KOÜ YUBAM Müdürü Prof. Dr. Şerif Barış, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Marmara'nın orta bölgesinin deprem etkinliğinin KOÜ YUBAM ile GFZ'ye bağlı bilim adamlarınca Yalova, Armutlu, Gemlik çevresine kurulan 25 deprem istasyonu ile 17 sıcak ve soğuk su ölçüm istasyonundan oluşan 'ARNET' deprem ağıyla saniye saniye izlendiğini söyledi.
Ağın 2005'de 10 istasyon ile faaliyete geçirildiğini, bugün istasyon sayısının 25'e ulaştığını, istasyonların 15'inin KOÜ Umuttepe Yerleşkesi'deki YUBAM'dan online olarak izlenip bölgede meydana gelen depremlerin kaydedildiğini belirten Barış, istasyonlardan birinde 100 metre derinliğe sahip kuyu içi sismometre, diğer istasyonlarda ise 15'i geniş bantlı, 10'u kısa periyotlu sismometreler bulunduğunu bildirdi.
Kapsadığı alan itibariyle Türkiye'de en sık istasyonun ARNET ağı üzerinde bulunduğunu, başka bir üniversitenin bu kapsamda bir ağa sahip olmadığını belirten Barış, ağ üzerindeki faylara ve yerleşim birimlerine yakın istasyonlara orta ve çok şiddetli depremlerde oluşacak ivmeleri ölçmek için 7 adet ivmeölçer kurulduklarını da kaydetti. Barış, bunların yanı sıra, bölgede sıcak sular, ılıcalar ve özel delinmiş kuyuların da aralarında bulunduğu 17 farklı noktada yer altı sularının sıcaklığı, basıncı ve iletkenliği gibi jeokimyasal ölçümler de yaptıklarını belirtti.
-DEPREME NEDEN OLABİLECEK PARAMETRELER DEĞERLENDİRİLİYOR-
Prof. Dr. Barış, deprem öncesi yerkürede bazı fiziksel, kimyasal ve coğrafi değişimler meydana gelebildiğini, yer altı sularında basınç, ısı, içerik ve iletkenlikte farklılaşmalar görülebildiğini, sismolojik açıdan küçük ve öncü depremlerin sayısında artış, yer kabuğunda alçalma ya da yükselme gibi 50-60 farklı parametrenin değişebildiğini bildirdi.
Barış, bu parametrelerin deprem biliminde öncül belirti veya haberci olgu olarak adlandırıldığını ve depremlerin önceden belirlenmesi amacıyla kullanıldığını söyledi.
Armutlu ve civarı başta olmak üzere Marmara Bölgesi'nin yüksek tektonizmaya sahip, jeotermal alan olduğunu ifade eden Barış, bu bölgedeki küçük depremlerin jeotermal aktivite ile ilişkisini anlamak, depremi önceden belirlemede zaman zaman rastlanan jeokimyasal öncül belirtileri yakalayabilmek için Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü ile sularda basınç, ısı ve iletkenlik değişimlerini de kapsayan ölçümler yaptıklarını kaydetti.
Toplanan verilerin, hem eğitim hem de araştırma amaçlı kullanılarak, sismolojinin birçok farklı alanında çalışmalar yürütüldüğünü, bulguların uluslararası toplantılarda bilim camiası ile paylaşıldığını dile getiren Barış, 'Bu ağ ile toplanan veriler halen bir çok bilimsel çalışmada kullanılıyor. Bunlardan bazıları 3 boyutlu sismik tomografi, bölgesel gerilme dağılımı analizi, deprem oluş düzenlerinin belirlenmesi ve moment tensor analiz yöntemleri ile hassas deprem odak dağılımlarının belirlenmesi olarak sayılabilir' dedi.
Deprem sırasında bu parametreden bazılarının görülebildiğine, parametrelerin tiplerinin ise tektonik rejimlere bağlı olarak farklı özellik gösterebildiğine dikkati çeken Barış, şunları söyledi:
'Örneğin depremlerden önce bazen yer altı su seviyesi yükselir, bazen de alçalır, bazen yeni kaynaklar türer, bazen de mevcut kaynaklar kurur ya da debisi azalır. En yakın örnek 17 Ağustos Marmara depreminde yaşandı. Bu depremden bir hafta önce Yalova Termal'de ana kaynağın 100 metre ötesinde yeni bir sıcak su kaynağı ortaya çıktı.
Yer altı su kaynağının kokusu, içeriği, elektrik iletkenliği değişebilir ama bunların hepsi bir arada her depremde görülmeyebilir. Biz ARNET ağı üzerindeki kaplıcalarda, yer altı sularında ve açılmış özel kuyularda bu parametreleri ölçüyoruz.'
-'BÖLGEDE DEPREMİN TETİKLENMESİYLE İLGİLİ ÇOK ÖNEMLİ BULGULAR VAR'-
Marmara Bölgesi'nde her yıl aletsel büyüklüğü 1'den büyük binin üzerinde yer sarsıntısının meydana geldiğini, ARNET ağıyla bu sarsıntıların tespit edip kaydettiklerini anlatan Barış, şöyle devam etti:
'Bölgede kaydettiğimiz en büyük depremler 2006 ekim ve kasım aylarında meydana gelen her ikisi de 5.2 büyüklüğündeki Manyas ve Gemlik depremleriydi. Hem yakın hem uzak depremlerin ardından kuyu içinde yer altı su basıncını ölçüyoruz. Böylece bölgede özellikle deprem oluş mekanizmasının fiziğini anlamaya çalışıyoruz. Marmara'nın deprem potansiyelini anlayabilmek için bu tür sık yerel deprem ağlarının çalıştırılarak veri toplanması, bu verilerden yararlanarak bilimsel araştırmalar yapılması gerekiyor.
Türkiye'de hiçbir yer bu kadar sık ve fazla istasyon ağıyla izlenmiyor. Söz konusu bölgede 2005'den bu güne kadar gözlemlediğimiz anormal bir etkinlik söz konusu değil, depremi çağrıştırabilecek bulgular yok. Ancak depremin tetiklenmesiyle ilgili çok önemli başka bulgular var. Araştırmalarımızda, depremlerin çok uzak yerlerde meydana gelse dahi bu bölgedeki yer altı sularında basıncını artırdığını belirledik. Bu değişimi 5.2 büyüklüğündeki Manyas ve Gemlik depremleri ile Orta Doğu, Uzak Doğu'da yakın zamanlarda meydana gelen, son olarak da Şili'de yaşanan depreminin ardından 100 metre derinliğindeki kuyuda yaptığımız incelemede gördük. Söz konusu değişimler Japon ve Amerikalı bilim adamları tarafından da tespit edildi ve bu bulgular önemli bilim dergilerinde yayımlandı.
Uzak depremler yer içerisinde belli bölgelerdeki su basıncını küçük oranlarda artırıyor ve sabit kalıyor. Bu basınç belli bir seviyeye geldiğinde depremi tetikleyebilir. Bunun fiziğini anlamaya çalışıyoruz. Ancak bunun, depremi doğrudan tetikleyen deprem dalgasıyla karıştırılmaması gerekir.'
-HANGİ KOLDA KIRILMA OLUR TARTIŞMASI- Prof. Dr. Şerif Barış, 17 Ağustos Marmara depreminde halen tartışmalı olsa da Kuzey Anadolu Fayı'nın Yalova'nın Altınova ilçesi Hersek Burnu civarına kadar kırıldığını, bu nedenle Hersek Burnu'nun doğusunda söz konusu fay üzerinde en az 150-200 yıl bu büyüklükte deprem olmayacağını savundu.
Kuzey Anadolu fayının Marmara Bölgesi'nde farklı kollara ayrıldığını, bu bölgede beklenen depremin hangi kolda olacağının tartışıldığını belirten Barış, şunlara kaydetti:
'Tartışılan deprem Marmara Denizi'nde adaların önünden geçen kuzey kolda mı, Armutlu'nun önündeki kolda mı, Gemlik'te mi, İznik'te mi olacağıdır, bu belli değil. Amacımız bu kolları sürekli gözleyerek 'herhangi bir değişim, deprem olabilecek öncü bulgular var mı, bu kollarda olabilecek deprem, beklenen büyük İstanbul depremine yol açar mı?' sorularına cevap aramaktır.
Kırılmanın kollardan birinde olması durumunda bunun İstanbul'u ne oranda etkileyeceğinin depremin oluş yeri ve mekanizmasına, yaratacağı ivmeye, fayın derinliğine, fayın kırılacak bölümüne göre değişir.
Adaların önünden geçen fay kırılırsa İstanbul farklı etkilenir, Armutlu'nun önünden, Tekirdağ'dan geçen fay kırılırsa farklı etkilenir. Tartışılan kol hep Adaların önünden geçen kuzey kol, ama bunu kimse bilemez, depremin hangi kolda olacağı tamamen varsayımdır. Adaların önünden geçen fayda kırılma olması halinde İstanbul'a etkisini, depremin derinliği, oluş mekanizması ve yırtılma hızı belirleyecektir.'
-17 AĞUSTOS MARMARA DEPREMİ ÖNCESİNDE DE HİÇBİR BELİRTİ YOKTU-
Kuzey Anadolu fayını izlemek üzere 1992'de İZNET ağının kurulduğunu, o dönemde Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsünde çalıştığını, ağı kuranlardan birinin de kendisi olduğunu anlatan Prof. Dr. Barış, 17 Ağustos Marmara depremi sırasında Japon bilim adamlarıyla İzmit Köseköy'de fay üzerinde çalıştıklarını kaydetti.
Barış, şöyle devam etti:
'Biz 7 sene o ağı sürekli çalıştırdık. Onunla birlikte diğer jeofizik istasyonlar, radon gazı, manyetik, elektrik, manyetotellürik gibi ölçümleri de yaptık. 17 Ağustos depremini İzmit Köseköy'de Japon bilim adamlarıyla fayın üzerinde ölçü alırken yaşadım. Ben arazi ekibinin başındaydım. Çok büyük bir depremin öncesi, deprem anı ve sonrasında kırılan fay üzerinde yapılan bu ölçüler dünyada bir ilk veya ikinci kez olmuştur.
O dönemde depremlerin oluşumunda gözlemlenebileceği belirtilen parametrelerin hiçbirini söz konusu fay üzerinde gözlemleyemedik. Marmara depreminin ardından yaşanan ve 5.8 büyüklüğe ulaşan orta büyüklükteki artçı depremlerde de söz konusu parametreler görülmedi. O nedenle her türlü parametreyi izleseniz bile depremin belirtilerini yakalayamayabilirsiniz. Onun için depremi önceden haber vermek çok zor. Her yıl dünyada ortalama 7'den büyük 20 dolayında deprem oluyor, ancak zamanını kimse bilemiyor.'
TÜRKİYE DEPREMSELLİKTE SAKİN DÖNEME GİRDİ
Türkiye'nin büyük deprem beklentileri olduğunu söyleyen Barış, şunları kaydetti:
'Yaptığımız araştırmaya göre, Anadolu'da 1840 ile 1970 yılları arasında 7'den büyük hasar yapıcı 67 büyük deprem yaşanmış. Son 40 yılda ise 7'den büyük sadece 3 deprem meydana geldi. Türkiye 130 yıllık dönem içinde çok etkin bir depremsellik dönemi izlemiş ama şu an sanki sakin döneme girilmiş gibi bir durum söz konusu. Diğer dönemlere bakıldığında Türkiye'nin depremselliği 19 ve 20. yüzyıllarda çok yoğun, ondan önceki yüzyıllarda daha az yoğun olarak gerçekleşmiş. Bu, depremselliğin bazı dönemlerde artığını bazen de azaldığını gösteriyor. Bu durum dünyada da böyledir.
Marmara'da ise depremlerin nerede olduğu konusunda 1500'lü yıllardan önce sağlıklı bilgilere sahip değiliz, eski bilgiler güvenilir değil. 1509 depremi Marmara'nın neresinde meydana geldi bilmiyoruz. 1894 depreminin yeri bile tartışılıyor. Çınarcık açıklarında mı, Adalara yakın mı yoksa Yalova'nın üstünde karada mı tartışılıyor. 17 Ağustos Marmara depreminin yerini, enlemini boylamını kesin olarak biliyoruz. Tarihi depremlerde bu kesinlik yok ve bu bilgi eksikliği doğru tahmin yapmamızı etkiliyor.
Bölgenin 3 boyutlu sismik tomografi, bölgesel gerilme dağılımı analizi, deprem oluş düzenlerinin belirlenmesi, moment tensor analiz yöntemleri ve hassas deprem odak dağılımlarının belirleyebiliyoruz. Bu nedenle diyoruz ki 17 Ağustos depreminin kırığı üzerinde 7.4 büyüklüğünde başka bir deprem 150-200 yıl olmaz. Muhtemel depremin yeri ve zamanı da ancak yaptığımız çalışmaların vereceği sonuçlar yardımıyla tahmin edilebilir. Uzun yıllar sürebilecek bu tür çalışmalar yapılmadan deprem konusunda yer ve zaman verilmesi toplumu yanlış yönlendirmektir.'
Kaynak: Zaman