Dolar

34,9466

Euro

36,7211

Altın

2.977,22

Bist

10.125,46

''Seçimler Türkiye'nin kaderini de belirleyecek''

Cumhurbaşkanı Talat, 18 Nisan'da yapılacak seçimler için 'Sadece Ada'nın değil, hem AB süreci hem de uluslararası siyaset açısından Türkiye'nin de kaderiyle ilgili' diyor.

16 Yıl Önce Güncellendi

2010-04-08 14:40:00

''Seçimler Türkiye'nin kaderini de belirleyecek''
Şenay YILDIZ'ın röportajı

Talat, kendisine halk desteğinin azalmasını ise 'Rumların uzlaşmaz tavrı, AB sürecinde gelişme olmaması ve CTP'nin başarısızlığının faturasının kendisine çıkarılmasına' bağlıyor

KKTC Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat ile seçim turları için yaptığı köy ziyaretleri aralarında seçim otobüsünde konuştuk. Geleneksel olarak sağın güçlü olduğu Ada'da Talat'ın 5 yıl önce yakalamayı başardığı rüzgarın bu kadar hızlı tersine dönmesini sorduğumuzda, 'AB'nin yarattığı hayal kırıklığı ve Rum tarafına güvensizlik' diye açıklıyor. Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP)'ni iktidara taşıyan Talat ile parti yönetiminin arasının açık olduğu ise sır değil. Talat, 'CTP'nin başarısızlığının faturasını da ödediği' görüşünde. Cumhurbaşkanı Talat, 'Seçilemezseniz ne yapacaksınız?' sorumuza, biraz da kızarak, 'düşünmedim, illa bir şey yapmak zorunda mıyım' yanıtını veriyor. Talat'ın sorularımıza verdiği yanıtlar şöyle:

- KKTC'ye geldiğimden beri 'Vaktinde çok büyük beklentilerle seçtik Talat'ı ama beklediğimiz olmadı' diyen pek çok kişiyle konuştum. Neden böyle oldu?

Tamam, Şimdi Eroğlu'nu seçecekler ve AB'ye götürecek Kıbrıslı Türkleri. (kızıyor) Bu akli bir şey mi? Bunu söyleyenler gerçekten ne kadarı vermiştir, doğruyu mu söylüyordur, bilemem. 'Bizi AB'ye taşıyamadı, o nedenle ona vermiyorum' deyip, Eroğlu'na veriyorsa bu çok da normal bir durum değil. Bana bu nedenle kızıp 'oy kullanmayacağım' diyeni anlarım. Eroğlu'na verecekse orda bir problem var demektir.

- Bu cumhurbaşkanlığı seçiminin belirleyici parametresi ne olacak?

Bizim halk düne mi dönecek, yoksa dünya ile bağlanmaya devam mı edecek? Temel bu olacak.

KARNEM ÇOK İYİ GÖRÜNÜYOR

- Son 5 yılınıza bakınca cumhurbaşkanı olarak kendi karnenizi nasıl görüyorsunuz? Eksiklikleriniz var mı?

Kıbrıs süreci ile ilgili çok başarılı bir dönem geçirdik. Papadopulos'u devirdik bir kere. Yeni seçilen liderler 1.5 yıldır müzakereleri yürütüyoruz. Dünyadan destek görüyoruz. AB ile yakınlaşma bakımından yeşil hat tüzüğü, mali yardım tüzüğünü elde ettik. Avrupa Parlamentosu Lizbon'dan kaynaklanan yeni yetkileri çerçevesinde Doğrudan Ticaret Tüzüğü'nün görüşmeye başlayacak yakında. AİHM bizim tazminat konusunda beklentilerimizi karşılayan karar verdi. Karnemi çok iyi görüyorum. Belki iç siyasetle dış siyasetle ilgilendiğim kadar ilgilenmemiş gibi görünmemden kaynaklanan bir zayıflık olabilir. Ama Kıbrıs Türkü'nü dünyada aşağılanan bir konumdan saygı duyulacak bir konuma taşıdım.

- Kıbrıs Türkü'nde de AB sürecine ilişkin beklenti bayağı düşmüş görünüyor. Siz nasıl değerlendiriyorsunuz?

Ben öyle görmüyorum. Kıbrıs Türkü'nün 2004 sonrası bir hayal kırıklığı yaşadığı doğrudur. Fakat bu gerçek değildir. Bizim doğrudan Ticaret Tüzüğü ve AİHM'in tazminat konusundaki kararı gibi kazanımlarımız, Rumları çözüme yöneltecek, önemli gelişmelerdir. Bunları görmek gerek, çözüm için mülkiyet en ciddi engeldi. Şimdi mülkiyet AİHM kararından sonra çok daha kolay aşılabilecek bir noktaya geldi. Rumları motive edecek olan bunlardır. Nasılsa biz uluslararası tecritten kurtulmak için çözüm istiyorsak, onlar da mallarını almak veya tazminat için çözüm isteyecek. Bizim bu politikalarımız olmasa, bu olmazdı.

AB'YE KÜSKÜNLÜĞÜ BANA YANSITIYORLAR

- Halktaki küskünlüğü görüyor musunuz? Saydığını tüm bu gelişmelere rağmen durum niye böyle?

Görüyoruz tabii. Anlatmaya çalışıyoruz ama inanmıyorlar, çünkü tokat gibi net kararlar bekliyorlardı. O olmayınca da böyle küskün oluyorlar, doğal.

- Onu da size mi yansıtıyorlar?

Tabii, onu da bana yansıtıyorlar.

- İbrenin KKTC'de UBP'den yana döndüğü haberleri var. Siz de eminim araştırmalar yaptırıyorsunuz. Gerçekten ne bekliyorsunuz?

Kıbrıs Türkü'nün sağduyulu davranacağına inanıyorum ve geriye dönüş olmayacağını düşünüyorum. Neden geri dönmek istesin insanlar? Daha güzel değildi ki o günler.

- Saray'a çıktıktan 5 sene sonra bayrağı Eroğlu'na devrederseniz, kendinizi 'başarısız' görür müsünüz?

Tabii öyle bir şey olursa, çok da başarılı olduğumu söyleyemem. Ama bunun bir anlam ifade ettiğini de düşünmüyorum. Sonuçta halkın iradesi her şeyin üstündedir.

KAYBEDERSEMİ DÜŞÜNMEDİM

- Bu seçimde siz CTP'nin adayı değil, bağımsız adaysınız. Ola ki böyle bir senaryo gerçekleşti ve siz cumhurbaşkanı değilsiniz artık. Ne yapacaksınız, nasıl devam edeceksiniz?

Ne bileyim böyle bir mecburiyetim mi var, devam etmek gibi? Düşünmedim, öyle olursa, o zaman karar veririm.

Politikalar desteklenir

- Siz nasıl görüyorsunuz peki?

Biz tüm politikalarımızı Kıbrıs sorunu hakkında Ankara ile ortak hareket ettik ve MGK'da dahil herkes bu politikalara destek verdi. Ama şu anda bu politikalara karşı çıkan cumhurbaşkanlığı seçimi için yarışıyor. Taşınmaz Mal Komisyonu'nu Anayasa Mahkemesi'ne götüren Sayın Eroğlu'dur. Verdiğimiz öneri ve vardığımız mutabakatlara karşı çıkan Eroğlu'dur. Tüm bunlar ortada iken, hangi politikanın ulusal politikamıza uygun olduğunu anlayamayan varsa, onlara anlatmak da bundan sonra kolay değildir. Kimse Türkiye'den doğrudan bir müdahale beklememelidir ve zaten bu yanlış olur. Türkiye politikaları destekler, kişileri desteklemez.

- Kıbrıslı Türklerin rakibinize oy vermesi Ankara ile ilişkileri nasıl etkiler?

Eroğlu'nun kazanması müzakere sürecini sona erdirir. Bu Ankara'yı ne kadar etkilerse, kadar etkiler. Eroğlu 'müzakerelere devam edeceğim' diyor, ama ne görüşeceğini söylüyor mu? İki devlet görüşeceğim, egemenlik görüşeceğim diyor, e o kadarını Denktaş (Rauf'u kastederek) da yapardı. O politikanın sonunda Rum tarafı tek başına AB'ye girdi, bizi kınayan onlarca BM kararı çıktı ve ambargolar yedik.

- Sizin döneminiz eskiye kıyasla bu kadar iyi ise, Ada'da rüzgar neden tekrar UBP'ye dönüyor.

Siz kendiniz de bu süreçleri bizzat izlediniz, biliyorsunuz. Rüzgar niye dönüyor? Hayal kırıklığı ve Rum tarafına güvensizlik. AB, Rum tarafı, çözümün olmaması... bir sürü neden var hayal kırıklığı için. Biz 'Evetle dünyaya bağlanın derken, Rumlar da 'evet' diyecek ve 'çözüm olacak' diyorduk, ama Rumlar demedi, durum bu yani.

Seçim otobüsüyle kampanya

Cumhurbaşkanı Talat'ın seçim kampanyasının önemli bir özelliği var: Seçim otobüsü. Çünkü KKTC'de bu şekilde kampanya yürüten başka lider yok. Profesyonel bir ekibi ve halkla ilişkiler desteği var. Öyle ki, hiçbirşeyin eksik kalmasına izin vermemek için sizi defalarca arıyor, e-mail gönderiyorlar. Otobüse Türkiye ve KKTC'den gazetecileri alarak, Talat'ın arka taraftaki toplantı odasında röportaj vermesi sağlanıyor köyler arasında yolculuk yapılırken, biz de AkŞam'ın KKTC Temsilcisi Fevzi Tanpınar ile beraber kendisiyle otobüsünde röportaj yapma imkanı bulduk.

Eroğlu müzakere edemez sorumluluk Ankara'ya kalır

- Türkiye'nin Ada seçimleri üzerinde büyük etkisi var mı?

Buradaki seçim sadece bizim Cumhurbaşkanı'nı seçmemiz değilki. Türkiye'nin kaderi ile ilgili. Türkiye'nin AB ile ilişkiler, dünya nezdindeki durumuyla da ilgili. Türkiye BM Güvenlik Konseyi üyesi oldu, bölgesinde 'sıfır sorun politikası' güdüyor, Kıbrıs sorununu çözmek istiyor. AB süreci var, 8 başlık kapandı. Sayın Eroğlu seçilirse 18 başlık daha kapanacak. Çünkü Sayın Eroğlu müzakere edemez, mümkün değil. 2-3 ayda bu iş biter ve sorumluluk da Türk tarafının boynuna asılır. Şimdi 70 milyonluk Türkiye kendi kaderi ile ilgili bir durumu değerlendirmez mi? Değerlendiriyor tabii. Ama tabii herşey dünyanın gözleri önünde yürüyor. Dolayısı ile Türkiye'nin müdahale etmesini bekleyemezsiniz tabii. Türkiye müdahale etmiyor. Ama gerçek durum da budur.

- Bu kadar belirleyici mi gerçekten? Ankara kimi işaret ederse o mu seçilir?

Hayır, o kadar da değil tabii ki. Nasıl işaret edecek. Ankara'dan bir sürü işaretler geldi ama bunu anlayan var anlamayan var. Herkes anlamaz tabii.

Ada'da 5 yılın ağır faturası

KKTC Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat ile ilk röportajımızı dönemin Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş'ın Ada'da sınırı açması vesilesiyle gittiğim zaman 2003'te yapmıştım. O tarihlerde, 'yıldızı parlayan ama Türkiye'nin çok da aşina olmadığı' bir isimdi. Ada'daki son görüşmemizde 'oldukça şaşalı bir zaferin galibi' olarak hatırladığım Cumhurbaşkanı Talat, yakaladığı o yükseliş ivmesini biraz yitirmiş gibi görünüyor. Bir önceki ziyaretimde konuştuğumuz hemen herkesin destek verdiği, 'yenilikçi Talat' imajı, yerini 'söz veren ama yapamayan lider' algısına bırakmış. Bu algıda en temel faktör, kuşkusuz son 5 yılda AB'nin Kıbrıslı Türklerin gündelik hayatlarını kolaylaştıran hemen hiçbir açılım yapmamış olması. İronik bir şekilde, bir önceki dönemde Rauf Denktaş için sarf edilen olumsuz sözler, şimdi onun için sarf ediliyor. Ada'daki son kamuoyu yoklamalarında Talat'ın seçimlerdeki en büyük rakibi KKTC Başbakanı Derviş Eroğlu'nun ilk turda Cumhurbaşkanı seçileceği tahmin ediliyor. Seçimlere 10 gün kala, siyasetin insanları ne kadar çabuk öğütebildiğine tanıklık ediyoruz adeta.

CTP'nin başarısızlığının bedelini ödüyorum

- CTP'nin ikidardaki başarısızlığının bedelinin de siz mi ödüyorsunuz?

Ben CTP'nin adayı olarak seçildim. Ondan sonra bağımsız ve herkese eşit davrandım. Ben cumhurbaşkanı olduktan sonra CTP binasına sadece bir kez gittim. O camia ile yakın ilişkilerim olmadı, parti ayırmadım. Ama benim yaklaşımım görüşlerin değişmedi kurumsal bağımsızlığım olsa dahi. Bu nedenle, bir anlamda evet. Doğaldır tabii. Bu bir gerçek.

Akşam

Haber Ara