Dolar

34,8957

Euro

36,7227

Altın

3.013,33

Bist

10.058,63

Ergenekon'da medya görevini yapmadı

TESEV'in yargı ve medya ilişkisini masaya yatırdığı araştırmadan çarpıcı sonuçlar çıktı: Şemdinli sürecinde 'darbe çağrısına varacak' yayınlar yapıldı

16 Yıl Önce Güncellendi

2010-03-25 11:13:00

Ergenekon'da medya görevini yapmadı
Türkiye Ekonomik ve Sosyal Etüdler Vakfı'nın (TESEV) yürüttüğü "Herkesin Yargısı Kendine..." başlıklı çalışmanın sonuçları açıklandı. Toplantıya 'Demokratikleşme Sürecinde Basının Yargı Algısı' başlıklı çalışmayı yapan hukukçu araştırmacı Meryem Erdal, YeniŞafak Gazetesi yazarı Kürşat Bumin ve Vatan Gazetesi Ankara yargı muhabiri Kemal Göktaş konuşmacı olarak katıldı. Meryem Erdal, Şemdinli davası, Hrant Dink cinayeti davası ve Ergenekon davaları ile ilgili gelişmelere basının yaklaşımını değerlendirdi. Zaman, Hürriyet, Taraf, Radikal ve Ortadoğu gazetelerinin haber ve yorumlarının temel alındığı araştırmanın sunumunun moderatörlüğünü üstlenen Etyen Mahçupyan, asker-yargı-medya arasında ideolojik bir dil oluştuğunu söyledi. Mahçupyan "Yasama, yürütme düzeyinde siyasi bir parti gibi davranıyor. Bu yüzden yargı ve yürütme işini yapamıyor." şeklinde konuştu. 2000'lere kadar taraflı bir medya ve yargının birbirini koruduğunu anlatan Mahçupyan, "Böyle bir ortamda demokrasinin işlemesi mümkün değildi. Yargı-asker-medya arasındaki pozisyonun da değişmesi gerekiyor." dedi.

Meryem Erdal "Şemdinli davasında ilk kez asker sanıklar 'devlete karşı suç' işledikleri gerekçesiyle sivil yargı önüne çıktı. İlk başta buna sahip çıkan medya daha sonra Genelkurmay'a darbe çağrısına varacak yayınlar yaptı ve basın kötü bir sınav verdi. Bu süreç Şemdinli savcısının görevden alınmasıyla sonuçlandı." değerlendirmesinde bulundu. Erdal, Susurluk ve Şemdinli'den daha derin olan Ergenekon'un siyasi aktörler, yargı ve basın içinden destek gördüğüne dikkat çekerek, "Bu şekilde hem olayların aydınlatılması engellendi hem de hukuki süreçlerin önü tıkanarak yargısal sürecin etkin işlemesinin önüne geçildi." dedi. Erdal, Susurluk sürecinde derin devletin açığa çıkarılmasını isteyen gazetelerin Şemdinli'de bambaşka bir konuma geçtiklerine işaret etti. Orduya yönelik en küçük müdahalenin bile medya tarafından 'tahammülsüzlükle' karşılandığını ve bunun en bariz şekilde Şemdinli sürecinde görüldüğünü anlattı. Ergenekon davasına da başta temkinli ve geçiştirerek yaklaşan bir kısım medyanın daha sonraki süreçte karşıt olarak seslerini çıkardığını hatırlattı.

Kemal Göktaş ise Hrant Dink cinayetinde medyanın Dink'i hedef haline getirdiğini savundu. Göktaş, Sabiha Gökçen'in Ermeni olduğu iddiasını manşete taşıyan Hürriyet'in yön değiştirdiğini şu sözlerle dile getirdi: "Hürriyet yaptığı haberin arkasında durmadı. Daha sonra Gökçen'in Boşnak kökenli olduğuna dair ifadeleri haber olarak işlediler. Sonrasında Hrant Dink'e mahkemelerde yapılan saldırıları Ertuğrul Özkök görmezden geldi. Emin Çölaşan, Dink için 'şeriatçılarla birlikte hareket ediyor' dedi." Cumhuriyet yazarı Deniz Som'un da Hrant Dink'i faşistlikle suçladığını kaydeden Göktaş, "Yeniçağ gazetesi 'Ermeni'ye bak' diye hedef gösterirken, Basın Konseyi kınama kararını oyçokluğuyla alabildi!" ifadesini kullandı.

Kürşat Bumin de Türkiye'de 1925'te çıkarılan Takrir-i Sükun yasasından bu yana özgür basından bahsedilemediğini vurguladı. Falih Rıfkı Atay'ın Serbest Cumhuriyet Fırkası'na yönelik yürüttüğü kampanyadan bahseden Bumin, yakın tarihte Recep Tayyip Erdoğan'ın okuduğu şiir nedeniyle hapse atıldığı süreçte gazetelerin söylemlerine dikkat çekti: "Bu olay 'Hocayla Tayyip kavgası' başlıklarıyla verildi. Hatta Milliyet'ten bir yazar 'Yargıtay kararlarını tartışmayacağız' diye yazdı. Bu tutum medyanın yargı üzerine tutumunu doğru dürüst tartışmamızı bile engelliyor."

ZAMAN

SON VİDEO HABER

İHH'dan Suriye'deki fırınlar için un desteği çağrısı

Haber Ara