İsrail, Obama'nın değerini anlamıyor mu?
İsrailli yorumcular ve politikacılar Obama'nın yerleşim baskısına 'anlam vermeye' çalışırken kimileri anti-Semitizm suçlamasında bile bulundu.
16 Yıl Önce Güncellendi
2010-05-01 10:59:00
Gideon Rachman*/Financial Times
İsrail’in ABD’yle ilişkilerinin bozulması karşısında yaşadığı telaş iyice gözle görülür bir hal aldı. Geçenlerde Kudüs’te konuştuğum liberal bir yorumcu bile şunları diyordu: “Barack Obama İsrail için bir felaket. Genel kamuoyunun, ABD başkanının ne kadar büyük bir felaket olduğunu idrak ettiğini sanmıyorum.” Hükümet yetkilileri daha dikkatli, fakat sadece biraz daha. İsrail dışişleri bakan yardımcısı Danny Ayalon Amerika’nın kendi Ortadoğu barış planını sunmasının (ABD başkanının ekibinin bu fikir üzerinde düşündüğü biliniyor) ‘çok ciddi bir hata’ olacağını söylüyor.
Bütün bunları duyunca Kuzey İrlanda barış müzakerelerinin ilk aşamalarını hatırlamadan edemedim. Bu kısmen, bazı aynı karakterlerin aynen Belfast’tan Kudüs’e taşınmış olmasından kaynaklanıyor. Obama’nın Ortadoğu temsilcisi George Mitchell Ulster’de hayati bir aracı rolü oynamıştı. Eski Britanya başbakanı Tony Blair de sahnede, bu kez Belfast’taki Stormont Kalesi’nde değil Doğu Kudüs’teki Amerikan Koloni otelinde kalıyor.
Statüko şimdilik rahat
Fakat ortada tanıdık yüzlerden daha büyük bir paralellik var. İsraillilerin Obama yönetiminin baskısına verdiği öfkeli tepki, Kuzey İrlanda barış sürecinin ilk aşamalarında, Amerikalı müttefiklerinin IRA ‘teröristleriyle konuşma niyetinde olduğu’ açığa çıkınca Britanya’nın kapıldığı öfkeyi hatırlatıyor. Fakat sonradan görüldüğü üzere, Amerikalılar IRA’yla yapılacak bir barış anlaşması olduğunda ısrar etmekte haklıydı. Ortadoğu barış sürecinde de bir kez daha haklılar. Hâlâ yapılacak bir anlaşma var - ve İsrail kısa süre içinde buna yanaşmazsa, Yahudi devletinin uzun vadede bekası tehlikeye girecek.
Daha sakin düşündüklerinde bazı önde gelen İsrailli siyasetçiler iki devletli çözümün Filistinliler kadar İsrail için de hayati olduğunu kabul edecektir. İsrail’in hem Yahudi hem demokratik kalmasını sağlamının tek yolu toprağı bölüşmek. Batı Şeria’da süregiden işgalse tam tersine daima yeni bir Filistin intifadası
riskini taşıyor ve İsrail’in dünyanın gözündeki vahim imajının en büyük sebebi. İsrailli siyasetçiler devletlerinin ‘gayrımeşru’ addedilmesinin Müslüman dünyadan Avrupa’ya yayıldığından endişeli. İsrail muhalefetinin lideri Tzipi Livni geçenlerde Britanya ziyaretini, savaş suçu ithamlarından dolayı tutuklanacağı korkusuyla iptal etmek zorunda kaldı.
Bununla birlikte bütün bu uzun vadeli endişelerine rağmen İsrailliler ciddi tavizler vermeyi başaramıyor, zira statüko onlara hâlâ daha rahat geliyor. İsrail’in Lübnan ve Gazze’ye yönelik saldırıları kendi topraklarının içlerine roket atılması tehdidini şu an için büyük oranda durdururdu. İsrail’in Batı Şeria etrafına inşa ettiği duvar da intihar saldırılarının önlenmesine katkıda buluyor. Ekonomi son yıllarda iyi gidiyor. İşler tıkırında görünüyor - tabii uzak geleceğe bakmadığınız sürece.
Şu anki iyi görüntünün tam tersine, Obama’nın yaptığı gibi Filistin topraklarındaki yasadışı İsrail yerleşimlerinin tamamen durdurulması istemek risk ve acı çekme ihtimalini içeriyor. İsrail kabinesinde, Batı Şeria’nın tamamını da içeren Büyük İsrail fikrine hâlâ bağlı olan üyeler var. İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu Amerikalıların yerleşimlerin dondurulması isteğini yerine getirseydi, sağcı koalisyonu muhtemelen çökerdi. Birçok İsrailli, bir barış anlaşmasının parçası mahiyetinde en az 80 bin yerleşimciyi tahliye etmek yönünde nihai bir adımın orduda bir isyana yol açabileceğinden kaygı duyuyor - İsrail ordusundaki subayların yüzde 30’a yakını dindar muhafazakârlar ve yerleşimcilere sempati duyduklarını kestirmek zor değil. Konuştuğum saygın bir yorumcuya göre, böyle bir askeri isyan “İsrail devletinin sonu olacaktır”. Batı Şeria’da bir Filistin devleti kurulması halinde İsrailliler buranın da Gazze gibi Hamas’ın eline geçmesi ve ardından Tel Aviv ve Ben Gurion havaalanını vurabilecek roket saldırıları için üs haline gelmesi ihtimalinden endişe ediyor.
Yani İsrailliler yerleşimleri tartışmak yerine, umutsuzca konuyu değiştirmeye çalışıyor. Barış anlaşmasının önünde yerleşimlerden başka birçok engel olduğuna işaret ediyorlar: Filistin tarafında Hamas’la Filistin Yönetimi ve Batı Şeria’yla Gazze arasında yaşanan derin bölünme; Filistinlilerin milyonlarca mültecinin ve nesillerinin ‘geri dönme hakkı’nda ısrar etmesi; Kudüs’ü bölmenin teknik ve duygusal güçlüğü.
İsrailliler yerleşimleri dondurmanın barış anlaşmasına yol açacağının hiçbir garantisi olmadığını savunurken kesinlikle haklı. Diğer taraftan, yerleşimlerin genişlemeye devam etmesinin bir barış anlaşmasını tümüyle imkânsız hale gelmesinin garantisi olduğu da muhakkak. Batı Şeria zaten küçük ve kurak bir yer - ve toprakları sürekli parça parça kemiriliyor. O acı Filistin şakasında da dendiği gibi: “Biz bir pizzayı nasıl bölüşeceğimizi tartışırken, İsrail
parça parça yemeye devam ediyor.”
Bu nedenle Obama ‘yerleşim faaliyetinin’ durdurulmasının hayati önemde olduğu tespitinde haklı.
Solcular bile kulp geçiriyor...
İsraillilerin Obama’nın kendilerine neden bu kadar kötü davrandığına dair birçok teorisi var. İsrail sağının en ateşli kesimleri ABD başkanının bir anti-Semit olduğunda ısrarlı; halbuki Obama’nın genelkurmay başkanı ve siyaset baş danışmanı Yahudi. Solcu yorumcular bile Obama’nın içgüdüsel olarak kalkınmakta olan ülkelere Yahudi devletinden daha sempatik bakması ihtimalinden dem vuruyor.
Fakat Obama’nın yerleşimlerin dondurulması ısrarına dair hiçbir özel açıklamaya ihtiyaç yok. Böyle bir politika Filistinlilerin olduğu kadar İsrail’in de çıkarına. İsrailliler Obama’dan korkuyor, hatta nefret ediyor olabilir, fakat Amerikan başkanı aslında onlara iyilik yapıyor.
26 Nisan 2010
SON VİDEO HABER
Haber Ara