Atina ziyareti bazı Yunanlıları korkutuyor
Başbakan Erdoğan'ın Atina ziyareti bazılarının tepkisine neden oldu. Yunanistan'ın, çok kötü ekonomik durumun baskısı altında, yaşamsal konularda ödünler vermesi tehlikesinden dolayı kaygılanıyorlar.
16 Yıl Önce Güncellendi
2010-05-14 11:35:00
Tirajı günde 27 bin 710 olan To Vima gazetesinin 13 Mayıs 2010 tarihli sayısında, Rihardos Someritis imzasıyla ve yukarıdaki başlık altında yayımlanan yorumun çevirisi şöyledir:
Erdoğan yarın Atina'ya geliyor. Yanında kalabalık bir grup da var. Hoş gelsinler... İnşallah bizimkilerle görüşmeler olumlu (ve derinlemesine) gelişir. Bizim taraftaki karşılıklı kuşkuyu ve düşmanlığı düşüncesizce uzatmadan sorumlu olanların da mızmızlanmalarını ciddiye almasın. Aynı tutumu benimsemiş olmaktan sorumlu olan kendi "süper vatandaşlarından" farkları yok ve onlarla birlikte "derin devleti" oluşturanları iyi tanıyor.
Son zamanlarda Erdoğan'ın Türkiye'si sistematik bir şekilde esaslı diyalog mesajları gönderiyor. İşgal kesiminde katı Eroğlu'nun zaferine rağmen Türk liderliği, ısrarla iki toplum arasındaki müzakerenin ulaşmış olduğu noktadan itibaren tekrar başlamasının gerekli olduğunu açıklıyor. Karşılıklı silahlanmaların kısıtlanması yönündeki ısrarlı önerisini de ilave edin. Türk-Yunan ilişkilerinin ve iş birliği politikalarının ilerletilmesini amaç edindiği bellidir. Erdoğan, kesinlikle bu hareketinin siyasi maliyetini de üstlenerek Trakya'yı ziyaret etmeme ve herhangi bir yanlış yorumlanmayı engelleme kararını aldı. Bizimkilerden birisi Türkiye'yi ziyaret etseydi İstanbul'u ziyaret etmekten kaçınsaydı ne diyecektik?
Yorgos Papandreu'nun Ankara ile yakınlaşmayı istediği, Dışişleri Bakanı iken Simitis hükûmetinin koyduğu hedefler yönünde tez değiştirmemiş olduğuna dair ciddi belirtiler var. İş birliği metotları ve sorunların çözümlenmesi metotlarını aramak amacıyla diyalog politikasını kabul ediyor. Dışişleri Bakanının Ankara'yı ziyaret etmesini yasak eden önceki hükûmete kıyasla değişiklik çok büyük. Belirtilere göre, aşırı sağın tehditleri Kostas Karamanlis'i korkutuyor. Papandreu'yu korkutmadığı belli oldu. Tehditler Ege için endişe eden Papariga'nın eteklerinde ya da Samaras'ın arkasında gizlense de korkutmuyor.
Başta Karatzaferis olmak üzere bazıları iki yüzlü davranarak mızmızlanıyor ve “bu hâlde iken Erdoğan'ın ziyaretini erteleseydik iyi olurdu” diyorlar. Vatanlarını ve vatandaşlarını küçümseyen aşırı vatansever profesyoneller beni daima şaşırtıyor. Aslında Erdoğan’ın ziyareti olumlu gelişirse yeni bir kalkınmanın sorunları da daha olumlu gelişir. Kıbrıs konusu da daha olumlu gelişecek. Türkiye de daha olumlu ilerleyecek. Karşılıklı çıkar budur.
KATHİMERİNİ: ERDOĞAN ATİNA'DA
Tirajı günde 42 bin 807 olan Kathimerini gazetesinin 13 Mayıs 2010 tarihli sayısında, Kostas Yordanidis imzasıyla ve yukarıdaki başlık altında yayımlanan yorumun çevirisi şöyledir:
Türk Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın kalabalık bir heyetle Atina ziyareti bazılarının tepkisine neden oldu. Yunanistan'ın, çok kötü ekonomik durumun baskısı altında, yaşamsal konularda ödünler vermesi tehlikesinden dolayı kaygılanıyorlar.
Bu yaklaşımda, Türkiye'nin uzun yıllardan beri fiilen Yunanistan yönündeki tezlerini -Ege ve Trakya'da- ilerletmiş olduğunu, (hem de bunu ülkemizde ekonomik güç avantajına sahip olduğuna inanıldığı) ve AB'ye üye olmaya hazırlandığı dönemlerde yaptığını göz önünde tutmuyorlar.
Erdoğan bu aşamada, Ankara'nın uluslararası sözleşmeleri ihlâl ederek keyfi hareket etme hakkına sahip olduğuna inandığı bir dizi konuda Yunanistan'ın hukuki mutabakatını da sağlamaya ilgi göstermiyor. Yunan hükûmeti de ülkenin egemenlik hakları üzerinde müzakereler yapmayacak. Bugün, Türkiye'nin askerî silah deposuna komşumuz ülkenin ekonomik gücü de ilave edildi, Türk Başbakan da bu parametreden yararlanmak niyetinde. Bu nedenle Erdoğan'a 100 iş adamı ve görev alanları Türkiye'nin uluslararası ilişkileriyle ilgili olmayan bakanlar eşlik ediyor.
Erdoğan'ın, ülkesinin Yunanistan'daki ekonomik varlığını güçlendirmek, hükûmetle ve ilgili kurumlarla özellikle bankacılıkta iş birliğine ilişkin müzakerelerde bulunmak niyetinde olduğu bellidir.
Bazıları "güvenlik nedenlerini" öne sürerek tepki gösterebilir, fakat bundan birkaç yıl önce Yunanistan Ethniki Bankası Türkiye'de Finansbank'ı satın alma yönünde ilerlediğinde Ankara öyle davranmadı.
Türk talepleri sık sık uluslararası hukuk çerçevesi dışındadır, ancak Türk ekonomisinin ülkemizdeki varlığı dünya çapında yürürlükte olan kanunlar çerçevesindedir. Durum, geçmişte olandan çok daha karmaşık.
PONTIKI: SULTANI BEKLERKEN
Tirajı haftada 14 bin 908 olan Pontiki gazetesinin 13 Mayıs 2010 tarihli sayısında ve yukarıdaki başlık altında yayımlanan yorumun çevirisi şöyledir:
Recep Tayyip Erdoğan'ın ziyareti nedeniyle önümüzdeki iki günde Atina'ya herkesin tanıdığı bir ortam hâkim olacak. Nasıl olsa Türkiye'nin Yunanistan'dan istediği (Ege'nin yarısının yönetimi) onlarca yıldır biliniyor.
Türkiye'nin bu sabit talepleri ve net bir şekilde Türkiye Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu tarafından defalarca dile getirilmiş, yeni Osmanlı rüyalarıyla birlikte komşumuz ülkenin "imparator" ziyaretinin alt yapısını oluşturacak. Belirsiz olan tek konu, Erdoğan ziyareti çerçevesinde Yunan hükûmetinin cevaplarıdır.
Gazetemizin hükûmet ve diplomasi yetkililerinden edindiği bilgilere göre, Yunan hükûmetinin en önemli amacı; Erdoğan ziyaretinin ve Türk-Yunan yakınlaşmasının ne pahasına olursa olsun iki ülke arasında bir eşitlik ilişkisi olarak gösterilmesi. İki ülkenin eşit şartlarla "ortak" çıkarlarını ilerletmek amacıyla görüştüğü ortamının aktarılması yönünde mümkün olan her türlü çaba sarf edilecek.
Türk-Yunan ortak çıkarlarının varolduğunun ön plana çıkarılması amacıyla Erdoğan ziyareti sırasında özellikle ekonomide iki ülke arasındaki iş birliği yeteneklerinin altı çizilecek. Bu iş birliğinin temel alanlarını; turizm, enerji, çevre koruması, para-kredi oluşturuyor.
Tam aksine, Türkiye'nin Yunanistan aleyhinde taleplerini tarif eden siyasi konularda iki taraf arasında ılımlı tonların korunması kararlaştırıldı. Daha ayrıntılı olarak iki hükûmetin kararı, kıta sahanlığı sınırının çizilmesiyle (bu bağlamda da adaların, kayalıkların ve adacıkların egemenliklerinin belirtilmesiyle) ilgili görüşmeleri yapanların ekonomik iş birliği ortamından yararlanarak koşullar "olgunlaştığında" neticeler sergilemeleri yönünde.
Fiili Düzenlemeler
Bu arada Ege'de ortak yönetim düzenlemeleri fiilen kabul ettirilecek. Askeri düzeyde zaten NATO'nun yeni yapısıyla sınırlar iptal ediliyor. Bu durum belirsiz "gri" bölgelerle ilgili Türk görüşlerinin gündemde kalmasına izin veriyor. Ekonomik düzeyde Türk sızması ve egemenliği Yunan iflası sayesinde; Yunan hükûmetinin ülkenin açıkça belli olan ve ilk kez kaydedilen bu büyük zafiyeti sırasında kapsamlı bir paket üzerinde müzakere yapmayı seçme kararı sayesinde güvence altına alınacak.
Bu tür Türk-Yunan görüşmelerinde "ortak çıkarlar" üzerinde müzakerelerin iki eşit ortak arasında olmadığı bellidir. Ankara müzakere masasına yerel süper güç olarak öte yandan da Yunanistan Avrupalı ortakların ve IMF'nin manda devleti olarak oturacak.
Durum böyleyken yapılacak Türk-Yunan ekonomik anlaşmalarının bir taraftan Türk gücünü öte yandan da Yunan güçsüzlüğünü tarif etmesi beklenilen bir gelişme.
Enerji alanında Türkiye Avrupa'ya petrol ve doğal gaz nakliyatıyla ilgili bütün projelere (Rus veya Amerikan) katılmayı başardı. Atina hâlâ 20 yıldan bu yana "inşa edilmekte olan" Burgaz-Dedeağaç planlarını incelemeye devam etmekte kaldı.
Para-kredi alanında Türk bankacılık sistemi ekonomik krizden yararlanarak Yunan sahasına girmeye hem büyük ilgi gösteriyor hem de bu yeteneğe sahiptir.
Turizm alanında Ankara planlarını yapmış Ege'de birleşik turistik yararlanmayla ilgili sermayeleri elde etmiş bulunuyor. Yunan turistik birimlerinin yıkıldığı bu aşamada Türk önerileri başlarına devlet kuşu konmuş gibi karşılanıyor.
Bu alanda uzun vadeli Türk hedefleri resmen de kısa bir süre önce, ortak Türk-Yunan iş adamları toplantısında Türkiye Otelciler Federasyonu Başkanı tarafından açıklandı. Başkan, Yunan adalarının veya turistik altyapıların uzun vadeli kiralanmalarından söz etti.
Asıl Konu
Ekonomi elbette ülkeler arasındaki ilişkilerin temel boyutu. Yunanistan-Türkiye ilişkilerinde Türkiye'nin talep ettiği ve üstlendiği lider rolünü tarif edecekleri kesindir.
Yunan güçsüzlüğünün anlaşılması için Atina'nın Erdoğan'ı törenle karşılamaya ve
- Yunanistan'ı (TBMM kararıyla) hakkını kullanması ve karasularını 12 deniz miline genişletmesi durumunda savaşla resmen tehdit eden,
- Ege'de onlarca ada, adacık ve kayalık üzerindeki Yunan egemenliğine karşı itiraz dile getiren,
- Meis Adası'nın kıta sahanlığını kabul etmeyen 25. paralelin doğusunu, yani Ege'nin yarısını kontrol altına alma ve yönetmeyi talep eden bu ülkeyle anlaşma imzalamaya hazırlandığının altı çizilmeli.
Bu Türk talepleri net bir şekilde dile getirilmişken Yunan hükûmetinin müzakere masasına oturmaya özen göstermesi, ekonomik iş birliği yolları ve siyasi düzenleme payları araması Atina'nın geniş bölgedeki Türk liderliğini tanımış olduğunu gösteriyor.
Bize kredi verenlerin ve bizi gözetenlerin (AB ile IMF) talepleri altında ülkenin satılması işlemlerine belirtilere göre Türkiye de katılırsa sizi erkenden uyarmış olduğumuzu Yunan toplumunun sadece maaşları ve emekli maaşları için mücadele etmeyeceğini ülkenin varlığını korumak için de mücadele etmek zorunda kalacağını söylemiş olduğumuzu hatırlayın.
AVGİ: ERDOĞAN'IN ATİNA ZİYARETİNDEN TRAKYA'DA BEKLENTİLER
Tirajı günde 2 bin 471 olan Avgi gazetesinin 13 Mayıs 2010 tarihli sayısında, Stamatis Sakellion imzasıyla ve yukarıdaki başlık altında yayımlanan haberin çevirisi şöyledir:
Erdoğan'ın Atina ziyareti öncesinde azınlık mensubu vatandaşlar ve çoğunluk, silah alımlarının azaltılması talebini dile getiriyorlar. Rodop bölgesinde de var olan ekonomik kriz nedeniyle vatandaşlar, iş adamları, işçiler iki ülkenin silah alımı hacminin büyüklüğü konusunda düşüncelerini gizlemiyorlar. "Türkiye-Yunanistan arasında savaş çıkacağına inanmıyoruz, sadece silah tüccarlarının zenginleşmesi için silah satın alıyoruz." diyorlar. Gerek çoğunluk gerek azınlık mensubu vatandaşların, Yunanistan tarafının Ege konusunda veya egemenlik haklarında geri adımlar atacağını öngören komplo senaryolarını benimsemiyor olması da kayda değer. Onları ilgilendiren şey, iki ülke arasındaki ekonomik ilişkilerin yoğunlaşması ve iki ülke yararına yatırımlar yapılması, yeni iş yerleri açılmasıdır.
Azınlık mensuplarına şu soruyu yöneltiyoruz: "İlk günlerde duyulan senaryolara rağmen Erdoğan'ın Trakya'yı ziyaret etmeyecek olmasını nasıl yorumluyorsunuz?" Verdikleri cevap birçok kişiyi şaşırtabilir: "Konu, nereye gideceği değil, bu ziyaretten alınacak sonuçtur. Yunanlı Başbakandan Erdoğan'ın silah alımlarıyla ilgili önerilerini ciddi şekilde incelemesini istiyoruz. Yunanlı Başbakan da birçok kez, barış sermayesinden söz etti. İki Başbakanın görüşmesinde, bunu görmeyi bekliyoruz. Eğer Ege'de petrol varsa anlaşma yapsınlar ve bunu çıkartsınlar, yeter ki tüm paraları Amerika almasın." diyorlar, "İki ülke kârlı çıksın." Bazıları 2004 ziyaretinde, Erdoğan'ın sözünü hatırlıyor, "İyi Yunanlı ve Avrupalı vatandaş olun." demişti. "Biz her zaman iyi Yunanlı vatandaştık." diyorlar.
Gerilime siyasiler neden oldu, halk değil. Gerçekte bekledikleri tek şey silah alımlarının azaltılması ve iki ülke ekonomilerine yatırımların olmasıdır. "Yunanistan da Türkiye de azınlıkların sorunlarını demokratik yollardan çözmek zorunda. Bu konular karşılıklılık ilkesi altında ele alınamaz. Demokraside karşılıklılık, geleceğimiz budur." diyor azınlık mensubu vatandaşlar. Bu kısa röportajda, siyasilerle değil vatandaşlarla konuşmayı tercih ettik.
Vatandaşların söylemleri ve sözleri, filtrelenmiş bölge siyasetçilerinin söylemlerinden tamamıyla farklı. Her hâlükârda, bölge halkı Erdoğan ziyaretinin sonuçlarını merakla bekliyor. Bilgilere göre önümüzdeki hafta, Türk iş adamları Gümülcine'yi ziyaret edecek. Piyasa araştırması için değil, galiba bir nezaket ziyareti çerçevesinde gelecekler.
Kaynak: BYEGM
SON VİDEO HABER
Haber Ara