Dolar

34,9466

Euro

36,7211

Altın

2.977,22

Bist

10.125,46

Küçük Kırgızistan'da büyük oyun

Rusya, ABD'nin Afganistan'da kaybetmesini istemiyor, ama Orta Asya'da kazanmasını da istemiyor.

16 Yıl Önce Güncellendi

2010-04-18 21:28:00

Küçük Kırgızistan'da büyük oyun
Alman gazeteci Peter Scholl-Latour 1998 yılında yayınlanan "Das Schlachtfeld der Zukunft" (Geleceğin Savaş Alanları) başlıklı kitabında, Avrasya bölgesindeki muhtemel çatışma alanları arasında Kırgızistan'ı da gösterince, kimse buna bir anlam verememişti. Zira Orta Asya'nın bu küçük ülkesinde ne dikkate değer yeraltı madenleri vardı, ne de coğrafyasından kaynaklanan önemli bir stratejik konuma sahipti. Ama sonraki yıllar Scholl-Latour'u haklı çıkaracak gelişmelere gebeydi. 2001'deki 11 Eylül terör saldırıları, Kırgızistan'ı ABD için önemli bir ülke haline getirdi. Amerikalılar, düne kadar Kırgızistan'ın yerini haritada bile bulmakta zorlanırdı. Ama son yıllarda sık sık boy gösterir oldular. Böylece Rusya ile ABD arasında bu ülke üzerinde giderek tırmanan bir nüfuz yarışının da startı verildi.

Geçen hafta Kırgızistan'da bu yarışa, ayaklanarak Cumhurbaşkanı Kurmanbek Bakiyev yönetimini deviren halk da katıldı. 100'e yakın kişinin ölümüyle sonuçlanan olaylardan sonra Roza Otunbayeva liderliğindeki Kırgız muhalefeti yönetime el koydu ve ülkeyi 6 ay içinde seçimlere götürecek geçici bir yönetimin kurulduğunu açıkladı. 5,5 milyonluk nüfusuyla Orta Asya'nın en yoksul ülkelerinden biri olan Kırgızistan'da, önceleri halkın yolsuzluklara, ekonomik sorunlara, baskılara ve son haftada artan gaz ve elektrik fiyatlarına tepki olarak sokaklara dökülmesi şeklinde medyaya yansıyan olaylarda, Amerikan-Rus itişmesinin ne derece etkili olduğunu kestirmek zor. Yine de birkaç bilgi işe yarayabilir. Geçen Mart başında, ABD ordusunun başındaki Orgeneral David Kırgızistan'a gitti ve ABD'nin güneydeki Batken bölgesinde terörle mücadele amaçlı askeri eğitim merkezi kurmak için 5,5 milyon dolar vereceği ajanslara yansıdı. Bu gelişmenin Rusya'yı kızdıracağı tahmin ediliyordu. Zira Kırgızistan, Rusya ile de geçen yıl aynı bölgede bir askeri üs kurmak üzere anlaşmıştı. Yıllardır Kırgızistan'a yolladığı petrolden hiç vergi talep etmeyen Rusya, olayların bir hafta öncesinde yüzde 30 vergi uygulamaya başladı. Evler ısınmayınca ülkede sokaklar ısındı. Bu tür coğrafyalarda insanlar komşularını taklit etmeye (ya da daha nazik insanlar gibi davranıp örnek almaya diyelim) çok yatkındır.

Haydi hayırlısı! Rusya kendi arka bahçesi olarak gördüğü Kırgızistan'a Amerikan uçaklarının inip kalkmasını istemiyor. Başkent Bişkek'in hemen dışındaki Manas Havaalanı'nı Amerikan ordusunun ikmal üssü olarak kullanmasına izin veren Kırgız yönetimi, Moskova'yı yatıştırmak için Rusya'ya da Bişkek'te ayrı bir üs tahsis etti. Böylece Kırgızistan, iki rakip süper gücün üs sahibi olduğu ilk ülke haline gelmişti. Aslında Moskova daha ilk baştan Kırgızistan'daki Amerikan varlığı konusunda bir ikilem içindeydi. Amerikan ordusunun Afganistan'da El Kaide ve Taliban'a karşı yürüttüğü mücadele Rusya'nın çıkarlarıyla örtüşüyordu. ABD ve Nato'nun Afganistan'da başarısız olması, aşırı İslamcı akımların Orta Asya'nın sınırlarına dayanması, hatta bölgeye sızması anlamına geliyordu. Bu da Rusya'nın hiç istemeyeceği bir şey. Türkmen gazeteci Abdulgaffar Halaç'ın dediği gibi, Rusya ABD'nin Afganistan'da kaybetmesini istemiyor ama Orta Asya'da kazanmasını da istemiyor. Ne yaman çelişki.

Kırgız halkı ise basit düşünüyor ve kararlı görünüyor. Bakiyev yönetimini deviren 59 yaşındaki Roza Otunbayeva Kırgızistan'ın en temiz siyasetçilerinden biri, bu yüzden de ülkesinde "bayan temiz" lakabıyla tanınıyor. 40 yıllık siyasi ve diplomatik kariyeri boyunca adı hiçbir yolsuzluk olayına karışmamış. Aynı zamanda ülkenin en deneyimli politikacılarından biri. Bağımsız Kırgızistan'ın ilk dışişlerı bakanı olan Otunbayeva sonraki yıllarda ABD, Kanada, İngiltere ve İrlanda'da büyükelçi olarak görev yaptı. Bakiyev'in iktidara geldiği 2005'te onun tarafından dışişleri bakanlığına getirildiyse de parlamentodan güvenoyu alamadı. Bazı gözlemciler, Otunbayeva'nın güvenoyu alamamasında muhtemel bir rakipten kurtulmak isteyen Bakiyev'in perde arkası girişimlerinin etkili olduğunu düşünüyor. 2006'nın başında muhaliflerin safında yeniden siyasi arenaya döndüğünde Otunbayeva'nın yıldızı tekrar parlamaya başladı. Zamanla, Bakiyev yönetiminin en sert muhalifi oldu, her fırsatta yönetimin yolsuzluklarını ve Bakiyev ailesinin yasadışı işlerini gündeme getirdikçe halkın gözünde büyüdü.

Gözlemciler uluslararası alandaki tecrübesinden dolayı Otunbayeva'nın Bakiyev'e nazaran daha tutarlı bir politika izleyeceğini belirtiyorlar ancak yeni Kırgız liderin zayıf yönleri de yok değil. Batılı bir yaşam tarzına sahip olan Otunbayeva ana dili Kırgızca'dan daha iyi Rusça ve İngilizce konuşuyor. Kırgızistan'ın toplumsal hayatında önemli rol oynayan boylar ve aşiretler arasındaki ilişkilere tümden yabancı olmasa da epey uzağında yer alıyor. Bu yüzden orta ve uzun vadede kırsal kesimde geleneksel bir hayat tarzına sahip ve halkın önemli bir kesimini oluşturan köylülerin desteğini kazanması zor görünüyor. Ayrıca, Orta Asya'nın bir kadın devlet başkanına hazır olup olmadığı meselesi var. Laikliğin ve ateizmin ön planda olduğu 70 yıllık Sovyet yönetiminin bile Orta Asya'nın ataerkil yapısını yumuşatmaya yetmediği düşünülürse, Otunbayeva'nin işi epey zor gibi.

Herkesin, özellikle de Washington'un (ve şüphesiz Moskova'nın) cevabını merak ettiği soru, yeni Kırgız yönetiminin Manas'taki Amerikan üssünü kapatıp kapatmayacağı. Her ne kadar yeni Kırgız yönetimi şimdilik Rusya yanlısı görünse de ileride nasıl bir tutum takınacağını kestirmek zor. Bakiyev yönetimi de kendisinden önce Askar Akayev yönetiminin ABD'ye Manas'ta üs açma izni vermesine karşı çıkmış ve üssün kapatılacağını açıklamıştı. Ama Bakiyev üssü kapatmak yerine Rusya ile ABD arasındaki rebaket ve pazarlığı kızıştırarak, Manas üssünün yıllık 20 milyon dolar olan kirasını 60 milyona yükseltmişti. ABD ayrıca Manas Havaalanı'nın teknik donanımının geliştirilmesi için 67 milyon dolarlık bir harcama vaadinde bulunmuştu.

Eğer yeni Kırgız yönetimi Manas üssünü kapatırsa, ABD'nin Özbekistan, Azerbeycan veya Gürcistan'da yeni bir üs kurma arayışına gitmesi bekleniyor. Ancak telefonla ulaştığım Kazak gazeteci Gülbakhyt Tülegenova, bunun gerçekleşmeyeceği kanısında. Ona göre üs, kira gelirinin dışında binlerce Kırgız'a iş imkânı sağlıyor. Ayrıca 2005'e dek Akayev ailesi, sonrasında ise Bakiyev'in ailesi üssün yakıt, temizlik ve diğer ihtiyaçlarını karşılamak üzere Amerikalılar'dan çok kârlı ihaleler aldılar. Tülegenova, yeni yönetimin de "altın yumurtlayan bir tavuğu" kaybetmek istemeyeceğini belirtiyor.

Buna karşın, Amerikan üssünün birkaç kilometre ilerisinde bulunan Rus üssü Kırgızistan'a hiçbir kira ödemediği gibi, çevredeki insanlara herhangi bir yan gelir veya iş imkânı da sağlamıyor. Rus üssü, Rusya ile Kırgızistan arasında imzalanan güvenlik anlaşması çerçevesinde bu ülkede bulunuyor ve Rusya, üs aracılığıyla doğrudan Kırgızistan'ın iç ve dış güvenliğine katkı sağladığı için kira ödemiyor.

Afganistan'a uçakla 1,5 saat mesafedeki Manas Amerikan Üssü'nden her gün ortalama 1500 asker geçiş yapıyor. Afganistan'la Manas arasında ulaşım C-17 askeri kargo uçaklarıyla sağlanırken, Manas'la Avrupa'daki Amerikan üsleri arasında seferler sivil yolcu uçaklarıyla yapılıyor. Afganistan'da, ISAF'ta görevde olduğum 2006 yılında iki gece Manas üssünde kalmış, sonra bir C-17 kargo uçağıyla Kabil yakınlarındaki Amerikan Hava Üssü Bagram'a dönmüştüm. Manas Havaalanı'nda görevli birkaç Rus subay bizim ISAF ekibini düşmanca bakışlarla süzerken Kırgız çocuklar, Amerikan askerlerine tel örgülerin arasından uzattıkları korsan DVD'leri satmaya çalışıyordu.

Bugün halkın üçte birinin yoksulluk sınırının altında yaşıyor. Eğitim düzeyiyse yüksek. Kişi başı milli gelir yaklaşık 740 dolar. İki milyar dolar dış borcu olan ülkenin 4.7 milyar dolarlık bir ekonomisi var. Halen Rusya'da çalışan 800 bin Kırgız'ın gönderdiği maddi destekler Kırgızistan toplumu ve ekonomisi için çok önemli. Bu nedenle de son mali krizde Rus ekonomisinin sarsılması Kırgızistan'ı da etkiledi.

Oysa Kırgızistan Sovyetler Birliği'nin 1991'de dağılmasından sonra, Orta Asya'da çok partili demokrasiye ve parlamenter rejime ilk geçiş yapan ülkeydi. Komşu cumhuriyetler Sovyet döneminden kalma katı bir dikta ve tek adam yönetimi kurmuşken, Kırgızistan daha bağımsızlığın ilk yıllarından itibaren açık bir toplum oluşturmaya doğru yol almaya başladı. Ancak 1990'lı yılların ortalarından itibaren Askar Akayev - komşularından mı etkilendi bilinmez - daha katı ve totaliter bir tutum benimsedi. Devlet ihalelerini yakınlarıyla aile üyeleri arasında paylaştırırken, yönetiminin yolsuzluklarını ve yasadışı işlerini eleştiren gazetecileri ve muhalifleri hapse atarak sindirmeye çalıştı. Ülke ekonomik olarak iflasın eşiğine gelirken binlerce Kırgız daha iyi bir hayat için komşu Kazakistan'a ve Rusya'ya gitti.

Akayev'den kurtulmak için fırsat kollayan Kırgızlar 2005 seçimlerine hile karıştırıldığı iddiaları üzerine ayaklanınca Akayev ülke dışına kaçtı ve yerine ülke tarihinde yepyeni ve temiz bir sayfa açma vaadinde bulunan Bakiyev geldi. Ancak çok geçmeden Bakiyev de Akayev'i aratır oldu. Hükümeti eleştiren gazeteciler yine tutuklanmaya ve ortadan kaybolmaya, rüşvet ve adam kayırma iddiaları ortalıkta dolaşmaya başladı. Ve 2010'da bu kez Bakiyev halk tarafından alaşağı edildi. Bakiyev rejiminin baskılarına verilen en iyi yanıt olduğunu belirtse de, Bakıyev de Akayev yönetimini devirdiğinde aynı şeyleri söylemişti.

Kırgızistan'daki olayların, 1991 sonrasında bir türlü toparlanamayan Orta Asya'ya nasıl etki edeceği merak konusu. Tek tek ülkelere göz atalım. Orta Asya'nın Kırgızistan'dan sonraki en liberal, dışa açık ülkesi Kazakistan'da muhalif siyasi partiler ve özgür basın var, belli bir düzeyde eleştiriye de müsamaha gösteriliyor. Ancak eleştiri dozunu aşan muhalefet liderleri trafik kazası veya soygun gibi tuhaf olaylarda hayatlarını kaybediyorlar. Türkmenistan ve Özbekistan'da ise halk üzerinde yoğun baskı var, en küçük eleştiriye bile izin yok. İslamcı ve eski komünist partilerin ittifakıyla yönetilen Tacikistan'da da durum pek farklı değil. Avrupa'da yaşayan Orta Asyalı muhalif ve aydınlar yıllardan beri demokrasi uğrunda birtakım çalışmalar yürüttükleri halde kendi halkları arasında herhangi bir tabana veya desteğe sahip değil. Zira bu muhaliflerin çoğu, görevden alınınca insan hakları ve demokrasiyi keşfeden eski bakan, büyükelçi, müsteşar gibi bürokratlardan oluşuyor. 1990'lı yılların ilk yarısında Tacikistan'da (İslamcılarla eski komünistler arasında) patlak veren iç savaş ve son 20 yılda Kırgızistan'da yaşanan toplumsal hareketlerin beklenen sonucu verememesi Orta Asyalıları demokrasi konusunda daha ihtiyatlı davranmaya itmiş durumda. Bir başka etken de, Orta Asya'nın hemen yanı başında 30 yıldan beri devam eden Afgan savaşı. Orta Asyalı liderler her fırsatta, "düzene karşı gelirseniz Afganistan gibi oluruz" öcüsünü kullanıyor.

Afganistan gibi olma ihtimali, radikal İslamcı hareketlerin çok güçlenmesi, insan hakları ihlâllerinin iyice artması Orta Asya halklarının yanı sıra Batı'yı da korkutuyor. Nato Genel Sekreteri Fogh Rasmussen önceki hafta, uluslararası kamuoyunun Orta Asya'ya daha fazla ilgi göstermesini istemişti. Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Ban Ki-moon da aynı tehlikeye dikkat çekmişti.

Velhasıl Orta Asya için "patlamaya hazır bomba" ifadesini kullanan çok. Adının açıklanmasını istemeyen bir Türkmen gazeteci, "Yakınımızda iyi işleyen bir demokrasi olsaydı, belki de Orta Asya'da bugün durum çok daha farklı olurdu, oysa etrafımız birbirinden beter örneklerle dolu. Bir yanda dini bağnazlığın ön planda olduğu İran, diğer yanımızda birbirlerini boğazlayan Afganlar var. Çin ve Rusya da bizim için pek olumlu örnek sayılmaz, Türkiye ise epey uzağımızda" diyor. Kırgız gazeteci Tinçtibek Çorotegin ise "Orta Asya'nın baskıcı liderleri devrimlerin ve halk hareketlerinin sadece açlık ve sefalete yol açtığı tezini işlemek için Kırgız halkının her devrim sonrası yaşadığı hayal kırıklığını gündeme getirmeye bayılıyorlar" diyor. "Kırgız halkı, Orta Asya'da bile insanların kendi isteklerine karşı çıkan bir yönetimin iktidardan çekilmesini talep edebileceklerini gösterdi. Bize komşu olan ülkelerin liderleri bu gerçeğin farkında, bu yüzden insanların dikkatini başka yöne çekmeye çalışıyorlar ama güneş balçıkla sıvanmaz." Kırgizistan'da sokaklara dökülenler, sadece kendi yönetimlerini değil Orta Asya'daki siyasi trendleri de değiştirebilir.

Kaynak: Newsweek

Haber Ara