Anzak subayın Çanakkale şaşkınlığı!
Çanakkale Savaşı'nda esir düşen ve Türk askerinin misafirperverliği sayesinde hayatta kalan Avustralyalı subay, savaştan 30 yıl sonra geldiği Türkiye'de misafir olduğu evde, duvardaki resmi görünce şaşkına döner...
16 Yıl Önce Güncellendi
2010-04-23 11:13:00
Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi (ÇOMÜ) Fen Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Muhammet Erat, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Çanakkale Kara Savaşları sırasında çok ilginç olayların yaşandığını söyledi.
Bu ilginç olaylardan birinin, savaşın bitmesinden yaklaşık 30 yıl sonra, Çanakkale'yi ziyaret etmek isteyen bir subayın anlatımıyla ortaya çıktığını dile getiren Erat, ''Bu subay, eski Hava Kuvvetleri Komutanı Emekli Orgeneral Tekin Arıburun'un babası 57. Alay Komutanı Yarbay Hüseyin Avni Bey'in esir aldığı subaylardan birisidir. Arıburun, savaştan 30 yıl sonra da bu subayı tesadüfen misafir etmiştir'' dedi.
1945 yılında eşiyle birlikte Çanakkale'deki savaş alanlarını gezmeye gelen Avustralyalı subayın, o yıllarda savaş alanlarının yasak bölge olması dolayısıyla, izin almak için Genelkurmay Başkanlığına müracaat ettiğini ve kendisine, Hüseyin Avni Bey'in oğlu Arıburun'un yardımcı olduğunu belirterek, ''Tekin Arıburun, o günlerde Genelkurmay Başkanlığında Hava Dairesi Komutanıdır, aileye 3 gün izin alır. Arıburun, Avustralyalı aileye, Çanakkale'yi gezdikten sonra Ankara'da evinde onları misafir etmek istediğini söyler'' diye konuştu.
-DUVARDAKİ RESİM, AVUSTRALYALI SUBAYI ŞAŞIRTTI-
Tekin Arıburun'un, babası şehit düştüğünde 8 yaşlarında olduğunu kaydeden Erat, Avustralyalı subayın, Paşanın evine konuk olmasıyla yaşanan olayı şöyle aktardı:
''Anzak subayı, 3 gün sonra eşi ile Çanakkale'den Ankara'ya döner. Tekin Paşa onları karşılar ve evine götürür. Misafirleri salondayken ikramda bulunmak üzere mutfağa gider. Her şeyden habersiz olan Tekin Paşa, salondan İngilizce 'Bu komutan bizi esir almıştı' cümlesini duyar. Duvarda babasının üniformalı resmi bulunmaktadır. Tekin Paşa, 30 yıldır babasının arkadaşlarından savaşta yaşananları dinlemektedir:
'Çıkarmadan sonra esir alınan iki Anzak subayı 57. Alay Komutanı Avni Bey'in çadırına getirilir, tir tir titremektedirler. Alay Komutanı bilgi alabilmek için onlara ikramda bulunur. Onların üzerinden tabanca, dürbün, İncil gibi eşyaları alınır, başka hediyeler verilir. Titremeleri yine de devam etmektedir.'
Bu anlatılan hatıralar Tekin Paşa'da canlanır. Hemen salonda bulunan bir dolaptan fildişi kaplı İncil'i, tabancayı ve dürbünü çıkarır.
Misafir, eşyalarını görünce şaşırır. Tekin Paşa 'Babamın çadırında neden saatlerce tir tir titrediniz' diye sorar. Misafir subay, 'Bakın bugün hayattayım. Diğer arkadaşım da Avustralya'da yaşamaktadır. Babanız bize misafir gibi muamelede bulundu. Bugünümüzü ona borçluyuz. Çadırında bu asil muameleden sonra hicap duydum, bizzat babanıza söyleyemedim, fakat bizi esir alanlara işaretle anlatmıştım. Şimdi size burada anlatıyorum. Çıkarmadan bir gün önce Limni Adası'nda bizlere hitap eden ordu komutanı 'Sakın Türklere esir düşmeyin, ölene kadar çarpışın. Türkler yamyamdır, sizi yerler' dedi. Bizler de, o gün çadırda yeneceğimiz saatleri bekliyorduk. Ancak, Türklerle harp etmekle asil bir milleti yakından tanımış ve vatanları için ne büyük fedakarlıklara katlandıklarını görmüştük.''
Erat, anlatılan olayın Türk askerinin savaş kurallarına bağlı ve hoşgörülü olduğunu ortaya koyduğunu kaydetti.
ÇANAKKALE DENİZ SAVAŞLARINDAN YAKLAŞIK 1 AY SONRA BAŞLAYAN KARA SALDIRISINDA TÜRK ASKERİ GELİBOLU YARIMADASI'NDA BİR KAHRAMANLIK DESTANI YAZDI
Bir kahramanlık öyküsüydü Çanakkale... 95 yıl önce denizden harekat başlatıp ardından da karadan küçücük bir yarımadayı geçmek için gözlerini Gelibolu'ya diken İtilaf Kuvvetleri, Türk askerinin vatan sevgisi karşısında adeta bu bölgeye takılıp kaldı.
AA muhabirinin derlediği bilgilere göre, Osmanlı Devleti'nin çöküşünü hazırlamak için İstanbul'a ulaşmayı hedefleyen İtilaf Kuvvetleri, karşılarında tek engel olarak Çanakkale'yi ve Çanakkale Boğazı'nı gördü.
İlk olarak, dönemin son teknolojisiyle donatılmış gemileriyle Çanakkale Boğazı önlerine gelen ''Yenilmez Armada'', deniz altına muntazam bir şekilde döşenmiş mayınlar ile Anadolu ve Rumeli yakasındaki Türk topçusunun başarılı atışları karşısında ilk denemelerini başları eğik tamamladı.
Çanakkale Boğazı'nı geçme emellerinden vazgeçmeyen düşman ordusu, 18 Mart'taki boğaz savaşının ardından, yaklaşık 1 ay sonra Gelibolu Yarımadası'na karadan çıkarma faaliyetine başladı. Deniz savaşında olduğu gibi kara savaşlarında da Türk askeri Gelibolu Yarımadası'nda kahramanlık destanı yazdı.
Cephede savaşan, erinden subayına herkesin gönül birliği ettiği savaşta, 3 alay başarılarından dolayı sancaklarına altın ve gümüş liyakat madalyaları ile harp madalyası taktırdı. Bunlar, 27, 28 ve 57'nci alaylardı...
-BİRLİKLERİN BAŞARISI-
Çanakkale Kara Savaşları sırasında Avustralya ve Yeni Zelandalı askerlerin oluşturduğu Anzak birliklerine, karaya çıkışlarında ilk direnişi 25 Nisan 1915 tarihinde Arıburnu bölgesinde Yarbay Şefik Bey'in komuta ettiği 27. Alay'ın askerleri gösterdi.
Hüseyin Avni Bey'in kumanda ettiği 57. Alay'ın askerleri ise aynı gün, önlerinde Yarbay Mustafa Kemal olduğu halde, Bigalı köyünden Conkbayırı'na hareket edip, hem Conkbayırı bölgesinin savunulmasını sağladı hem de 27. Alay'ın sağ tarafını takviye etti. Her iki alay, daha sonra Anafartalar kahramanı Mustafa Kemal Atatürk'ün emrine verildi.
8. Tümen'e bağlı Alman Binbaşı Hunker idaresindeki 28. Alay ise Conkbayırı bölgesini savunmakla görevlendirildi. Göğüs göğüse muharebelerin yaşandığı, adeta ''kanın gövdeyi götürdüğü'' bu dönemde 28. Alay, Şahinsırt'a sessizlik ve disiplin içinde geldi. Bu alayın askerleri, 20-30 adım kadar mesafedeki düşman kuvvetlerine karşı kahramanca vatanını savundu.
Harbiye Nazırı Enver Paşa, bu 3 alayın sancağına altın ve gümüş liyakat madalyası ile Harp Madalyası takılması için hemen hemen benzer olan şu talebini onaylaması için Padişah Sultan Reşat'a gönderdi:
''9. Tümene bağlı 27. Piyade Alayı düşmanımız olan İtilaf Devletlerine, Arıburnu'nda ilk defa çıkarma yaptıkları 25 Nisan 1915 günü, sabahleyin Eceabat'tan seri bir yürüyüşle yetişip, karşıladığı düşman kuvvetlerine korkusuzca atılarak, onların ilerlemesini durdurmuş ve seri ateşli 3 topumuzu Kanlısırt'ta ele geçirmiş olan düşmandan geriye almıştır. Uzun bir süre hiç bir birlik ile değiştirilmeden savaş bölgesinde kalmış 27. Alay'ın sancağının üzerine sarı sırmayla işlemeli Osmanlı Devletinin altın ve gümüş liyakat madalyası verilmesi hususunda müsaade buyrulmasını istirham ederim. Bu konuda emir ve ferman padişah hazretlerinindir.''
Padişahın izniyl, 21 Ekim 1915'te 27. Alay'ın, 15 Ekim 1915'te 28. Alay'ın, 30 Kasım 1915'te de 57. Alay'ın sancaklarına madalyaları törenle takıldı.
AA
SON VİDEO HABER
Haber Ara