'Türkiye, Ortadoğu'da doğal arabulucu'
Ortadoğu'ya olumlu bir 'giriş' yapan Türkiye, barış yanlısı Arap ülkeleriyle Batı'nın istemesi halinde İsrail'le Arapların arasını bulabilir.
16 Yıl Önce Güncellendi
2010-04-21 17:27:00
AKP iktidarıyla birlikte Türkiye’nin Arap siyaset sahnesindeki varlığının arttığı, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın Arap Birliği zirvelerine katıldığı, İsrail’in politikalarını kınayıp Filistin halkının haklarını desteklediği ve kendisinin veya dışişleri bakanının Arap başkentlerini ziyaret ettiği biliniyor. Bu adımlar Türkiye’nin Arap ve İslam dünyasına olumlu bir açılımda bulunmak istediğine, hatta özellikle de Ortadoğu’daki sıcak ‘milletler oyunu’nda etkin rol almakta kararlı olduğuna dair güçlü birer kanıt.
Türkiye yakın zamana dek Bağdat Paktı üyesi, Amerikan müttefiki ve İsrail’in dostuydu. Ancak Soğuk Savaş’ın sona ermesi, AKP’nin iktidara gelmesi, Irak işgali, Kuzey Irak’taki Kürt bölgesinin yarı bağımsızlığı, İran’ın Arap-İsrail çekişmesine girişi ve AB kapılarının yüzüne kapatılmasıyla işler değişti.
Türkiye’nin Ortadoğu’ya ve Arap ülkelerine yönelik bu barışçıl ‘saldırısı’ iki soruyu ortaya atıyor: İlki hedefleriyle ilgili. İkincisiyse, büyük devletlerin, bölge ülkelerinin ve özellikle de İsrail’le İran’ın bu barışçıl ‘saldırı’ya yönelik tepkileriyle ilgili. Bu bağlamda Irak, Suriye, Mısır ve Suudi Arabistan’ı da unutmuyoruz... İslamcı ve demokrat AKP iktidarının, selefleri gibi Arap ve İslam dünyasına sırt çevirmesi mümkün değildi. Dahası, Irak’taki Kürtlerin yarı bağımsızlığı Türkiye’yi endişelendiriyor. Buna İran’ın bölgedeki Şii akımları teşvik etmesi de eklenebilir.
Türkiye bölgedeki çekişen güçler haritasında yaşanan büyük dönüşümler karşısında eli kolu bağlı duramazdı. Dahası, bütün bu dönüşümleri besleyen ve kendisi de onlardan beslenen Arap-İsrail çekişmesi var. Bu çekişmenin aşırılıkçı hareketler üzerindeki doğrudan etkisi, bölgedeki gerginliğin sürmesi nedeniyle uluslararası bir endişe haline geldi. Türkiye’nin Suriye’yle İsrail arasında arabuluculuk çabalarının, Hamas’ı barışçıl çözüme çekme girişimlerinin ve Erdoğan’ın İsrail’e sert eleştirilerinin sebebi de buydu.
Suudi Arabistan ve Mısır Türkiye’nin bu rolünü olumlu karşılıyor. Keza temkinli yaklaşımlarına rağmen Suriye ve yeni Irak da. İsrail’se, Ankara’nın kendisi üzerindeki sonuçları hafifletmesine rağmen bu ‘devrim’ nedeniyle epey endişeli. İran da Türkiye’nin sahneye girişini, kendisi için bir rakibin ortaya çıkması ve belki de Şii projesinin karşısındaki en kapsamlı Sünni blokunun başlangıcı olarak gördü.
Türkiye NATO üyesi ve AB üyeliği eğilimini bırakmış değil. Hâlâ ABD’nin stratejik ortağı. Bu ‘zincir’lere bakıldığında, İsrail’i tanımaktan vazgeçmesi veya direniş cephesine girmesi zor. Fakat barış yanlısı Arap ülkelerinden onay alır ve Batı’dan da teşvik görürse, İsrail’le Araplar arasında arabuluculuk rolü oynayabilir.
Arap başkentlerinin Türkiye’nin Ortadoğu siyasetine girişine olumlu bakmaktan başka seçeneği yok. Hâlâ başlangıç safhasında olan bu giriş şu iki gelişmeye bağlı: ABD’nin çekilmesi sonrası Irak’taki şartların akıbeti ve İran’la nükleer çekişmenin sonucu. Türkiye açısından, bu yeni Ortadoğu politikasıyla ekonomik kazanımları, Avrupa ve Asya’daki konumunu güçlendirecek; çağa açılan ılımlı İslami-demokrat yönetimi başka İslam ülkelerinin de örnek alacağı ve medeniyetler çatışmasının ciddileşmesinin önüne geçecek bir model haline getirecektir.
*Londra’da Arapça yayımlanan Şark ül Evsat gazetesi, 17 Nisan 2010
Tercüme: Radikal
SON VİDEO HABER
Haber Ara