'Bu İsrail hükümeti çizmeyi aştı'
'Artık mevcut İsrail hükümetinin vahşi ve zalimce politikalarına, özellikle bu politikalar vatandaşlarımızın hayatlarına mal oluyorsa, müsamaha gösteremeyiz.'
16 Yıl Önce Güncellendi
2010-06-05 13:22:00
İsrail Gazze Savaşını başlattığından ve İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Peres ile Türk Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan arasında Davos'ta meydana gelen olay ülkelerimiz arasında görüş ayrılıklarının altını çizdiğinden beri İsrail'i ziyaret eden tek Türk politikacıyım.
İsrail'de çok sayıda dostum var ve İsrailli bir düşünce kuruluşu tarafından davet edildiğimde İsrail'i ziyaret etmekte tereddüt etmedim. Türkiye ve İsrail'in, Gazze'deki insani durumla ilgili anlaşmazlıklarına rağmen, aralarındaki görüş ayrılıklarını giderebileceklerine dair iyimserliğimi sürdürdüm.
Bununla birlikte pazartesi günü, ben ve ulusumun 72 milyon vatandaşı için bir dönüm noktası idi. Pazartesi günü İsrailli komandoların Gazze'ye giden ve tıbbi malzemeler, oyuncaklar ve yiyecek maddeleri ile yüklü olan küçük bir Türk yardım filosuna düzenledikleri ve 9 barış eylemcisinin ölümüne neden olan baskını seyretmek Türkiye'yi şok etti.
Uluslararası sularda meydana geldiği için baskın başlıbaşına yasadışıydı. Nobel Ödülü sahibi Mairead Corrigan-Maguire, Alman milletvekilleri, gazeteciler, iş adamları ve 86 yaşında bir Yahudi soykırımı gazisi dahil, gemilerdeki 600 barış eylemcisi, İsrail'in iyi eğitilmiş komandolarına hiç de tehdit oluşturabilecek hedefler değillerdi.
Serbest bırakılan barış eylemcilerinin ifadeleri, gemiye saldıran İsrailli komandoların öldürmek için ateş ettiklerini ve elektroşok tabancaları kullandıklarını açıkça gösteriyor.
Bu ifadeler, keskin bir biçimde İsrailli politikacılar ve İsrail ordusundan gelenlerden farklılaşıyor. Bu nedenle acil, tarafsız, güvenilir, şeffaf ve uluslararası standartlara uygun bir soruşturma yapılması zorunludur.
Birleşmiş Milletler, Türkiye ve uluslararası kamuoyu ne olduğunu, niçin olduğunu ve 9 barış eylemcisinin ölümünden kimin sorumlu olduğunu bilmek istiyor.
Yardım filosuna yapılan baskının iki boyutu var. Birincisi, geri dönülemez bir biçimde Türkiye-İsrail ikili ilişkilerine zarar verdi. Türkiye, bağımsız bir soruşturma istiyor, bir özür ve İsrailli komandolar tarafından öldürülenler için tazminat istiyor.
Ankara ayrıca bu suçun sorumlularının cezalandırılmasını istiyor.
Bu önlemler dışında herhangi bir şey Türkiye'yi tatmin etmeyecek. Şu andaki İsrail hükümetinin anlamıyor göründüğü şey bu eylemin, siyasi kanaatler dikkate alınmaksızın, Türklerin İsrail ile ilgili algılarındaki kritik eşiği aştığıdır. Dünden sonra artık Türkler, mevcut İsrail hükümetini düşmanca görüyorlar. Eğer İsrail çabuk ve sorumlu bir şekilde yanıt vermezse, anlaşmazlığın daha da tırmanma potansiyeline sahip olduğu şüphesizdir.
İkincisi, yardım filosu baskını fiyaskosu ile ilgili önemli bir uluslararası boyut var. 9 barış eylemcisinin İsrail tarafından öldürülmesi, uluslararası normların ve hukukun bu İsrail hükümeti tarafından açıkça hiçe sayıldığını bir kere daha gösterdi.
Uluslararası toplumun, daha da önemlisi ABD'nin, İsrail'in aşırı güç kullanmasına tepkisi, ABD'nin Orta Doğu'daki güvenilirliği için bir test teşkil ediyor. Çok sayıda Avrupalı ulus ile birlikte Birleşmiş Milletler, küresel kamuoyu ve ABD'nin İsrail'in şiddetini eleştirmek için ahlâki bir sorumluluğu var.
Türkiye, ABD'nin tepkisini yakından izliyor. Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'nun belirttiği gibi bu, Türkiye ile İsrail arasında bir seçim değildir. Bu, doğru ile yanlış ve yasal ile yasadışı arasında bir seçimdir.
Orta Doğu birçok açıdan bir dönüm noktasına yaklaşıyor. İsrail'in eylemlerine göstereceği tepki ile ABD, gelecekte nasıl bir Orta Doğu ile uğraşacağına karar verecek. İran'ın nükleer programını kuşatan gerilim, Irak'taki tehlikeli ve belirsiz durum ve Afganistan'da devam eden savaş dikkate alındığında bu daha acil olmazdı.
Dahası, yardım filosu baskını, Gazze'ye yönelik ablukanın artık sürdürülebilir ve haklı gösterilebilir olmadığının altını bir kere daha çizdi.
Gazze bugün bir açık hava hapishanesi durumundadır. Uluslararası Af Örgütüne göre, 1.4 milyon Filistinli, Gazze Şeridini nefessiz bırakmayı amaçlayan toplu bir cezalandırmaya maruz kalmaktadır.
Toplu işsizlik, şiddetli fakirlik ve yoklukların neden olduğu gıda maddeleri fiyatlarındaki artışlar, her beş Gazzeli'den dördünü insani yardıma bağımlı duruma getirdi. Bu nedenle Özgürlük Filosu, Gazze'ye yardım teslim etmek istedi. Özgürlük Filosu ayrıca Gazzelilerin dünyanın geri kalanı ile ticaret yapma ve etkileşimde bulunmasına izin verilmesi gerektiğine dikkat çekmek istedi.
Türkler 1492'de İspanya'daki Engizisyondan kaçan Yahudilere kucak açtılar. Diplomatlarımız, Avrupalı Yahudileri Nazilerden kurtarmak için hayatlarını tehlikeye attılar. Yüzyıllar boyunca Osmanlı İmparatorluğu ve Türkler geleneksel olarak Yahudilere karşı misafirperver oldular.
Ancak artık mevcut İsrail hükümetinin vahşi ve zalimce politikalarına, özellikle bu politikalar vatandaşlarımızın hayatlarına mal oluyorsa, müsamaha gösteremeyiz. Ne Türklerin ne de uluslararası toplumun vicdanı artık Netanyahu hükümetinin sorumsuz politikalarının yükünü taşıyabilir. Hem İsrail hem de Türkiye daha iyisini hak ediyor.
BYEGM
SON VİDEO HABER
Haber Ara