Dolar

34,9466

Euro

36,7211

Altın

2.977,22

Bist

10.125,46

Araplar su sorunu çözemezse ne olacak?

Mısır ve Sudan'la Nil Nehri'ne kıyısı bulunan yedi Afrika ülkesi arasındaki kriz, Arap bölgesi için alarm anlamına geliyor.

16 Yıl Önce Güncellendi

2010-05-03 12:12:00

Araplar su sorunu çözemezse ne olacak?
BEHÇET KARNİ*

Farklı derecelerde su sorunu yaşayan Araplar çölde yok olmak istemiyorlarsa acil önlem almalı

Suudi bir arkadaşım üç yıl önce şöyle demişti: “Sahip olduğumuz petrolden dolayı herkes bizi kıskanıyor, ancak biz siyah altından daha önemli olan suya muhtacız. Petrolü içemezsin ama yanında yeterli su yoksa çölde ölebilirsin.” Bu basit mantığı, önceliklerini siyasi veya toplumsal gündemimize dayatan olayların yoğunluğunda unuttuk. Fakat Mısır’la Nil’e kıyısı bulunan bazı Afrika ülkeleri arasındaki son kriz, Arap bölgesindeki su krizinin önceliklerin başında gelmesi gerektiğini hatırlattı. Bu sorun hayat memat meselesi.

Nüfus artışının ve kalkınmanın yarattığı ihtiyaçlar nedeniyle talep arttıkça, su kaynakları konusunda stresli bir döneme girdik. 2006 istatistiklerine göre, 13 Arap devleti farklı derecelerde ‘su stresi’ yaşıyor. Lübnan ve Suriye ‘hafif stresli’, Ürdün ve Suudi Arabistan ‘somut stresli’, Filistin, Bahreyn ve Irak ‘tehlikeli stresli’, Birleşik Arap Emirlikleri ve Kuveyt de ‘sıkıntılı stresli’. Bu ülkelerin çoğunun en tehlikeli süreç olan susuzluk dönemine girmemesi düşük bir ihtimal.

Bazı imparatorluklar topraklarındaki kuraklık sebebiyle kayboldu gitti. Ayrıca modern tarih, İsrail’in bazı Arap topraklarını işgal etmesinin arkasındaki önemli etkenin esasında su kaynaklarını ele geçirmek olduğunu açıklıyor. İsrail suyu güvenliğinin en önemli sorunlarından biri olarak görüyor. Darfur’da süregelen kanlı çekişme de, kabilelerin su kuyularını ele geçirmek istemesinden kaynaklanıyor. Bu nedenle Mısır’la Afrika ülkeleri arasındaki Nil krizini takip etmek gerek. En büyük Arap ülkesi Mısır’da yaşananların ve bölge üzerindeki doğrudan etkilerinin yanı sıra başka ülkelerle ve hatta yakın vadede tüm bölgede patlak verebilecek bu krizi idare etmenin en iyi araçlarını öğrenmek amacıyla teknolojik gelişmeler de takip edilmeli.

Nil’in denize döküldüğü Mısır ve Sudan’la nehre kıyısı bulunan yedi Afrika ülkesi arasındaki kriz yeni değil. Bu ülkeler bir yıldan kısa süre önce beş kez biraraya geldi. Mayısta Kongo’da, haziranda İskenderiye’de, ekimde Uganda’da, aralıkta Tanzanya’da ve son olarak bu ayın ortalarında Mısır’da. Bu toplantı yoğunluğu ortada acil bir konunun olduğunu açıklıyor. Anlaşmaya varılmaması da, bu acil soruna çözüm bulunamadığını gösteriyor. Dolayısıyla zaman geçtikçe sorun bir krize dönüşebilir. Su kaynaklarına erişim açısından nispeten güçlü konumdaki yedi ülke, Mısır ve Sudan katılsın veya katılmasın Nil suyunun kullanımını düzenleyecek yeni bir anlaşma imzalayacaklarını açıkladı.
Çıkaracağımız ilk ders, Mısır ve Sudan’ın önceliklerinin ilk sırasında yer alması gereken önemli bir sorunun ertelendiği. İkinci ders de şu: Suyun idaresinde kimin karar alacağı hâlâ bilinmiyor. Acaba sorumluluk sadece Mısır ve Sudan’daki su bakanlıklarının mı üzerinde? Yoksa ihracat ve tarım gelirlerini etkileyerek ekonomi üzerinde yol açacağı tehlikeli sonuçlar nedeniyle ekonomi bakanlıklarının mı? Yoksa elektrik bakanlıklarının mı? Uluslararası boyutu sebebiyle dışişleri bakanlıkları mı? Son ders şöyle: Farklı senaryolara hazırlık yapılması önemli. Sözgelimi, Sudan ve Mısır’ın silahlı güç kullanma ihtimaline dair erken ve üzerinde iyi düşünülmemiş açıklamalar yapılıyor. Bu araç böyle bir krizle mücadele için uygun değil. Güç kullanımından sadece söz etmek bile zarar getirebilir. Diğer yandan, Arap dünyasının bel bağladığı suyun yüzde 65’i Arap toprakları dışından elde ediliyor. Bu nedenle şu an yaşananları gözlemlemek ve kriz Arap bölgesinin diğer kısmını sarmadan farklı senaryoları ele almak gerek.

*Birleşik Arap Emirlikleri gazetesi İttihat, 28 Nisan 2010

Tercüme: Radikal

Haber Ara