Arınç'tan 8. madde yorumu
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Türkiye'nin sivil odaklı, birey merkezli bir anayasaya ihtiyacı olduğunu söyledi.
16 Yıl Önce Güncellendi
2010-05-08 11:24:00
Cihan Haber Ajansı'nın 18. kuruluş yıl dönümü nedeniyle düzenlenen geceye katılan Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, anayasa değişikliği ile ilgili çarpıcı açıklamalar yaptı. Türkiye'nin ilk sivil anayasasının 23 Nisan 1920 tarihinde yapıldığını ve Türkiye'nin 1960 yılına kadar sivil anayasa ile idare edildiğini hatırlatan Arınç, 1960 yılından sonra yürürlüğe giren anayasaların darbe ürünü olduğunu ve kendinden önceki dönemlere tepki için üretildiğini söyledi. Darbe anayasalarının bireysel hak ve özgürlükler yerine devleti kutsayan ve adeta ansiklopedik bir anayasa şeklinde ortaya çıktığını dile getiren Arınç, "Bugün anayasadaki pek çok kurum ve kuruluşun hiçbir ülkedeki anayasada karşılığı yoktur. Bizde pek çok kurum anayasal güvence altına alınarak, değiştirilmemesi için anayasanın içine sokulmuştur." dedi.
1980 Anayasası'nın 30 yıldır yürürlükte olduğunu ama şu ana kadar 16 kez değiştirildiğini kaydeden Arınç, "İhtiyaç duyulduğu için anayasanın 60'dan fazla maddesi, yani üçte biri değiştirilmiştir. En kapsamlı değişiklik de 2002 seçimlerinden bir yıl önce 2001 yılında 34 maddede değişiklik yapılmıştır. Yani MHP, DSP ve ANAP koalisyon hükümetinin bulunduğu dönemde, hükümetin fiilen bile ortalıkta görünmediği zamanda, anayasanın 34 maddesi değiştirilmiştir. Biz de o değişikliklere AK Parti'nin grup başkan vekili olarak, 52 arkadaşımızla birlikte destek verdik. Çünkü bizim inancımız şuydu; Biz artık darbe ürünü olan anayasalara mecbur ve mahkum değiliz. Yeni tamamen sivil ve demokratik bir anayasaya Türkiye'nin ihtiyacı var. Bunu yapmamız lazım. Yapabilme gücümüz var. Gücümüz yetmeli. Ama gücümüz o tarihlerde yetmedi." ifadelerini kullandı.
Yeni anayasanın ne getirip götürdüğüne baktıklarının altını çizen Arınç, "Darbe ürünü olan ve dünyada da pek emsali görülmeyen anayasadan ne kadar uzaklaşsak o kadar iyi olacak düşüncesiyle yeni anayasaya destek çıktık. Bazen ihtiyaçlar karşısında, bazen AB serüveninde anayasanın değiştirilmesi gündeme geldi. Biz vekil arkadaşlarımızla ikinci dönem iktidara geldiğimiz için bunun verdiği güçle yeni bir anayasa yapmak için çalışmaya girdik." şeklinde konuştu.
BİZ YENİ ANAYASA DEYİNCE ŞÜPHELENDİLER
İçerisinde sosyologların da bulunduğu bir hukukçular grubunun anayasanın değiştirilmesi için kolların sıvandığını belirten Arınç, "Uzman heyet ilk önce bir anayasanın 180 maddelik olmaması gerektiğini, çok daha az maddeye sahip olmasını, ansiklopedik bilgiler yerine temel hak ve hürriyetleri ortaya koyan birey odaklı, bireyi devlete karşı güçlendiren bir anayasa olması gerektiğini anlattılar. Heyet çalışmalarını yaptı. Biz parti içinde anayasaya bir siyasi muhteva kazandırmak istedik. 2007'nin sonunda çalışmalar bitti. 2008'in başında da üç ay boyunca internete koyduk, çalışmaları görmek ve ondan sonra da meclise götürme kararını aldık. İşte ne olduysa bundan sonra oldu. Biz yeni anayasa deyince şüphelendiler.
Gönlümüzden geçeni okumaya çalıştılar. 'Eski Türkiye yok. Yeni Türkiye var' deyince bunun altında bir şey aradılar. Sivil dedik, kuşkulandılar. Demokratik deyince, huylandılar. 'Bunların kafalarının arkasında gizli düşünceler var' diyerek çok çağ dışı düşüncelerle karşımıza çıktılar. Tartışmalar bu çerçevede odaklandı. Biz ne kadar yeni anayasa göstersek de bugün ki anayasanın kendi çelişkilerini ortaya koysak da hep şüpheci davrandılar." diye konuştu.
BİR BAŞSAVCI BU KADAR KOLAY KAPATMA DAVASI AÇAMAMALI
Demoktratik bir anayasa yapmak isteyen iktidar partisine karşı bir mart gününü sabahında kapatma davası açıldığını ve bunun büyük haksızlık olduğunu kaydeden Arınç, "Kapatma davasında 400'e yakın gazete kupürü, internet sitelerinden alınmış birbirini gammazlayan haberler, saçma sapan iddialar ile karşılaştık. İktidardasınız, arkada 17 milyona yakın bir halkın desteği var ama bir başsavcı sizin hakkınızda kapatma davası açıyor. 'Canım kapatma davası açılır, neticede mahkeme karar verir.' dediler. Ancak, iş bu kadar basit değil." dedi.
AK Parti'ye kapatma davası açan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya'nın "Ben görevimi yaptım. Sonuca mahkeme karar verir" sözüne atıfta bulunan Arınç, 17 milyon oy almış böyle bir parti için kapatma davası açmanın sonucunun iyi düşünülmesi gerektiğini aktardı. Eski sistemin devam etmemesi gerektiğini vurgulayan Arınç, "Bu sistem devam ettikçe her savcı akşamdan sabaha her parti hakkında kapatma davası açabilir. Öyle bir başsavcı çıkabilir ki CHP'ye 'Sen Türkiye'yi yıkmak için merkez haline gelmiş bir partisin, Ergenekon davasında yargılanan bir örgütün mensuplarının avukatlığını yapıyorum diyor. Adil yargılamayı engelliyorsun. Sen hukuk devletinde en büyük suçu işliyorsun' diyerek, CHP hakkında kapatma davası açabilir. Her şey böyle mi devam edecek zannediyorsun? MHP hakkında dava açmak isteyen bir savcı gelebilir. Önünde hiçbir engel yok. Ben davayı açarım mahkeme karar verir diyemez hiç kimse. Bu çocuk oyuncağı mı? karar verilinceye kadar Türkiye'de hayat nasıl olacak?" dedi.
Emekli generallere, milletvekillerine hatta kamu personeline bile bir savcının hemen dava açamadığını dile getiren Arınç, bir siyasi partiye bir savcının kolay bir şekilde dava açmaması gerektiğini vurguladı.
(CİHAN)
SON VİDEO HABER
Haber Ara