Dolar

34,9466

Euro

36,7211

Altın

2.977,22

Bist

10.125,46

''Mamak'ta zorla andımız okuttular''

Yaşar Okuyan'ın bir ucu 1960'lara bir ucu günümüze uzanan 12 Eylül anıları, 'sancılı yıllar'ı hiç bitmeyen Türkiye'nin yakın geçmişine tutulan ışığı zayıf titrek bir fener gibi...

16 Yıl Önce Güncellendi

2010-05-03 15:54:00

''Mamak'ta zorla andımız okuttular''
Darbeden birkaç gün sonra okullar açıldı. Ülkü Bahçelievler’de ilkokula gidiyordu. Bilge o sene birinci sınıfa başlayacaktı. Kafama bir kasket takıp okula gittim. Dışarıdan Bilge’nin ilk gününü izledim. Türkeş teslim olduğu için biraz daha rahat hareket ediyordum. Bilge önlüğünü giymiş nasıl da heyecanlıydı. (...) Biraz uzaktan izliyorsun ama çocuğun bunu bilmiyor. Okul ‘Türküm Doğruyum Çalışkanım’la başladı. Baktım kızlarım da ‘Andımız’ı söylüyorlar. O sabah, bir müddet sonra beni de böğürterek Mamak’ta aynı ‘Andımız’ı söyleteceklerinden habersizdim tabii. Bilge ve Ülkü ‘Andımız’ı tıpkı benim onları dinlediğim gibi Mamak’ta benden dinlediler. Ama bir farkla ben onları gülümseyerek izliyordum, iki çocuk ise ben bunu söylerken korku içinde gözlerime bakıyorlardı.”
Sene 1980, aylardan eylül, darbe olmuş ve MHP’nin o dönemdeki en önemli isimlerinden biri olan Genel Sekreter Yardımcısı Yaşar Okuyan, hakkında yakalama emri çıkarılmıştır.
Okuyan’ın O Yıllar adlı anılarının en etkileyici bölümlerinden biri bu.

Anı ve savunma

Rousseau’nun İtiraflar’ından Mustafa Kemel’in Nutuk’una kadar istisnasız her anı bir savunmadır aynı zamanda. Okuyan’ın kitabında bu fazlasıyla kendini hissettiriyor. 1960’lı yılların ortasından itibaren anlatmaya başlıyor. Sokakların kana bulunduğu dönemlere ait bu anılar fazla steril olmuş nedense. ‘Analiz’ başlıklı son bölümde, “Yaşanan, anlatılmayan, daha çok detay var. Yaşanan bazı önemli konuları şu anda kamuoyuyla paylaşmanın doğru olmadığını düşünüyorum. Belki ileride bazıları anlatılabilir. Bazılarınınsa benimle mezara kadar gitmesi gerektiğini söyleyebilirim” diyor Okuyan. Ah şu kamuoyu!.. Neden daima hazır olmaz ki, her şeyi duymaya... Tamam mahremi anlarım da ‘mezara kadar götürülen’ler hatırat mahkemesinde üstü örtülen aleyhte deliller midir yoksa? Tehlikeli bir iş anı kitabı eleştirmek; bu yazım da bir yargılamaya dönüveriyor kolayca.
Kitabın başlarında ‘Üstat’ Necip Fazıl’ın Çiftehavuzlar’daki ‘köşke benzeyen’ evine yaptığı ziyarette uğradığı hayal kırıklığını anlatıyor Okuyan ve şunları ekliyor: “Artısıyla eksisiyle, eleştirilebilecek tarafları olsa da hayatımı iki insan derinden etkilemiştir: Biri üstat diğeri de yıllarca vatan haini olarak suçladığım Nazım Hikmet. İki ismin özellikle şiirleri ruhumda iz bırakmıştır. Nazım’ı keşfetmem ise elbette o yıllardan (1960’lar) çok sonra olmuştur.”

Erdal Eren’in idamı

Yazarımız darbeden yaklaşık bir ay sonra Taha Akyol ve Ahmet Hamdi Ayan’la birlikte teslim olmuştur. Kirazlıdere Dil Okulu’ndaki günler nispeten rahattır. Ama Okuyan rahat durmaz ve Mamak cehenneminin kapıları aralanır. Şunları aktarıyor: “Darbe olduğunu ben aslında Mamak’ta anladım. (...) Sabaha karşı hepimizi bağırarak uyandırdılar. 17 yaşındaki Erdal Eren’i gözümüzün önünden geçirip astılar. (...) Bir yandan da ‘Kalkın lan! Sizin de sonunuz böyle olacak’ diye bağırıyorlardı. Askerlerin arasında yürüyüşünü hâlâ unutamıyorum. (...) Bizden önce yanımızda kalan ülkücü bir genç için ‘Kendini astı’ diye tutanak tuttular. Ne kadar doğruydu, belli değildi. Çünkü orada bir insanın intihar etmesi imkansızdı. O imkân olsa zaten ben kendimi asardım.”
Ve o ünlü cezaevi komutanı Albay Recai Tetik: “Gaddar insanlıktan nasibini almamış bir adamdı. O dönem cezaevinde üçü sol görüşlü, ikisi sağ görüşlü beş kişiyi döverek öldürttüğü iddiaları vardı.”
Okuyan’a göre solcu-sağcı ayrımının bittiği yerdir Mamak: “Hücreler o kadar karanlıktı ki sadece seslerden ne olup bittiğini çıkarabiliyorduk. Galiba yakınlarda bir yerde sol görüşlü kızları tutuyorlardı. Bir gece yarısı derinden bir türkü duydum. Kızlardan biri söylüyordu. O söyledikçe ben ağladım. Sadece ben mi? Anladım ki bütün hücreler o türküyle ağlıyordu.”
İşte güler misin ağlar mısın bir anektod daha: “Arada bir erler bize ders çalıştırıyordu. Atatürk ilke ve inkılaplarını okutuyorlardı mesela. (...) Sorulardan biri şuydu: ‘Atatürk kaç yılında padişah oldu?’ Diğeri ‘1946’ diye cevaplıyordu. Kitabı okuyan ‘Doğru mu lan?’ diye soruyordu. Öteki de ‘Evet’ cevabını veriyordu.”

Erdoğan’ın gizli görüşmesi

Yaklaşık iki yıl tutuklu kaldıktan sonra tahliye olan Okuyan ilginç bir ayrıntıya da işaret ediyor: “MHP’nin tüm Genel İdare Kurulu, üyeleri bizzat Kenan Evren’in talimatıyla gözaltına alınıp tutuklanırken ve mahkemede yargılanırken bir tek MHP GİK üyesi ve Ankara Milletvekili İhsan Karaçam’ın bu işlemlerden muaf tutulması hem ilginç hem de ibret vericidir. ... Üç-dört sene önce, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın bu şahısla İstanbul’da gizlice ve başbaşa bir görüşmesi gündeme geldi. Bu da ilgimi çekti.”
Okuyan tahliye olduktan sonra Yüksel Caddesi’nde Mülkiyelilir Birliği’nin önünden geçerken Uğur Mumcu seslenir kendisine ve tavuk, pilav ve salata ısmarlar. Önceki yıllarda sık sık görüştüğü Örsan Öymen de ‘Sevimli Göbels’ lakabını takmıştır ona.

Komünist kardeş

Okuyan’ın kardeşine ilişkin anlatımları da ilgi çekici: Arif Okuyan ya da daha sonra ve bugün de kullandığı soyadla Arif Ekim. Cemil Meriç’in asistanlığını yapmış okumaya düşkün bir genç. Önce İslami sosyalizmle ilgilenmiş, daha sonra Yaşar Okuyan’ın deyişiyle ‘İslam bölümü gitmiş sosyalizmi kalmış ‘Faşist bir ağabeyin kardeşi olarak anılmaktan utandığından’ 1978 yılında mahkeme kararıyla ‘Ekim’ soyadını almış Ürün Yayınları’nın başında bir TKP’li. 70’li yıllarda ayrılan hayat çizgileri 90’lı yıllarda Yaşar Okuyan’ın Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı yaptığı ANAP’ta tekrar kesişmiş. Ancak bu süreç pek ayrıntılı anlatılmıyor kitapta.

Evren ve AKP

Kitabın son bölümünde Okuyan 12 Eylül’ü günümüzle şöyle ilintilendiriyor: “12 Eylül büyük bir ABD projesi olarak önümüzdedir. Projeyle bir yol haritası çizilmiş. 2002 yılı sonundan itibaren AKP bunun bir sonucu olarak iktidara gelmiştir. (...) Sayın Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanlığı Köşkü’nde Kenan Evren’i ağırlaması (Okuyan da bakanken makamında Evren’i ağırlamıştır), Başbakan Erdoğan’ın hemen o günlerde Kenan Evren’le nikah şahitliği yapması, Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın sık sık Evren’le buluşup törenlerde birlikte görüntü vermesi acaba tesadüf müdür?”
Okuyan’ın kitabı anılarla sınırlı değil; yarıya yakını ‘Ülküdaş’ diye hitap ettiği Nuray hanıma Mamak’tan gönderdiği mektuplarla ‘Belgeler’e ayrılmış. Belgeler başlıklı bölümde yer alan materyallerin tamamına yakını meraklısının küçük bir araştırmayla ulaşabileceği dokümanlar. ‘Mektuplar’sa bir gün yayımlamak saikiyle yazıldığı her kelimesinden belli, esprileri bile soğuk metinler.
Dil bilgisini, dil yanlışlarıyla uğraşmayı hiç sevmem ama bu notu düşmekten kendimi alıkoyamıyorum. Kitap boyunca -de ve -da eklerinin neredeyse tamamı -ki eklerininse önemli bir bölümü yanlış yazılmış. Yeni baskısı yapılırsa uzman bir tashih erbabının okumasında hayli fayda var.

O YILLAR
12 Eylül’den Anılar, Mektuplar ve Belgeler
Yaşar Okuyan
Doğan Kitap
2010, 390 sayfa, 20 TL.

Kaynak: Radikal

Haber Ara