Ortadoğu'da kurulan ilk şehirlerin kökleri
Suriye'de kazıya başlayan arkeologlar, dünyanın ilk şehir ve devletlerin temelinin atıldığı Mezopotamya'nın tarih öncesi kültürü konusunda bildiklerimizi genişletmeyi amaçlıyor.
16 Yıl Önce Güncellendi
2010-04-25 21:53:00
İlk çağ uzmanı akademisyenler, Zeydan'ın Ubeyd dönemi olarak adlandırılan M. Ö. 5500 ile 4000 arasında yaşayan insanların hayatının iç yüzünü ortaya çıkaracağını söylüyor. Bu dönem hakkında pek bilgimiz yok. Ama bu dönemde sulamalı tarımın çok yaygınlaştığını, uzak mesafeler arası ticaretin sosyal ve ekonomik etkisinin büyüdüğünü, güçlü liderlerin ortaya çıktığını ve zengin elitler ve yoksul halk şeklinde sosyal sınıflaşmaların başladığını biliyoruz.
Chicago Üniversitesi Doğu Araştırmaları Enstitüsü Başkanı ve kazıların başındakilerden Gil Stein, Zeydan bölgesinin ilk şehirlerin ortaya çıktığı Fırat ve Dicle nehirlerinin güney kısımlarından uzakta olduğunu belirtiyor. Bu yüzden de Ubeyd kültürü hakkında bize oldukça zengin bilgiler sunabilir.
San Diego şehrindeki California Üniversitesi'nden antropolog ve Orta Doğu'da ilk şehirler konusunda otorite kabul edilen Guillermo Algaze Zeydan'la ilgili olarak, "Orta Doğu'da medeniyetin nasıl geliştiğine dair hali hazırda geçerli yorumları kökünden değiştirecek potansiyele sahip" diyor. Algaze, Zeydan kazısındaki grup içinde yer almıyor. Kazı sahası Fırat Nehri'ne dökülen Balikh Nehri'nin doğu tarafındaki üç büyük höyükten oluşuyor. En büyüğü 15 metre yüksekliğinde olan höyükler daha alt yerleşim alanının yıkıntılarını kaplıyor.
2008 ve 2009 yıllarının yaz aylarında Stein, Zeydan kalıntılarının haritasını çıkarmaya ve keşif kazılarına odaklandı. Stein, ilk bulguların bölgenin Ubeyd döneminde şehirleşme öncesi bir yerleşim merkezi olduğunu doğruladığını ve büyük ihtimalle önemli bir tapınağa da ev sahipliği yaptığını söylüyor. En önemli bulgulardan birisi ise, 5 santime 6,33 santim boyutlarında, üzerinde geyik tasviri olan taştan bir mühür. Muhtemelen bir malın kime ait olduğunun belirlenmesi için kullanılıyordu.
Arkeologlar bunun, 300 kilometre doğuda Tepe Gawra'da bulunan mührün bir benzeri olduğunu söylüyorlar. Suriye'de uzun yıllar çalışmış olan Pennsylvania Üniversitesi'nden arkeolog Richard L. Zettler, bu mührün "Toplumda belirli bir kesimin kavanozlar, çantalar, kapılar gibi şeylere erişimi kısıtlama yetkisi olduğuna" işaret ettiğini söylüyor.
"Bu mühürler varsa, toplumda kesinlikle sosyal tabakalar yaratılmıştır" diye konuşuyor. Stein'e göre, birbirinden çok uzak şehirler arasında neredeyse özdeş motiflere sahip çok ince işçilikli mühürlerin varlığı, bu dönemde yüksek seviyeli elitlerin çok geniş bir alanda liderlik pozisyonu sağladıklarının bir göstergesi.
Haber: JOHN NOBLE WILFORD
The New York Times
SON VİDEO HABER
Haber Ara