Dolar

34,8712

Euro

36,6793

Altın

3.042,26

Bist

10.058,47

Beyanuni: Suriye'de değişen bir şey yok!

Gerçekten de Suriye'de yumuşak bir geçiş yaşanıyor mu? Baba Esad'ın koyduğu zalimane yasalar kaldırılıyor mu? Şu anda Suriye'de durum nedir? Bütün bunları İhvan-ı Müslim Teşkilatı Genel Sekreteri Beyanuni'ye sorduk..

16 Yıl Önce Güncellendi

2010-04-12 11:11:00

Beyanuni: Suriye'de değişen bir şey yok!
Röportaj: Hüseyin Altınalan / Milli Gazete

2008 yılının son günleriydi. Bir davet üzerine Türkiye'den bir grup gazeteci ve akademisyen ile birlikte Suriye'ye gitmiştim.

Son derece misafirperverce karşılandığımız gezimizde Suriye ile tarihimizin, kültürümüzün, coğrafyamızın, örfümüzün, âdetimizin, medeniyetimizin, sevincimizin, neşemizin, öfkemizin, tepkimizin hatta çarşılarımızın ve mutfağımızın aynı olduğunu bir kez daha görmüş ve yaşadığım duygu yoğunluğuyla şu ifadelerle başlayan bir yazı kaleme almıştım:

"Çok değil 10 yıl öncesine kadar savaşın eşiğine gelmiştik.

Neredeyse birbirimizi boğazlayacaktık.

Küresel güçlerin sorunlu komşulardan istifade etme oyununa gelmiş, düşman kardeşler olmuştuk.

O kadar ki, Kara Kuvvetleri Komutanı Atilla Ateş, Suriye sınırına gelerek, "Artık sabrımızı taşırma" diyerek Şam'ı tehdit dolu bir dille uyarmıştı.

Bunun üzerine Suriye tarafından korunup kollanan PKK Lideri Abdullah Öcalan ülkeyi terk etmişti.

Baba Esad öldü.

Aradan kısa bir süre geçti.

Buzlar erimeye, küresel emperyalist güçlerin oyunları bozulmaya başladı.

Gelinen süreçte görüldü ki, Türkiye ve Suriye'nin dostları da düşmanları da bir.

Her iki ülkeyi bölmek isteyen güçler aynı güçler.

Dolayısıyla iki ülke, bu gerçekten hareketle geç de olsa yakınlık kurmaya başladı..."

Yaşanan süreci özetledikten sonra " Terörist devletlerin saldırılarına maruz kalan kardeşlerimizin diyarındaydık, bu yılın son günlerinde. Kıskaca alınmak istenen, her gün yeni bir tehditle karşılaşan, Siyonist Hıristiyan -Yahudi ittifakının düşman listesinde yer alan Suriye'de..." şeklinde devam etmiştim...

En az 5-6 gün sürebilecek oldukça uzun bir yazı dizisi hazırlamıştım.

Fakat içimden bir ses "hayır, bunu yayınlamamalısın" diye sesleniyordu.

Bunun adına vicdan mı denir yoksa başka bir şey mi bilemiyorum?

Gerçekten yaşanan gelişmelerden herkes gibi çok memnun olmuştum. Yakınlaşmayı şiddetle savunan ve de bundan azami ölçüde mutluluk duyan biri olarak, yumuşama sürecine rağmen geçmişte yaşanan ve hala yaşanmakta olan bir zulüm ortadayken, bunları görmezden gelirsem insani ve ahlaki olmayan bir şey yapmış olacağımı düşündüm.

İfadelerimden Suriye'de her şeyin güllük gülistanlık olduğu biçiminde yanlış bir algının oluşmasından kaygılandım...

Çünkü; Suriye'de çok fazla insan hakları sorunun olduğunu, ülkenin 8 Mart 1963'ten bu yana güvenlik güçlerine geniş yetkiler tanıyan olağanüstü hal yönteminin hala yürürlükte olduğunu biliyordum.

Çünkü; Suriye Anayasası'nın 58. maddesinde "Baas Partisi'nin Suriye'nin hem siyasetinde hem devletinde tek yönetici güç olduğu" şeklinde kanunun hala yürürlükte olduğunu biliyordum.

Çünkü; Suriye hapishanelerinde on binlerce İhvan-ı Müslimin taraftarı olduğu yönündeki iddiaları biliyordum.

Dolayısıyla zulme uğrayanların huzuru mahşerde, "emperyalist güçlere karşı iki ülkenin yakınlaşması gibi yaşanan güzel gelişmeler seni çok memnun edebilir, Suriye'de kendini öz diyarındaymış, kardeşlerinin yanındaymış gibi hissetmiş olabilir, mutluluk yaşayabilirsin. Ancak zulme uğrayanların akıbetlerinin sizin için önemi yok mu? Vatanlarına dönemeyen, doğduğu toprakların hasretini çeken, aile ve akraba özlemiyle tutuşan, hapishanelerde çürüyen, işkencelere, baskılara maruz kalanların yaşadığı çilelerin sizin için önemi yok mu? Bizler kesinlikle bu durum dolayısıyla ne mutluyuz ne de huzurlu... Bu halimizin sizin için hiç önemi yok mu?" şeklinde serzenişte bulunup iki ellerinin yakama yapışmasından endişe ederek, büyük uğraşlar neticesinde hazırladığım yazı dizimi yayımlamadım.

Burada Suriye Müslüman Kardeşler Teşkilatı Genel Sekreteri Ali Sadreddin Beyanuni ile iki ülke arasında yaşanan güzel gelişmeler dolayısıyla gündeme alınmayan konuları ele aldık.

Örneğin, "Gerçekten de Suriye'de yumuşak bir geçiş yaşanıyor mu? Baba Esad'ın koyduğu zalimane yasalar kaldırılıyor mu? Geçmişte yaşanan korkunç insan hakları ihlalleri devam ediyor mu? İnsanlığın onayladığı evrensel kurallara uyulması yönünde çabalar var mı? Şu anda Suriye'de durum nedir?" Bütün bunları İhvan-ı Müslim Teşkilatı Genel Sekreteri Beyanuni'ye sorduk..

Yakın gelecekte aramızdaki sınırların kaldırılmasını temenni ettiğimiz Suriye'de baba Hafız Esad'ın koyduğu ölçülerin, zalimane kuralların kaldırıldığı, yumuşak geçişle yeniden bir yapılanma sürecinin yaşandığı şeklinde ülkemizde oluşan kamuoyu algısının gerçek dışı olduğunun altını çizen Müslüman Kardeşler Teşkilatı lideri Beyanuni ile gerçekleştirdiğimiz çarpıcı söyleşiyi sunuyoruz:



- Beşşar Esad'ın iktidara gelişiyle birlikte Suriye'de önemli bir değişimin yaşandığı, ciddi bir yumuşama sürecine girildiği yönündeki iddialar konusunda neler söyleyeceksiniz? Hafız Esad dönemi sonrası Suriye'de neler değişti?

Gerçek şu ki; Başkan Beşşar Esad hiçbir şeyi değiştirmedi. O da babasının yolundan gitti. Zira temel sorunlar geçmişte olduğu gibi devam ediyor.

- Mesela neler?

Örneğin, öncelikle hala yargısız infazlar sürüyor. İkincisi, Anayasa'nın 8. maddesi yürürlükten kaldırılmadı. Hala yürürlükte olan bu maddeye göre, cumhurbaşkanı her şeyin hâkimidir. Yani cumhurbaşkanı anayasanın, yasaların üzerindedir. Yanı sıra ülkede tek parti hâkimiyeti vardır. Bu parti milletin hâkimidir.

Üçüncüsü; ülkede gerçek seçimler yapılmamaktadır... Suriye'de politik yaşam hala ölüdür. Millet Meclisi'nde bulunan sandalyeler, sadece Baas Partisi'ne ait sandalyelerdir. Dolayısıyla şimdiye kadar ki Beşşar Esad döneminde bu manada herhangi bir değişim olmamıştır.

- Yani; Hafız Esad dönemi ile Beşşar Esad iktidarı dönemi arasında hiçbir fark yok mu, herhangi bir değişim olmadı mı?

Esad dönemi ile günümüzdeki dönem arasında gerçek anlamda değişimden söz etmek mümkün değil. O zaman da bugün de polisler halka hükmetmektedir. Değişimden ancak şu şekilde söz edilebilir; sadece tutuklamaların şekli, sorgulamaların üslubu değişmiştir. Biraz da tutuklulara yönelik tutumda bir yumuşama oldu... Fakat şu gerçeğin altını çizmek istiyorum: Hafız Esad'ın politikaları, genel tutumu sürüyor.

Türkiye, insan hakları dosyasını gündeme getirmeli

- Hafız Esad'ın ölümünün ardından yıllardır iki ülke üzerine oynanan oyun bozularak hepimizi mutlu eden adımlar atıldı... Suriye ile çok yakın ilişki kuran Türk devletinden sorunlarınızın çözümü konusunda herhangi bir beklentiniz var mı?

Türkiye'den Suriye ile ilişkilerinde insan hakları dosyasını gündeme getirmesini bekliyoruz. Türkiye, Esad yönetimini insan haklarına saygılı olmaya çağırmalı, evrensel hukuk kurallarının ayaklar altına alınmasını engellemeye davet etmelidir.

- Siz, Müslüman kardeşler Teşkilatı olarak Suriye yönetiminden yaşadıklarınız sebebiyle bir özür bekliyor musunuz?

Bizler Suriye yönetiminden özür beklemiyoruz. İnsan haklarına tecavüzü durdurmasını istiyoruz. Bu özürden daha etkili ve daha önemlidir. Bizim isteğimiz insani dosyaların açılarak çözüm konusunda adımların atılması. Sürdürülen bu zulümlerin bitmesi...

- Diyalog şartınız da bunlar herhalde?

Evet, Suriye yönetimi ile diyalog bu dosyalar çözüldükten sonra mümkün. Aksi takdirde geçmişte olduğu gibi insan hakları ihlalleri sürdükçe diyalog mümkün değil.

İNSANİ DOSYALARIN AÇILMASINI İSTİYORUZ

- Yönetim muhalifleri olarak sizin mevcut iktidardan beklentileriniz, talepleriniz nelerdir?

Bizim taleplerimiz, halkın taleplerinden farklı şeyler değil. Biz halkımızın taleplerini istiyor, dile getiriyoruz. Bu doğrultuda insani olan 4 dosyanın açılmasını istiyoruz.

- Onlar nelerdir?

Birincisi; siyasi tutukluların dosyası... Suriye'de yargılanmaksızın cezaevinde tutuklu bulunan çok sayıda siyasi tutuklu var. Öncelikle bu dosya açılmalıdır. Ve bu konu çözülmelidir. Ayrıca sözde mahkemelerde sadece görüntü itibarıyla sözde yargılananlar da bu dosya kapsamı içerisinde ele alınmalıdır.

İkincisi; kayıp tutukluların dosyası... Yani; 30 yıldır ailelerinin haber alamadığı kayıp tutukluların dosyası... Bunlar nüfus kayıtlarına göre hayattalar ancak şu anda hiçbiri ortada yok.

Üçüncüsü; Suriye'yi terk edenlerin dosyası... Bunlar çok büyük bir oranda insandan oluşmaktadır. On binlerce kişi 30 yıldır vatanları dışında yaşıyor. Ve bu insanların Suriye'ye dönmeleri mümkün değil. Yeni yasaya göre bazıları emniyetten alacakları onayla ülkelerine dönebiliyor.

Dördüncüsü; anayasanın 49. maddesine göre idamla yargılanan İhvanı Müslimin Üyelerinin dosyası... (Suriye Anayasa'nın 49. maddesinde "Müslüman Kardeşlere üye olmak, sempati duymak ya da üyelerinin ailelerine destek vermenin cezası ölümdür" diye yazdığı belirtiliyor. Bu maddeden dolayı ölüme mâhkum edilen insanların Müslüman Kardeşlere üye olmaktan başka hiçbir suçu olmadığı, mahkûm olan insanların da ağırlıklı olarak 1982'de Hama katliamında ülkeden kaçmış insanların çocukları ya da torunları olduğu ifade ediliyor.) İşte bu dört dosyanın çözülmesinin ardından bir değişimden ancak söz edilebilir.

- Türkiye-Suriye yakınlaşmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?

İki halk arasında tarihi ve kültürel olmak üzere çeşitli bağlar bulunmaktadır. İyi komşuluk ve ortak itikat da halklarımız arasında birleştirici, bütünleştirici bir unsurdur... Bu bölge Arap ve İslami bir bölgedir. Dolayısıyla ortak hedefleri ve çok yönlü ortak yanları olan iki halkın yakınlaşmasının büyük bir hayır getireceği inancını taşımaktayım.

Röportaj: Hüseyin Altınalan / Milli Gazete

SON VİDEO HABER

Kassam, İsrail askerlerini araçlarıyla birlikte imha etti

Haber Ara