'Bir ney ve iki semazenle Mevlevi müziği yapılmaz'
TRT İstanbul Radyosu sanatçısı, tamburi Refik Hakan Talu, 'Galata Mevlevihanesi'ni Düşünürken' adlı yeni bir albüm yayınladı.
16 Yıl Önce Güncellendi
2010-05-02 09:19:00
Refik Hakan Talu'nun New York, Kahire, Hong Kong, Delhi, Londra gibi şehirlerde bulunduğu sıralarda Galata Mevlevihanesi için yaptığı besteler, Cümle Kapısı, Hamuşan, Sarnıç şeklinde Mevlevihanenin bölümleri ile Devr-i Veledi, Murakabe ve Petraki'ye ithaf gibi yaşanmış olay ve kişilerin isimlerini alıyor. Albümü ve albümden yola çıkıp Mevlevi müziğini konuştuğumuz Talu, albümdeki birinci eser olan Cümle Kapısı'nın ilk notalarını 2007 Mevlânâ Yılı'nda konser için gittiği Hong Kong'da bir otel odasında yazmış. 1980 yılının Şeb-i Arus'unda Cümle kapısından içeriye adım atması, sikkesinin tekbirlenmesi, öpülen eller, kılınan namaz, çıkılan meydan, tambur taksimi, Kani Karaca'nın Kur'an tilaveti... Bunların hepsi gözünün önünden bir film şeridi gibi geçmiş. Tabii bir de, sükûnet ve edep.
Tamburun solist olarak kullanıldığı albümde sanatçı, Türk müziğinin klasik yapısının dışına çıkmayarak geleneğe olan bağlılığını da devam ettiriyor. Serkan Mesud Halili, Volkan Yılmaz, Mete Aslan, Özgür Özgüler, Nevbahar Özel ve Sercan Halili gibi sanatçıların kendisine eşlik ettiği albüme, "Galata Mevlevihanesi'ni Düşünürken" adını vermesini ise şöyle açıklıyor: "Tekkenin 1491'deki kuruluşunda ilk dervişleri kimlerdi? Şeyh Galip III. Selim ile bahçede gezinirken hangi gazelini okumuştu? Nayi Osman Dede ayinlerini mevlevihanenin hangi odasında bestelemişti? Rum müzisyen Petraki'nin Mevlevihanede İranlı müzisyenlerle yaşadığı olay doğru muydu? Tekkeler kapandıktan sonra dedelerin halleri niceydi? gibi yüzlerce sorunun cevaplarını hiçbir zaman bilemeyecektim. Bu yüzden albümün adını 'Galata Mevlevihanesi'ni Düşünürken' koydum."
Refik Hakan Talu özellikle 2007 Mevlânâ Yılı'ndan sonra tasavvuf müziğine olan ilginin arttığını söylüyor. Ancak bazılarının bu ilgiyi suistimal edip bu müziği yanlış bir şekilde icra ettiğini söylüyor: "Bir ney, bir org, iki semazenle Mevlevi müziği yapmaya çalışıyorlar. Bu müzik böyle yapılmaz. Mevlevi müziğinin repertuvarı bellidir, o da Mevlevi ayinleridir." Bu müziği merak edenlerin doğru insanlara gitmesi gerek. Doğru insan kaldı mı? Maalesef çok az. Mevlevi müziği kadar Mevlânâ'nın da bir popüler kültür nesnesiymiş gibi algılanmasına da itiraz ediyor Talu. Mevlânâ'nın sadece Hümanist bir şair gibi sunulmasını eleştiren Talu, "İki kitap okumakla, Mesnevi'den birkaç bölüm okumakla Hazreti Pir'in dünyası anlaşılmaz. O bir şair değil, her şeyden önce. O hayallerini anlatmadı bize. Seyr-i süluk yolunda gördüklerini söyledi. Onun çok uzun araştırılması gerek." diyor.
'Yenikapı Mevlevihanesi, müzik akademisi olsun'
Refik Hakan Talu'nun, Mevleviliğin önemli merkezlerinden biri olan ve Vakıflar Genel Müdürlüğü'nün yaptığı yenileme çalışmaları sayesinde yok olmaktan kurtulan Yenikapı Mevlevihanesi konusunda da önerileri var. Bu mekanın eski günlerindeki gibi sanatla iç içe olması için müzik akademisi haline getirilebileceğini söylüyor Talu: "Burası, mekanın ruhuna uygun şekilde bir müzik akademisi olabilir. Bu şekilde yaşar ve ayakta durur. Bir konservatuvara bağlı olarak da faaliyet gösterebilir. Hem yıpranıp yok olmaktan kurtulur hem de kaliteli sanatçıların yetişmesine imkân sağlanır. Böyle bir yer olduğu zaman birçok hocanın gönüllü olarak ders vereceğini tahmin ediyorum." ZAMAN
SON VİDEO HABER
Haber Ara