Dolar

34,9466

Euro

36,7211

Altın

2.977,22

Bist

10.125,46

İşsizlik sağlık sorunlarına neden oluyor

Artık işsizlerin çoğu en az üç aydır, hatta önemli bir bölümü altı aydan fazla bir süredir işsiz...

16 Yıl Önce Güncellendi

2010-05-28 16:16:00

İşsizlik sağlık sorunlarına neden oluyor
İşsizlik ve yoksulluğun yol açtığı belkide en önemli sorun, tedavinin ve sağlık önlemlerinin ertelenmesi ve bunun sonucunda sağlık sorunlarının artmasıdır.

Yoksullaşma

Çoğunluğu asgari ücret seviyesinin biraz üzerinde bir gelire sahip olan yaygın bir kesim kriz öncesinde iyi kötü geçiniyor, ihtiyaçlarını karşılayabiliyor, hatta daha çok giyim eşyası satın alabiliyor ve borçlanarak dayanıklı tüketim malları sahibi olabiliyordu. Krizin sonuçları arasında yer alan işsizlik ve yoksullaşma öncelikle bu kesimi etkilemektedir.

İş arama

Krizin ilk önemli etkisi işsizliğin artması oldu. Küçük ve orta çaplı birçok kuruluş kapandı. Özellikle sanayi kesiminde ve başta tekstil, gıda, otomativ, inşaat, ulaşım gibi sektörlerde çalışan yüz binlerce işçi işsiz kaldı. O nedenle genellikle işsizlik oranı ve işsiz sayıları üzerinde duruyoruz. Oysa toplumsal sonuçları bakımından can alıcı bir başka eğilimi göz ardı etmememiz gerekiyor. Artık işsizlerin çoğu en az üç aydır hatta önemli bir bölümü altı aydan fazla bir süredir işsiz. İşsizlik konusunu ve işsizliğin toplumsal sonuçlarını incelerken öncelikle işsizlik ve işsizlik süresinin uzaması üzerinde durmalıyız. Çünkü aile dayanışmasından da yararlanılarak birkaç ay süren bir işsizlik ile baş etmek mümkün olabilir ama işsizliğin aylarca sürmesi birey ve aile için birçok sorunu hatta yıkım tehlikesini beraberinde getirebilir.
Önce sabah akşam durmadan iş peşinde koşuyor. Anlaşılır bir refleks ve umutlu bir bekleyişin sonucu olarak önce bildikleri ve çalıştıkları sektörde iş arıyorlar. Yani ayrıldıkları işyerlerine benzer işler yapan işyerlerine başvuruyorlar. Şayet buralarda iş bulamazlarsa canları sıkılıyor ama statü ve kazanç olarak emsal gördükleri başka işleri de kollamaya başlıyorlar. Ne zaman ki eskisi ayarında iş bulmanın kolay olmadığını anlıyorlar o zaman vasıflı vasıfsız demeden her gördükleri işe başvurmaya başlıyorlar.

İş arama çok zor, zahmetli ve bıktırıcı bir uğraş. Gitme gelme masraf, formalitelerle boğuşmak gerekiyor. Çoğu durumda başvurulan kuruluş bir cevap olumsuz da olsa yazılı veya sözlü bir geri bildirimde bulunmuyor. İşyerleri, işgücü arzı giderek büyüdüğü için daha seçici olmaya başlıyor ve daha yüksek eğitimli ve daha genç kimseleri işe almayı tercih ediyor. Bu tercihlerden görece daha düşük eğitimli ve daha yaşlı kimseler zarar görüyor. İşverenler güçlü kuvvetli gençleri, eğitimli olanı tercih etme olanağına sahip olduklarından özellikle de eğitimsizler ve orta yaşta oranlar iş bulmakta daha fazla zorlanıyor. Düşük vasıflı işlerde ise bunun tersi de olabiliyor. Kendisi de mali sıkıntı içinde kıvranan işveren daha az ücret karşılığı çalıştırabileceği ve gerektiğinde işine daha kolay son verebileceği kadınları bazı durumlarda çocukları tercih edebiliyor.

İşsiz kimse sonunda iş bulmayı başarsa da genellikle eskisine oranla daha düşük ücrete razı oluyor. Güvencesiz çalışmaya razı oluyor. Sonuçta kayıt dışı istihdam artıyor. Ama işsizlerin önemli bir bölümü düşük ücrete ve güvencesiz çalışmaya razı olsa dahi yine de iş bulamıyor.

İş arayan kadınlar

Toplam erkek istihdamı azalırken kadın istihdamında sınırlı bir artış görülmektedir. Yeni istihdam daha çok düşük ücretli hizmet sektöründe ortaya çıkmaktadır (temizlik, bakıcılık, pazarlama). Gerçekten de kriz daha önce çalışmayan bir kadın kesimini iş aramaya ve iş bulursa çalışmaya sevk etmeye başladı. Yoksul ailelerden gelen kadınlar ev işleri ve çocuk bakımı başta olmak üzere emek yoğun alanlarda iş arama faaliyetlerini yoğunlaştırdılar. Özellikle büyük şehirlerde birçok kadın aracılar koyarak hatta kapı kapı gezerek evlerde iş arıyor ve her ücrete razı olduğunu söylüyor. Aşağıdaki örnek Ankara Keçiören’den:
“Komşum oğlunun okul masraflarını yapmak için hamur işleri- yufka ekmek, tarhana, erişte- yapıp sokakta satıyor. Bir diğeri elli yaşında, kocasını üç ay önce işten çıkarmışlar, önceki maaşlarını da alamamışlar zaten. Kaynanasının emekli maaşına bakıyorlardı, o da üç ayda bir maaş alıyor. Şimdi kadın evlerde iş bulunca adama harçlık, sigara parası veriyor.”

Gençler

Genç işsizliği her dört gençten birisini etkiliyor. Özellikle işsiz gençler karamsar ve geleceğe olumsuz bakıyorlar. Gençler aile içi ilişkilerden örneğin anne ile baba arasındaki ilişkilerde yaşanılan gerilimlerden rahatsız. Gençler geleceğe ilişkin beklentilerinin tükendiğini belirtiyor. Ev, araba, aile, okuyan çocuklar. Bazı gençler hayal kurup gelecek düşünmek yerine tükenmişliği hatta ölmeyi düşündüklerini söylüyorlar:
“Komşunun çoluğu çocuğu olduğu gibi işsiz kaldı. Sabah parkta yürüyüşe gidiyosun... Bir sürü hikâye, gencecik insanlar. Bizim Çorumlu Kezban Hanım’ın oğlu güvenlik şirketinde çalışıyodu, iki ay önce çıkardılar. Geçen yolda gördüm, nasıl kilo vermiş, bir deri bir kemik kalmış, ayakta zor duruyor bitmiş, çökmüş, dokunsan yıkılacak...”

Ücret azalması

İşsizlik kadar ciddi ama daha çok göz ardı edilen bir konu ise ücretlerin azalması. Yani yokullaşma işsizlik kadar ücretlerin azalmasından kaynaklanıyor. İşyerini kapatmamak için mücadele veren işveren ücretleri düşürmek zorunda kalıyor. İşçisine eski ücretinin altında bir miktar teklif ediyor veya yeni işçiyi daha düşük ücretle işe alıyor. Bazı durumlarda eski ücretin dörtte üçü hatta üçte biri ödeniyor. Bunun da ötesinde zaten azalmış olan ücretler zamanında ödenmiyor. Oldukça sık karşılaşılan bir başka durum ücret ödemesinin ertelenmesidir. Veya ücretin sadece bir kısmının ödenmesi... Ek mesai ödemeleri kaldırılırken çalışma saatleri dokuz on saate kadar uzayabiliyor. Bir işyerinde eskiden beş kişinin yaptığı işi üç kişi daha düşük bir ücret karşılığı yerine getirmeye başlıyor. Kısacası istihdam altında bulunanlar için çalışma koşulları giderek ağırlaşıyor. İşlerin bir bölümü kısa süreli ve düşük ücretli hale geliyor. Veya hâlihazırda istihdam altında olanlar daha uzun sürelerle ama daha düşük ücretler karşılığı çalıştırılıyor.

Tasarruf önlemleri

Esfendiyar Korkmaz tarafından yapılan araştırma geçim sıkıntısı çeken ailelerin harcamalarını nasıl ve nelerden kıstığını ortaya koyuyor. En çok kısılan harcamalar şöyle sıralanmakta: kıyafet (yüzde 24.4); gıda (yüzde 23.1); ısınma, elektrik ve su (yüzde 9.6); yeni mobilya ve ev aletleri (yüzde 7.4); içki ve sigara (yüzde 6.9); eğlence (yüzde 6.1); ev cep telefonları ve internet masrafları (yüzde 5.2 ). Kira, sağlık harcamaları, ulaşım ve en az olmak üzere eğitim daha az kısıtlanıyor.

İşsizlik ve gelir kaybı önce giyimden ve boğazdan kısmaya yol açmaktadır. Gıdada öncelikle sebze, meyve, beyaz et, süt, yumurta, baklagiller tüketimi en aza indirilmektedir. Yoksullaşan aileler giyim, yani üst baş alımının neredeyse tamamen durduğunu belirtmektedir. Aileler eskiden aynı anda aldıkları üç dört gıda maddesini artık sıraya bindirerek alabildiklerini söylemektedir. Alışveriş eskisine oranla daha küçük partiler halinde ve sonuçta daha yüksek fiyatla satın alınmaktadır. Yiyecek kısıntısını anlatmak için çoğu kimse ‘gel bak evde buzdolabı bom boş’ demektedir. Nitekim birçok aile hiç değilse elektrik faturasını düşürmek için geceleri buzdolabının fişini çekmektedir. Özellikle mutfakta tasarruf işi büyük ölçüde kadına düşüyor. Kadınlar bir yandan miktarı kısarken diğer yandan devamlı ucuz alternatifler arıyorlar. Yine kadınlar kendi aralarında, hangi satıcının hangi mal hangi fiyatla sattığını, kimin ne zaman ne indirim yaptığını yakından izleyip birbirlerini haberdar ederek alışveriş masraflarını en aza indirmek için çabalıyorlar.

Yoksullaşma özellikle kirada oturanları zor durumda bıraktmaktadır. Birikimlerinden yararlanarak kirayı zamanında ödeyen işsiz ve yoksullaşan aileler artık birikimlerin tükendiğini ve ileride kirayı nasıl ödeyeceklerini bilemediklerini belirtmişlerdir. Su, elektrik, gaz faturalarını ödemek krizden olumsuz etkilendiğini söyleyen ailelerin en çok yakındıkları konudur. Aileler su, elektrik ve yakıt harcamalarında ciddi kısıntılara gittiklerini buna rağmen fatura kâbusunun bitmediğini vurgulamaktadır. Faturaları ödemeyip elektriği, suyu ve daha çok telefonu kesilenlerin sayıları artmaktadır.

Çocukları okuldan alma sık rastlanılan bir durum değildir. Bununla birlikte aileler katkı payı ödemekte, kurs ücretini karşılamakta hatta çocuğun üstünü başını, yol parasını ve harçlığını vermekte ciddi olarak zorlanmaktadır. Çocuk okulda yeterince başarılı görünmüyorsa veya alternatif bir çalışma olanağı varsa çocuklar özellikle ortaokul çağında okulu terk etmektedir. Genç bir anne bu konudaki çaresizliğini şöyle ifade etmektedir:

“Umudumuz evlatlarımız okur da adam olurlar diye. Mutfağı yetişeremezken ‘LGS sınavları için dershane şart’ diyor hocalar. Bin liradan başlıyor kim gönderecek? Bizim çocuklar da bizim gibi olacak...”

Yakıt masraflarını karşılayamayan aileler geçen kıştan bu yana sobaya geçmektedir. Tek odayı ısıtma, ocak ateşi ile yetinip sürekli mutfakta oturma, zamanı battaniyenin altında geçirme yakıt tasarrufu sağlamak için en çok başvurulan yöntemler. Aileler yapılan yakacak yardımı yetmeyince dışarıdan yakacak toplanmakta veya meyve ağaçları gibi ucuz alternatifler aramaktadır. Diğer yandan ulaşım masraflarını azaltmak için çocuklar dâhil herkes koşullar elverdiği ölçüde okula, işe ve çarşı pazara yürüyerek gitmektedir. Bazı aileler telefonunu tamamen kapattırırken, bazıları telefon yerine mesaj kullanmaktadır. Varsa internet bağlantısı kestirme bir başka tasarruf önlemidir.

Sigortası bitip Yeşil Kart alamayan kronik hastalar tedavilerini yaptırmakta ve ilaç almakta zorlanmaktadır. Özellikle katkı paylarının artması sağlık hizmetlerine erişimde giderek daha önemli bir engel haline gelmektedir. İşsizlik ve yoksulluğun yol açtığı belkide en önemli sorun tedavinin ve sağlık önlemlerinin ertelenmesi ve bunun sonucunda sağlığın bozulması ve sağlık sorunlarının artmasıdır.

Kirayı ödemekte zorlanan aileler ciddi bir statü kaybına uğramanın getirdiği üzüntü ve mahrumiyet duygusunu yaşamakla birlikte daha ucuz evlere ve daha ucuz semtlere taşınmaya başlamaktadır. Kiracıların bir başka tercihi varsa anne ve babalarının yanına taşınmak. Tabii bu durumda daha kalabalık geniş aileye dönülmüş oluyor ve geniş ailelerin ilişkilerinde görülen uyuşmazlıklar hatta gerginlikler yeniden ortaya çıkıyor. Yuvalarını küçük çekirdek aile olarak kurmuş genç kuşaklar için geniş aile yaşamı alışılması pek de kolay olmayan yeni bir deneyim.

Radikal

Haber Ara