'Lula ve Erdoğan'dan yeni kuvvetler dengesi'
CIA Türkiye masasının eski şefi Graham Fuller, "Brezilya ve Türkiye uluslararası kuvvetler dengesi açısından çok önemli" dedi.
16 Yıl Önce Güncellendi
2010-05-26 19:34:00
ABD'de yayımlanan The Christian Science Monitor gazetesinin 24 Mayıs 2010 tarihli internet sayfasında, CIA Türkiye Masasının Eski Şefi Graham E. Fuller imzasıyla ve yukarıdaki başlık altında yer alan Washington çıkışlı yorumda şunlara yer verildi:
Dünya, İki Önemli, Sorumlu, Demokratik ve Rasyonel Devletin Müdahale Etmesinden ve ABD'nin Onlarca Yıldır Sürdürdüğü İran Politikası Ahmaklığına Engel Olmaya Çalışmasından Memnun Olmamalı mı?
Eğer Washington, şimdi İran'a karşı Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi yaptırımları getirmekte zorlandığını düşünüyorsa bu yarısı bile değil. Brezilya ve Türkiye'nin eylemleriyle uluslararası güç ilişkilerine getirilen ince değişim, daha büyük bir engel.
Bu iki orta büyüklükteki güç Brezilya ve Türkiye, İran ile ilgili nükleer stratejinin belirlenmesi konusunda Washington'un yol göstericiliğine daha yeni meydan okudu. Bu ülkeler, İran'ı, nükleer yakıt meselesinin çözümü için bir anlaşmaya ikna etmek konusunda inisiyatifi ele aldı. Girişim, yalnızca bütünüyle bağımsız olmadığı gibi aynı zamanda ABD'nin uyarılarına rağmen ilerledi.
Brezilya Devlet Başkanı Luiz İnacio Lula da Silva ve Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan'ın müzakerelerde gerçekten de başarılı olması da tuz biber oldu.
Bu, sadece İran'ın zaman kazanmak için oynadığı başka bir oyun muydu? Yoksa çok daha derin bir şey mi meydana gelmişti?
Öncelikle sadece anlaşmanın maddeleri değildi önemli olan, koşullar ve ulaklar da önemliydi. Washington, onlarca yıldır İran ile -neredeyse her zaman dolaylı olarak- müzakere ederken saldırgan bir tavır sergiledi.
Lula ve Erdoğan Tahran'a geldiğinde oyun bütünüyle başkaydı. Tahran bu sefer kendisini süper gücün baskısı altında hissetmiyor ve İran'da emperyalizm sicili olmayan iki önemli devletin saygı değer istekleriyle karşı karşıya kalıyordu. İran, bu dünyada hiçbir şeyi, ABD'nin uluslarası düzendeki egemenliğini ve Orta Doğu'da şartlar dikte etme yeteneğini köreltmek kadar isteyemez.
Eğer İran, nükleer politikada bütün bunları elde edecekse o zaman iki saygıdeğer ve başarılı devlete katılmaktan daha iyi bir yol olabilir mi? Eğer İran bu teklifi reddetmiş olsaydı bağımsız ve uluslararası stratejide ABD kaynaklı olmayan alternatif fikrini baltalamış olabilirdi.
Çin ve Rusya tabii ki Amerika'nın uluslararası meselelerdeki hegemonyasını sona erdirmeye yönelik olarak ortaya çıkan çabalarda alternatif bir kutup sunuyor. Şimdi uluslararası politikalardaki siyasi merkez Washington'dan kayıyor. Amerika'nın isteklerine karşı çıkan iki ülke sadece birer üçüncü dünya kışkırtıcısı değil, güya bunlar ABD'nin yakın dostları olan iki büyük ülke.
Dünyada uluslararası kuvvetler dengesi değerli bir emniyet subabıdır. Washington'un kırkıncı yılına giren İran politikası, İran'ı ve Orta Doğu'daki radikal güçleri kuvvetlendirmiştir. Dünya, iki önemli, sorumlu, demokratik ve rasyonel devletin müdahale etmesinden ve ABD'nin onlarca yıldır sürdürdüğü İran politikası ahmaklığına engel olmaya çalışmasından memnun olmamalı mı?
BYEGM
SON VİDEO HABER
Haber Ara