Dolar

34,8783

Euro

36,7749

Altın

3.045,23

Bist

10.144,62

Erdoğan: Yargının emrinde değiliz

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, yüksek yargı organlarının taleplerinin yüzde 70'inin anayasa değişiklik taslağının içerisinde bulunduğunu belirtti.

16 Yıl Önce Güncellendi

2010-04-18 07:44:00

Erdoğan: Yargının emrinde değiliz
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, yüksek yargı organlarının taleplerinin yüzde 70'inin anayasa değişiklik taslağının içerisinde bulunduğunu belirterek, ''Samimi davranmışız, ama istediğiniz her şeyi biz yapmaya da mecbur değiliz ki, biz yasama organıyız'' dedi.

Erdoğan, Kanal 24 televizyonunda yayınlanan ''Açık Görüş'' programında gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını yanıtladı.

Anayasa değişikliği çalışmalarının Avrupa Birliği ülkeleri ile ABD'de çok hassas bir şekilde takip edildiğini, değişiklik çalışmasını inceleyen bazı ülkelerin tebriklerini ilettiklerini belirten Erdoğan, ''Bu, Türkiye için çok önemli süreç. AB ile ilgili maddeleri ilgilendiren maddeler de var, bundan dolayı çok önemli. Büyük bir desteğin olduğunu oralarda da gördük, merakla bekliyorlar. Toplu sözleşmeyle ilgili madde takdir topluyor'' diye konuştu.

Anayasa değişikliği çalışmalarının ''AK Parti'nin kendi yargısını yaratma çabası'' olarak algılandığı yönündeki eleştiriler bulunduğunun belirtilmesi üzerine de Başbakan Erdoğan, şunları kaydetti:

''AK Parti kendine ait yargıyı nasıl yaratacak? Yargıtay diyor ki 'Benim elimde yeteri kadro olmadığı için dosyalar birikti'. Milyonlarca dosya var elinde. Biz, kadro için alım yapacağız, Danıştay kalktı, bir karar verdi. Ne dedi, 'Mülakatlar tamamıyla kamera altında yapılacak'. Bizim iktidarımıza kadar böyle bir uygulama yok, kamera nereden çıktı? Siz yine vardınız bizden önceki iktidarda böyle bir uygulama olmadı. Kameralar olacak, orada yetkililer mülakat yapacak. Böyle bir şey olur mu?''

-''YARGITAYIN BU NOKTADA ANAYASA MAHKEMESİNE BAKIŞI DA FARKLI''-

Bu açıklamaların üzerine bir gazetecinin ''Kamera modası yaygın herhalde. Sayın Baykal da böyle bir teklifte bulunmuştu'' demesi üzerine Erdoğan, ''O oradan ilham aldı'' dedi.

AK Parti'nin yargıdaki kadro açığını kapatmak için yapılacak alımlara yeni bir metot getirmediğini, 10 yıllarca nasıl alım yapıldıysa yine aynı şekilde alım yapılmasını öngördüğünü anlatan Erdoğan, şunları kaydetti:
''Yeni olarak, tecrübesiz-tecrübeli olmasın diye avukatlık mesleği içinden girmek isteyen olursa yargıya, onlara ön açılım diye... Avukatlara yönelik bir şey yaptık, onu da Danıştay kabul etmedi, o da olmadı. Bu tür şeylerle tecrübeli olanlar da girecekti, hızlanacaktı. Kadro eksiği gibi bahaneler olmayacaktı. Yargıtay, 'Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru olmasın, onların yükü çoğalacak' diyor. Sen diyorsun ki bende dosya çok, milyonlarca dosya var. Anayasa Mahkemesinde sendeki kadar dosya yok ki. Anayasa Mahkemesi, 'Ben buna yaparım' diyor. Anayasa Mahkemesi, 'Bireysel başvuru hakkı bize olsun, biz Yargıtayın yükünü alırız, vatandaşımızın başvuru hakkını burada çözeriz' diyor, ama Yargıtay bundan da rahatsız oldu, çünkü Yargıtayın bu noktada Anayasa Mahkemesine bakışı da farklı. Biz iktidar olarak kalıcıyız diye bir şey yok.

Küçük adliyeler vardı, kahvehaneler gibi adliyeler vardı. Biz 146 adliyeyi kapattık. Bizim gerçekten kadrolaşma derdimiz olmuş olsaydı, bunların büyük bir kısmını Cemil Beyin (Cemil Çiçek) Adalet Bakanlığı döneminde yaptık. Bunları kapatmazdık, kadrolaşma yapardık. Kendi ilçemde adliye vardı, Cemil Bey sordu, 'kapat' dedim. Çünkü il merkezi bizim ilçeye 10 kilometre, niçin burada iki adliye olsun. 146 adliye bu şekilde kapatıldı, bu bizin ne derece bu konuda samimi olduğumuzu gösteriyor. Burada da bizim bütün hassasiyetimiz, kadronun yeterli olmadığını biliyoruz, onun için alımlar yapalım dedik, ama engellediler. Neyse statüsü, bu alımlar yapılacaktı. 'Fiziki imkanlarımız yeterli değil' dediler, biz 150'ye yakın adalet sarayını bitirdik, hizmetlerine verdik. Bunlar bugüne kadar görmedikleri adalet saraylarıydı. İstanbul'da 2 tane yapıyoruz, bunlar dünyanın önde gelen adalet sarayları olacak. Anadolu yakasındakini gördüm, yaklaşık 135 bin metre kare üzerinde, gayet modern bir adalet sarayı... Bu yıl sonunda Anadolu ve Avrupa yakasındaki iki adliyeyi de açıyoruz. Biz bu fiziki imkanları hazırlarken, hükümet olarak elimizden gelen gayreti gösterirken, 'Fiziki imkanlarımız yok' demek, insaf dışı bir davranıştır.''

-''YÜKSEK YARGININ TALEPLERİ BİZİM TASARIMIZIN İÇİNDE VAR''-

Başbakan Erdoğan, ''Yargının bu anayasa değişikliğiyle derdi ne?'' sorusu üzerine Adalet Bakanının Yargıtay, Danıştay ve HSYK ile görüşmeler yaparak, bu kurumların kanaatlerini istediğini söyledi.

Yargı organlarının bazı talepleri olduğunu, bazılarının da bilgi notu şeklinde kendilerine ulaştığını ifade eden Erdoğan, ''Yüksek yargının taleplerinin yüzde 70'i şu anda bizim tasarımızın içinde var. Hadi, 'Hayır' desinler, ama var. Samimi davranmışız, ama istediğiniz her şeyi biz yapmaya da mecbur değiliz ki, biz yasama organıyız'' dedi.
Erdoğan, yasama organının içerisinde, ayrıca kendi partisinin içerisinde anayasa hukukçusundan ceza hukukçusuna varıncaya kadar yıllar yılı mahkemelerde görev yapan, avukatlık yapan birçok arkadaşları olduğunu ifade ederek, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Bu kurumlar arasındaki sıkıntı değil, koltuklarda oturanlar arasındaki sıkıntı, dert burada. Eğer biz aklıselim ile birbirimize yaklaşmış olsak... Bu ülkede yani ben Başbakanım, benim gururum, kibirim yok, ama isterim ki diğer kurumların başındakilerde seçilmişleri kastediyorum, böyle bir gururun, kibrin içinde olmasın. Bizim paydamız önce millet olun, ondan sonra da devletimiz olsun. Milletimizin itibarını, hakkını, hukukunu koruyalım. Devletimizi de muasır medeniyetler seviyesinin üstüne çıkartalım, bu hedefe kilitlenmemiz lazım, ama inanın böyle gitmiyor. Bize çelme takmak için ne gerekiyorsa bu yapılıyor, bunlar bizim hızımızı zaman zaman kesiyor. Çünkü, örneğin ülkemizi biz küresel sermayenin önemli merkezlerinden biri haline getirmek istiyoruz, ama küresel sermaye, sürekli yargıya takıldığı bir yere gelip girmez. Onlar da bir istikrarı bekliyorlar, bir adli istikrarı. Bunu göremeyince o zaman kaçıp gidiyor, daha uygun bir yere gidiyor.''

Bazı yargı kararlarının ekonomiyi olumsuz etkilediğini, buna rağmen büyük mesafeler alındığını, ancak küresel sermayenin gelişini engelleyen yargı kararları olmasa Türkiye'nin şu anda bulunduğu yerden çok daha ileride olabileceğini vurgulayan Erdoğan, ''Burada ciddi sıkıntı var, temenni ederim ki bu tür olayların hepsinde bir hayır vardır. Sonunda yine bir hayrı yakalarız'' diye konuştu.
Başbakan Erdoğan, anayasa değişiklik taslağının oylanmasından ve referandumdan ne beklediğinin sorulması üzerine, Mecliste açık oylama yapılmayacağını, 3 neticeli bir sonuç olacağını söyledi.

-''BÜTÜN PARTİLERDEN DESTEK BEKLİYORUZ''-

Neticelerden birinin 367'yi aşmak, birinin 330-367 arasında kalmak ve birinin de 330'ın altında oy almak olduğunu kaydeden Erdoğan, kilitlendikleri noktanın birinci derecede 367 rakamını aşmak olduğunu söyledi.

MHP, CHP, BDP ve bütün milletvekillerinden destek beklediklerini vurgulayan Erdoğan, şöyle devam etti:
''Destek vereceklerine inanıyorum, milletimizin de şu andaki arzusu, talebi bu istikamette. Asıl böyle talep ederse, inanıyorum ki vekilleri de bu istikamette hareket edecektir. Bunu başarmamız halinde o zaman bir referandum sürecine gerek kalmayacak. Bu parlamento içinde biz 411'i bile yakaladık, ama oradaki konsensüste CHP dışında oluşmuştu. 411'i yakalayan bir parlamento var şu anda, şimdi niye olmasın, gene olabilir. 367-330 aralığı da olabilir, biz en kötü ihtimal olarak bunu görüyoruz. Bunun dışında bir ihtimali düşünmüyoruz, düşünmek de istemiyoruz.''

-KKTC'DEKİ SEÇİMLER-

Başbakan Erdoğan, KKTC'de yapılacak seçimlere ilişkin sorular üzerine KKTC'nin çok sancılı bir dönemden geçtiğini ve bu süreç içerisinde Rum kesimi ile KKTC arasında görüşmelerin yoğun şekilde devam ettiğini, KKTC Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat'ın görüşme sürecini kararlı bir şekilde devam ettirdiğini kaydetti.

Türkiye'nin garantör ülke olarak yaşanan sürecin bu yıl bitirilmesini arzu ettiğini ifade eden Erdoğan, Ocak 2010'da bir paket hazırlandığını, Birleşmiş Milletler ile AB ülkelerinin takdirini alan paketin Talat tarafından Rum kesimine iletildiğini söyledi.

Güney Kıbrıs Rum Yönetiminin paketin bir kısmına baktığını, görüşmelerin bu ayın başına kadar devam ettiğini anlatan
Erdoğan, şöyle konuştu:

''Temennim, devam eden görüşme sürecinin aynı kararlılıkla devam etmesidir. Masadan kaçan tarafın Türk tarafı olmaması gerekir. Masadan kaçacak birisi varsa onlar kaçsın. Biz kararlı duralım, dersimizi iyi çalışalım.

Prensibimiz 'kazan-kazan' olsun. Birçok kampanya yürütülüyor, 'Kuzey Kıbrıs satıldı' diye. Neresi satıldı? Kuzey Kıbrıs ne kazandı, bunu tartışalım. Kişi başına milli gelirdeki artış Kuzey Kıbrıs'ın nereden nereye geldiğini gösteriyor. Kuzey Kıbrıs'ın dünyada geldiği yere bakalım. Sayın Talat döneminde Kuzey Kıbrıs, İslam Konferansı Örgütünün artık Annan Planındaki adıyla, bir toplum olarak değil, Kıbrıs Türk Devleti olarak gözlemci üye sıfatıyla oraya girdi. Avrupa'da, Amerika'da siyasi ilişkilerde bulunma fırsatı oldu.

Yanılmıyorsam Gordon Brown'un kendisiyle görüşmesi olmuştu. Dışarıdan bazı heyetlerin Kuzey Kıbrıs'ı ziyaret ediyor. Birleşmiş Milletler Genel Sekreterinin ziyareti Güneyde çok büyük yankılar uyandırdı, rahatsız etti. Son olarak 17-18 ticari ofisine sahip oldu KKTC. Ben inanıyorum ki KKTC'deki kardeşlerimiz, soydaşlarımız yarın demokratik iradelerini süreci devam ettirme istikametinde kullanacaklar. Kıbrıs'ın geleceğini basit hesaplar uğruna heba etmemeleri lazım. Bir olmaları, iri olmaları, diri olmaları lazım. Temennim barış içinde bir seçim yarın orada başarılmış olsun.''

AA

Haber Ara