SETA 27 Mayıs darbesini tartıştı
SETA tarafından düzenlenen "14 Mayıs’tan 27 Mayıs’a Türkiye’de Demokrasi Tecrübesi” adlı panele, Hatem Ete, Ahmet Özcan ve Murat Yılmaz konuşmacı olarak iştirak etti.
16 Yıl Önce Güncellendi
2010-05-28 01:51:00
Siyaset, Ekonomi ve toplum Araştırmaları Vakfı (SETA), "14 Mayıs’tan 27 Mayıs’a Türkiye’de Demokrasi Tecrübesi” adlı bir panel düzenledi. Panele, Hüseyin Yayman (Gazi Üniversitesi) oturum başkanı olarak, Hatem Ete (SETA Siyaset Araştırmaları Koordinatörü), Murat Yılmaz (Siyaset Bilimci) ve Ahmet Özcan (Araştırmacı-Yazar) ise konuşmacı olarak katıldı. Yaşar Taşkın Koç da (TV24 Ankara Temsilcisi) 27 Mayıs üzerine hazırlamış olduğu bir belgeselden bir bölümle katkıda bulundu.
Panelde ilk sözü alan Hatem Ete, bugün yaşadığımız rejimin Cumhuriyet’in 1923’te kurguladığı rejim olmadığını, 27 Mayıs darbesi ve ardından 1961 Anayasası ile mücessem hale gelen bir vesayet rejimi olduğunu anlattı. Demokrat Parti’nin devlet, din ve siyaset alanlarında başardığı dönüşümler sayesinde 1950-60 arasındaki toplumsal teveccühü kazandığını ifade eden Ete, 27 Mayıs darbesiyle devlet ile hükümetin ayrıştığına vurgu yaptı.
1960-80 arasında anti-komünizmin, 80 sonrası dönemde de Türk-İslamcı sentezin birleşme stratejileri olarak kullanıldığına ve merkez sağ partilerin buna hizmet ettiğine işaret eden Ete, 90’larda belirginleşen şehirli orta sınıfın yeni siyasal ve kimlik talepleri karşısında bu düzenin iflas ettiğini ve AK Parti’nin böyle bir düzleme cevap üreten bir yeni siyaseti kurumsallaştırmaya çalıştığını ifade etti. Ete’ye göre bu bakımdan yeni bir paradigmanın eşiğindeki bir geçiş dönemindeyiz.
Murat Yılmaz CHP ile DP arasındaki ayrışmalara vurgu yaptığı konuşmasında 27 Mayıs’ı şu atasözüyle özetledi: “Öfke gelir göz kızarır, öfke gider yüz kızarır.” 27 Mayısçıların öfkeden sonrasını hesap etmeden adımlar atarak bugün dahi kötü anılarla hatırladığımız Yassıada mazisinin altına imza attıklarını anlatan Yılmaz, 1961 Anayasası’nın kurumsal yapısının hala Türkiye’nin önemli baş ağrılarının altında yattığını vurguladı.
Ahmet Özcan ise 27 Mayıs’ın bir dış operasyonun sonucu olduğunu vurguladı ve bu operasyonun kurbanlarından birinin de TSK olduğunu savundu. Yeni kurulacak düzende fire istemeyen dış güçlerin DP’yi tasfiye etme operasyonu olarak 27 Mayıs’ı kurguladığını anlatan Özcan, Menderes ve arkadaşlarının idam edilmelerini de bir ceza değil, sonraki siyasetçilere gözdağı olduğunu söyledi.
Bugün vesayetçi 27 Mayıs rejiminin hala yaşadığını anlatan Özcan, artık bu düzenle mücadele edildiğini de ifade etti. Milletin evlatlarını birbirine kırdıran büyük bir dış operasyon olarak 27 Mayıs oyununun farkında olunması gerektiğine vurgu yapan Özcan, kendi düzenimizi/demokrasimizi kendimizin kurmasından başka yolumuzun olmadığını da ifade etti.
Haber Ara