Dolar

34,8723

Euro

36,7491

Altın

3.044,49

Bist

10.058,47

Yol Ayrımı

Medeniyetimiz, zaman zaman büyük tehlikelere maruz kalmış, kuşatılmış, yok olma arifesine gelmiştir, hamdolsun her seferinde bu tehlikeleri atlatmasını bilmiştir...

16 Yıl Önce Güncellendi

2010-03-15 14:48:00

Yol Ayrımı
Kazım Sağlam*

Alışılagelmiş, yürürlükte olanın sıkıntı vermeye başlaması veya neye karar kılacağında tereddüt gösterilmesi durumlarında, mevcudu muhafaza artık imkânlı görünmeyen hallerde, yeni şıklardan birini tercih etmek veya yeni bir tarz ve metot geliştirmek diye anlamak da mümkündür.

Riske girmek veya tehlikeleri göğüslemek ile yol ayrımı farklıdır.

Yol ayrımı, belirsizlikten kurtulmak veya yeni bir tarz denemek yahut iki ayrı hususla yüz yüze gelindiğinde birini tercih etmektir.

Her insan tekinin, büyük ailelerin, toplumsal yapılanmaların ve devletlerin tarihlerinde yol ayrımları olmuştur. Hatta medeniyetlerin de yol ayrımları vardır.

Demek ki yol ayırımını iki şekilde anlamak mümkündür. Birincisi geliştirme, tekâmül ettirme ve yeni ahvale uygunluk kazandırma. İkincisi mevcudu terk edip yeni bir yola girme.

Tek düze ve statik hayatlar, zamanla yetmez hale gelir ve yeni arayışlar başlar. Uzun ömürlü toplumsal yapılanmalar ve cemiyetler, büyük aileler, güçlü devletler ikinci anlamda yol ayrımına kolay kolay gelmezler. Yol ayrımına sık sık gelen kişi, toplum ve devletler hatta medeniyetler, köklü olmayanlardır. Kendini yenilemek isteyen anlayışlar için yol ayrımı yoktur, sadece kendini geliştirme ve eksikliklerini tamamlama vardır.

Medeniyetimiz, zaman zaman büyük tehlikelere maruz kalmış, kuşatılmış, yok olma arifesine gelmiştir, hamdolsun her seferinde bu tehlikeleri atlatmasını bilmiş, kendini inkar edecek bir yol ayırımına gelmemiştir. Yani Allah’ın çizdiği sırat-ı müstakimi bırakmamıştır.

İmanından aldığı güç ve kuvvetle kendini yenilemiş, çağın problemlerini çözer duruma gelmiştir.

Fikrî, siyasî, iktisadî ve toplumsal yapılanmalarını tüm insanlığa yararlı hale getirmesini bilmiştir.

Çağın değişen şartlarını tüm insanlık yararına ve dünyada adaletin sağlanmasına zemin hazırlamış, diğer medeniyet mensupları da bu birikimden yararlanarak insanlıklarını hatırlamışlardır.

İslam’ı son ve mükemmel din olarak kabul etmeyen her arayış ve yol, sonunda açmaza girecek ve tekrar çıkış aranacaktır. Her yeni arayış başka problemleri beraberinde getirecektir.
Son Nebi Hz. Muhammed ile vahiy noktalandı ve insanlık artık son vahiyle kâinatta hüküm sürmek zorunda kaldı. Bu hal; insanlık için iki mana ifade ediyor:

a- Vahiy kemale ermiş, insanlar isterlerse vahiyle irtibatlarını güçlendirerek Nebilik vazifesini beşer olarak sürdürecek olmasıdır. Bu vazife bir faiklik değil bir görev olarak vardır. Tüm insanlık adına iyiliği emretme ve kötülüklerden sakındırma vazifesidir. Burada görev var fakat şımarmak yok. Görevini yapacak ve fakat kimsenin başına kakmayacak. Mükâfatını Allah’tan bekleyecektir. Tüm insanlık adına fedakârlık yapacak, yerel ve bölgesel anlayış ve yaşayışları var kabul edecek ve fakat bir bölgeye hasredilmeyecek kadar ulvî bir dava güdecek. Kendini kayırmayacak.

b- İfsad komitesine karşı uyanık olacak ve çağın tüm sorularına ve sorunlarına çare arayacak. Tüm insanlığın hatta hayvanatın ve nebatatın ve de cemadatın hakkını koruyacaktır. Tüm dinlerin bozulmamış yönlerinin İslam’da olduğunu kavrayacak ve tüm insanların bu dinin etrafında toplanmalarını sağlayacak. Bu sağlayış bir tahakküme dönüşmeyecek bir kurtuluş hareketi olacak. Bu, dinler arası yakınlaşma, medeniyetler ittifakı gibi ucu açık ortak değer anlayışlarıyla asla örtüşmeyecektir. Yüce Allah’ın tüm insanlar için seçtiği dini tekrar bugünün diliyle ve nasslara bağlı kalarak izahından ibaret olacaktır.
Dünyada olup bitenleri böylece adlandırır ve çareleri bu minval üzere almaya çalışırsak sanırım insanlık insaniliğe dönme şansını elde eder.

Dünya insanının bu arayışı, gerçek din olan İslam, hakiki manada anlaşılır ve yaşanır hale gelirse bitecektir. İnsanlık farkına varmadan hızla İslam’dan kaçarak ters yönden İslam’a yaklaşıyor.

Sahte medeniyetler ve sahte kurtarıcıların ipliği pazara çıkarılacak ve İslam’ın gerçek veçhesi insanlığın yüzünü güldürecektir.

Çağımızda iki sıkıntı ile karşı karşıyayız; birincisi İslam’ın gerçeği anlaşılmasın diye, Fravunvari sihirbazlıklar ihdas eden batı medeniyetinin sahteciliği ve göz boyaması, ikincisi ise, İslam adına gene sahte reçetelerin piyasada dolaşmasıdır.

Bu iki ayrı illüzyonist anlayışın da sonu yaklaşıyor. Batı emperyalizmi, sahtekârlıklarını doğu despotluğunu öne sürerek örtüyor. Doğu sahtekârları, batının emperyalizmini abartarak ülke insanını susturuyor. İkisinin de şapkası düştü, sahtekârlıkları ortaya çıktı, sıra şimdi iki medeniyete/ medeniyetsizliğe meydan okuyacak ve gerçek yolu gösterecek hakiki Müslümanlara ve yol göstericilere gelmiş durumda. İnşaallah sıramızı kötü savmayacağız.

*Yayıncı-Yazar.

SON VİDEO HABER

Kassam, İsrail askerlerini araçlarıyla birlikte imha etti

Haber Ara