Turhan: IMF'den mezun olduk!
Turhan, Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı'nın Washington ofisinde (SETA DC), küresel ekonominin geleceği ve uluslararası finans sistemi konusunda konferans verdi.
16 Yıl Önce Güncellendi
2010-04-23 13:35:00
Uluslararası eski finansal sistemin, pazar disiplini, bölgesel iyileştirme ve düzenleyici faktörler üzerine inşa edildiğini ve sistemin mekanizmalarının bu son krizde işlemediğini belirten Turhan, küresel krizde, döviz kurları ile faiz oranları mekanizmalarının ayarlanamadığını hatırlattı.
Turhan, yeni bir uluslararası finansal sisteme ihtiyaç olduğunu ifade ederek, ''Küresel işbirliği ve toplu bir eylemle, G-20 içinde homojen bir düzenleme, yeni ekonomik ve mali sistem ve uluslararası mimari geliştirmeye çalışıyoruz. Bunu, tüm ekonomi için sürdürülebilir, güçlü ve dengeli bir yolun temin edilmesi için yapıyoruz'' dedi.
''G-20'nin içinde ilk kez 'meşruiyet rengi' olduğunu ve G-20 üzerinden bir ilerleme sağlanırsa bunun dünyanın geri kalanı için de umut olacağını'' dile getiren Turhan, G-20 girişimi bölünürse, sorun ortaya çıkacağını kaydetti.
-''KÜRESEL FEDERALİZM...''-
Turhan, G-20'nin sadece dünyanın GSYH'nın 4'te 3'ünü temsil etmekle kalmadığını, dünya nüfusunun da 3'te 2'sinden fazlasını içinde barındırdığını hatırlatarak, şunları kaydetti:
''Açık, çoğulcu, adalete dayanan, yeni, kapsamlı bir sisteme sahip olursak, o zaman bu, soruna cevap olabilir. İşleyen küresel bir mekanizmaya, bir çeşit küresel federalizme sahip olmak, herkesin kendisini temsil edebildiği, korunduklarını hissettiği, düzenleme, kurallar, standartlar ve normlar içeren küresel bir çerçeveye sahip olabiliriz.
Biri, bu perspektiften bakarak, eski yapının bittiğini, G-7'nin anlamsız olduğunu, yeni bir yapıya ihtiyaç olduğunu ve bu ülkelerin yeni bir yapının geliştirilmesi için aday olabileceğini söyleyebilir.
Ancak bunu yapmak için için de bazı evrensel değerlere ihtiyacımız var. Herkese açık olmalı. Ancak bu ülkelerde, en azından bazılarının içinde bulunduğu durumu ele aldığımda bende bazı soru işaretleri uyanıyor. Alt bir küresel kulübe, kulübün içinde bir kulübe dönüşürse daha problematik olur.''
-TÜRKİYE KRİZİ NASIL ATLATTI?-
Turhan, Türkiye'nin doğu Avrupa ve Yunanistan gibi ülkelere göre krizden neden daha az etkilendiğine yönelik soru üzerine, tarihten ders çıkardıklarını söyledi. 2001 krizinde ''egzersiz yaptıklarını'' belirten Turhan, ancak o dönemde küresel atmosferin daha olumlu olduğunu, bu nedenle Türkiye'nin sorunu kendi çabası ile çözebildiğini dile getirdi.
Turhan, bankacılık sektörünün tamamıyla yeniden yapılandırıldığını, bankacılık endüstrisinin bilançosunu temizlediklerini belirterek, bu durum GSYH'nın 3'te 1'i gibi oranla ''çok pahalıya mal olduğu için'' böyle bir olayın tekrarlanmamasını sağlamak amacıyla çerçeve geliştirdiklerini anlattı.
Doğu Avrupa ülkeleri ile Türkiye arasındaki farklara değinen Turhan, bunlardan birinin risk yönetimi olduğunu vurguladı. Turhan, ''Türkiye'de aile içi borçlanma nispeten düşüktü. Bu ülkelerle karşılaştırıldığında bu borçlanma hiçbir şey. Çünkü bu ülkelerde borçlanma çok yüksekti, hala da yüksek'' dedi.
İkinci olarak Türkiye'nin 1994'te de benzer kriz yaşadığını anımsatan Turhan, sözlerini şöyle sürdürdü:
''O dönemde yüksek tutsat borçları vardı, insanlar ev ücretlerinin 3-4 katı ödüyorlardı ve hala da borç içindeydiler. Para biriminin çok hızlı değeri düştü. Şimdi doğu Avrupa ülkelerinde hane halklarının Avro bakımından çok ciddi borçları var.
Diğer bir element, sermaye yeterliliği. Sorunlu zamanlarda sermaye kaybından çok sorun yaşadığımız için Türkiye'deki de facto sermaye yeterlilik oranı, uluslararası düzenlemeden yüzde 50 daha fazlaydı. Hemen hemen bütün bankalar sermaye yeterliliği konusunda yüzde 20-22 civarında faaliyet gösteriyordu. Çok miktarda sermaye tamponu vardı. Dolayısıyla bankacılık sistemi hiçbir şekilde etkilenmemişti.''
Turhan, kriz döneminde kamuoyu mali görünümünün kritik bir öge olduğunu da öğrendiklerini belirterek, şunları söyledi:
''2001'de kamuoyu borcunun GSYH'ya oranı yüzde 100'ün üzerindeydi. Ancak 2003'ten başlayarak hükümet, mali politika bakımından çok güçlü bir tasarruf politikası yürüttü. 3-4 yıl arka arkaya yüzde 6'dan fazla faiz dışı fazla işlettik. Bu çok zordu, insanlar bunun için bedel ödedi, ancak sonunda borcun GSYH'ya oranını 5 yılda yüzde 90'dan yüzde 40'ın altına indirdik ve bütçe yakın tarihte belki de ilk kez fazla çıktı. Bunun sonucunda mali politika güçlendi ve hükümete, 2008'de çok fazla sorun yaratmadan mali politikayı gevşetme imkanı sağladı. İç dengeler çok fazla kötüleşmediği için krizden sonra derhal canlanmanın tekrar başladığını gözlemledik, bunun sonucunda mali görünüm daha da gelişti.
Dolayısıyla sağlam ve sağlıklı bir bankacılık sistemi, mali politikayı ayarladı ve ihtiyatlı bir düzenleme Merkez Bankasına da kriz sırasında çok hızlı ve cesur hareket etme imkanı sağladı. İnsanlar başta Türkiye'nin çok büyük sorunlar yaşamasını bekliyordu, ama sonunda olmadığını gördüler.''
-''ARTIK MEZUN OLDUK''-
Turhan, Türkiye ile IMF arasındaki ilişkilerle ilgili soru üzerine, ''Kotamızın yükseldiğini görmek istiyoruz'' dedi.
2001 krizi sırasındaki fon programının, sadece referans noktası değil, sağduyulu politikaların nasıl hayata geçirileceği, çerçevenin nasıl geliştirileceği konusunda teknik uzmanlık sağladığını ve çok yararlı olduğunu anlatan Turhan, 2001'den sonra kısa zamanda bankacılık düzenleme reformu gibi çok önemli reformlar yaptıklarını anımsattı.
Bu reformların normal koşullarda hayata geçirmesinin zor olduğuna dikkati çeken Turhan, IMF ve Dünya Bankası'nın eğitimin bir parçası olarak görülebileceğini kaydetti.
Turhan, şunları kaydetti:
''Yeterince olgunlaştığınızda, yeterince öğrendiğinizde bu okuldan mezun olmanız gerekiyor. Bunun Türkiye için bu şekilde olduğunu düşünüyorum. Eğer biz yükümlülüklerimiz başarılı bir şekilde yerine getirdik, kendimizi dünya toplumuna, küresel yatırımcılara yeterince olgun olduğumuz kanıtladık.
Şimdi doğru şeyleri, bir dış dayanak noktasına ihtiyaç kalmadan kendi kendimize yapıyoruz. Bu çizgide daha da ileri gidebilirsek, o zaman Türkiye'nin geleceğinin geçmişinden daha iyi olacağına eminim. Ama tabii gelecekte aynı yanlışları yaparsak, tarih kendi kendini tekrar edecek.''
Turhan, bir soru üzerine de reform programlarının, çok hızlı hareket etmek, kapsamlı yapısal değişimler yapmak ve sistemi bütün olarak ele almak ile yapılabileceğini ifade ederek, başarılı bir reform programıyla başarısızı birbirinden ayıranın da tasarruf olduğuna dikkati çekti.
Kaynak:aa
SON VİDEO HABER
Haber Ara