Dolar

34,9466

Euro

36,7211

Altın

2.977,22

Bist

10.125,46

ABD'nin Afganistan’daki kabri: Ölüm Vadisi

Amerika Afganistan’a düzenlediği savaşın sadece birkaç hafta, en fazla birkaç ay süreceğini sanmıştı. Ancak çok geçmeden tahminlerinin yanlış çıktığını, bir bataklığa girdiğini anladı...

16 Yıl Önce Güncellendi

2010-04-26 11:47:00

ABD'nin Afganistan’daki kabri: Ölüm Vadisi
Es-Seyyid Ebu Davud*

Amerika Afganistan’a düzenlediği savaşın sadece birkaç hafta, en fazla birkaç ay süreceğini sanmıştı. Ancak çok geçmeden tahminlerinin yanlış çıktığını, bir bataklığa girdiğini anladı. İntikam için başlattığı bu savaşta Afganistan halkının güçlü direniş öyküleriyle dolu tarihini görmezden gelme gafletine düşmüştü. Bu da kendisini Batılı müttefikleriyle beraber hezimetten hezimete sürükledi. Şimdi Batılı müttefiklerini kaybetmemek için yeni stratejiler türetmeye çalışan Amerika, beş yıldır savaştığı “Ölüm Vadisi’nden kaçarak, bu savaşta başarısız kaldığını, büyük bir hezimete uğradığını bir kez daha dünyaya göstermiş oldu.

Günler, yıllar geçtikçe zaman, pek çok uzman ve analistin onayladığı gerçeği ispatladı. Amerika’nın Afganistan’a saldırması, bu fakir ülkeyi yıkması, halkını korkutması, öldürmesi, başkaları için ibret kılmasının sonu, kaçınılmaz başarısızlık olmuştur.

Bu uzmanlar, Amerika’nın başarısız olacağı yönündeki tahminlerini, dikkate alınması gereken bazı noktalar üzerine dayandırmıştı. Bu noktalardan en önemlileri ise şunlardır: Bu saldırı doğaçlama ve hızlı bir şekilde intikam almak için gerçekleştirilmiş, eski Amerika başkanı kafasının dikine gitmiş ve hiç kimsenin önerisini kabul etmemiş, çıkış noktasını dar bir ufuktan ve İslam’dan, Müslümanlardan nefret eden fanatik bir ideolojiye üyelikten almıştır.

Bu saldırı intikam amaçlı olduğu için Amerikan güçleri ve Batılı müttefikleri savaşta her türlü çirkinliği yaptı. Belki de tarihte hiç görülmemiş bir şekilde insanlığa karşı savaştı, sivilleri öldürdü, evlerini yıktı, düğünlerini ve taziye toplantılarını bombaladı.

Oğul Bush yönetimi, hatta arkasından gelen Obama yönetimi işledikleri bu suçların yakın ve uzak gelecekte sınırı olmayan intikam içerikli karşılıklar doğuracağına, bunun da savaşın ve çekişmenin zamanını uzatacağına, kendilerine olumsuz bir şekilde geri döneceğine hiç dikkat etmedi.

Amerikalıların yaptıkları en büyük hata belki de Afganistan ülkesinin tarihini, işgale, kendisine karşı duyulan zorba nefrete karşı ortaya koymakla meşhur olduğu çetin direnişi bilmezden gelmekti. Gelişmiş silah cephanelikleri kendilerini kandırdı. İşin bir gezinti gibi olacağını sandılar. Savaşın başladığı 7 Ekim 2001’den beri Afgan şehirlerinin birbiri ardına ellerine düşmesi, Taliban güçlerinin birçok şehirden savaşmaksızın gerileyip çekilmesi onları aldattı. Görevlerinin sadece birkaç hafta ya da en fazla birkaç ay süreceğine kanaat getirdiler. Ancak 2002 yılının başlangıcıyla beraber saldırganlar içinden çıkılmaz bir bataklığa girdiklerini anladı. Dağlarda kendilerine karşı gerçekleşen karşı konulamaz çeşit çeşit yöntemleriyle bir savaşın ortasına düştüler. Askerlerini ve subaylarını öldüren bir savaş sanatı önlerine çıktı. Askeri kamplarını sürekli bombalanır buldular. Kendilerini şaşırtıp korkutan istişhadi operasyonlarla, üslerine lojistik desteğin ve yardımların kesilmesine neden olan bir savaşla karşı karşıya kaldılar.

Ancak onlar bu gerçeği yalanladı. Çünkü acı yenilgiyi hissetmemek için zanlarla yaşamak istiyorlardı. Bu çerçevede geçtiğimiz haftalarda Afganistan’ın doğusundaki Korengal bölgesine büyük ve yoğun bir saldırı düzenlediler. “Ölüm Vadisi” olarak bilinen bu yalçın dağlık bölge Taliban savaşçılarının kışlası sayılan ve Pakistan sınırında yer alan Konar Eyaleti’nde bulunmaktadır. Bu saldırının zaferlerinin ve Taliban’ı nihai olarak ortadan kaldırışlarının başlangıcı olacağını söylemişlerdi. Ancak Amerika’nın ve müttefiklerinin bu bölgeden çekilmesi başarısızlıklarının ve yenilgilerinin son halkası, aynı zamanda da Taliban liderliğinde Afgan vatan direnişinin zafer sayfalarından yeni bir sayfa oldu.

Tabiki Amerika ve müttefikleri kendilerini aklamak için Afganistan’daki Nato Güçleri’nin komutanı Alman General Egon Ramms’ın iddialarından başka bir söz ortaya atamadı. General Ramms bu çekilmenin yeniden odaklanma için yeni bir strateji olduğunu, nüfusun en kalabalık olduğu bölgelerdeki ayaklanmayı bastırmak için bir hamlede bulunmak istediklerini söyledi. Aynı şekilde bu çekilmenin, bölgede krizi bitirmek için gerektiği taktirde kuvvetlerinin ani cevap vermesinin önünde bir engel teşkil etmeyeceği sözünü ortaya attı. Ramms, vadide bağımsız kabilelerin Amerikan askerlerine sert bir şekilde saldırdığını, kendilerini garip bir varlık olarak gördüklerini ve Amerikalıların orada kendilerini barış içinde bırakmalarını istedikleri bahanesini öne sürdü.

Bu sözdeki yalan ve aldatma çok açıkça görülmektedir. Bu değerlendirmeler saldırıyı başlatmadan önce neden yapılmadı? Saldırıların başlangıcının üzerinden sekiz sene geçmiş, Afgan işbirlikçilerinin, gözetleme ve istihbarat birimlerinin yardımıyla Afganistan’daki küçük büyük her şeyi bilir olmuşken neden şimdi kalabalık bölgelere odaklanma bahanesini ortaya atıyorlar? Oysa bu bölgelerde her düzeyde başarısız kaldıklarını ve insanların kendilerinden kaçarak Taliban’ın etrafında toplandığını çok iyi biliyorlar.

Eğer onlar bölgedeki krizleri sona erdirmek için ileride “Ölüm Vadisi”ne tekrar gideceklerini iddia ediyorlarsa kimse onların bu sözüne inanmayacak. O başarısız, yenilmiş, çekilmişler ancak kriz türetir, çözmez. Oraya tekrar gidecekler ancak sert bir savaşa girip yeni bir hezimetle çıkmak için.

Ancak iyi olan şey Amerikan güçlerinin sert bir direnişle karşı karşıya kaldığını itiraf etmesidir. Onları çekilmeye iten tabi ki bu oldu. Amerikalılar bu direnişi Taliban’a isnat etmek istemiyor. Bu direnişi, vadide yer alan ve yabancı unsurların varlığından rahatsız olan bağımsız kabilelerin gerçekleştirdiğini söylüyor.

Batılıların itiraf etmekten nefret ettikleri şey, bu direnişi Taliban’ın düzenleyip yönettiğidir. Taliban’ın gerek kendi başına gerek de diğer kabilelerle beraber savaşa kalkışması en sıradan Afgan vatandaşının bile işgalden nefret ettiğini ve elinde olan her imkanla ona karşı direndiğini, ister Taliban ister başka grup olsun direnişin yanında yer aldığını göstermektedir.

Amerikalılar geçen beş yıl boyunca Ölüm Vadisi’nde çeşitli çatışmalara girdi. Bu çatışmalarda 40’ın üzerinde askerini kaybetti. Son çekilme eylemi de bu vadinin Amerikalıların mezarı haline dönüştüğünü ortaya koydu. Onlar için bu vadi psikolojik bir karmaşaya dönüşmüştür. Bu da belki onları oraya gidip tekrar savaşma riskinden alıkoyar.

Bu sebeple az nüfuslu bu vadide çetin mücadelenin ardından Amerika ile Batı’nın çekilmesinden istifade eden Taliban’ın zaferi küçümsenemez.

Hareketin savaşçılarının güçlü askeri mekanizma karşısındaki direnişi ve hedeflerini gerçekleştirmesini engellemesi, Amerika’ya karşı saldırılarını tahammül edemeyeceği düzeye vardıracak şekilde sürdürüp onu çekilmeye mecbur bırakması Amerika adına utanç verici bir durumdur. Eğer bu büyük bir zafer değilse askeri örf ve adetlere, stratejik planlara göre zafer nasıl olur?

Amerika’nın çekilmesi ve Taliban’ın bu bölgeyi özgürleştirmesi büyük önem taşımaktadır. Zira hareket, bu şekilde unsurlarını saklayabilmek için yeni bir mekan temin etmiş oldu. Ayrıca bu mekanı bölge çevresinde gerçekleştireceği operasyonlar ve eğitim için bir meydan olarak kullanabilecek.

Bu çekilme, Afganistan’da yayılmış ve gelecek aylarda 126 binden 150 bine çıkarılması hedeflenen yabancı güçlerin sayısının kademeli olarak artırılmasının savaşı bitirmeyeceğini ortaya koydu.

Amerikan İstihbarat Ajansı CIA’den bir analistin Afgan kadınları Taliban’ın dönüşünden korktukları yönünde konuşmaya teşvik edip NATO görevlendirmesinde daha fazla Avrupa; özellikle de Fransa desteği almaya çalışması, Amerika ile Batı’nın Afganistan’da başarısız kaldığını kanıtlıyor.

Wikileaks Sitesi’nde yayımlanan bir belgede analist şöyle açıklamada bulundu: “Afgan kadınlar, ISAF’ın görevinin insani yüzünü Avrupa kamuoyuna özellikle de Fransa’ya göstermeye kadirdir.”

Bu söz, içinde bulundukları çıkmazı ve hakikatte başarısızlığa uğradıklarında nasıl da profesyonel dolandırıcıya dönüştüklerini göstermektedir. Aynı şekilde Amerikalıların, Batılıların çevrelerinden gitmesinden, Afganistan’da kendilerini kaderleriyle baş başa bırakmalarından duydukları endişeyi de ortaya koymaktadır.

İşte Alman Savunma Bakanı Karl Theodor Zu Guttenberg! Afganistan’daki çatışmasın askeri yöntemlerle çözülemeyeceğini defalarca söyleyerek kalkınma için yardım sunulması teklifinde bulundu. Bakan Guttenberg ayrıca NATO’nun daha fazla güç göndermek yerine Afganistan’dan çekilmek için mantıklı bir yol araması gerektiği görüşünü savunuyor.

Bu tavır Amerikan İstihbarat Birimi’ni, Obama’yı seçimlerinde değişiklik yapmaya iknada başarılı olamazsa Berlin’in kuvvetlerini çekmesiyle Afganistan savaşındaki stratejisinin güçlü bir darbe alacağı yönünde uyarmaya itti.

Amerikan başkanı Barack Obama geçtiğimiz yılın sonunda, ülkesinin kuvvetlerini Afganistan’dan 2011’in yazından itibaren çekmeye başladığını ilan etmişti. Görülen o ki Obama, aldatmak ve yanıltmak için Irak’ta işgalcinin işleri ve büyük oranda da bu tarihleri değiştirme imkanlarını elinde tuttuğu zamanda yaptığı gibi kuruntusal çekilme planlarını tercih ediyor. Belli ki hedeflerini gerçekleştirmeden çıkmayacaklar.

Evet, Afganistan’da bulunmanın bir faydasının olmadığı yönünde Amerikan toplumunda sürekli konuşmalar gerçekleşiyor ve bu tartışmalar kongre üyelerinden üçünün, Amerikan güçlerinin Afganistan’dan çekilmesi için Barack Obama’nın çekilmek için ayrıntılı bir zaman çizelgesi ortaya koymasını gerektirecek şekilde bir kanun tasarısı sunmasında kendisini gösterdi. Ancak Obama yönetiminin Afganistan’ın işgalinin sürmesinin önemli olduğu yönünde ısrar etmesi nedeniyle bu tasarının kongrede onaylanması oldukça zayıf bir ihtimal gibi görünüyor.

Yine de 80 bin Amerikan askerinin içinde yaşadığı savaştan sabırların taştığı, bu savaşın her çeşit siyasi gruptan Amerikalıyı Afganistan’da Amerikan güçlerinin neden bu kadar yoğun bulunduğunu sormaya ittiği ortada.

Eğer Obama Yönetimi Afganistan’da Amerikan varlığının, bu ülkeyi 3 bin Amerikalı’nın hayatına malolan saldırılarının başlangıç noktası kılan El-Kaide Örgütü’ne karşı faydalı görüyor, bu şekilde “terörist” diye adlandırdığı grupları temelinden ortadan kaldırabileceğini sanıyorsa El-Kaide’nin Amerika’ya ve çıkarlarına karşı operasyonlarını gerek Amerika’nın içinde gerek dışında bir gün durdurmayacağı muhakkak. Aksine örgütün çalışma hızı Afganistan’ın işgalinden sonra artış göstermiştir. Dahası bu işgal, onca suç işlenip onca kan akıtıldığı için silahlı örgütlerin Batı’yı hedef almasında oldukça güçlü bir gerekçe olmuştur.


Bu makale Musa Eren tarafından Timeturk Sitesi için Arapça’dan tercüme edilmiştir.

SON VİDEO HABER

Iğdır'da AK Parti İl Başkanlığı binasına molotoflu saldırı

Haber Ara