Dolar

34,8613

Euro

36,7629

Altın

3.042,55

Bist

10.141,62

İsrail'i korkutan Filo'daki Amerikalı kimdi?

Gazze'ye insani yardım götüren gemide bulunan eski ABD Başkanı Reagan döneminde terörle mücadele biriminde başkan yardımcısı görevinde bulunan 81 yaşındaki eski Amerikalı diplomat Edward Peck, İsrail'i neden korkuttu?

16 Yıl Önce Güncellendi

2010-06-05 12:51:00

İsrail'i korkutan Filo'daki Amerikalı kimdi?
İsrail ordusunun 31 Mayısta Akdeniz'de Gazze'ye giden yardım gemisine düzenlediği baskında yakaladığı gönüllüler arasında Başkan Ronald Reagan döneminde terörle mücadele biriminde başkan yardımcısı görevinde bulunan 81 yaşındaki eski Amerikalı diplomat Edward Peck de bulunuyordu. İsrail, salı günü Edward Peck'i serbest bırakmak için acele etti. Böyle bir insan, nasıl bir El Kaide yanlısı olarak gösterilebilirdi?

İsrail operasyonuna yönelik kınamalar hangi ölçüde Obama yönetimi ile ABD kamuoyunun düşüncelerini, hatta Washington'un terör örgütü listesine yazdığı İslamcı Hamas hareketine olan bakışını değiştirebilir? Washington Enstitüsünden (WİNEP) David Makovsky, ABD'nin salı günü BM Güvenlik Konseyinde alınmasını sağladığı kararda Gazze ablukasının kaldırılmasının istenmediği zira asıl önemli olan barış süreci hedefinden şaşmadığını ifade ediyor.

ABD medyası, İsrail'in görüşlerine yer veren ancak yine de "müdahaleyi gece ve uluslararası sularda gerçekleştirmesini açıklayamadığı" yorumunda bulunan MSNBC kanalının örneğinde, İsrail'in tutumu karşısında hem anlayışlı hem de şüpheci bir yaklaşım sergiliyor. Brookings Enstitüsünden Bruce Riedel ise yaşananların, ABD'nin Hamas'a yönelik tavrını değiştirmeyeceğine, Kahire'deki konuşmadan bu yana ABD'nin Müslüman dünyasındaki pozisyonunu kaybettiği ve Türk müttefikini de kaybetmeyi göze almaması gerektiğine inanıyor.



Bill Clinton'un eski danışmanı Robert Malley'e göre ise ABD yönetimi "durumun İslamcıların nüfuzunu artırdığının farkında olsa bile" önceliğinin Gazze olmadığını, asıl önemli olanın İsrail'in Mahmut Abbas'a yönelik "jestlerde" bulunmasını sağlamak olduğunu ifade ediyor.

İsrail, Deniz Hukuku Sözleşmelerini ve Terör Anlaşmalarını İhlal Edecek Şekilde mi Hareket Etti?

İsrail ordusu, 31 Mayısta uluslararası sularda Mavi Marmara gemisine düzenlediği baskın sırasında dokuz sivili öldürerek yasalara aykırı bir müdahalede mi bulundu? Başbakan François Fillon, İsrail'in müdahalesinin "uluslararası hukuka aykırı" olduğunu ifade etti. Hukukçular, 160 ülkenin imzaladığı BM'nin Montego Bay Deniz Hukuku Sözleşmesi'ne dayanarak aynı değerlendirmeyi yapıyor. Uluslararası sularda kimse polis faaliyetlerinde bulunamaz yani bir başka ülkenin bayrağını taşıyan bir ülkenin gemisine müdahale edemez. İsrail, bu anlaşmayı ne kabul etmiş ne de imzalamıştır. İsrail, salı günü her türlü geminin Gazze'ye yaklaşmasına engel olacağını duyurdu. İsrail, abluka kararıyla uluslararası karasular sınırını, Hamas'ın Gazze'yi kontrol altına aldığı 2007'den bu yana tek taraflı olarak 12 milden 40 mile çıkardı. Ancak uluslararası birlik bu kararını tanımıyor. İsrail, terörle mücadele ve meşru müdafaa hakkı adına daha da ileriye gidebilir mi? 11 Eylül saldırılarının ardından BM Güvenlik Konseyi tarafından alınan birçok karar, denizlerde serbest dolaşımın teröre destek amaçlı başvurulmasını önlemeyi hedefliyordu. Ayrıca 2001'den bu yana ülkeler arasında kalkış limanında gemilerin yükünü kontrol etme prensibi gelişti ki Türkiye de bu görevini yerine getirmiştir. Aralık 2008'de İsrail, Gazze'ye 90 mil mesafede Dignity gemisini durdurmuştu. Müdahale sırasında herhangi bir şiddet olayı yaşanmamıştı.

İsrail Tüm İnsani Yardım Gönüllülerini Sınır Dışı Edecek

Korsanlar gibi açık denizlerde yakalanan 680 insani yardım gönüllüsünü, kendileri için zor koşullarda tutmaya devam etmek diplomatik olarak artık imkansızdı. Gönüllülerin serbest bırakılması için tüm dünyadan sesler yükseldi. Netanyahu salı günü tüm gönüllülerin hatta Mavi Marmara'da komandolarla çıkan çatışmada yer aldıklarından şüphe edilenlerin bile serbest bırakılmasına karar verdi. İsrail böylece rahatsız edici bir uluslararası sorundan kurtuluyor. Abluka, askerî operasyon, bunlar sadece kendi sorunları. Dolayısıyla İsrail'in yer aldığı bir uluslararası soruşturma yapılmayacaktır. İsrail ordusu, her zaman olduğu gibi kendi iç soruşturmasını yürütüyor, Netanyahu ise ablukanın "İsrail'in güvenliği için önemli olduğunu" hatırlatıyor. Kamyonlar, Gazze'ye gidecek yardımları götürmeye başladı. Ancak bu iyi niyet gösterisi sınırlı: uluslararası eleştirilere kulak vererek Refah sınır kapısını açan Mısır gibi bir karar verilmesi söz konusu olamaz. Siyasi sahnede de bir polemik yaşanıyor: Netanyahu hükûmetinin ulusal güvenlik kabinesi üyesi yedi bakan yaşanacaklar konusunda bilgilendirilmediklerini söylüyor. Bir kamuoyu araştırmasına göre İsraillilerin yüzde 62'si gemi filosunun farklı bir yöntemle durdurulması gerektiğine inanıyor.

Savaş Hâlinde Gibi

İsraillilerin sözü, gönüllülerin sözüne karşı. İsrailli yetkililer 24 dört saat boyunca Gazze filosuna yönelik kanlı saldırıyla ilgili kendi versiyonlarını anlatabildiler. Söz şimdi ülkelerine dönmeye başlayan gemilerin yolcularında. İsrail ordusu ile gönüllülerin açıklamaları bir noktada buluşuyor: birçok gemiye yapılan müdahaleler, aşırı bir şiddet yaşanmadan gerçekleşti. Baskın, asıl Türk gemisi Mavi Marmara'da bir faciaya dönüştü. Bir yaşındaki oğlu Kaan ile gemide bulunan ve salı günü İstanbul'a dönen Nilüfer Çetin, "kabinin banyosuna sığındığını" anlatarak "Saldırıyı başlattılar. Güverteye inmeden evvel göz yaşartıcı sprey kullandılar. Gemi kan gölüne döndü." şeklinde bir açıklama yaptı. Bir başka geminin Türk kaptanı Hüseyin Tokalak ise "Mavi Marmara'ya ateş etmeye başladılar. Geminin önü mü, arkası mı öğrenmeye çalışmadılar." diyor. İsrailli komandolar diğer gemilerde direnişi kısa süre içerisinde engellediler. Yolcular daha sonra İsrail'in Aşdod Limanı'na götürüldü.

Filistin Davası, Uluslararası Bir Konuma Getirilmiş Olmasının Kurbanı

Gazze filosunun trajik deniz macerası bir soruyu akıllara getirdi. Bugün Filistinlilerin adına kim konuşuyor? Teorik olarak her şey açık. Filistin Kurtuluş Örgütü, İsraillilerin 1993 yılında tanıdığı ve BM'de gözlemci statüsüne sahip Filistinlilerin "yasal" temsilcisi. Bugün Filistin davasını savunmanın sırası, Türkiye'nin bölgesel hedeflerini artık gizlemediği ve Suriye ve İran ile olduğu kadar, Batılılara yakın olan Suudi Arabistan ve Mısır gibi Arap dünyasının ağır toplarıyla iyi ilişkilerini öne sürdüğü bir sırada, Türk Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'da.

Kaynak: Le Monde gazetesi. Sylvain Cypel/Nathalie Guibert/Laurent Zecchini/Gilles Paris imzalı yazı.

BYEGM ve TİMETURK


Haber Ara