Dolar

34,9466

Euro

36,7211

Altın

2.977,22

Bist

10.125,46

Sürgünde “Robert Fisk”i dinledik

Fas'tan İran'a, Türkiye’'den Yemen'e kadar dar ve geniş Ortadoğu tanımlarına giren tüm ülkelerden gönüllü ve gönülsüz birçok göçmen Kuala Lumpur'da Robert Fisk'i dinledi.

16 Yıl Önce Güncellendi

2010-04-06 14:01:00

Sürgünde “Robert Fisk”i dinledik
Adil Yurtkuran / Timeturk / Malezya

Bir süredir sürgün hayatı yaşadığım Kuala Lumpur’da vaktimin büyük bir bölümünü Malezya Uluslararası İslam Üniversite Kütüphanesi’nde geçiriyorum. Böylesi sürgünlüğe can kurban desem de, sürgünlüğüme sebep olanları hayırla yad etMEdiğimi de eklemeliyim.

Geçen Cuma günü İsham (Malay) ve Hikmet (Hintli) adlı akademisyen arkadaşlarla sohbet ederken, Üsame bin Laden’le üç kez görüşme ‘şerefine’ erişmiş Robert Fisk’in konferans vereceğini söylediler. Sürgünde, bir Ortadoğu uzmanını dinlemek ilginç olabilirdi. Elbette bana dair bir şey söylemeyecekti, ancak 34 yıldır yaşadığı Ortadoğu’nun sürgünden beter halini bir de Fisk’den canlı olarak dinlemek fena olmaz diyerek katıldım.

Fisk için Ortadoğu’yu konuşmak için Kuala Lumpur güzel bir fırsat. Yüzyılların ticaret aksının odağında yer almış Malaka şehri önemini yitireli çok olsa da, modern zamanların “gri” renklerinin Güneydoğu Asya’daki temsilcisi Kuala Lumpur da pek çok Ortadoğulu yaşıyor. Fas’tan İran’a, Türkiye’den Yemen’e kadar dar ve geniş Ortadoğu tanımlarına giren tüm ülkelerden gönüllü ve gönülsüz göçmenin biraraya geldiği ve renk kattığı Kuala Lumpur Fisk’in görüşlerine bir nebze de olsa kulak kabartabilir.

Başkentin 20 km. kadar kuzeyinde tropik ormanların sınırında kurulmuş geniş kampüsünde maymunlar, cıvıl cıvıl ötüşen envai renkte ve büyüklükte kuşlar sayesinde sınırında yer aldığı doğal ortamdan esintiler taşıyan, The Garden of Knowledge and Wisdom timsali İslam Üniversitesi’nin Sosyal Bilimler Fakültesi’nin üçüncü katındaki “Taberi Salonu”ndayız. İstanbul’dakileri aratmayacak bir organizasyon aksaklığı başgösterdi. Önce Fisk’in geç kalacağı söylendi; ardından salonun kifayetsiz oturma mekanını genişletme çabası; bu da olmadı salonu değiştirme. Sayısı yüzü bulan bir kitleye hitap etti Fisk. 34 yılını Arap dünyasında geçirmiş ve halen Beyrut’ta yaşayan Fisk, Amerikan basınından alıntılarla son on yılda Orta Doğu’daki çatışma ve savaşlara dair hızlı bir sunum yaptı.

Fisk’in konuşmasını ilginç kılan husus sürekli tarihe referanslar yapmak suretiyle Ortadoğu gerçeğini dinleyiciye aktarmaya çalışmasıydı. Roma İmparatorluğu ordusunun Lübnan’ı titretmesinden, 11. yüzyılda Arapların Güney Avrupa’da medeniyet tesisine, I. Dünya Savaşı sırasında (1917) İngilizler’in Basra’ya girişinden, Churchill’in II. Dünya Savaşı yıllarında futuristik politikalarına ve 1967 Arap-İsrail savaşına değin kısa bir tarih turu ortaya koydu.

Gazeticilik Etiği ve Savaş Gazeteciliği

Konuşmanın konusu batılı özellikle de Anglo-Saxon dünyasındaki önemli medya kuruluşları ve gazetecilerinin Ortadoğu’ya bakışlarıydı: “Gazetecilik Etiği”. Ortadoğu’yu Washington ve Londra’dan okumaya çalışan ve gizli bir bellekleri olduğu yolundaydı. Birtakım güç odaklarıyla ilişkili bu medya dünyası Ortadoğu’da olup biteni sahadan vermek yerine, kurgulanmış medya klişeleri ile Batılı okuyuculara sunuyorlar.

Fisk bu noktada elinde tuttuğu bir tomar gazete küpüründen örnekler okuyarak, Amerikalı gazetecilerin okurlarını gerçekler hakkında nasıl manipüle ettiklerine dair örnekler verdi.

Düşmana İhtiyacımız Var

Robert Fisk, Ortadoğu’da sorunun aslında Batı’nın kendinden kaynaklandığını belirtiyor. Ortada bir “Medeniyetler Çatışması”ndan yok. O zaman “Bu mevcut durum nedir?” sorunun cevabı, Batı’nın “düşmansız yaşayamama” olgusudur. Yani bugünkü dünya, daha özelde Ortadoğu’da olup bitenler tastamam bununla ilintilidir. Tıpkı bundan 2000 yıl önce Roma askerleri Lübnan’ı titretirken, son yıllarda Amerikan ordusu tankları, uçakları, helikopterleri ile Bağdat’ı titretiyor.

“Demokrasi Getireceğiz”

Amerika’nın demokrasi ve özgürlük vaadiyle özelde Irak’a genelde Ortadoğu’ya müdahalesi yeni bir olgu değil. I. Dünya Savaşı sırasında Irak coğrafyasına giren ve Araplara “Size bağımsızlık getireceğiz” diyen İngiliz birlikleri komutanına dönemin tanınmış bir sünni alimi “Sizi kim davet etti?” sorusu ile karşılık verir. O gündür bugündür demokrasi ve özgürlük getireceğini söyleyen Batı ve bugün Batı’nın temsilciliğini üstlenmiş Amerikan ordusu yıkımdan başka bir şey getirmedi.

Araplar Ne İstiyor?

Arap halklarının batı’dan demokrasi değil, ‘adalet’ istediklerini üstüne basa basa ifade ediyor Fisk. Bu bağlamda, Batı kamuoyunun en azından bir bölümünce İslam korkusu olarak dile getirilen “Müslümanlar bize saldıracak” düşüncesinin astı astarı yok. Hangü ülkelerin başkentleri orduların işgalinde? Dublin, Londra, Paris, Washington’da Müslüman-Arap ordularının işgali mi söz konusu? Yoksa Irak, Afganistan mı işgal altında?

Fisk’ten Naif Tavsiye

Fisk toplumların birbirini anlaması için interneti aşıp, yüz yüze ilişkiyi öngörüyor. Batılılara Ortadoğu’ya gidip bizzat Arap-Müslüman toplumunu tanıma, Arap-Müslümanlara da Batının dilini öğrenip Batı’yı anlama çabası içine girmelerini tavsiye ediyor. En önemlisi de Ortadoğu’yu anlamada tarihin önemli bir referans kaynağı olduğunu belirterek, gerek Batılı gerekse Ortadoğulu kitlelerin tarihte olup bitenlere göz atmalarını tavsiye ediyor.

SON VİDEO HABER

Iğdır'da AK Parti İl Başkanlığı binasına molotoflu saldırı

Haber Ara