Dolar

34,9466

Euro

36,7211

Altın

2.977,22

Bist

10.125,46

İngililtere'de seçim gündemde

İngiltere gazetelerinde 6 Mayıs'taki genel seçimler öncesinde ana muhalefetteki Muhafazakâr Parti lideri David Cameron'un dün açıkladığı seçim programı öne çıkıyor.

16 Yıl Önce Güncellendi

2010-04-14 08:29:00

İngililtere'de seçim gündemde
Cameron, "İngiltere'yi daha iyiye doğru değiştirme planı" diye andığı programını ilan ederken devletin değil halkın iktidarda olduğu bir düzen vaat etti.

Independent gazetesi, David Cameron’un programı, dev bir fikir içeriyor ama ayrıntılar nerede? diye soruyor.

David Cameron iktidar arzusunu basit bir seçimle özetledi dün: İşçi Partisi ile gelecek "daha büyük bir hükümet" ya da Muhafazakârların sunduğu "büyük toplum". Cameron, Muhafakazar Parti yönetimi altında İngilizlere gündelik hayatlarını devletin müdahalesi olmaksızın idame ettirme imkanı vaat etti.

Ancak bunu yaparken harcamalarda kesintilerin nereyi vuracağına ise pek bir açıklık getirmedi.

Muhafazakar Parti, kamuoyu yoklamalarında istikrarlı şekilde İşçi Partisi'nin önünde gitse de, Cameron 6 Mayıs’ta çoğunluğu garanti edecek taban desteğinden yoksun.

Cameron, yarın İşçi Partisi lideri Başbakan Gordon Brown ve Liberal Demokratların lideri Nick Clegg ile televizyonda yayınlanacak canlı tartışma programında karşı karşıya gelecek.

Muhafazakarların strateji uzmanları seçim programının ilan edilmesi ardından bu yayının da partiye ihtiyaç duyduğu ivmeyi kazandırmasını umuyor.

'Yolsuzluk artabilir'

Guardian gazetesi de Cameron’un seçim programına ilişkin değerlendirmeleri manşetten verirken, uzmanların yolsuzluk riskine karşı uyarılarda bulunduklarını aktarıyor. Kamu sektörü uzmanları, Muhafazakarların kamu hizmetlerinde kontrolü bireylere bırakma vaadinin sosyal bölünmeyi ve yolsuzluğu artırabileceği uyarısında bulundu.

Guardian gazetesi, ayrıca yine ilk sayfadan Liberal Demokratların lideri Nick Clegg'in İşçi Partisi'ne savaş ilan ettiği haberine yer vermiş. Bugün seçim programını ilan edecek olan Clegg, İşçi Partisi'nin sivil hak ve özgürlüklerin yanı sıra insan hakları siciline sert eleştirilerde bulunmaya hazırlanıyor. Gazeteye göre bu adım, iki partinin seçim sonrası bir koalisyona gitme olasılığını daha da zorlaştırıyor.

Guardian’a konuşan Liberal Demokrat Parti lideri, İşçi Partisi'nin seçim programında sivil hak ve özgürlüklerden yeterince bahsedilmemesi karşısında şaşkınlığa uğradığını dile getirdi.

Guardian'ın kısmen gördüğü Liberal Demokratlara ait seçim programı, bakanlıklar düzeyinde, özgürlük karşıtı yasaları önlemekten sorumlu bir birim oluşturmayı vaat ediyor.

Liberal Demokratlar, biometrik pasaportlara son verilmesiyle 3 milyar sterlin tasarruf edileceğini öngörüyor, ayrıca kapalı devre kameralara ilişkin yeni düzenleme çağrısı yaparken, bireylerin ABD'ye haksız iadelerini önleyecek yeni prensipler belirlenmesinin altını çiziyor.

Seçmenlerin öfkesi

Times gazetesi manşetten yer verdiği seçim haberine "Politikacıların en büyük korkusu: seçmeni kızdırmak" başlığını kullanmış; şöyle devam ediyor gazete:

Aradaki açığın giderek kapandığı yarışta Gordon Brown, David Cameron ve Nick Clegg, halkın nefret duvarına çarpmayı göze alarak yarın naklen yayınlanacak tarihi bir televizyon programında karşı karşıya gelmeye hazırlanıyor. Times'ın yaptırdığı yeni bir kamuoyu yoklaması, seçim kampanyasına büyük ölçüde inancın olmadığını ortaya koydu. Partilerin seçim programlarındaki vaatleri büyük bir kuşkuyla karşılanıyor ve partilerin dürüstlüğü de öyle... Artık daha çok seçmen, Muhafazakarların ya da İşçi Partisi'nin kesin bir zafer elde etmesinden çok hiçbir partinin çoğunlukta olmadığı bir parlamento umut ediyor. Muhafazakarlara olan destek geçen hafta yüzde 36'e gerilerken, İşçi Partisi yüzde 33'de seyrediyor. Liberal Demokratlar ise yüzde 21 civarında.

Sona ermeyen kriz

Financial Times'a yazan David Gardner, Amerika Birleşik Devletleri ile İsrail arasındaki gerginliğe dikkat çektiği yazısında bu kriz henüz sona erecek gibi de durmuyor, yorumunu yapıyor. Makaleden özetle aktaralım:

Washington bir yandan Filistinlilerle can çekişen barış görüşmelerini canlandırmaya çalışırken; Amerika ile İsrail arasında, Başbakan Netanyahu'nun, işgal altındaki Doğu Kudüs'te yerleşim inşaatlarına son vermemesinden doğan kriz, biraz yatışmış görünüyor. Buna rağmen, sona ermek şöyle dursun, belirleyici bir kriz bu.

Obama yönetimi, İsrail'in güvenliği konusundaki koşulsuz taahhüdünü gayet açık şekilde dile getirdi. Şimdi, İsrail'in işgal altındaki Arap topraklarında kolonileşmesinin, hem İsrail hem ABD hem de bölgede güvensizlik getiren bir tür kuluçka görevi göreceğini, ayrıca Netanyahu'nun bu hedefe ulaşmak için artık Amerika'yı bir kalkan gibi kullanamayacağını da, aynı açıklıkta dile getirmeye çalışıyor.

Jackie Kennedy mülakatı

Guardian gazetesinin haberine göre 1964 yılı başlarında, Jackie Kennedy ile eşi Amerikan Başkanı John F Kennedy'nin suikaste kurban gitmesinden hemen sonra yapılan bir röportaj ilk kez yayınlanıyor. Altı saati aşkın mülakat kaydı gelecek sene kızları Caroline Kennedy'nin izin vermesi üzerine ilan edilecek. Röportaj kaydın yapılmasından bu yana John F Kennedy Cumhurbaşkanlığı Kütüphanesi ile Boston müzesinde sıkı şekilde bantlanmış halde korunuyordu ve arşivcilerin dahi dinlemesine izin verilmemişti. Bunun Jackie Kennedy'nin isteği olduğu belirtiliyor. Kayıtlar, 1961'de yönetime gelen Kennedy iktidarını 50'inci yıldönümünde anma etkinlikleri çerçevesinde yayınlanacak.

bbc

Haber Ara