İngiliz-İsrail ittifakı çatırdadı
Tarihçi ve felsefe hocamız Prof. Dr. Teoman Duralı’nın tesbitiyle “Küresel İngiliz- Yahudi medeniyeti” sadece, kültürel, felsefî, fikri ve ekonomik sahada değil, siyasî ittifak sahasında da çatırdamaya başladı.
16 Yıl Önce Güncellendi
2010-05-28 01:53:00
Bugünkü İsrail’in kurulmasında, Balfour Deklarasyonu ile büyük bir avantaj sağlayan İngiltere, Yahudiyle girdiği siyasî, kültürel ve ekonomik ittifak neticesi “ABD”yi meydana getirdi. ABD, tipik bir İngiliz-Yahudi evliğinin çocuğudur.
ABD, bugüne kadar, hep WASP(White, Anglo Sakson and Protestan-Beyaz, Anglosakson ve Protestan)-Yahudi ittifakı veya çekişmesiyle bugünlere kadar gelebilmiş bir yapılanmadır. Ancak, 11 Eylül’de sonra ve özellikle de Irak işgalinden sonra, ekonomik gücü elinde bulunduran Yahudilerin, Pentagon’u elinde tutan WASP’lara silah olarak kullanarak, ABD’yi kendi emelleri için bir at olarak kullanmaları, İngilizleri çileden çıkarmış gibi görünüyor.
Filistin’in işgali, Gazze ablukası, 2006 Lübnan saldırısı ve yine önümüzdeki aylarda muhtemel bir bölgesel savaş (İsrail’in bir çılgınlıkla etrafına saldırması), İngiltere’yi dünkü müttefiki üzerine hesaplar yapma noktasına getirmiş durumda.
Yahudilerin Avrupa’da en güçlü oldukları ülke, Fransa’dır. Zaten bundan dolayı, sırf büyük İslâm mütefekkiri Roger Garaudy’i susturabilmek için “Holokostu eleştirene hapis cezası” kanunu çıkartabilmişlerdir bu ülkede.
İngiltere ise, bu derecede Yahudi etkisinde değildir, aksine kendi milli çıkarlarını koruyabilme kapasitesine sahiptir. İngiltere son haftalarda, İsrail üzerine yaygın bir medya ve adli bir operasyon başlatmış durumda. İsrail eski Dışişleri Bakanı Livni dahil, bir çok İsrailli bakan, bürokrat veya asker hakkında İngiliz adaleti tutuklama kararı çıkartmış durumda. Tabii İngiltere’den rüzgâr alan, Hollanda, Danimarka, İsveç ve İspanya’da aynı yolu izledi. Birçok İsrailli yetkili bu ülkelere, tutuklanma korkusu sebebiyle gidemiyor.
İngiltere de geçtiğimiz aylarda Birleşik Arap Emirlikleri'nde Hamas'ın askeri kanadının komutanı olan Mahmud al-Mabhuh'a karşı düzenlenen suikastta, İsrailli diplomatların sahte İngiltere pasaportunu kullanmalarından duyduğu rahatsızlığı dile getirmiş ve bu ülkeyi sert bir dille eleştirdi.
Eleştirmekle kalmadı, bazı İsrailli diplomatların ülkeyi terk etmesini istedi. Olay burada kalmadı tabii. İngiliz Milletler Topluluğu (Common Wealth) bir üyesi olan ve tıpkı ABD gibi bir İngiliz türevi olan ancak, ABD’den daha ileri olarak bir dominyon olan Avustralya da, bu olayda, İsrailli ajanların kendi ülkesine ait sahte pasaportları kullandıkları gerekçesiyle, 4 İsrailli diplomatın ülkeyi terk etmesinin istedi.
Haberleri duyanlar tabii çok şaşırdı. Bir Batlı ülke olan Avustralya2nın bu derece ileri gitmesi neye dayanıyordu? Aslında, Avustralya ve Yeni Zelanda, İsrail’den epey bir süre rahatsızlık duymaktaydı. Çünkü İsrail Mossad ajanları ve Masonlar dünyada en çok 3 ülkenin sahte pasaportunu kullanmaktadır.
Bu ülkeler; Kanada, Avustralya ve Yeni Zelanda’dır. Kanada, ABD’nin arka bahçesi olarak görüldüğü, ve Masonik Siyonist yapılanma bu ülkede en az ABD kadar güçlü olduğu için, İsrail’in bu tavırlarına karşı -şimdilik- ses çıkarak gücü kendinde bulamamaktadır. Unutmayalım ki, Kanada da bir İngiliz Dominyonu’dur.
Yeni Zelanda ve Avustralya’nın İsrail’e karşı tavırları yeni değildir. 2005 yılında dünyayı sarsan meşhur Kaide dergisinde, Yeni Zelanda ve Avustralya hükümetlerinin, bir çok İsrailliyi, sahte pasaport olayından dolayı sınır dışı ettiği ve bir çok İsrailli askerî ve sivil yöneticiye bu ülkelere giriş için vize verilmediğine dair bir çok haber yazdım.
Bunun sebebi ise Pasifik’teki uluslararası fuhuş ve uyuşturucu mafyasının Mossad tarafından yönetilmesidir. Geçtiğimiz günlerde Habertürk sitesindeki bir haberde “dünya başkentleri neyle tanınıyor” başlıklı bir haberde” Tel Aviv, dünya genelev başkenti olarak bilinmektedir” şeklinde bir haber çıkmıştı.
Mossad’ın boğazına kadar fuhuş batağı içinde olduğu biliniyor.
İngiltere’nin, İsrail’e ve İsrail üzerinden Siyonizme attığı en son kazık ise, İsrail’in elinde nükleer bomba bulunduğuna dair resmî belgeleri ifşa ettirmesidir.
Dünyayısarsan haber kısaca şöyle:
“ İngiliz Gazetesi İsrail'i Vurdu!
Nükleer silahlara sahip olduğunu ne kabul ne de reddeden İsraildeki nükleer silahların varlığı ilk kez resmen kanıtlandı.
Güney Afrika arşivlerinden çıkarılan gizli belgeler, İsrail'in ırk ayrımcılığı rejiminin uygulandığı sırada bu ülkeye, nükleer savaş başlığı satmayı önerdiğini ortaya koydu.
İngiliz The Guardian gazetesinin haberine göre, bu belgeler, İsrail'in nükleer silaha sahip olduğuna işaret eden ilk resmi kanıtlar oldu.
The Guardian, İsrail’in nükleer silahlara sahip olduğunu kanıtlayan ifadelerin, eski Güney Afrika savunma bakanı PW Botha ile İsrail'in o zamanki savunma bakanı ve şimdiki cumhurbaşkanı Şimon Perez arasında 1975 yılında düzenlenen çok gizli bir toplantının görüşme tutanaklarında dile getirildiğini bildirdi.
Belgeleri baş sayfasına taşıyan gazete, “Amerikalı akademisyen Sasha Polakow-Suransky'nin iki ülke arasındaki ilişkilerin yakınlığıyla ilgili bir kitap için araştırması sırasında ortaya çıkardığı belgeler, İsrail'in, nükleer silahlara sahip olduğunu ne kabul, ne de reddeden belirsizlik rağmen, nükleer silaha sahip olduğu konusunda açık kanıtlar sunuyor”
Şimdi, İngiltere, İsrail’in nükleer silah sahibi olduğunu yeni keşfetmiş bir ülke değil. Taa başından beri biliyordu, yani 50 senedir bilmekteydi. Ne oldu da, hem de bir Amerikalı araştırmacı- akademisyen üzerinden, sanki yeni duymuş gibi haberin ifşâ edilmesini sağlıyor?
Bunun cevabını, Türk düşünce dünyasının saygın isimlerinden Sayın Yusuf Kaplan’la gerçekleştirdiğim bir röportajdan okuyalım ve böylece İngiliz-Yahudi ittifakının niçin ve nasıl çatladığına dair son noktayı koyalım:
İngiliz-Yahudi ittifakı çatırdadı
Osmanlının oluşturduğu boşluk önce İngilizlerin, Avrupalıların ondan sonra da İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra, Amerika’nın bölgeye yerleşmesiyle doldurulmuştur ve dolayısıyla kaos üretmiştir, çatışma üretmiştir. Şimdi buradan şuraya geliyoruz, yani Osmanlıyı durduran şey birinci derecede belirleyici, rol oynayan aktör, İngilizler ve Yahudiler bugün Ergenekon operasyonunda karşı karşıya gelmiş durumdadır.
Türkiye'nin, özellikle NATO'ya girmesiyle birlikte, İngiliz ve Amerikan istihbaratı İngiliz ve Amerikan derin devleti, Türkiye’nin derin devletini oluşturdu. Bu nokta önemli biz Amerika oluşturdu zannediyoruz, oysa içinde İngilizler de var orada. Ne oldu? İngilizler biraz geride rol oynadı. Amerikan istihbaratı yavaş yavaş özellikle darbelerle birlikte, Amerika’daki Yahudi gücünün Türkiye’deki derin devlete nüfuz etmeye başladığını görüyoruz.
Özellikle de Türkiye'deki 'Makedon'ları, devşirmeleri ve laikleri kullanarak, ama geldiğimiz süreçte İngilizlerin perde arkasından oynadıkları, sahip oldukları gücün, tehdit etmeye başladıklarını görüyoruz Yahudi gücünü... Hem İsrail’in Ortadoğu'da hem de Amerika'daki yahudi gücünü tehdit ettiklerini görüyoruz, İngilizlerin. Ve İngilizler, Yahudileri en iyi çözen millet, en iyi anlayan milletir, yani o yüzden Avrupa’dan uzaklaştırdılar ve İslâm’ın yeniden tarih sahnesine çıkmasını engellemek amacıyla birincisi bu. İkincisi de, Avrupa'nın başındaki belayı orta vadede ve uzun vadede def etmek amacıyla, Orta Doğuya yerleştirdiler. Bu, çok önemli bir şey. Bu masal değil. Bu komplo teorisi değil. Bu fiîlen yaşanmış bir şeydir.
Şimdi anlaşılamayan nokta şu: İngilizlerle, Yahudiler Türkiye’de derin devlet üzerinden niye kapışıyorlar? Anlamamız gereken şey şu: Bence Amerika’daki ekonomik kriz, İngilizlerin VASP üzerinden; Amerika’yı oluşturan ikinci eksen. Birincisi yahudiler ,ikincisi de WASP (white, Anglo Sakson and Protestan- Beyaz, Anglosakson ve Protestan) Bunlar iktidardan edildi. Bunlar ikinci Dünya savaşından sonra yavaş yavaş ve kesinlikle soğuk savaşın sona ermesinden sonra Yahudi şebekesi iktidarı ele geçirdi.
Soğuk Savaşı sona erdiren Yahudi şebekesidir. Ve dolayısıyla Amerika’ya damgasını vuran Yahudi şebekesidir. Bu çok önemli. Bak bu komplo teorisi değil medyaya, akedemyaya, finans dünyasına, Amerika’nın dış politikasına hâkimdir. Amerika’nın başkenti Washington’dur. Ama Amerika’nın kâbesi New York'tur. Neden New York'tur? Dünya'nın kâbesi New York'tur? Çünkü New York'un nüfusunun yarısı Yahudilerden oluşur. Ve o yüzden New York 'a, Jew York (Yahudi Şehri) denir. Boşuna değil. Çünkü Yahudiler anasının gözüdür. Yahudiler, tarihte güç kimdeyse gücün merkezinde yer almıştır.
Yani gücün merkezinde yeralarak güçlenebildiklerini düşünürler. Artı, birde aynı zamanda Batı tarihinde dönüm anlarında dönüşüm anlarında, devrim anlarında Yahudi düşünürlerin kilit rol oynadıklarını vurgulamak gerekir. Rus devriminde, Fransız devriminde Yahudilerin etkisi büyüktür. Marks'ın Komünist tecrübenin üretilmesi yahudi tecrübesidir. Aynı zamanda kapitalist tecrübenin üretilmesi orda rolü var ama çok belirleyicimi ne kadar bilemiyorum.
Dünya üzerinde iki güç var. Amerika icad edilmiş bir ülke, Amerika diye bir millet yoktur. Yani tarihi olmayan, kültürü olmayan, politikası olmayan, hafızası olmayan, dili olmayan bir millet, millet olamaz. Millet kavramı üzerinden bile gitsek, millet olamaz. Böyle bir şey yok. Dolayısıyla, Amerika'nın icat edildiği çok net bir şekilde ortada.
Amerika’yı icat edenlerde Anglosakson'lar, İngilizler yani… Spesifik olarak İngilizler. İngilizlerin bu kadar güçlü olmasını sağlayan şey de, İngiliz değildir. İskoç'tur, İskoç'lardır. Yani İskoçlar, İngiliz ruhunun oluşmasında, İngiliz gücünün oluşmasında, sanayi devriminin oluşmasında -Dünya'daki iki sanayi devrimini de İngilizler yapmıştır-. İkinci sanayi devriminde, Amerika üzerinden Anglosaksonların- İngilizlerin çok belirleyici bir rolü vardır.
Bu önemli bir şey. Şimdi Dünya'da çarpışan iki güç var: Birisi yahudiler. Birisi İngilizler. İkisi de Amerika üzerinden çarpışıyor, dikkat edin. Amerika üzerinden çarpışıyorlar. Şimdiye kadar soğuk savaşın bitirilmesinden sonra kesinlikle Türkiye’deki derin devlete nüfuz etti Yahudiler. Amerikan kökenli yahudiler. Yahudi şebeke. Türkiye'deki devrimlerin, darbelerin yapılmasında bence onların ciddi bir rolü var. Yani burada Avrupa’nın ve Amerika’nın çıkarları örtüşüyor. Türkiye’nin İslâmî bir yörüngeye kaymaması için darbeler yapıldı.
(*Sen Yıkmazsan Yıkılmaz, Fazıl Duygun, S; 281-302, Bilge-Karınca Yayınları)
SON VİDEO HABER
Haber Ara