Kıbrıs'ta top Erdoğan'ın sahasında!
Kıbrıslı Türklerin Eroğlu'nu seçmesiyle birlikte üyelik müzakereleri tümüyle çıkmaza girebilir. Erdoğan Kıbrıs'ta hızla bir hamle yapmalı.
16 Yıl Önce Güncellendi
2010-04-21 17:28:00
Türkiye'nin AB'ye ne kadar uygun olduğuna dair sorular ülkenin iç ve dış politikasındaki gelişmeler nedeniyle son dönemde zaten canlanmışken, Kıbrıslı Türklerin Eroğlu'nu seçmesiyle birlikte üyelik müzakereleri tümüyle çıkmaza girebilir. Erdoğan Kıbrıs'ta hızla bir hamle yapmalı.
Eğer, birçok uzmanın fikir birliğine vardığı gibi Kıbrıs sorununu çözmek Türkiye’nin AB üyeliği için bir ön koşulsa, Kıbrıslı Türk seçmen pazar günü yaptığı tercihle üyeliğin önünü fiilen tıkadı. Fakat Türkiye’nin üyeliğe ne kadar uygun ya da hazır olduğuna ilişkin uzun zamandır var olan soru işaretleri bir süredir zaten canlanmaktaydı; bunun başlıca sorumlusuysa ülkenin hırçın başbakanı Tayyip Erdoğan.KKTC’de pazar günü yapılan başkanlık seçimini emektar milliyetçi Derviş Eroğlu’nun kazanması, adada BM aracılığıyla yürütülen yeniden birleşme görüşmeleri için muhtemelen ölümcül bir darbe. Erdoğan hiç vakit kaybetmeden görüşmelerin sürmesi gerektiğinde ısrar etti ve en azından şimdilik, devam edecek gibi de görünüyor.
Dramatik bir gelişme gerekiyor
Fakat iki tarafın pozisyonları farklılaşıyor ve sertleşiyor; güvenlik ve mülkiyet gibi kilit meselelerde çözümün yanına bile yaklaşılamadı. Kıbrıslı Rumların 2004’te BM’nin Annan planını reddetmesinin ardından canlanan süreç, yine yaşam desteğiyle ayakta duruyor. Çok dramatik bir gelişme yaşanmazsa ölüm kaçınılmaz gönünüyor, yani günün birinde bölünme kalıcı hale gelecek.
Seçimden mağlup ayrılan merkez sol Kıbrıslı Türk lider Mehmet Ali Talat, bu ay başında sertlik yanlısı Eroğlu’nun zafer kazanmasının müzakereleri öldüreceği uyarısında bulunmuştu. Talat kehanetini şöyle dile getirmişti: “Bundan dolayı Kıbrıslı Türkler suçlanacak ve suçlama tecridin pekişmesi anlamına gelecek. Kıbrıslı Türkler zor durumda kalacak.”
Şimdi Talat’ın en vahim korkuları gerçeğe dönüştü ve bu Türkiye için de zor zamanların habercisi olabilir. Kıbrıs çıkmazı Türkiye’nin AB müzakerelerini ciddi biçimde sekteye uğratıyor. 35 müzakere ‘faslının’ sekizi büyük ölçüde bu ihtilaf nedeniyle askıda. Halen müzakere edilen 12 fasıl bu yıl sonunda tamamlanabilir ve bu noktada Ankara’nın üyelik başvurusu çıkmaz sokağa girebilir.
Ortalık gittikçe kızışıyor. Erdoğan’ın yardımcısı Cemil Çiçek bu ay ‘belli AB ülkelerini’ Kıbrıs meselesini çoğunluğu Müslüman olan Türkiye’ye yönelik daha derin bir düşmanlığı gizlemek için kullanıp ‘etik dışı’ davranmakla suçladı. Çiçek, Yunanistan, Almanya, Avusturya ve Fransa gibi ülkelerin siyasi, dini ve ırksal gerekçelerle Türkiye’nin üyeliğine karşı çıkmasına atıfta bulunuyordu.
Erdoğan son dönemde Almanya Başbakanı Angela Merkel ve Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy’yle (her ikisi de Türkiye’ye ikinci sınıf bir ‘imtiyazlı ortaklık’ tanınmasını istiyor) yaptığı sonuç vermeyen görüşmelerin ardından daha da açık konuştu. “AB Türkiye olmaksızın bir Hıristiyan kulübünden ibaret kalacaktır” diye konuştu. Kıbrıs gibi Türkiye’de de, ilerleme sağlanmaması kamuoyunu etkiliyor; üyeliği destekleyen Türklerin oranı dibe vurmuş durumda. Bu eğilim, Temmuz 2011’de yapılması planlanan seçimlerde güçlü bir milliyetçi, laik muhalefetle yarışacak olan Erdoğan’a zarar verebilir.
Erdoğan ve partisi AKP 2002’de iktidara geldiğinde, Batı’da ılımlı İslamcılar olarak algılandılar. Ancak Erdoğan’ın başörtüsüyle ilgili sınırlamaları kaldırma, zinayı suç sayma, alkol ve sigaraya uygulanan vergileri arttırma girişimleri hem içeride hem de dışarıda alarm zillerinin çalmasına yol açtı. Bu kaygılar Erdoğan kendisini iktidardan indirmeye yönelik kapsamlı komploların kurulduğu iddiasıyla ordunun üzerine gittiğinde, cumhurbaşkanlığına kendi adamını getirdiğinde, yargı ve medyayla kavgaya tutuştuğunda iyice arttı (bu kurumlar kendilerini laik Kemalist geleneğin muhafızı olarak görüyordu). Şimdi de mecliste görüşülen reform önerileri, yargıçların atama usullerini değiştirmeyi amaçlıyor. Bunların Anayasa Mahkemesi’nce önlenmesi, anayasa krizini ve erken seçimi tetikleyebilir.
Erdoğan’ın İran’a yönelik yaptırımlara muhalefeti, ABD Temsilciler Meclisi Dış İlişkiler Komitesi’nin ‘Ermeni soykırımı’nı tanıması nedeniyle Obama yönetimiyle girdiği gereksiz tartışma ve İsrail’e yönelik ağır eleştirileri de, Türkiye’nin Avrupalı olmadığı ve hiçbir zaman da olamayacağını savunanlara malzeme sağladı.
Öte yandan Türkiye’nin Arap komşularına el uzatması, yeni sosyal demokrat muhalefet partisi Türkiye Değişim Hareketi’nin, cumhuriyetin NATO üyeliğinde cisimleşen geleneksel Batı yanlısı görüntüsüne zarar verdiğini dile getirmesine yol açtı.
Adadan asker çekilebilir
Londra merkezli düşünce kuruluşu Avrupa Reform Merkezi’nden Katinka Barysch’e göre, Türkiye’de demokratikleşme ve reforma büyük ihtiyaç var, fakat Erdoğan yanlış istikamette gidiyor.
“Değişen Türkiye’nin yeni bir kuvvetler ayrılığı sistemine ihtiyacı var... Ne var ki şu an ortaya çıkıyor görünen sistem arızalı” diye yazıyor Barysch. Erdoğan’ın reformları “siyasi manevra izlenimi veriyor ve bu durum, anayasal yenilenme sürecinin itibarını zedeleyebilir”; öte
yandan müesses nizam yanlısı muhalefet partileri “modern, dinamik bir Türkiye vizyonundan yoksun.”
Anketlerin Erdoğan’ın gelecek seçimde çoğunluğunu korumakta zorlanabileceğini gösterdiği ve Türkiye’nin AB üyeliği umutlarının cılızlaştığı bir dönemde, başbakanın bir hamle yapması gerekiyor. Kıbrıs sorununu yıl sonuna kadar çözmek yönünde (ki bunu bir hedef olarak önüne koymuştu) tek taraflı atacağı bir adım, sözgelimi Türk askerlerinin aşamalı olarak çekilmesi, cesur bir başlangıç olabilir. Hatta daha da etkili hale getirmek için, bu kararını gelecek ay Atina’ya yapacağı ziyarette açıklayabilir.
(19 Nisan 2010)
Tercüme: Radikal
SON VİDEO HABER
Haber Ara