Dolar

34,8660

Euro

36,6016

Altın

3.044,19

Bist

10.058,47

Erdoğanizm Arapların kapısını çalıyor

Arap yazar Revaşada, "Erdoğan Davos’ta yaptığı gibi Arap Birliği zirvesinde de dikkatleri üzerine çekti. Erdoğan her iki etkinlikte de alkış alarak tam bir Arap yıldızı oldu" dedi.

16 Yıl Önce Güncellendi

2010-03-30 12:04:00

Erdoğanizm Arapların kapısını çalıyor
Ürdün'de yayımlanan "Ed Düstur" gazetesi yazarlarından Hüseyin er-Revaşada, "Erdoğanizm Arapların kapısını çalıyor" dedi. Revaşada, makalesinde şu ifadelere yer verdi;

"Türkiye Başbakanı Tayyip Erdoğan Davos’ta yaptığı gibi Arap Birliği zirvesinde de dikkatleri üzerine çekti. Erdoğan her iki etkinlikte de alkış alarak tam bir Arap yıldızı oldu.

Arap sahillerinden gelen bu Türk dalgasını anlamak için bir daha tarihe gitme imkânını bulduk. Acaba Osmanlı’nın dönüş saati çaldı mı? Türk İslamcıların bu dönüşü gerçekleştirmek için canlandırmakta başarılı olduğu yeni Osmanlıcılığın yükselen iradesine işaret eden bir gösterge var: Osmanlı, direniş kapısından girmek isteyen İran’ın aksine resmi kapıdan dönüyor. Arap zirvesi, halkları hoşnut edecek ve resmi endişeleri körüklemeyecek türden kabul edilir bir güvenli giriş için en uygun yerdi.

Peki, Erdoğan’ın Araplara yönelik söylemi Arap dünyasının yeni Türk kartlarını kabul etmesi için yeterince ikna edici mi?

Türkiye’nin Arap bölgesindeki nüfuzu açıkça yayılmaya başladı ve Arap sistemi, en önemlisi zayıflık olmak üzere birçok anlaşılır yaklaşımdan dolayı, bu nüfuza karşı ‘temkinli’ değil. Erdoğan’ın yıldızlığını ve yeni Türkiye’nin bu bölgede pay alma çabasını bu bağlamda anlamak mümkün.

Özetle Erdoğanizm nüshasıyla Osmanlıcılık Arap dünyasının kapılarını çalıyor. Fakat soru şu: Kendi sorunlarımıza ve ülkelerimize ne verebilir? Başarılı olacak mı yoksa sadece duygularımızı mı okşayacak?"

Araplar Erdoğan'a teşekkür ediyor

Birleşik Arap Emirlikleri (BAE)'nde yayımlana El Haliç gazetesi ise baş yazısında şunlara yer verdi;

"Türkiye Başbakanı Tayyip Erdoğan Libya’da yapılan Arap Birliği zirvesinin yıldızıydı. Araplar, Erdoğan’ın söylediklerini ondan başka kimseden duymayı beklemiyordu.

Bu tür etkinliklerde ve ümmetin mevcut şartlarında söylenmesi gerekenleri iyi bilen bir Arap lideri gibi, bütün Arapları coşturacak sözler kullandı. Erdoğan Libya’da, İsrail’in savaş suçlusu Cumhurbaşkanı Şimon Peres’le Davos’taki mücadelesini hatırlatan bir duruş sergiledi. Sanki sorunun ‘sahibi’ydi. Endişeleniyor, savunuyor, ülkesinin geleceğini her Arap ülkesinin geleceğiyle bağlantılı kılarak, “İstanbul’un kaderi Sirte, Trablus, Kahire, Şam, Bağdat, Sana, Mekke ve Medine’nin ve elbette Kudüs’ün kaderinden ayrı değil. Tarih ve inanç bizi dost değil, kardeş yapmıştır” diyerek yol işaretlerini çiziyordu.

Erdoğan Araplara ‘bir sonuca yoğunlaşmayan müzakerelerin hiçbir sonuç vermeyeceğini’ söyleyerek ve İsrail’in Kudüs’ü ebedi başkenti ilan etmesini ‘çılgınlık’ diye niteleyerek, müzakerelere bel bağlamayı bırakma öğüdünde bulunup yaraya parmak bastı. Türkiye başbakanı, “Kudüs İslam dünyasının gözbebeğidir” dedi. Ey Araplar! Erdoğan böyle düşünüyor ve Kudüs’ün yakılmasının Filistin’in, Ortadoğu’nun ve dünyanın yakılması anlamına geleceğine dair uyarıda bulunuyor.

Erdoğan’ın sözleri, İsrail’in uygulamalarına, ırkçı ve yerleşimci saldırgan politikalarına, uluslararası meşruiyete tecavüz etmesine ve bütün yasakları çiğnemesine karşı açık bir uyarı. Türkiye başbakanı bu bağlamda ülkesinin geleceğini Kudüs’ün geleceğiyle bağlantılı kılıyor ve İsrail’in uygulamalarının bölgeyi ve dünyayı yakabileceğini, Türkiye’ninse Arap ve Müslümanların gözbebeği yanarken seyirci kalamayacağını açıkça ilan ediyor.

Erdoğan’ın sözleri bir Arap eylemini gerektiriyor. Türkiye başbakanı kendisini ve ülkesini, Arapların ve kendisinin sorununu savunmak için Araplarla aynı safa koydu. Arapların hayata geçiremedikleri vaatleri Kudüs ve Filistin’den ödün verilmesinin yanı sıra, en kutsal emaneti de hak etmedikleri anlamına geliyor.

Teşekkürler Erdoğan. Sözleriniz, eski sokaklarıyla Yahudileştirilen kutsallıkları arasında çığlık atan Kudüs’te, terk edilenlerin imdat çağrısına karşılık vermesi gerekenlerin yokluğunda ümmetin yarasına merhem oldu."

AS SAFİR: ANADOLU ATLISI VE ARAP SERABI

Lübnan'da yayımlanan as Safir gazetesinin 29 Mart 2010 tarihli internet sayfasında, Muhammed Nureddin imzasıyla ve yukarıdaki başlık altında yayımlanan yorumun çevirisi şöyledir:

Başbakan Erdoğan'ın Libya'da Arap Birliği Zirvesi'nde Arap rejimlerinin temsilcileri karşısında yaptığı konuşma, Davos Zirvesi'nde İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Peres'e karşı sergilediği duruşu hatırlattı.

Kefenin bir tarafında Davos kahramanı, diğer tarafında Araplar var. Erdoğan'ın meslektaşı Amr Musa da Libya'daki zirvedeydi ve Arap rejimi adına konuştu. Musa'nın Davos'taki duruşu ile sahra zirvesindeki duruşu arasında bir fark yoktu. Musa'nın Türkiye ile bir Arap komşuluk bölgesi kurma çağrısı sadece bayat değil, aynı zamanda zehirli de. Türkiye, Irak ve Suriye ile Yüksek Düzeyli Stratejik İş Birliği Konseyi kurma konusunda herkesten önce davrandı, sınırları açtı; neredeyse bir bütünleşme bölgesi olmak üzere.

Musa'nın İran ile diyalog çağrısı, İran ile ilgili bütün bölümlere uzanan kaş göz işaretlerini, "ama"ları ve "ancak"ları bastırmayacaktır. Mısır Dışişleri Bakanı Ahmet Ebul Geyt'in İran ile diyaloga karşı çıkan tavrı da bu zihniyete ait bir örnekten başka bir şey değil.

Türkiye ile yakınlaşmaya neden olan etkenler çok ancak İran ile olan nedenler sadece çok olmakla kalmıyor, aynı zamanda öncelikli. Nasıl oluyor da bazı Araplar, 1979'dan beri düşmanın elçiliğini ülkeden atan ve Filistin davasını AK Partinin iktidara ulaşmasından çok önce kucaklayan İran ile diyaloğu reddediyorlar. Ne Musa'nın ne de onun Arap rejiminin, Türkiye ile Suriye, Irak, İran ve Suudi Arabistan arasındaki yakınlaşmadan yana içlerinin rahat olduğunu düşünüyorum. Ancak bölgenin gelecek dönem gerekliliklerinin farkında olan Erdoğan, Musa'nın aksine İran'ı; Türkler, Araplar ve İranlıların oluşturacağı bölgesel bir üçlüden ayrı tutmadı.

Libya Zirvesi bir yerde Davos kahramanı başka bir yerde. Erdoğan, evrensel anlamda ilk kez özgürlükçü, insancıl ve Arap olmuyor. Bu Anadolu atlısı, Araplarının, Kudüs'e asla ulaşamayacakları -ki böyle bir serabın ulaşması, "Müslümanların göz bebeğini" zaten onurlandırmaz- bir seraptan başka bir şey olmadıkları bir sahrada nasıl var olabilir.


Kaynak: Radikal ve Timeturk



SON VİDEO HABER

Kassam, İsrail askerlerini araçlarıyla birlikte imha etti

Haber Ara