Dolar

34,8760

Euro

36,6327

Altın

3.001,88

Bist

10.058,63

Çölün Gelini: PALMİRA

İlk defa Hz. Süleyman tarafından inşa edildiği iddia edilen Palmira gezginler tarafından çölün gelini olarak isimlendiriliyor.

16 Yıl Önce Güncellendi

2010-04-02 12:59:00

Çölün Gelini: PALMİRA
Adem ÖZKÖSE-Gerçek Hayat

Uçsuz bucaksız çölde eski bir Şam otobüsüyle yakıcı
güneşin altında ilerliyoruz. Otobüsün camından çölü seyrederken çölün sessizliğinin usulca beni içine doğru çektiğini hissediyorum. Sessizlik, içimde farklı duyguların depreşmesine neden oluyor ve gözlerim çölün ufuk noktasındaki sınırsız boşluğa doğru kayıyor.
Sınırsız boşluğun içinden her an beyaz sakallı bir bilgenin çıkıp beni boşluğun içine doğru çekeceğini ve tıpkı çizgi filmlerde olduğu gibi masalsı bir kentte geziye çıkacağımı hayal ediyorum. Otobüs çölde ilerledikçe düşlerim, özlemlerim, hayallerim birbirine karışıyor. Aştığım yolları, gezdiğim yerleri, kaldığım otel odalarını hatırlıyorum. Çölü seyre daldıkça yitirilmemiş coşkularım daha da artıyor. Zaman ilerliyor ve gökyüzündeki mavilik yerini gölgeleriyle cilveleşen bulutlara bırakıyor. İçimdeki çocuk birden harekete geçiyor. Kendi kendime oyun oynamaya, birbirinden farklı şekillerde olan çöl bulutlarından değişik anlamlar çıkarmaya başlıyorum. Otobüsteki yolcular zihnimden geçenleri bilseler sanırım bana deli gözüyle bakarlar. Çölde ilerledikçe yer yer bedevi çadırlarına, küçükbaş hayvan sürülerine ve develere rastlıyoruz. Böylece Palmira’ya yaklaştığımızı fark ediyorum.




Bedevi şoförle pazarlık

Sabah sekizden beri yoldayız ve üç saatten beri ilk defa bir dinlenme tesisinde mola veriyoruz. Çölü seyre öyle bir dalmışım ki tabelaları okumaya bile fırsatım olmamış. Nerde olduğumuzu tam olarak kestiremesem de bu saatlerde Palmira’ya ulaşmamız gerekiyor. Otobüsten iner inmez muavine doğru yönelip Palmira’ya kaç kilometre kaldığını soruyorum. Muavin Palmira’ya geldiğimizi, otobüsün Irak sınırındaki Deynozor şehrine doğru devam edeceğini söylüyor. Etrafa bakıyorum ve zihnimdeki Palmira’ya dair hiçbir iz bulamıyorum. Etrafta kırık dökük binalar, derme çatma kulübeler ve bedevi çadırlarından başka bir şey yok. Palmira ile ilgili konuştuğumuzu duyan birkaç kişi yanımıza yaklaşıyor. Şoför olduklarını söyleyen bu kişiler istersek bizi Palmira’ya götürebileceklerini söylüyorlar. Bunun üzerine Türkiye’den misafirim olan Coşkun Ağabey ile birlikte bizi Palmira’ya götürmek isteyen şoförlerden birinin arabasına biniyoruz. Bir çöl bedevisi olduğunu söyleyen Zekeriya ismindeki şoförümüzle sıkı bir pazarlığa girişiyoruz. Zekeriya bizden dağın tepesindeki Fahrettin Kalesi, Mezarlar Vadisi ve Palmira’yı gezmenin karşılığında önce 1500 Suri (45 YTL) istiyor. Fakat dakikalar süren pazarlığın ardından Zekeriya’yı 3OO Suri’ye (9 YTL) razı ediyoruz. Her yerde olduğu gibi Ortadoğu’da da eğer kazık yemek istemiyorsanız şoförlerle iyi bir pazarlık yapmanız gerekiyor.



Dağın zirvesindeki kale

Bir taraftan Zekeriya ile çöl ve bedeviler üzerine
sohbet ederken diğer taraftan da kıvrımlı dağ yollarını aşarak kaleye doğru çıkıyoruz. Zekeriya bedevilerin genel olarak fakir insanlar olduklarını, geçimlerini hayvancılık veya bölgeye gelen turistlerden elde ettikleri gelirle karşıladıklarını söylüyor. Bazı Araplar da maddi durumları iyi olmasına rağmen çöl yaşamını sevdikleri için çadırlarda yaşıyorlarmış. Fakat bu kişiler azınlıktaymış. Çöldeki sıcaklığın gündüz elli beş dereceyi bulduğunu söyleyen Zekeriya, geceleri ise sıcaklığın eksi derecelere kadar düştüğünü ifade ediyor. Zekeriya’ya göre çölde yaşamak
kolay değil ve çöl yaşamına bedevilerden başkası katlanamaz. Dağın tam zirvesine kurulan Fahrettin Kalesi biraz sonra bütün haşmet ve güzelliğiyle karşımıza çıkıyor. Kalenin inşa edildiği tepenin yüksekliğini görünce kendi kendime, “bu kaleyi buraya nasıl inşa etmişler?” diye sormadan edemiyorum. İlk olarak Kudüs Fatihi Selahaddin Eyyübi tarafından inşa edilen kale, uzun dönem Palmira’yı yöneten Fahrettin Paşa’nın ismiyle anılıyor. Lübnanlı bir Arap olan Fahrettin Paşa bölgeyi Osmanlı adına yönetmiş. Zamana meydan okurcasına yüzyıllardır ayakta duran kalenin etrafı büyük surlarla ve derin hendeklerle çevrili. Kalenin içindeki dehlizler ve gizli bölmeler de görülmeye değer.

Mezarlar Vadisi

Kaleyi bir güzel gezdikten sonra yer yer kumlu, yer yer de taşlı yolları aşarak Mezarlar Vadisi’ne doğru ilerliyoruz. Uzunca bir vadinin içinde olan bu bölge kesme taşlardan yapılmış aralıklı mezarlarla dolu. Kule şeklinde inşa edilen mezarlar Şoförümüz Zekeriya’nın dediğine göre kişilerin yaşarken ki maddi durumlarının da göstergesiymiş. Bundan dolayı Mezarlar Vadisi’ndeki zenginlerin mezarları uzun kulelerden, fakirlerin mezarları ise küçük kulelerden oluşuyor. Ölümden sonraki hayata inanan Palmiralılar mezarlarının içini tıpkı bir ev gibi döşemişler. Dirildikleri zaman hayatlarını bu mezar evlerde sürdüreceklerine inanan Palmiralılar mezarların içlerinin döşenmesine de büyük önem vermişler. Girişlerinde taş kapılar bulunan mezarların ana duvarları ve saçakları çeşitli işleme ve süslemelerle dolu. Vadideki mezarları gezerken Palmiralılar zamanında mezar süslemeciliğinin bayağı ileri düzeyde olduğunu fark ediyorum.



Kraliçe Zenobia’nın şehri

Mezarlar Vadisi’nden sonraki durağımız ise kızıl renkli sütunlarının güzelliğiyle çölün ortasındaki bir serabı andıran Palmira’nın şehir merkezi. Yahudilerin kutsal kitaplarından olan Tanah’a göre bu çöl şehri ilk defa Hz. Davud’un oğlu Hz. Süleyman tarafından inşa ettirilmiş. Üçüncü asırdan itibaren bölgenin en önemli dini, kültürel ve ticari merkezlerinden biri haline gelen Palmira’da ilk zamanlar Arap kabileler yaşıyormuş. İpek yolunun önemli duraklarından biri olan Palmira,
Doğu’nun en önemli kadın yöneticilerinden biri olan Zenobia zamanında en ihtişamlı dönemlerini yaşamış. Roma İmparatorluğu’na başkaldıran Zenobia, Mısır’ın Batı kesimi, Suriye’nin Busra Şehri ve Antakya’yı da içine alan Palmira İmparatorluğu’nu kurmuş. 272 yılında Romalılar tarafından kuşatılan Palmira Şehri aylar süren kuşatmanın ardından düşmüş. Kraliçe Zenobia da İmparator Aurelian tarafından esir alınıp İtalya’nın bugünkü başkenti Roma’ya götürülmüş.
Zenobia’nın sonu ile ilgili çeşitli rivayetler olmakla birlikte en çok dillendirilen rivayet Zenobia’nın Romalılar tarafından idam edildiği yönünde. Büyük İslam Kumandanı Halid bin Velid tarafından 634 yılında fethedilen Palmira, Yavuz Sultan Selim döneminde bir Osmanlı toprağı haline gelmiş. Birinci
Dünya Savaşı’na kadar Osmanlı yönetiminin altında kalan Palmira Şehri bu dönem içinde mimari özelliklerini korumuş.

Bir masaldan düşmüş gibi

Palmira’nın bir başka ismi de Tedmur. Araplar genel olarak Palmira yerine Tedmur ismini kullanıyor. Fakat bu şehrin dünyada genel olarak bilinen ismi Palmira. Palmira’ya girer girmez kendimi bir zaman makinesinin içinde yolculuk yapıyormuş gibi hissediyorum. Burada tarih adeta ayağa kalmış, canlanmış. Caddelerden, tapınaklardan, tiyatrolardan, han ve hamamlardan, geniş alanlardan oluşan şehir güzellikleriyle insanı büyülüyor. Özellikle Palmira’nın her yerini kuşatan kızıl ve uzun sütunlar çok zarif. Palmira sanat meraklıları için de tam bir görsel şölen mekânı. Çünkü şehir baştan sona sanat fışkırıyor. Romalıların, Sasanilerin, Fenikelilerin uğrak yerlerinden olan Palmira tarihin her döneminden izler taşıyor. Palmira’nın güney kısmında bulunan hurma ağaçları ise şehrin siluetini daha bir şirinleştiriyor. Palmira’da gezerken kimi zaman bir deve kervanına kimi zaman da asil Arap atlarına rastlıyorum. Develer bana ipek yolu kervanlarını, mallarını satmak için günlerce yol alan eski zaman tüccarlarını hatırlatıyor. Bu şehir sanki bir masaldan düşmüş gibi gözüküyor gözüme. Kuran’daki eski kavim kıssalarını düşünüyorum. İnsanoğlu ne kadar ihtişamlı binalar, sütunlar, şehirler yaptırırsa yaptırsın bir gün dünyayı arkasında bırakıp gidiyor.

Putperestlerin kıblesi Beel Mabedi

Palmira Şehri’nin en önemli yapılarından biri de Beel Mabedi. Sadece Palmira’nın değil; bir dönem Eski Doğu’nun en kutsal mabetlerinden olan Beel Mabedi’nin yapılış tarihi MÖ. 2000 yılına kadar uzanıyor. Beel Mabedi bir dönem putperesler için kıble yönü ve hac yeriymiş. Farklı bölgelerden Palmira’ya gelen putperesler Beel Mabedi’nde tanrıçalarından af dileyip ona kurbanlar sunarlarmış. Putperestlerin en büyük tanrıçalarından olan Beel için inşa edilen mabedin kapısı bitki süslemeleriyle ve tanrıça figürleriyle bezeli. Mabedin içine girdiğinizde de tavandaki nakışlar, kuzey ve güney kısımlardaki tanrıça heykelleri ile karşılaşıyorsunuz. Tanrıça heykellerinin üzerlerindeki niş süslemeleri de insanın dikkatini çekiyor. Mabedin tavan kısmı da özenle süslenmiş. Tavanın ortasında açılmış bir gül ve çevresinde de yine motifli daireler görülüyor. Bu motiflerin her biri putperestlere göre muhtemelen bir takım anlamlar taşıyor. Mabedin içinde bir köşeye oturup düşüncelere dalıyorum ve Rabbime bizi Tevhid dinini tanıma, İslam’a iman etme imkânı verdiği için şükrediyorum.



Palmirasız Suriye gezisi olmaz

Şoförümüz Zekeriya ile yeni şehre doğru yol alıyoruz. Yeni şehir için Palmira ismi yerine daha çok Tedmur ismi kullanılıyor. Dört bin kişilik bir nüfusa sahip olan Tedmur’da en iyi vakit geçirilecek yer Cumhuriyet Caddesi. Genelde turistlere yönelik geleneksel kıyafetlerin ve eski eşyaların satıldığı bu caddedeki mescidlerde namaz kılıp yemek yiyebilirsiniz. Çevrede çay veya meşrubat içmek için çay ocakları da var. Palmira’yı gezerken içinizde oluşan tatlı yorgunluğu bu çay ocaklarında dinlenerek atabilirsiniz. İsteyenler bu bölgedeki bedevi çadırlarında birkaç geceliğine misafir olabilirler. Medeni cesaretiniz yüksekse ve biraz da Arapçanız varsa selam verip bir bedevi çadırına girebilirsiniz. Bedeviler muhtemelen sizi çadırda misafir etmek isteyeceklerdir. Bu sefer vaktim olmadığı için Palmira’da kalamadım. Fakat bir daha ki sefere Palmira’ya yakın bölgelerdeki bedevi çadırlarından birinde kalıp size bedevilerle geçirdiğim bir geceyi anlatmak isterim. Ayrıca bölgede her bütçeye göre oteller de var. Palmira’yı gördükten sonra Suriye’ye gezmeye gelen herkese Şam, Busra ve Malula’nın dışında Palmirayı da gezmelerini tavsiye etme kararı aldım. Palmira ziyaret edilmeden yapılan bir Suriye gezisi zannımca eksik bir gezi olacaktır.
SON VİDEO HABER

İHH'dan Suriye'deki fırınlar için un desteği çağrısı

Haber Ara