Dolar

34,9448

Euro

36,5985

Altın

3.015,39

Bist

9.998,26

Dünya alimleri Mardin'de bir araya geldi

Mardin'de bir araya gelen İslam âleminin önde gelen isimleri, Cihadi grupların eylemlerine meşruiyet kazandırmak için kullandığı 700 yıllık cihad fetvasını masaya yatırıyor.

16 Yıl Önce Güncellendi

2010-03-28 17:25:00

Dünya alimleri Mardin'de bir araya geldi
Haber Merkezi / TİMETURK

Cihadi örgütlerin eylemlerine meşruiyet kazandırmak için kullanıldığı iddia edilen ünlü İslam alimi İbn Teymiyye'nin 700 yıllık "Cihat Fetvası" yeniden yorumlanmaya çalışılıyor.

"Barış Diyarı Mardin" başlıklı konferansı düzenleyen İngiltere merkezli düşünce kuruluşu Canopus Consulting Direktörü Aftab Ahmad Malik, fetvayı barışçı bir söylemle yeniden yorumlamak için Mardin'de biraraya geldiklerini söyledi.



Moğol istilası altındaki Mardinlilerin isteği üzerine, İslam dünyasının önde gelen alimlerinden İbn-i Teymiyye tarafından 1300'lü yılların başında verilen ve Müslümanları, işgalcilere karşı savaşmaya çağıran 'Cihat Fetvası' 700 yıl sonra ortaya çıktığı Mardin´de, barışçıl bir dile çevrileceği belirtiliyor.

Birçok İslam alimi toplantıya katıldı

Mardin Artuklu Üniversitesi´nin ev sahipliğini yaptığı, Küresel Yenilik ve Rehberlik Merkezi (GCRG) ile Canopus Consulting düşünce kuruluşlarının orgenize ettiği iki günlük `Barış Diyarı Mardin´ başlığını taşıyan konferans başladı. Konferansa Suudi Arabistan, Mısır, Ürdün ve diğer İslam ülkelerinden 20´ye yakın tanınmış din adamının yanı sıra, Moritanya´dan GCRG Direktörü Şeyh Abdullah bin Beyyah, Türkiye´den Prof. Dr. Ahmet Özel, Bosna Başmüftüsü Abdullah Omar Naseef, Tabah Vakfı Kurucu Başkanı Şeyh Habib Ali Jifri ve Prof. Aref Ali Nayed gibi isimler de katılıyor.

Malik: Tehdit edildim

İngiltere merkezli düşünce kuruluşu Canopus Consulting Direktörü Aftab Ahmad Malik, tehdit edildiğini ileri sürdü. Konferansın açılışını yapan Malik, "Çok fazla konuşmamam konusunda uyarıldım" dedi

Zirve öncesi basın açıklaması yapan Canopus Consulting Direktörü Aftab Ahmad Malik, İslam'ın masum insanların ölümünü emretmediğini vurguladı. Malik şöyle konuştu: "Bugün İslam adına cihadı kullananlardan hiçbiri ne alim ne de medrese eğitimlidir. Cihadı yapanların ancak yüzde 3'ü İslam medreselerinden mezun olmuşlar. Onların cihat emri İslam'ın yorumu değildir. Radikal grupların eylemlerini meşrulaştırmak için kullandıkları dini argümanların başında 'Mardin Fetva'sı olarak bilinen ve Müslümanları, Müslüman olmayan yönetimlerle savaşmaya çağıran fetva gelir. Mısır'daki cihatçı hareket bu fetvayı kullanarak ayaklandı. Bizler bunu Mardin'de masaya yatırdık. Amacımız İslam dünyasının önde gelen din adamlarıyla, o fetvanın bugünün koşullarında geçerli olup olmadığını tartıştırmak. Bu kişilerin hepsi İslam dünyasında milyonları etkileme gücüne sahip şahsiyetler."

Basın açıklamasından sonra iki gün sürecek konferansa geçildi. Açılış konuşmasını yapan Mardin Artuklu Üniversitesi Rektörü Serdar Bedii Omay, İslam dünyasını yakından ilgilendiren bir toplantıya ev sahipliği yapmaktan onur duyduğunu söyledi.

Omay, "İnanıyorum ki bu toplantıdan çıkacak sonuç, İslam alemi için güzel ve hayırlı sonuçlar çıkacak." dedi. Mardin Valisi Hasan Duruer de Mardin'in sahip olduğu tarihi ve kültürel yapıya dikkat çekti.



İlk oturumda ilk sözü alan Abdullah Ömer Nassef, toplantının insanlık adına anlamlı bir değer taşıdığını ifade ederek buradan çıkacak sonucun sadece Müslümanlar acısından değil, bütün dünyayı ilgilendireceği için çok önemli olduğunu söyledi.

Karadaği: Fetvayı yeniden yorumlamalıyız

Daha sonra söz alan Dünyadaki Müslüman Azınlıkların Başkanı olan Dr. Ali al Karadaği, ilmi ve birikimi ne olursa olsun bir insanın her söylediği sözün sonsuza kadar doğru olmadığını dikkat çekti. Söylenenlere körü körüne inanmanın doğru olmadığını ifade eden Dr. Ali el-Karadaği, "Hepimizin insan olduğunu hatırlamalıyız. Peygamberimiz de ifade etmiştir ki insanlar da hata yapabilirler. İşte bu noktada bazı öğrenciler dönemin fetvasını yorumlamada hata yapıyor. Birtakım yanlı unsur ve yorumlara kapılıp daha sonra doğru yolu buluyorlar. Önemli olan da yanlışa sapmadan doğruyu bulabilmektir. İnsanları düşünce yapısını kısıtlamaları tek şekilde yorumlamaları doğru değildir. Bu konuda zamanın çok önemli bir adamı olan Şeyhul İslam İbni Teymiyye de hata yapabilir. Mardin şehri çok güzel bir şehir fetva burada yazılıp bütün dünyaya yayılmış. O dönemde Mardin Moğollar istilası altındaydı. Mardin Şeyhülislamı da Moğolların İslamiyet’i gerçek anlamda uygulamadığı için bu fetva çıkarılmıştır" dedi.

Konuşmasında konferansın zamanlamasına da dikkat çeken el Karadaği, "Herkes karşı çıkıyor ama gerçekten bu fetvanın yeniden okunması ve yorumlanması doğru bir zamanlama. Fetvalar bazen yanlış yerlerde yanlış şekilde kullanılıyor. Konferansta Mardin’in kendine özgü yapısını konuşacağız. Darul İslam ve Darul harp tanımlarını konuşacağız. Bugün şiddet yolu ile bir şeyler yapmak isteyen insanlar eylemlerini bu fetvaya dayandırıyorlar.

Bizler de burada o fetvanın tarihsel sürecini masaya yatıracağız. Bunu doğru şekilde yorumlamaya çalışacağız. İbn i teymiyye doğru bir fetva vermiştir. Ama bugün insanlar bu fetvada yanlış sonuçlar çıkarmıştır. Müslümanın kanı ve malları saldırıya maruz bırakılmaz. Ve Müslüman olmayan gayrimüslimleri de koruması gerekiyor. Tıpkı Mardin’de olduğu gibi. Müslümanların bir denge içinde hareket etmesi gerekiyor. Ortak bir noktada buluşmamız lazım. Müslüman’ın kanı dökmek ve Müslüman’ın malına zarar vermek yasaklanmıştır. Eğer bugün bunu burada başaramıyorsak insanlığa destek veremeyiz anlamında olur. Bunun için işbirliği yapmamız lazım. Bu konuda işbirliği yapmayanlar bizden değildir.



Darul İslam ve darul harp tartışması İbni Teymiyye katı bir sınıflandırma yapmamış karmaşık bir durum olduğunu söylemiştir. Burada bu şehirde daimi bir darul küfür yoktur. Darul İslam veya darul küfür, barış diyarı veya savaş diyarı kategorisi zamanında yapıldığı bir sınıflandırmadır. İşte bugün bunun nasıl yorumlandığı önemlidir. Şeyhul islam İbn i Teymiyye demişki bir genelleme yapamayız. Şeriatı uygulamamız lazım demiş. Şeriatı uygularken zamanı ve mekanı dikkat etmemiz lazım olduğuna göre bunu bugüne yeninden yorumlamakta üzerimize farzdır. Çünkü Şeyhul islam Mardin’de yaşarken Mardin’de kargaşa ve savaşlar sıkıntılar vardı bu herkes tarafından bilinen bir şey. Moğollar o dönemde sadece istila etmiyordu. İnsanları da öldürüyorlardı mallara mülklere ziyan veriyorlardı.

Bu fetva ile ilgili çok farklı görüşler var. Fetvayı çok iyi anlamak için farklı farklı fikirlere başvurmak gerekir. İşte bu görüşleri tarihsel sürecinde değerlendirirsek sonuca varırız. Küreselleşmeye dikkat etmemiz lazım. Küreselleşme penceresinden bakmak lazım. İbni Teymiyye’nin fetvayı çıkarmasındaki tek sebebi Cengizhan’ı kovmaktı. Şeyhul İslam Mardin’de yaşayan Mardin halkına düşman olmalarına rağmen kafir dememiştir. Kendilerini korumak için işgale karşı kendilerini korumaya davet etmiştir. Bizler bu din adamlarının fetvalarını okurken o durumu da göz önünde bulundurmalıyız" ifadelerini kullandı.



Bin Beyyeh: Şeyhu'l İslam fetvayı neden verdi?

Oturumun ikinci konuşmasını yapan GCRG (Küresel Yenilenme ve Rehberlik Merkezi) Kurucu Üyesi Şeyh Abdullah Bin Beyyeh ise, "Çok önemli bir çalışmadır. Karşımızdaki sorunun analizini yapmamız gerekiyor. İslam dini dışına çıkmış davranışları tartışmamız gerekiyor. Bazı insanlar din adına insanları öldürüyor. Bunu aslında hırsızlığa benzetmeliyiz. Fetvalar geçmişte çok önemliydi. Bu gün Mardin fetvasını ele alıyoruz. O dönemde fetva neden verildi. Ona bakmamız gerekiyor. Fetvanın verildiği dönemde Moğollar ve Şeyh Ül İslam arasında bir çatışma vardı. Şeyhu' l İslam için İslamı savunmak Moğolları savunmaktan daha önemliydi. Bu nedenle fetvayı verdi.

Aradan geçen zamandan sonra bazı gençler bu fetvayı farklı yorumladı. Bu gençler, ’İslam dinin olmadığı yer savaş alanı olmalıdır’ dediler. Ama fetvanın içeriği bu değildir. İnsan bu fetvanın gerçek değerinin üstünü örttü. Mardin Fetvası bir kapıdır. Bu kapı sayesinde pek çok soruna çözüm getirebiliriz. Bu fetva üzerine savaş açanlar yanlış yapıyor. Ben onlara yanlış yaptıklarını söylüyorum. Bu konuda Kur’an ı Kerim’de de anlatımlar vardı. Londra ve başka yerde terörist saldırı yapmak İslam’la bağdaşmaz.



Şeriatın sesi terörizmle ilgili değildir. Bu tür terörist saldırılar yanlıştır. Barışı savunmak ve barışı görmek istiyoruz. Bunu İslam diyarı adına söylemek istiyorum" diye konuştu.

Jifri: Fetvanın verildiği koşulları bilmek lazım

Oturumda bu fetvanın yeniden yorumlanmasına imkan verildiği için Allah’a şükür ederek konuşmasına başlayan Tabah Vakfı Direktörü Şeyh Habib Ali Jifri ise, "Bu konferans çok farklılığın bir arada konuşulduğu bir toplantı. İbni Teymiye tıpki diğer alimler gibi kendi yaşadığı koşullarını göz önünde bulundurarak fetvalarını okumamız gerekir. Sadece Müslümanları değil, herkesi ilgilendiriyor, tüm dünyayı ilgilendiriyor. Dünyada İslam adına katliamlarla işleniyorsa ve bazıları İslam’ı kendi istedikleri şekilde yorumluyorsa bu konuda üzerimize çok şey düşünüyor. Cinayet, katl, zarar verme ile direnme arasında çok fark var. Mesela İbni teymiyyenin fetvası üzerinde tartışalım dediğimiz zaman burada başka bir mesele var. Teymiye önemli bir alim. Kendi çağının gerçekleri ile hareket etmiştir. Günümüzde kanunlar var, yasal sistemler var. O dönem için söylenenler o dönem için söylenmiştir. Hepimiz bu fetvayı gerçekliğin hükümranlığı altında doğru yorumlamamız gerekir. Bu zirve ortaya çıkarken Kudüs’te Bağdat’ta akan kanın da farkında olarak niçin bunlar konuşuluyor diye sorulabilir. Ama bizler bu konuları da geriye çekmiyoruz. Tam aksine gerçekleri ile yüzleşip kendi kendimizle barışmamız lazım." şeklinde konuştu.



Toplantıya Süryani Metropolit'te katıldı

Toplantının yapıldığı Artuklu Üniversitesi çevresinde polis yoğun güvenlik önlemleri aldı. Toplantıya gayrimüslimlerin temsilcisi olarak Süryani Metropolit Salibe Özmen de katıldı. Özmen burada yapmış olduğu açıklamada, Müslümanların çağın gereksinimleri karşısında kendilerini yenilemesinin çok anlamlı olduğunu söyledi. Özmen, fetvanın içeriği ile ilgili konuşmak istemediğini belirterek, "Bu tür toplantılar, dinler arasındaki hoşgörü ve barışın geleceği açısından önemlidir" dedi.

Ali Ünal (Zaman gazetesi yazarı)

Toplantıdan ne çıkacağını bilmiyorum ama şu an Irak, Filistin ve Afganistan’da bir direniş var. Direnişi yapanlar büyük ölçüde cihad düşüncesinden güç alarak direniyor. Oradaki insanların sahip olduğu dünya görüşüne Selefi deniliyor. Selefiler, İslamiyet’in geleneklerle iç içe geçmiş durumda olduğunu ve İslam’ın hurafelerden temizlenmesi gerektiğini düşünür. Bu nedenle ilk dönem bilginlerinin görüşünü esas alırlar. İbn Teymiyye, bu görüşün en önemli düşünürüdür. Mardin, Moğolların işgalinde uğradıktan sonra halk, İbn Teymiyye’ye danışıyor, ondan fetva istiyor. İbn Teymiyye, Müslümanların sayısının Moğollar’a göre az olması dolayısıyla direnin yönünde bir fetva vermiyor. Aradan 700 yıl geçmesine rağmen bugün Irak’ta ya da Afganistan’da direnç gösterenler yine Selefilerdir. Bu nedenle bu konferansı politik buluyorum. Peki neden Mardin diye sorulunca zaten ortaya bir tablo çıkıyor. İşgale karşı direniş olsun mu olmasın mı? Cevaplanması gereken soru budur. Kimse kimsenin fetvasını iptal edemez. İbn Teymiyye’nin 24 ciltlik fetva kitabı vardır. Bu fetva geçersiz denilemez.


İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekanı Şinasi Gündüz

“Cihat, İslam’ın temel kavramlarından biridir. Sadece kılıçla, topla savaşmaya ‘kıtal’ denir. Fiili anlamda savaşmaktır. Cihat ise Müslümanın yaşadığı çevrede doğru olduğuna inandığı her türlü değer için kullandığı inisiyatiftir. Cihat sadece savaşmak değildir, her türlü gayrettir. Allah için haksızlığa ve zulme karşı gelmektir. Mazlumların yanında savaşmaya taraf olmaktır. Haklının yanında olmaktır. Yabancı istilasına karşı fiili savaştır. Cihat terör eylemlerine malzeme olarak kullanılıyor ama cihat terör değildir. Hıristiyanlıkta haklı savaş kavramı vardır. Aziz Agustin, “Şiddet ve çatışmaya eğer başvurulacak olursa şiddet eylemi bir zulme karşı insanları örgütleyerek dünyadaki huzurun sağlanması için başvurulmalıdır” der. Haklı savaş vardır. Yahudi geleneğinde de vardır. Budizm’in Ahimsa ilkesi, ‘Hiçbir canlıyı incitmeyeceksin’ der. Ama Tayland’da Budistler beş altı ay önce iktidara karşı geldiler ve bazı rahipler tutuklandı. Kendi öğretilerinde olmamasına rağmen yer yer çatışmalar yaşadılar. Hz. Peygamber bir hadisinde, “Haksızlığın karşısında susan, dilsiz şeytandır” diyor. İslam’da insan pasifist değildir.



Doç. Dr. Ahmet Özel İsam Başkan Yardımcısı

Toplantı için Mardin’de olacağım. Mardin, 1300’lü yıllarda Moğollar tarafından işgal edilince halk, zamanın ünlü İslam âlimi İbn Teymiyye’ye danışmıştı. İbn Teymiyye’ye Mardin, Darül İslam mı yoksa Darül Harp diye sormuşlardır. İbn Teymiyye kendisine sorulan soruya, “Burada iki durum var.

Mardin, İslam hukukuna göre yönetilmediği için ne tam anlamıyla Darul İslam’dır ne de ahali Müslüman olduğu için tam anlamıyla Darul Harp’tır’ demiştir. Ayrıca, işgal durumunda orada kalanların göç edip etmemesi ve işgal güçlerinin emrinde ya da işbirliğinde olunursa münafık sayılıp sayılmayacağı sorulmuştur. İbn Teymiyye verdiği fetvada, Mardin’de kalanlara işgalciler, dinlerinin gereklerinin yapılmasına izin verilmiyorsa oradan göçmeleri gerektiğini, izin veriliyorsa göç etmelerine gerek olmadığını ve göç etmeyerek işgalcilerle işbirliği içinde olanların da bu durumda münafık kabul edilmeyeceğini söylemiştir. İslam ülkesi mi, değil mi tartışması aslında uzun zamandır tartışılan bir konu. Günümüzde kendi ülkelerinin İslam ülkesi olmaktan çıktığını düşünenler tekrar İslam ülkesi haline gelmek için ya barışçı yolu seçiyor ya da bazı örgütlerce cihat ilan edilerek farklı yönelişlere giriyor. El Kaide, Mısır Tekfir Örgütü, Hizbul Tahrir veya Müslüman Kardeşler’in yapmak istediği budur. Bunlar mevcut yönetimlere karşıdır. Kendileri dışındaki Müslümanları dinden çıkmış kabul ederler. El Kaide’nin uzantıları bugün neden Batı’da sabotajlar yapıyor ya da bombalar patlatıyor. 11 Eylül’ü El Kaide mi yaptı? Bu örgütler Batı tarafından kullanılıyor. Bugün Türkiye, Suriye, Mısır’da mevcut yönetimleri değiştirmek isteyen örgütler bu şekilde davranıyor. Türkiye’deki Hizbullah örgütü de bu yönde hareket etmiştir. Bunları İslam adına yapamazsınız. Bunlar İslam açısından gayrı meşrudur.


Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi ve Doğu Konferansı Girişimi Üyesi Prof. Dr. Hayri Kırbaşoğlu

Bu durumu Batılı ülkelerin ılımlı İslam politikasının bir sonucu olarak görebilmek mümkün. Kuran’da cihatla ilgili ayetler var, bunları ne yapacaksınız? Bunu Dalay Lama ya da Gandi söylese anlamı olabilirdi. Sivil direnişe davet edilebilirdi. Fakat doğrudan işgalci konumda olan insanların bunu söylemesi kabul edilebilir değil. Gandi söylese bile fosfor bombalarının atıldığı bir ülkede bunu kabul etmek ne kadar mümkün? Ruanda’da Fransız katliamı ya da Afganistan’da, Irak’ta Amerika katliamları yapılınca oradaki Müslümanlar bu duruma nasıl cevap verecek? İslam’ın genetiği ile oynanarak emperyalizmin yayılması isteniyor. Batı’nın bölgeye yerleşme düşüncesi karşısında cihat anlayışı vardır.

Hayrettin Karaman (Yeni Şafak yazarı)

Cihat, iç ve dış düşmana karşı gayret anlamına gelir. İç cihat, nefse karşı verilir. Dış cihat ise düşmana karşı. İslam’da Müslüman olmayan grup Müslümanların dinine ya da yurtlarına karşı savaşa girişirse, Müslümanlar da dış düşmanla savaşır. Dünyanın her yerinde bu böyledir. Afganistan, Sovyet Rusya’nın işgaline uğramıştı. Bütün Müslümanlar ülkelerini kurtarmak için savaştı. Bu meşru cihattır. Savaştan sonra iktidarı ele geçirmek için gruplardan biri diğerine kafir diyerek ya da düşmanla işbirliği yaptığını iddia ederek cihat ilan ediyorsa bu istismardır. Irak, Pakistan ve Afganistan’da insanlar kendi insanlarının ölümüne neden oluyor. Bu bir istismardır. İslami cihadın terör için bir meşrulaştırma aracı olarak kullanılması mümkün değildir. Meşru cihat dışına çıkan silahlı hareketlerin cihatla alakası yoktur.

İlgili Makaleler için tıklayın:

Ebubekir Sifil: Mardin Fetvası

Mustafa Özcan/İbni Teymiyenin fetvasını iptal etmek

Ayrıntılı bilgi

Kaynak: Ajanslar

Haber Ara