SEKAM aile yapımızın profilini çıkardı
SEKAM (Sosyal Ekonomik Araştırmalar Merkezi) tarafından yapılan araştırma aile yapısının profilini çıkartıyor. Çarpıcı sonuçlar ortaya koyan araştırma sonucuna göre aile değerlerinde bir erozyonun başladığı ortaya çıkmış durumda.
16 Yıl Önce Güncellendi
2010-05-24 01:32:00
SEKAM (Sosyal Ekonomik Araştırmalar Merkezi) tarafından TÜİK’in belirlediği 12 Bölgede ve bu bölgelerdeki toplam 67 ilde 6748 kişiye 156 soru sorularak yapılan aile yapısının profilini çıkartmaya dönük araştırma aile yapımızın giderek batılılaşmaya başladığını ve aile değerlerinde henüz çok büyük ölçüde olmasa da bir miktar erozyonun başlamış olduğunu ortaya koyuyor.
Araştırmada deneklere toplumsal yapı, evlilik, nikah, eşe ilişkin tutum ve tavırlar, namus, cinsellik, boşanma, şiddet, anne-baba çocuk ilişkisi, anne babaların çocuk yetiştirme tutumları, çocuklarla iletişim, medya ve boş zamanları değerlendirme alt alanlarında sorular sorularak Türkiye’de ailenin fotoğrafı çekilmeye çalışıldı.
Proje yöneticisi Prof. Dr. Celalettin Vatandaş, aile değerlerinde birtakım çözülmeler olduğunu söyledi. Türkiye'nin, değerlerini kendi içinde aramak yerine Batı ülkelerini örnek aldığını ifade eden Vatandaş, Türkiye'nin geleneklerinden gelen öze bağlı kalması gerektiğini belirtti. Vatandaş, "Aile yapımızda birtakım değerleri kaybediyoruz. Bazı durumlar için geç kaldık ancak vaktimiz yok değil. Araştırma sonucunda teknolojinin etkilerinin çok önemli olduğunu gördük. Teknolojiyi kullanmayacak değiliz ama teknolojinin imkânlarından doğru bir şekilde istifade etmeliyiz." diye konuştu.
Çocuk Sayısı Düşüyor
Araştırmanın ortaya koyduğu çarpıcı bulgulardan biriside Türkiye’de doğurganlığın hızlı bir biçimde düştüğünü ortaya koymasıdır. 1963’te 6.3 olan doğurganlık hızı, 1973’te 4.7’ye, 1980’de 3.4’e, 2000 yılında 2.5’e 2003’de ise 2.2’ye gerilemiş durumda. Araştırmanın da ortaya koyduğu gibi mevcut aile profili çocuk sayısında ideal olanı 2-3 çocuk olarak tanımlamakta.
Dini Nikah Vazgeçilmez
Medeni kanunun kabulü ile birlikte dini nikah, nikahta tek ölçüt olmaktan çıktı ve hukuki geçerliliğini kaybetti. Batıda kilisede kıyılan nikahın da resmi nikah kabul edilmesi bizde geçerli olmadığından toplum çifte nikah kıyma yoluna gidiyor. Araştırma, toplumda ağırlıklı eğilimin % 85.1’lik oranla hem resmi nikah, hem dini nikah olduğunu ortaya koyuyor. Dini nikah olmadan olmaz diyenlerin oranı%78,5.
Nikah Önemini Kaybedebilir
Araştırmanın toplumumuzda geçerli aile değerlerinin giderek azalma riski taşıdığını belirleyen çarpıcı sonuçlar ortaya koyuyor. Nikahsız yaşayan komşunuz olsa ne yaparsınız sorusuna % 31.5’lik bir kesim ilgilenmem, bu benim değil onların bileceği iştir cevabını vermiş. Bir başka soruda da evlilik dışı çocuk edinme sorulduğunda. %75 bunu net olarak ahlaksızlık şeklinde kabul ederken, %16’lık bir kesim kararsız olduğunu beyan etmekte, %9.9 (erkekler de) olabilir normal cevabı vermekte. Kararsızları da dahil ettiğimizde toplamda % 25’lere varan bir kesim bir biçimde nikahın çok da önemli olmadığını kabul etmiş görünüyor. Bu durum aile için çanların çalmaya başladığının en net göstergesi. Bu ahlaki erozyon durdurulmazsa, önümüzdeki 15-20 yıla kadar nikah kıymanın ve aile kurmanın bir gereklilik olma vasfını kaybettiği ve nikahsız cinsel ilişki ve çocuk sahibi olmanın olağanlaştığı bir sürecin yaşanacağı muhtemel görünüyor.
Eşler Birbirlerinden Memnunlar Ancak Sorun Çözmede Yeterli İletişim Kuramıyorlar
Evlendiğiniz güne geri dönebilseniz, yine eşinizle evlenir misiniz sorusuna erkeklerin % 45.5’i, kadınların % 38’i kesinlikle evet cevabını verirken, erkeklerin % 32.3’ü, kadınların ise % 36.4’ü evet cevabı vermekte toplamda erkeklerin % 77.8’i, kadınların % 74.4’ü eşlerini seçeceklerini beyan ediyorlar. Eşini tekrar seçmeyeceğini söyleyenlerin oranı ise epeyi düşük kalmaktadır. Ancak evlilik benimsenmiş olsa da, eşler birbirilerinden memnun olsa da,araştırma toplumun sorun çözmede iyi bir noktada olmadığını da ortaya koyuyor.
Yakın arkadaşları ile problemlerini konuşabilen çiftler eşlerine gelince konuşmak noktasında biraz daha ketum kalabilmekte. Eşi ile sorunlarını her zaman konuşan erkeklerin oranı % 21.9, kadınların oranı % 26.4, genellikle konuşan erkeklerin oranı % 34.8, kadınların oranı % 27.2, çok seyrek konuşan erkeklerin oranı % 26.7, kadınların oranı % 27.1, hiç konuşmayanlar da ise erkeklerin oranı %14.5, kadınların oranı % 19.2
Evlilik Dışı İlişki Olağanlaşma Riski Taşıyor
Evlilik dışı cinsel ilişkiye bakış sorulduğunda katılımcıların % 67.1’i bunu ahlaksızlık olarak değerlendiriyor, ancak %12.1’lik bir kısım ise bunu normal karşılıyor. Daha da önemlisi % 20.8’lik bir grup bu konuda kararsız olduğunu ifade ediyor. Kararsızları da dahil edersek % 32.9’luk bir grup için evlilik dışı cinsel ilişkiyi ahlak dışı bir ilişki olarak görülmüyor. Bu da aile değerlerindeki çözülmenin aşınmanın ne kadar ciddi bir orana ulaştığını ortaya koyuyor.
Araştırma bu alanda sağlıklı bir bilgi edinme boşluğu olduğunu da gösteriyor. Her iki cins de cinsellik konusundaki bilgilerini (erkekler %32.2, kadınlar % 27.7) arkadaşlarından alıyor.
Sadakatsizlik En Önemli Boşanma Nedeni
Araştırmaya göre, en önemli boşanma nedeni, çoğumuzun sandığı gibi ekonomik neden değil sadakatsizlik (%24.5). Onu %17.6 ile fiziki şiddet, %17.4 ile sevgisizlik ve %17.3 ile alkol, kumar gibi alışkanlıklar izliyor. Kısacası aile modern kentli yaşamın getirdiği olumsuzluklar ve erkeklerin kadınlarına karşı kullandıkları şiddet nedeni ile çözülmekte.
Çocuk Hayatın Tadı
Araştırmanın bulgularına göre , toplumumuz çocuğu bir külfet olarak değil, hayatın tadı, huzur, sevgi ve neslin devamı olarak görmektedir.
Dine İnanmayanlar da Çocuğunun Dini Bilgiye Sahip Olmasını İstiyor.
Araştırmanın önemli bulgularından biri de,ailelerin çocuklarının dini bilgiye sahib olmasına özel bir önem vermeleridir.
Dini yönüm güçlü,din duygu ve düşüncelerimi büyük oranda etkiler diyenlerin %90.6’sı çocuğunun dini bilgiye sahib olmasını çok istediğini %8.7’si istediğini ifade ederken ,dini yönüm var ama, din duygu ve düşüncelerimi hiç etkilemez diyenlerin %28,8’i çocuğunun dini bilgiye sahib olmasını çok istediğini %55,9’u ise istediğini ifade ediyor.
Bu konuda en çarpıcı bulgu ise, kendisini dine inanmıyorum biçiminde tanımlayanların %73.5’inin çocuğunun dini bilgiye sahip olmasını çok istediğini %10’nun ise istediğini ifade etmesidir.
Bu sonuçlar, dinin toplumsal hayatın ana parametresi olduğunu ve toplumun dini ciddi bir şekilde önemsediğini ortaya koymaktadır.
İnternet Hayatımızı Tüm Diğer Medyadan Daha Fazla Etkiliyor
Araştırmanın bulguları internetin aile yapısını etkilemede önemli bir faktör olduğunu ortaya koymuştur. İnternet kullanma sıklığının, nikahsız yaşayan komşuya,evlilik öncesi cinsel beraberliğe, evlilik dışı çocuk edinmeye ilişkin tutumlarda belirleyici faktör olduğu görülüyor.
İnterneti sıklıkla kullananların %36.3’ü nikâhsız yaşayan komşudan rahatsız olacağını ifade ederken,interneti arada bir kullananların %50.2’si hiç kullanmayanların ise %62.4’ü nikahsız yaşayan komşulardan rahatsız olacağını beyan etmiştir.
Yine interneti sıklıkla kullananların %58.5’i evlililk öncesi cinsel beraberliği ahlaksızlık olarak nitelerken, arada bir kullananların %66.9’u, hiç kullanmayanların ise %77.3’ü evlilik öncesi cinsel beraberliği ahlaksızlık olarak nitelendirmiştir.
Tv Dizi ve Filmleri Aileyi olumsuz Etkiliyor
Dine inanmıyorum diyenlerin %72.9’u tv dizi ve filmlerinin aile yapımızı ve ahlaki değerlerimizi olumsuz etkilediği görüşünü dile getirmiştir.
SON VİDEO HABER
Haber Ara