'Cuntayı halkın birliği devirir'
Albaylar Cuntası'nın ülkesini cehenneme ceviriğini söylüyor dünyaca ünlü sanaytçı Theodorakis ve ekliyor; 'Cunta döneminde yaşanan insan hakları ihlalleri Alman işgalinde bile yaşanmadı.'
16 Yıl Önce Güncellendi
2010-04-05 16:01:00
Yunan sanatçı Mikis Theodorakis (85), 1967 yılında darbeyle ülke yönetimine el koyan Albaylar Cuntası'nın 7 yıl boyunca yaptığı insan hakları ihlâlleri, işkence ve barbarlıkların Alman işgali döneminde (1941-1944) bile yaşanmadığını kaydetti. Devlet televizyonu NET'e konuşan Theodorakis, Yunanistan'a 7 yıl boyunca kan kusturan Albaylar Cuntası'na ağır eleştirilerde bulundu. Ekonomik krize ilişkin de değerlendirmelerde bulunan Mikis Theodorakis, Almanya'ya yüklendi. Yunan sanatçı, Türkiye ve Yunanistan arasındaki silah rekabetini körükledikleri gerekçesiyle Amerika, Almanya, Fransa ve İngiltere'ye de eleştirilerde bulundu.
Yunanistan'da müziği ve siyasi duruşuyla Cunta karşıtı direniş hareketinin sembol isimlerinden Theodorakis, Cunta döneminde yaşananları "Alman işgalinden bile daha kötüydü" şeklinde tanımladı. 43 yıl önceki Albaylar Cuntası'na giden süreci anlatan Theodorakis, Cunta'nın ülkede kaos olduğu tezini güçlendirmek için jandarma, özel kuvvetler ve paramiliter güçler marifetiyle eylem ve cinayetler yaparak darbeye zemin hazırladığını söyledi. Halkı sindirmek için sert tedbirler uygulandığını kaydeden Theodorakis şöyle konuştu: "Yunan halkında bir korku vardı. Halkın Cunta tarafından sınamadan geçirildiği bu korku, hiç bir dönemde yaşanmadı. Alman işgali döneminde bile yaşanmadı. Yunan iç savaşı (1944-49) döneminde de yaşanmadı." Cunta döneminde yapılan manevi ve maddi baskı ile işkenceleri anlatmakta zorlanan ünlü sanatçı Theodorakis konuşmasını şöyle sürdürdü: "Cunta dönemindeki korku inanılmaz bir şeydi. Alman işgalinde benim ruhuma sınırlama getirilmiyordu. Ama kendi insanın olan Yunanlar (Cunta), hem ruhuma hem de vücuduma dokunuyordu. 5 kişilik Cunta bunu nasıl başardı inanmak mümkün değil."
AYDIN VE SİYASETÇİLER DARBE ÖNCESİ PASİF KALDI
Darbe öncesi farklı kesimler tarafından diktatörlüğün gelmeyeceği ileri sürülerek, halka yalan söylendiğinin altını çizen Theodorakis, kendisinin ise darbenin ayak seslerini hissettiğini ifade etti: "Hiç kimse 1967-1968 yıllarında yapılan şiddet ve vandalizmin geleceğini hayal bile etmiyordu. Cunta'nın geleceğini ben biliyordum. Bekliyordum. Çevreme önlemlerimizi almalıyız diyordum. Uyuyamayız. Halkı harekete geçirmeliyiz. Halkın öfkesini yansıtmalıyız."
O dönem Lambrakis Gençlik Örgütü'nün başkanı sıfatıyla "Söylediklerimle insanları etkiliyordum" diyen Theodorakis, Cunta'nın ayak seslerini hissettiğinde 'atağa geçelim' çağrıları ise aydın ve siyasetçilerden destek görmemiş: "Cuntacı anlayışı dışlayalım dedim. Ancak önde gelen aydın ve siyasiler korkuyorlardı. Sağ kesim, 'Mikis'in dediği Cunta gelecek lafı, tamamen ütopyadır. Halkın sağa oy vermesini (Mayıs 1967 seçimlerinde) önlemek için korkutuyor.' Sanki ben bunları sağ gelmesin diye söylüyormuşum gibi lanse ettiriyorlardı."
Darbeye karşı mücadeleye girişmeyen aydın ve siyasilere yönelik eleştirilerini sürdüren Theodorakis sözlerini şöyle devam etti: "Tüm bu gelişmeler karşısında parti başkanları, milletvekilleri vs. en önde, ilk hatta olmalıydılar. Daha en başından, Cunta gelmeden Cunta'ya hayır demeleri gerekiyordu. Herkesten önce Başbakan Konstantinos Karamanlis ve Yorgo Papandreu; halka 'Cuntayı engellemek için hepimiz öne çıkıyoruz. Cuntaya hayır' demeliydiler. Bunların hepsi neredeydiler?"
Albaylar Cuntası'nın 21 Nisan gecesi 2-3 sularında 100 tankla savunma bakanlığı ve meclisi ele geçirerek darbe yaptığını anlatan Theodorakis, gece yarısı Sintagma Meydanı'na giderek deli gibi öne atıldığını ve bir kaç gün içerisinde yazdığı bildirilerin evden eve dağıtılmasıyla ilk direniş hareketini örgütlediğini anlattı.
CUNTAYI 'HALKIN BİRLİĞİ' DEVİRİR
Darbenin ilk günlerinden itibaren diktatörlüğün düşmesi amacıyla sağ ve sol kesimle işbirliğine gitmekten kaçınmayan Theodorakis, 1968'de kendisine yöneltilen 'Cunta nasıl düşer?' sorusuna, 2 yoldan biri ile düşer cevabını vermiş: "Birincisi, temelde Yunan halkı ile direniş güçlerinin birlik olmasına bağlı. Direniş güçlerinin birliği halkın birliğini getirecek. Tarihsel anlamda sadece halkın birliği, Cunta gibi bir gücü devirebilir. İkincisi, birlik olunamazsa ikinci yöntem ise 'yumuşak yol'. 'Yumuşak yol', sistemin içinden gelecek. Evet sistemi diktatörler kurdu ama hapiste olmayanlar ile yurtdışında yaşayanların kuracakları hükümet ile Cunta'ya karşı güç olunabilecekti." Yurtdışında kurulduktan sonra Girit'e davet edilmesi plânlanan hükümetin başbakanlığına ise Andreas Papandreu'nun (Yorgo Papandreu'nun babası) getirilmesi düşünülmüş. Theodorakis'in de desteklediği bu çözüme Andreas Papandreu, "Komünistlerle birlik olmak istemediği gerekçesiyle kabul etmemiş."
Cunta döneminin 4 yılını Yunanistan'da, 3 yılını ise dışarıda geçirdiğini anlatan Theodorakis, "Ama ülkem hep kalbimdeydi" şeklinde konuştu. O dönemde yaptıklarının Yunan halkı tarafından alkışladığını kaydeden Theodorakis, "Halk beni kendileri içi mücadele eden bir politikacı olarak görüyordu." dedi. Theodorakis, cuntanın devrilmesi için Konstantinos Karamanlis seçeneğini de ilk teklif eden kişi olduğunu söyledi. Solcu arkadaşlarının bu yaklaşımı nedeniyle kendisine 'delimisin?' dediklerini anlatan Theodorakis, "Cunta gitsin de isterse gelen sağcı olsun" dediğini anlattı. Theodorakis'in Karamanlis tercihine Amerika da destek vermiş.
TÜRKİYE VE YUNANİSTAN'A SİLAH SATIYORLAR
Yunanistan'ı iflâsın eşiğine getiren ekonomik krize ilişkin düşüncelerini de açıklayan Theodorakis, krizin nedenleri arasında Türkiye ile Yunanistan'a silah satan devletleri gösterdi. Almanya'ya yüklenen Theodorakis'in düşüncesi şöyle: "Yunanistan hakkında konuşmaması gereken tek ülke varsa o da Almanya'dır. Almanlar 1 milyon insan öldürdüler. Bu halka Amerika ile birlikte bir sent ödeme bile yapmadılar. Ekonomik krize onlar sebep oldu." Amerika, Almanya, İngiltere ve Fransa'nın silah satmak için Türkiye ile Yunanistan arasında rekabet çıkardıklarını anlatan Mikis Theodorakis, "Amerika, Almanya, İngiltere ve Fransa, yüzde 30 oranında silah satışından geçiniyorlar." şeklinde konuştu. Ünlü müzisyen, "Bugünkü ekonomik durumu kendimiz halledeceğiz. Kendimiz sorunlarımızı çözeriz" iddiasında da bulundu.
AMERİKA DÜNYAYI CEHENNEME ÇEVİRİYOR
Kapitalizmin en kötü yönetim biçimi olduğunu söyleyen ve Yunan medyasını eleştiren Theodorakis, "Hayatımızın onda dokuzunu sayılar oluşturuyor. Tek haber bu mu? Yunan haberleri sadece bunlar mı? Hisseler mi?" diye sordu. Kapitalizmin emperyalizm aşamasına geçtiğini belirten Theodorakis şöyle devam etti: "Amerika hem ekonomik hem de askeri olarak çok güçlü. Elindeki düğmeyi sağa ya da sola çevirerek dünyayı ya cehenneme ya da cennete çevirebiliyor."
PAPAPNDREU, CEM VE MİKİS
Yunanistan Başbakanı Yorgo Papandreu da Theodorakis ile ilgili anı ve düşüncelerini izleyiciyle paylaştı. Papandreu, "Mikis Theodorakis, Yunanistan'ın siyasi ve müzikal tarihine damga vurmuştur" dedi. "Theodorakis'in Türk-Yunan ilişkilerine yaptığı katkı çok etkileyiciydi" diyen Papandreu, Türk-Yunan ilişkilerine 1999 yılında yeni bir nefes verilmesi ve farklı bir sürece sokulması döneminde de önemli katkılarda bulunduğunu söyledi. Yunan başbakan bir anısıyla konuşmasını sürdürdü: "Benim dışişleri bakanı olduğum dönemde Türkiye'nin Dışişleri Bakanı İsmail Cem, 2000 yılında Atina'ya ilk resmi ziyaretini yapmıştı. Resmi yemek davetime Mikis'i de davet etmiştim. Cem, Mikis'i Türkiye'den tanıyordu. Zülfü Livaneli ile işbirliğini ve iki halkın birbirini daha iyi anlaması için yaptığı çabaları biliyordu. Mikis'in orada bulunmasından çok mutlu olmuştu. Cem, o akşam, Mikis'i iki ülke ilişkilerinde başlayan yeni süreç lehine kendi şarkılarını söylemesi için ikna etmişti."
THEODORAKİS'E 13 SAAT AYIRDI
Devlet televizyonu NET, gazeteci Viki Flessa'nın hazırlayıp sunduğu 'Sta Akra' programını, tam 5 hafta boyunca Mikis Theodorakis'in hayat öyküsüne ayırdı. İlk bölümde Theodorakis, "Müziği ve yaptıklarıyla hiç kimsenin yapamadığı kadar modern Yunanistan tarihine damga vurdu" cümlesiyle izleyiciye tanıtıldı. Flessa, Theodorakis'in Yunanistan için ne anlam ifade ettiğini "Dünyanın herhangi bir yerinde Yunanistan nerede diye sorsanız belki bilemeyebilir ancak Mikis Theodorakis'i bilir. Mikis, uluslararası alanda en iyi bilinen müzisyendir. Bir döneme liderlik yapmasını çok pahalı ödedi." sözleriyle yorumladı.
Programda Theodorakis'in hayatı, "Çocukluk dönemi ve 1940 yılında başlayan direniş yılları, 1944-1949 yılları arasındaki iç savaş, Albaylar Cuntası ve Cunta sonrasından günümüze" başlıklı 4 farklı devrede ele alındı. Theodorakis'in yaşam öyküsü, Cuma geceleri ve 5 bölüm halinde ekrana geldi. Toplam 13 saat sürdü. Programın içeriği Theodorakis ile yapılan yaklaşık 11 saatlik röportaj, arkadaşları ile siyasetçilerin onunla ilgili anı ve düşünceleriyle de desteklendi. Yunanlar tarafından ilgiyle takip edilen söyleşiler dizisi, müzik yaşamı ve hayatının farklı dönemlerine ait video görüntüleri eşliğinde izleyiciye sunuldu. Theodorakis'in büyük yankı uyandıran röportajına dair Yunan aydınlar, "Söyleşiler, diktatörlüğün devrilmesinden sonra yapılan en önemli kültürel etkinlik" değerlendirmesinde bulundu.
KISACA THEODORAKİS
29 Temmuz 1925'te Yunanistan'ın Hios Sakız adasında, Giritli bir baba ve İzmir-Urlalı bir annenin oğlu olarak dünyaya geldi. Küçük yaşlarda müzikle ilgilenmeye başlayan Theodorakis, dünyada müzisyen kimliğiyle tanındı. Alman işgali ve Yunan iç savaşı döneminde siyasi kimliğiyle öne çıktı. Bu nedenle hapse girdi, işkenceler gördü, sürgüne gönderildi. Bir kaç defa ölümden döndü. Albaylar Cuntası'na karşı başlatılan direniş hareketiyle sembolleşen Theodorakis'in müziklerinin çalınması ve dinlenmesi, Cunta'nın 13 nolu kararnamesiyle yasaklandı. Yurtdışında verdiği bini aşkın konserle Cunta rejimini dünyaya şikayet etti. 1970 yılında yurtdışına çıkan Theodorakis, 24 Temmuz 1974 tarihinde askeri rejimin yıkılmasından bir gün sonra binlerce kişi tarafından kahramanlara lâyık bir şekilde karşılandı. Milletvekilliğinin yanı sıra 2 yıl da bakanlık yaptı. Uluslararası ödüller alan sanatçı, işte ve dışta insan hakları projelerine destek verdi. Theodorakis, 1988 yılında Davos'ta Andreas Papandreu ve Turgut Özal'ın liderliğinde yapılan zirvede yer aldı. Theodorakis, Türk-Yunan ilişkilerinde yeni yakınlaşma döneminin başlangıcı olarak bilinen Davos sürecinde 'iyi niyet elçisi' rolünü üstlendi.
CUNTACILAR HAPSİ BOYLADI
Yunan yakın tarihinde Albaylar Cuntası'nın iktidarı olarak bilinen askeri rejim, 21 Nisan 1967'de iktidara el koydu ve tam 7 yıl 3 ay 3 gün sonra 23 Temmuz 1974'te son buldu. Cuntanın sonunu halk ayaklanması ve Kıbrıs yenilgisinden sorumlu tutulmaları getirdi. Sivil yönetimin iktidara gelmesinden hemen sonra hesap veren askerler, ömür boyu hapse gönderildi.
21 Nisan 1967 Albaylar Cuntası için özel olarak düzenlenen mahkeme, Atina'daki Koridalos cezaevinde yapıldı. 27 Mart 1975 tarihinde içlerinde şimdiki Atina Başpiskoposu İeronimos'un da bulunduğu 104 kişi, 21 Nisan darbesiyle ilişkili oldukları gerekçesiyle tutuklanarak yargılanmalarına karar verildi. Yunanistan Yargıtay Mahkemesi, tutuklu sayısını 24 kişiye düşürdü. "Vatana ihanet"le suçlanan cuntacıların yargılanması bir ay gibi kısa sürede sonuçlandırıldı. 5 üyeli Yargıtay mahkemesince görülen tarihi davanın başkanlığını Yannis Deyannis yaparken, davanın savcılıklarını ise Spiridon Kaninyas ve Konstantinos Stamatis üstlendi. İlk oturum 28 Temmuz 1975'te yapıldı. 23 Ağustos 1975 tarihinde yapılan karar duruşması, saat 13:15'te cezaların okunmasıyla tamamlandı. Darbeden birinci derece sorumlu tutulan 24 askerden 18'i ağır cezalar aldı. 6 asker ise beraat etti. Albaylar Cuntası'nın liderleri Yorgos Papadopulos, Stilyanos Patakos ve Nikolaos Makarezos idamla cezalandırıldı. Bu haber, darbeden çok çekmiş halk tarafından sevinçle karşılandı. Ancak Başbakan Konstantinos Karamanlis, diğer partilerin katı itirazlarına rağmen idam cezalarını ömür boyu hapse çevirdi. Bu 3 kişiden başka 8 kişi daha ömür boyu hapis cezasına çarptırıldı. 6 asker ise 5 ile 25 yıl arasında hapse mahkum edildi.
İlk duruşmada suçlamaların okunmasından sonra 10 kelimelik bir cümle kuran Albaylar Cuntası'nın bir numaralı sanığı Papadopulos, "Yunan halkı ve tarih karşısında hesap vereceğim!" demekle yetindi. Karar açıklanana kadar da bir daha hiç konuşmadı. Papadopulos, mahkemeye Albaylar Cuntası'na dair bütün sorumluluğu tek başına yüklendiğini ve kararı bekleyeceğini de bildirdi. Sorumluluğu kabul ettiklerine ilişkin aynı açıklamalar Stilyanos Patakos ve Nikolaos Makarezos'tan da geldi. Hapse giren cuntacıların bir kısmı 1990 yılında Yunan halkından özür diledi ve sağlık gerekçesiyle salıverildi. Diğerleri ise cezalarını çekmeyi sürdürdü.
Ayrıca 1975 yılında halk ayaklanmasının başlangıcı olarak bilinen Kasım 1973'teki Atina Politeknik öğrenci direnişini kanlı şekilde bastırmaktan 32 asker daha yargılandı. 3 kişi ömür boyu hapis, 5 kişi 25 yıl hapis cezası, 12 kişi ise 5 ile 10 yıl arasında ceza aldı. 10 kişi de beraat etti. Bu iki davadan başka 1974, 1975 ve 1976 yıllarında diktatörlük döneminde az ya da çok rol almış çok sayıda asker farklı suçlardan hapse girdi.
Yunanistan'da Cuntaya verilen ağır hapis cezaları, 7 yıllık iktidarları döneminde halka kan kusturan icraatları ile Kıbrıs trajedisi, ordunun iyice gözden düşerek köşesine çekilmesine neden oldu.
Kaynak: Cihan
SON VİDEO HABER
Haber Ara