Dolar

34,8786

Euro

36,7036

Altın

3.042,43

Bist

10.058,47

Uyuyan Arapların evi yol geçen hanı oldu!

Arapça televizyon kanalı açan ülkeler kervanına Türkiye de katılmışken, Arap medyası yerlerde sürünüyor. Araplar kendilerine karşı önyargıları kırmak için medyayı kullanmıyor, fakat yabancı kanallar evlerimize giriyor

16 Yıl Önce Güncellendi

2010-04-07 13:47:00

Uyuyan Arapların evi yol geçen hanı oldu!
Arapça televizyon kanalı açan ülkeler kervanına Türkiye de katılmışken, Arap medyası yerlerde sürünüyor. Araplar kendilerine karşı önyargıları kırmak için medyayı kullanmıyor, fakat yabancı kanallar evlerimize giriyor

Türkiye’nin Arapça bir televizyon kanalı için yüklü bir bütçe ayırdığı ve hedefinin de, okyanustan Körfez’e bütün Araplara kendi dış politikasını üretenlerin düşünceleriyle seslenmek olduğu tartışılıyor. Bu bakış açısı bağlamında bazıları, Türkiye’nin mevcut liderlerinin ‘Osmanlı emelleri’nin, yani Ankara’yı İslami köklerine bağlama eğiliminin, söz konusu televizyon kanalının kurulmasının arkasındaki öncelikli itici etkeni oluşturduğunu düşünüyor.

İşin aslı şu ki, burada beni ilgilendiren mesele Türkiye’nin hedeflerine ve köklere dönme girişimine dair tartışmalar değil. Bu başka bir makalenin konusu. Beni ilgilendiren, Arap bölgesinin Türk televizyonunun ve daha öncesinde Amerikan, Fransız, Alman ve İtalyan televizyonlarının yolgeçen hanı haline gelmesi. Bu satırları yazarken aklıma Amerikan kanalı el Hurra geliyor. Bu kanal George W. Bush yönetimi döneminde, Araplara kaybolan demokrasi deneyini müjdelemek için açılmıştı. Keza Fransa’nın 24 kanalı da bu ülkenin Arap bölgesindeki yansıması. Aynı çerçevede Japon, İtalya, Alman ve İspanya kanalları da kendi ülkelerinin düşüncelerini yansıtıyor.

Medyanın ateş hattındayız

Bütün bunlar bizim etrafımızda yaşanıyor ve bizler otururken açıkça bizleri hedef alıyor. Herkes hareketsiz, kimse tek kelime etmiyor. Bu yaşananlar acı verici; atmosferimiz uluslararası yayınların ‘ateş hattında’. Arap bölgesinin medya üzerinden hedef alınması, bu bölgenin dünya için jeopolitik ve stratejik önemini yansıttığı şüpe götürmez. Fakat bu durum bizim bu olgu karşısında elimiz kolumuz bağlı halde durmamızı da meşrulaştırmaz.

Arap Gazeteciler Birliği, özellikle de Suriyeli gazeteci Salahaddin Hafız’ın başkanlığı döneminde bu tür saldırılara karşı koymakta başarılı oldu. Birlik o dönemde, Arap medya söylemini dolduran İsrail komplolarını gözlemledi, İsrail kavramlarını içeren listenin yanına doğru Arap kavramları listesini koyarak, bütün gazetecileri medya dilini İsraillileşmiş kavramlardan temizlemeye teşvik etti.

Monolog bize yetiyor...

Gerçekten de Arap medyasının kendisini taraf olarak bulduğu bu çetin savaşın yeni safhaları birbiri ardına geliyor ve yarattığı sorunlar da gözümüzün önünde. Ancak en ufak bir ilerleme kaydetmiyoruz, tehlikeyi zaman geçtikten sonra anlıyoruz. Fransız 24 kanalının tek ilgi alanı, Fransa’nın bugünkü politikasıyla hiçbir alakası olmayan özgürlük, kardeşlik ve eşitlik gibi ilkeleri zihinlerimize yerleştirmek. Dahası bu kanal Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy akımının pragmatizm ve ülkeyi eski imparatorluk hayallerine döndürme özlemi üzerine kurulu siyasetini meşrulaştırmayı ihmal etmiyor. Rusya’nın Arapça kanalı El Yevm için de durum pek farklı değil. Bu kanal Arapların zihinlerine Rus fikirlerini aşılamayı amaçlıyor.

Durum bir kez daha hazin. Zira bütün bu yabancı kanallar Arap izleyicilerin aklında bir yer kazanmak ve yalanları pohpohlamak için Arapça yayın yapıyor, ancak bu saldırı karşısında pusuda bekleyen bir Arap medya sistemi yok. Arap ve İslam bölgesinde yaşayanların bazı düşüncelerini, sözgelimi Avrupa ve ABD’deki zihinlerin depoladığı yanlışları düzeltecek fikirleri Batı’nın aklına taşıyamıyoruz. İsviçre’deki minare inşaatı yasağı krizinden Mısırlı Merve Şirbi’nin Almanya’da öldürülmesine, her Müslüman Arap’ın terörist olarak suçlanmasına kadar farklı şekillerde görülen İslamofobi olgusunu hepimiz hatırlıyoruz. Bu olguyla medya üzerinden mücadelede başarısız olduk. Zira monoloğa başvurduk, yani başkasıyla diyaloğu gözardı edip kendimizle diyalog kurduk. Bu durum her geçen gün daha da kötüleşti ve “Doğu Doğu’dur, Batı da Batı; asla bir araya gelemezler” bağlamındaki meşhur ırkçı cümlesi zihinlerde yer etmeye başladı.

Uyku hali kabul edilemez

Bugün medya devinin yazılı, işitsel ve görsel kanallarla yalanlarını ve iddialarını evimize kadar ulaştırmasının ardından, Arap medyasının derin uykuda olması kabul edilemez. Bu yabancı kanallara Arap kanallarıyla yanıt vermeliyiz. Özellikle de uydu kanalları kurmak eskisi gibi zor değil.

Bir başka deyişle, Türkiye, Rusya, Fransa ve ABD Arapça kanallarıyla yatak odalarımıza girebilir ve hiç
kimsenin bu medya sıçrayışının karşısında durma imkânı yok. Utanç verici olan konuysa, bütün bunlar bizi ilgilendirmiyormuş gibi başımızı kuma gömmemiz...

(Mısır gazetesi Ehram, 6 Nisan 2010)

Radikal

SON VİDEO HABER

Kassam, İsrail askerlerini araçlarıyla birlikte imha etti

Haber Ara