Kathimerini: Ortadoğu'da yeni oyuncu
On yıllardan bu yana Batı'nın siyasi faaliyet çerçevesini tek başına belirleyen ABD'nin karşısına Orta Doğu'da yeni bir oyuncu çıktı.
16 Yıl Önce Güncellendi
2010-06-05 05:11:00
On yıllardan bu yana Batı'nın siyasi faaliyet çerçevesini tek başına belirleyen ABD'nin karşısına Orta Doğu'da yeni bir oyuncu çıktı: İsrail Silahlı Kuvvetlerinin Gazze'deki Filistinlilere yardım konvoyu eylemcilerine yönelik "kanlı katliamını" kınayan Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan.
Erdoğan, şüphesiz kelli felli bir politikacı fakat saf değil ve tutumunun ABD ve İsrail politikasına uymadığını da biliyor. Ancak buna rağmen farklı bir tutum benimseme cesaretini gösterdi, anlaşılan Washington ile Tel Aviv'in güvenirliklerinin büyük bir bölümünü ve bölgede "yeni düzen" kurma güçlerini kaybettiklerine inanıyor. Yakın geçmişte Orta Doğu'da başka oyuncular da vardı bunların arasında da en önemlisi, Mısır ile İsrail'in Camp David Barış Anlaşması'nı imzalamalarından sonra 1978 yılından itibaren aşamalı bir şekilde geri çekilmeye başlayan SSCB idi. Amerika'nın bölgedeki politikası zirveye ulaşmıştı ve bu ABD Başkanı Jimmy Carter için muazzam bir başarıydı.
O günden bugüne İsrail'e karşı mücadelenin liderliğini Irak, Suriye, Libya ve İran götürüyordu fakat sadece açıklamalarda kalan bir liderlikti bu çünkü Batı önce Washington'da şekillenen tek bir politikayla bu ülkelerin karşısına çıktı. Bu kurala karşı çıkan sadece Andreas Papandreu hükûmetleri oldu.
Türkiye'nin son müdahalesinin kalitesi farklıdır. Bölgenin on milyonlarca Müslüman nüfuslu en büyük gücü ve ABD ile İsrail'in en güvenilir müttefiki söz konusudur.
Ariel Şaron, 1980'li yılların ortalarında bir konuşması sırasında İsrail'in karşılaşacağı güvenlik tehditlerinin üçüncü aşamasına Türkiye'yi dâhil etmişti fakat Şaron bu görüşte olan tek kişiydi. Türkiye elbette İsrail'e saldırmayacak fakat büyük bir olasılıkla Gazze kuşatmasının kaldırılmasında büyük katkıda bulunacak, bu da kendisine bölgede güç ve rol sağlayacak.
WASHİNGTON'UN GÖZÜNDEN TÜRKİYE'NİN LİDERLİĞİ
Cezayir'de Fransızca yayımlanan el Watan gazetesinin 3 Haziran 2010 tarihli internet sayfasında, R. I. imzasıyla yayımlanan haber ise şunlara yer verildi;
İsrail'in Pazartesi Günü Giriştiği Saldırı, Obama Yönetimini, Yakın Bir Müttefiki Olan Ancak Bölgesel Çıkarları ABD'nin Çıkarlarıyla Gitgide Daha Uyumsuz Hâle Gelen Türkiye
Karşısında Zor Duruma Düşürdü
Gazze'ye insani yardım taşıyan ve Türkiye'nin desteklediği bir filoya düzenlenen saldırı, Ankara'nın İran nükleeri dosyasında aracılık etme girişiminden bu yana zaten var olan tedirginliği artırdı. Washington bu girişimi görmezden gelmişti. Barack Obama, İsrail'i kınamazken İsrail'in müdahalesi Türkiye tarafından öfkeyle kınandı. Bununla birlikte ABD Başkanı, Gazze'ye giden yardım gemisindeki Filistin yanlısı gönüllülerden dördü Türk, dokuz kişinin ölümünden sonra salı günü başsağlığı dilemek için Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan'ı aradı. Türkiye Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu da Washington'da mevkidaşı Hillary Clinton ile iki saat süren bir görüşme yaptı.
Amerikalı bir yetkili, "Toplantıda hiçbir tatsızlık yaşanmadı. İki bakan, ülkelerimiz arasındaki dostluktan, ülkemizle İsrail arasındaki dostluktan bahsetti." açıklamasında bulundu. Aynı kaynak açıklamasını, "Bu konuyu yakın müttefik ve dost olarak değerlendireceğiz." şeklinde sürdürdü. Bununla beraber ABD'li araştırmacı Steven Cook, "Aslında biz pek çok konuda İsrail'e, Türkiye'ye olduğumuzdan daha yakınız ve asıl anlaşmazlık konusu, Gazze Şeridi'ni kontrolü altında tutan İslami hareket Hamas ile ilgili." diyor. Türkiye Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, geçen mayıs ayında Hamas'ın, barış sürecinin dışında kalmamasını istedi. Gül, Hamas ile Batı Şeria'da iktidarda olan el Fetih arasında bölünmüş olan Filistinlilerin yaralarını düşünmek gerektiği konusunda ısrarcı oldu. Amerikalılar ve Avrupalılar, öncelikle Hamas'ın, İsrail'in var olma hakkını tanımasını, Musevi Devlet'e karşı şiddet uygulanmasını -Gazze'den İsrail'e binlerce füze fırlatıldı- reddetmesini ve İsrail ile el Fetih arasındaki anlaşmaları kabul etmesini istiyorlar.
Tehlikeli Bağlantılar
Carnegie kuruluşundan Marina Ottaway, "Oysa Türkiye, Yakın Doğu'yu Batı'nın gözüyle görmekten ziyade kendi çıkarlarına göre değerlendiriyor." açıklamasında bulunuyor. Ottaway, "Bu politika, ABD'ye karşı veya İsrail'e karşı olmamasına rağmen büyük gerilimlere yol açıyor çünkü Türkiye, İran veya Hamas ile sorunlarının olmasını istemiyor." diyor. Steven Cook, AFP ile bir görüşmesinde, "Türkler böylece, Yakın Doğu'da Washington'un rakibi hâline geliyor." değerlendirmesinde bulunuyor.
Dış İlişkiler Konseyi uzmanı, "Türkiye gitgide daha etkili bir rol oynadığını düşünüyor ve bizim belirlediğimiz kurallara uyma niyeti pek yok." değerlendirmesinde bulunuyor. Cook, özellikle barış sürecinin kilit aktörlerinden biri, Tahran'ın yakın müttefiki ve Hizbullah'ın olduğu kadar Hamas'ın da destekçisi olan Suriye konusunda Türkiye ile ABD arasındaki anlaşmazlıklara işaret ediyor. ABD, mayıs ayında İran, Türkiye ve Brezilya arasında imzalanan uranyum takası anlaşmasını işte bu değişken ortamda reddetti. Anlaşma, nükleer silah elde etmeye çalıştığından şüphe duyulan İran'a karşı uygulanacak yaptırımların aşırıya kaçmasını engellemeyi hedefliyordu. Ancak anlaşmanın imzalanmasının ertesi günü Washington, Tahran'a yaptırımlar uygulanması için BM ile bir uzlaşmaya varıldığını açıkladı.
BYEGM ve TİMETURK
SON VİDEO HABER
Haber Ara