Dolar

34,9466

Euro

36,7211

Altın

2.977,22

Bist

10.125,46

Batı Türkiye’yi de ‘vurur’ mu?

Bugün Türkiye geçmişin aksine kimliği ve dini gözetmeksizin hem Batı'ya hem de Doğu'ya yöneliyor. Davutoğlu ülkenin ufkunu genişletti.

16 Yıl Önce Güncellendi

2010-05-28 11:06:00

Batı Türkiye’yi de ‘vurur’ mu?
Herkes Tahran’la yapılan nükleer anlaşmayı konuşuyor. Brezilya’nın arabuluculuk hattına sürpriz girişinin yanı sıra belirgin bir Türk rolü de söz konusuydu. Yurtdışında yapılan birçok yorum Türkiye’nin rolüne odaklandı.

Ülke içindeyse, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu olağanüstü övgülere mazhar oldu. Yorumların çoğu İran’ın uranyum takasını kabul etmesiyle sağlanan başarıyı Davutoğlu faktörüne bağladı. Davutoğlu ülkesinin tarihindeki bölgesel gerçekleri ve temel etki noktalarını okuyor. Kendisinin Türkiye’nin oynaması gereken role bakışı, Kemalistlerin yıllar boyu izlediği bağlamdan farklı. Şüphesiz, Türkiye’nin bölgesel coğrafyasıyla kimsenin yanında veya karşısında olmayacak biçimde etkile-şime girmesi Davutoğlu’nun yaklaşımının merkezinde yer alıyor.

Türkiye, kendisine açılmaya hazır olan her tarafa açılıyor.
Türk pusulasındaki değişime dair söylenenlerin aksine, AB’yle ilişkilerdeki en büyük adımlar AKP döneminde atıldı. Rusya’yla ticari ilişkiler de 2002’de 4 milyar dolarken, küresel krizde gerilemeden önce 40 milyar dolara yükselmişti. Türkiye Müslümanlara karşı katliam yapmış Sırbistan’la koalisyonlara girdi. Azerilerle organik bağa rağmen, AKP’nin Ankara’sı henüz hayata geçirilemese de Erivan’la tarihi bir anlaşmaya hazır olduğunu gösterdi.

Türkiye Başbakanı Tayyip Erdoğan, Tahran anlaşmasından iki gün önce de beraberinde 10 bakan ve 300 iş adamıyla ülkenin tarihi düşmanı Yunanistan’daydı. Atina’yla 80 yılda yapılan anlaşmaların sayısı 25’i aşmazken, Erdoğan bir günde 35’ten fazla anlaşma imzaladı. Erdoğan Atina ziyaretinden önce de Moskova’yla vizelerin iptal edilmesi üzerinde anlaşmış, Rusya’nın Türkiye’de nükleer tesis inşa etmesi konusunda bir anlaşma imzalamıştı. Bu gelişmeler yakın zamanda meydana geldi ve hepsi de Müslüman olmayan güçlerle ilgiliydi. İstatistiklere göre Erdoğan 2009’da yarısı Batı’ya olmak üzere yaklaşık 100 dış ziyaret gerçekleştirdi. Davutoğlu da 1 Mayıs 2009’dan bu yana, 28’i Avrupa’ya, 18’i Balkanlara, 8’i ABD’ye, 9’u Asya’ya ve 27’si Ortadoğu’ya olmak üzere yaklaşık 100 ziyaret gerçekleştirmiş. Türkiye’nin ilgisinin yaklaşık yüzde 70’i Batı dünyasına yönelik.

Türkiye Doğu’ya ne kadar yönelirse yönelsin Batı’yla ilişkisini kesemez. Zira coğrafya kaderdir ve Türkiye pusulayı Doğu ve İslam’a çevirse bile, bu durum Davutoğlu’nun çok boyutlu politikası ve AB üyeliğiyle çelişir.

Batı Türkiye’yi de ‘vurur’ mu?

Türkiye öncelikle ulusal çıkarları için çalışıyor ve bu doğal. Tek fark, bugün dini ve etnik kimlikleri dikkate almaksızın hem Batı hem de Doğu’daki herkesle iyi ilişki kurmak istemesi. Bu büyük bir hedef; Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Erdoğan ve Davutoğlu çekişmelerin diyalogla çözülmesi ve komşularının güvenini kazanmak için süratle ilerliyor. Güven, nükleer anlaşmanın da temelinde yer alıyordu. Anlaşma yeni çözüm ufukları açtı. Dahası, Batı’yı ve özellikle de ABD’yi, Tahran’ın sadece nükleer silah elde etmesini mi, yoksa barışçıl nükleer enerjiye sahip olmasını ve İslami bir gücün ortaya çıkışını da mı önlemek istedikleri konusunda zor bir sınava soktu. Batı Kavalalı Mehmet Ali Paşa’yı ve eski Mısır lideri
Cemal Abdül Nasır’ı vurmaya çalıştı. Yarın niçin Türkiye’yi vurmasın? (Birleşik Arap Emirlikleri gazetesi Haliç, 27 Mayıs 2010)

Radikal
SON VİDEO HABER

Iğdır'da AK Parti İl Başkanlığı binasına molotoflu saldırı

Haber Ara