parametrelerini Türkiye belirlemiştir'' şeklinde konuştu.
Arınç, İsrail'in, bu ilişkileri tek başına belirleyecek bir konumda olmadığını ifade etti.
-''İSLAM VE ARAP ÜLKELERİ, SALDIRIYI AFFETMEDİ''-
Mavi Marmara gemisinde yaşanan olayların Filistin ve Gazze açısından bir dönüm noktası olup olamayacağı yönündeki görüşünün sorulması üzerine Arınç, şöyle devam etti:
''Öyle görünüyor. İsrail, Filistin bölgesine her zaman bomba yağdırıyor, yollarını kesiyor. Ama bu hep Filistinlilere karşı yahut o bölgede yaşayan Lübnan'a karşı Suriye'ye karşı ve diğerlerine karşı idi. Ama bir gemideki masum insanlara karşı bir davranışı bugüne kadar yapmamıştı. Bütün dünyayı karşısına aldı. Ellerinde silah olmayan insanlara karşı bunu yaptı. Bu insanlar beyaz bayraklı bir gemide gidiyorlardı. Onlara karşı böylesine insanlık dışı bir olay bütün dünyanın kalbini sızlattı. 'Böyle bir manzara karşısında İsrail'in bu tavırlarından vazgeçme ihtimali var mı?' Belki böyle özetlemek lazım.
Birincisi, bu hareket bütün dünyada masum insanlara yöneltilmiş bir aşağılık hareket olarak görünüyor. Bir defa dünya kamuoyu, İsrail'in devlet olarak yaptığı bu uygulamaya karşı. Bunun açıkça destekleyen bir kaç kişi olabilir ama yüzde 90 'ı 'Bu yanlıştır, bu kötüdür, bu çirkindir, kötü bir saldırıdır' diyor.
Bir defa bölgedeki İslam ve Arap ülkeleri, Türkiye'nin içinden çıkan böyle bir insani harekete vuku bulan bu saldırıyı affetmediler. Bütün gösterilerinde Türk bayrakları kullanıyorlar. Türkiye'nin kahramanlığını, Türkiye'nin zulme karşı direnişini Türkiye'nin insani hareketini bütün dünya destekliyor. İsveç, Almanya, Fransa'daki gösterilerde de bu olay Türkiye'ye mal ediliyor ve Türk bayrakları insanlara yardım götüren bir hizmetin sembolü olarak görünüyor.''
-''ULUSLARARASI BASKI OLACAKTIR''-
Bülent Arınç, Mısır'ın bugüne kadar Gazze'nin tek nefes borusu olan Refah Kapısı'nı çoğu zaman kapalı tuttuğunu, Türkiye'den Kızılay tarafından gönderilen yardımların bile yerine ulaşmasında zorluklar olduğunu dile getirerek, ''Ama Mısır bu olay sebebiyle derhal Refah Kapısı'nı açtı ve oradan yardımlar çok daha kolay girmeye başladı. Umarız ki Mısır Türkiye'nin liderliği gibi görünen sivil halk bakımından böyle bir olay karşısında kendi kamuoyonu da dikkate almak suretiyle (çünkü yönetimlerin bugüne kadar arzu ettiğini çok fazla bilmiyorum) böyle bir jest yaptı. Buna jest bile diyebiliyoruz. Bunun dışında Gazze olayı, abluka olayı, ambargo olayı bütün dünyanın gündemine geldi. Artık bu ambargoların kalkması gerektiği konusunda uluslararası bir baskı olacaktır'' diye konuştu.
-''SİZİN TANIMAMANIZ NE ANLAM İFADE EDECEK?''-
İsrail'in bölgede bütün ülkelerle kavgalı olduğunu ifade eden Arınç, şöyle devam etti:
''Onun da bir nefes borusuna ihtiyacı var. O da ancak Türkiye olabilir. Sevelim sevmeyelim, isteyelim, istemeyelim, varlığı dünya tarafından kabul edilmiş bir İsrail devleti ile ilişki kurarak onun iyi noktalara yöneltilmesinde katkısı olabilecek bir güvenilir ülkeye ihtiyaç var. Bu görünüyor ki Türkiye'dir ve Türkiye'de geçtiğimiz bütün hükümetler boyunca İsrail'le askeri anlaşmalar, kültürel anlaşmalar, ekonomik anlaşmalar yaptı.
Hatta İsrail'e en karşıt olması gereken hükümetler döneminde bile bu yapıldı. 'Kötü yapıldı' anlamında söylemiyorum. Bu bir devlet politikasıdır. 'Bizim İsrail'le iyi, dürüst ilişkilere ihtiyacımız var' diye düşünülmüştür.
Bugün 'Kahrolsun İsrail' diye sokaklarda bağıran insanların oy verdiği partiler döneminde bu anlaşmalar epey miktarda yapılmıştır. Doğruluğunun yanlışlığının dışında söylüyorum. Yapılması gerekiyordu ki yapılmıştır. Şimdi bizim 'her şeyi feshedin, hiç bir anlaşma bırakmayın. İsrail devletinin büyükelçisini buradan gönderin. Bizimkini oradan çektiniz ama büyükelçiliğimizi kapatın. Şunu yok edin'... 'Bekara karı boşamak kolay' diyorlar.
Böyle bir şey, dünya çapında bir olay, dünyanın hiç bir ülkesinde de görülmemiştir. Şartlar oluştuğu zaman olmayacak anlamında değil ama böyle bir olay sebebiyle her şeyi yok ederseniz, yok farzederseniz o zaman siz zararlı çıkabilirsiniz. Biz o ülkelerdeki masum insanlara nasıl ulaşacağız? Onlara nasıl iyi bir politika öngöreceğiz? Onlarla nasıl hükümetler arasında ilişkiler kurabileceğiz? İsrail'i bütün dünya tanıyorken sizin tanımamanız ne anlam ifade edecek? ''
-''HÜKÜMET, HEM BU MAZLUM VE MAĞDURLARIN YANINDADIR''-
Olay karşısında hükümetin çok yumuşak hareket ettiği yönünde eleştiriler geldiğini dile getiren Arınç, '' Allah'tan korkun. Eğer bu olayın arkasında gece gündüz uyumayan ve dünyayı ayağa kaldıran bir hükümet olmasaydı neler olabileceğini siz tasavvur edin'' diye konuştu.
Hislerin, duyguların ne kadar şiddetli olursa olsun akılla hareket etmek gerektiğine işaret eden Arınç, ''Şahsımı örnek olarak göstermiyorum ama devlet adamlığı ya da devleti yönetmek sükunet, sağduyu ve sabırla olacaktır. Benim çevremden de pek çok insan, vurmayı kırmayı, bunlara hak ettikleri cezayı vermemizi istiyor olabilir. Ben hissiyatımla kalbimle de onları destekliyorum. Ama dünyada reel gerçekleri, reel politikayı görmemiz lazım ki bundan sonraki yolumuza devam edebilelim'' diye konuştu.
Olayın ardından ''İsrail'e şunu da bunu da yapalım, bu yetmez, şunu da getirelim hatta ikinci, üçüncü, beşinci, gemileri de yola çıkaralım'' şeklinde görüşlerin bulunduğunu anlatan Arınç, ''O insanların kalplerine hitap ederek söylüyorum, böyle bir olay tekrarlandığı zaman bunu önleyebilecek gücünüz var mı? Bu bir. İkincisi bu olay neticesinde meydana çıkan hasarları tamir edebilecek aklınız var mı? İki. Üçüncüsü ne götürür ne götürmez hesabını yaptınız mı?'' şeklinde konuştu.
Olaylar karşısında aklın ön plana konulması gerektiğini vurgulayan Arınç, ''Bağırıp çağırmaların hissiyatımızı daha çok galeyana getirmenin iç politika açısından faydası vardır ama yapabileceklerimiz noktasında yine oradan sıyrılıp aklı öne koyup neler yapabileceğimizi planlamamız lazım. Biz bunların hepsini planladık. Türkiye'de bu işi en iyi noktada götürebilecek olan çok basiretli bir hükümetimiz var. Ona herkes teşekkür etmeli'' dedi.
31 Mayıs'tan bugüne bütün dünyadan ve Türkiye'den ''bu krizi çok iyi yönettiniz sizi tebrik ediyoruz Allah sizden razı olsun'' şeklinde mesajlar aldıklarını aktaran Arınç, ''O yüzden mitinglerde konuşulanlarla hükümetin politikasını birbirine karıştırmamak lazım. Hükümet hem bu mazlum ve mağdurların yanındadır, hem de bunu yapanlara karşı aklın, bilimin, mantığın, sağduyunun önderliğinde neler yapabileceğini de çok iyi biliyor'' dedi.
AA
SON VİDEO HABER
Haber Ara