Dolar

36,5144

Euro

38,0834

Altın

3.368,37

Bist

9.658,72

Dünya basınında bugün

Dünyada meydana gelen olaylarla ilgili gazete ve dergilerde yer alan haber yorum ve analizler...

16 Yıl Önce Güncellendi

2010-03-18 08:56:00

Dünya basınında bugün
New York Times: "Irak’taki Seçimlerden El-Sadr Daha Güçlü Çıktı"

Amerika Birleşik Devletleri’nin önde gelen gazetelerinden New York Times, Irak’taki seçimlerden radikal tutumu ile bilinen Mukteda el-Sadr’ın eskisinden güçlü çıktığını yazdı. Amerikan işgaline karşı başlatılan Şii direnişin öncülüğünü üstlenen Sadr’ın, bu seçimde gücünü kaybedeceğini bekleyenleri yanılttığı belirtilerek şöyle deniyor:
"Şimdi Sadr, ulusun güç dengesini yeniden düzenleme tehdidini ortaya çıkardı. Rakip gruplar, Sadr yanlılarının seçim kampanyalarını küçümsediler. Ancak Mukteda el-Sadr’a bağlı olanlar tam bir disiplin içinde çalışarak gruplarını Irak’taki belki de en büyük siyasi nüfuzun eşiğine taşıdı. Seçim sonuçlarına bakıldığında şu tablo açıkça görünüyor:

’Irak siyasetinde yeni bir eğilim göze çarpıyor. 2003’teki işgalin ardından Amerika Birleşik Devletleri ile işbirliğine giden isimlere verilen destek kalkmış durumda... Yenilgi yılları, bölünmeler hatta kendi içindeki fikir ayrılıklarının ardından Sadr grubu, Irak’taki siyasi süreci kucaklamış durumda.. Bunu yaparken Amerikan yönetimi ile ne şekilde olursa olsun bir bağ kurulmasına karşı tutumunu ısrarla sürdürüyor. Bu seçimin ardından ülkede yeni bir hükümet kurmak kolay olmayacak. Sadr grubunun kendine güvenini artıran bu sonuçların ardından böyle bir şeyi beklemek pek mümkün gözükmüyor.’

Grubun önde gelen isimlerinden biri şöyle konuşuyor:
’Parlamento’daki temsilimiz arttıkça gücümüz de artacaktır. Bize verilen rolü kısa süre içinde oynayacağız. Gün bizim günümüz!’

Seçim sonuçları kesinlik kazanmasa da Sadr yanlılarının Parlamento’da 40’tan fazla sandalye kazanacaklarına kesin gözüyle bakılıyor. Yani grup, neredeyse Kürtlerin bloku kadar güç sahibi olacak. Bu gelişmeler karşısında Irak’taki siyasi sürecin yeni ve zorlu bir döneme girdiği yorumları da yapılıyor. "

Daily Telegraph, İran’a Yönelik Yeni Yaptırımların Ayrıntılarına Yer Veriyor
İngiliz Daily Telegraph gazetesinde ise İran’ın nükleer programına ilişkin bir haber yer alıyor. Gazete, İran’a yönelik olası yeni yaptırımların finansal ve ulaştırma alanları ile Devrim Muhafızları’nın varlıklarına odaklanacağını bildirirken Tahran’ın yaptırımların önüne geçmek için Türkiye ile yerel para anlaşmalarını imzalamaya çalıştığını yazdı.

Haberde, Amerika Birleşik Devletleri, İngiltere, Fransa ve İsrail’in, İran’ın finansal sektörünü, başlıca ulaştırma şirketlerini ve güçlü Devrim Muhafızları’nın kontrolündeki varlıkları hedef alacağını yazdı.

Finansal sektör konusunda Batı’nın, Tahran’ın nükleer programının finansmanına katkıda bulunan İranlı bankalara karşı önlem almak istediğini belirten gazete, bu çerçevede İran Merket Bankası’na yönelik yasakların özellikle etkin bir önlem olacağını savundu.

İran’ın olası finansal yaptırımların önüne geçmek için Venezuela, Panama, Ukrayna ve belki Brezilya’daki bankalarla anlaşmalar yapmaya çalıştığını kaydeden gazete, Batı’nın aynı zamanda İran’ın büyük ihtiyaç duyduğu, enerji sektörüne yönelik tüm yeni yabancı yatırımların yasaklanması için de baskısını artırabileceğini kaydetti.

Ulaştırma alanında Batı’nın, İran’ın gemicilik ve hava yolları şirketleri gibi dev kuruluşlarını, uluslararası sigortaya erişiminden yoksun bırakmak istediği de yazıldı.

Pravda: "NATO’nun Afgan Felaketi: Bir İnsanın Hayatı 2 Bin Dolar"
Rusya’nın önemli gazetelerinden Pravda’da "NATO’nun Afgan Felaketi :Bir İnsanın Hayatı 2 Bin Dolar" başlıklı bir yazı dikkat çekiyor.

NATO’nun gizlediği katliamlar sonucu Kandahar’da ve civarında bulunan kontrol dışındaki geniş alanda 300 sivilin hayatını kaybettiği belirtiliyor. Yazı şöyle devam ediyor:

"Eğer NATO geçen yıl işgale başlamış olsaydı şu an görülen kaos anlaşılabilir idi. Ancak 9 yıldan sonra bunu söylemek mümkün değil. NATO, Afganistan’da ne yaptı? Artan eroin üretimine seyirci kalmak dışında... Afganistan’da, işgalden bu yana bin 685 NATO askeri ve CIA görevlisinin yanısıra binlerce sivil öldü. 259 milyar dolar harcandı. Karzai rejimine o kadar zarar verildi ki meydan milis liderler ile uyuşturucu kaçakçılarına kaldı. Sonuçta eroin üretimi 40 kat arttı. Bir de NATO’nun Taliban’a saldırı düzenlememesi için yaptığı ödemeler var...

Kısa süre önce Kandahar’da düzenlenen ve 35 kişinin ölümü, 57 kişinin de yaralanması ile sonuçlanan saldırı şunu gösteriyor: Taliban halen ağır kayıplara neden olan eylemleri düzenleme gücüne sahip... Bu saldırı, NATO’nun ülkenin güneyindeki operasyonuna misilleme olarak yapıldı. Taliban sözcüsü de AFP ajansına şöyle konuştu: ’Bu, NATO operasyonunu sabote etme amacını taşıyor. İstediğimiz zaman istediğimiz yeri vurabileceğimizi gösterdik.’

Yine soralım... 2001’den bu yana NATO tam olarak ne yaptı? Afganistan’da güvenilir bir hükümet kurulabildi mi? Hayır. Milis liderler, suçlular ve uyuşturucu kaçakçıları cirit atıyor. Peki eroin üretimi azaltılabildi mi? Hayır. Aksine 40 kat arttı. Siviller korunabiliyor mu? Hayır. Sadece Kandahar’da 2 yıl içinde şiddet eylemleri yüzünden yaklaşık 300 kişi hayatını kaybetti.

12 Şubat’ta Paktia vilayetinde NATO operasyonunun ardından elleri bağlanmış, ağızları bantlanmış kadın cesetleri bulunduğu yolunda haberler alındı. NATO’dan yalanlama geldi. Ancak Times gazetesi, bölge halkı ile röportajlar yaptı ve halk, bunu doğruladı.

Gazeteye göre, Amerikan askerleri ve Afgan güçlerinin katılımı ile geceyarısı başarısız bir NATO baskını yapıldı. Sonuçta 2 hamile kadın, genç bir kız ve 2 erkek öldürüldü. Bu haber, aralarında bir polis şefi ile önde gelen bir din adamının bulunduğu onlarca sivil ile yapılan röportajlara dayandırıldı. NATO yalanladı. O halde neden ölenlerin ailelerine her kurban için 2 bin dolar önerildi? NATO için bir canın bedeli 2 bin Amerikan doları... Şimdi soruyoruz. NATO tam olarak nedir?"

Tehran Times: "Filistinli Aktivist Mahmud el-Mabhuh’un Öldürülmesi İsrailli Suikastçilerin Vahşi ve Sadistçe Bir Eylemidir"
İran’ın Tehran Times gazetesinde ise Hamas liderlerinden Mahmud el Mabhuh’un suikaste kurban gitmesi ile ilgili bir yazı göze çarpıyor. "El-Mabhuh Cinayetinin Alternatif Okunması" başlıklı yazı ana hatları ile şöyle:

"Filistinli aktivist Mahmud el-Mabhuh’un 19 Ocak 2010 tarihinde öldürülmesi, İsrailli suikastçilerin iyi planlanmış, vahşi ve sadistçe bir eylemidir. Evet, el-Mabhuh Filistinli bir aktivist idi. Başka türlü düşünmek için nedenimiz yok. Siyasi faaliyetlerinden dolayı yıllarını İsrail cezaevinde geçirmişti.

Bu, İsrail’in kendisini İsraillileri öldürmekle suçlamasına kesinlikle dayanak olamaz. Söz konusu iddia, İngiliz medyasında çıkan haberler düşünüldüğünde daha da sorunlu bir hale geliyor. Bu haberlere göre, Filistinli lidere yönelik suikastin emrini İsrailli savaş suçluları ve sağcı politikacılar verdi.

Sunday Times gazetesinden alıntı: ’Mossad’ın şu anki şefi Meir Dagan, Başbakan Binjamin Netanyahu’ya Ocak ayının başında suikaste ilişkin bilgi verdi. Netanyahu’da "İsrail halkı sana güveniyor. Bol Şans!" dedi.’

Suikastçilerin, tahrif edilmiş Avrupa pasaportları taşıması ve bir Amerikan bankası ile bağlantılı kredi kartları taşıması yeterince utanç verici ancak daha kötüsü bu zalimce ve hesaplanmış eylemin ardından tepkilerin sınırlı olması. İsrail’in dokunulmazlığı düşüncesine bu kadar mı boyun eğdik? Hayatın kutsallığına, ulusların egemenliğine ve uluslararası hukuka saygıya ne oldu?

Ayrıca el-Mabhuh’u öldüren İsrail, kurbanı hakkında yalan yanlış şeyler anlatıyor ve medya memnuniyetle kendine anlatılanı sunuyor. Bir Filistinliye sorarsanız size tamamen farklı bir hikaye anlatacaktır. Kurbanlar Filistinli, katiller İsrailli oldukça adalet kavramı da tamamen farklı oluyor.

Trt
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Haber Ara