Burmalı Müslümanların çaresizlik çığlığı
Burma'da ayrımcılık ve işkencelere maruz kalan Müslümanlar Bangladeş'teki mülteci kampına kaçıyor. Ancak kamplarda yaşam hayal edilemeyecek kadar kötü...
16 Yıl Önce Güncellendi
2010-03-04 11:01:00
Rohingya, Burma’da bulunan tek Müslüman grup. 45 yaşındaki Manjurul İslam, kendi ülkesi olan Burma’da Müslüman kimliğinden dolayı uğradığı baskılar nedeniyle ülkesini terk edip Bangladeş’te ki mülteci kampına kaçmakla buldu.
Birleşmiş Milletler tarafından yapılan açıklamada Burma’da yaşayan Müslüman halkın dünyada en fazla zulme uğrayan halk olarak nitelendiriliyor. Rohingya -Burma’da ki Müslüman topluluk- ülkedeki askeri yönetim tarafından bile vatandaş olarak kabul edilmiyor. Bunun da ötesinde; toprak sahibi olma ve evlenme veya seyahat gibi hakları izin almadan gerçekleştiremiyorlar.
TECAVÜZLER
İslam için, sistematik şekilde yürütülen ayrımcılık son noktasına 6 ay önce 18 yaşındaki yeğeni ve başka bir kadın askerler tarafından tecavüze uğramasıyla son noktasına gelmiş.
İslam, durumu ‘akılsızca’ bölgenin askeri şefine söylemiş; “Bizi dinlediler ve ben de artık ben de bir ilerleme olduğunu düşündüm ama birden beni ve arkadaşımı bağlayıp deri kemer ve bambudan yapılmış çubuklarla dövdüler, botlarıyla vücudumuzu tekmelediler.” İslam ve arkadaşı birkaç gün sonra verilen rüşvet sayesinde serbest bırakıldı.
Ülkede 1990 yılından beri geniş çapta gerçekleştirilen kötü muameleme ve taciz yüz binlerce kişinin sınırı geçerek Bangladeş’e kaçmasına neden oldu.
İslam, bu olayların ardından bir grup askerin mahallesine gelerek kendisinin ve komşularının tüm gelir kaynağı olan karides çiftliğini yıktıklarını ve bunun sonucunda da birçoklarının daha önce verdiği kararı almak zorunda kaldıklarını ifade ediyor.
“Gecenin karanlığında bir bota doluşup Naf nehrini geçerek Bangladeş’ e sığındık" diyor İslam.
İslam’a göre Nisan ayı içerisindeki iki hafta boyunca 800’den fazla insanın kendi mahallelerinden sınırı yürüyerek yada botlarla geçtiklerini ifade ediyor.
“Beşinci çocuğum ormanların içinde açık bir havada uğradığımız zulümden kaçarken doğdu” diyor 32 yaşındaki Shamsun Nahar ve altı aylık bebeğini göstererek. Ve ekliyor; “Allaha şükürler olsun ki her ikimizde kurtulduk.”
FOTOĞRAFLAR İÇİN TIKLAYIN
KAMPTA DEHŞET VERİCİ ORTAM VAR
Fakat bu kurtuluş beraberinde mahrumiyeti de getirdi. Çünkü, Nahar ve İslam ortalama 25.000 kişinin içinde yaşadığı kampın dehşet verici ortamının tam içindeydiler.
28 bin Müslüman, Bangladeş hükümetinin onayladığı çok basit ihtiyaçların ancak karşılanabildiği üç resmi kampa yerleştiriliyorlar.
Geri kalanlar ise Nahar gibi sınırlandırılmış resmi olamayan kamplara yerleştiriliyorlar ve bu kamplarda yardım kuruluşlarında çalışanların açıklamalarına göre yaşam hayal edilemeyecek kadar kötü.
“Su ve elektrik yok. Çocuklar ve hamile kadınların dışında hiç kimse yemek yada ilaç için giriş izni yok. Yağmur yağdığı zaman her yer çamur, yürümek bir tarafa uyumak bile imkansız” diyor Action Against Hunger. (Açlığa karşı mücadele çalışanı)
Birleşmiş Milletlerin baskısıyla birlikte Bangladeş hükümeti çeşitli yardım kuruluşlarının resmi olamayan kamplara girmesine sınırlı izin verdi.
Paul Critchley MSF misyon başkanı “25 bin Müslüman son derece kötü insani koşullarda yaşıyor. Bu tam anlamıyla çok rahatsız edici” diyor.
Bangladeşli yetkililer mülteci akımıyla baş etmekte güçlük çektiklerini belirtiyor. Bu akım bölgedeki tansiyonu da arttırıyor. Haziran ayında polis kampım içine girerek yüzlerce geçici evi yıktılar ve bu durum yardım kuruluşları tarafından kınanarak durumu agresif ve kötü bir davranış olarak nitelendi.
Mülteciler ayrımcılık ve kötü şartlara rağmen kamlarda kalmanın Burma’ya geri dönmekten daha iyi olduğu düşüncesi içerisindeler.
3 yıl önce kampa gelen Mamun Rafiq “Bazı günler bu kampta yemek bulmak imkansız ama en azından serbestçe yaşayabiliyorum” diyor.
"MÜSLÜMANSAN BİR KÖPEK KADAR DEĞERİN VARDIR"
Human Rights Watch çalışanı Elaine Pearson ise “Eğer Burma’da yaşayan bir Müslümansan bir köpek kadar değerin vardır. En azından temiz elbise giyme veya bulunduğun yerden başka bir yere gitmeye izin verilmiyor. Burma yönetimi yalnızca onların temel haklarından yararlanmalarına izin vermek dışında vatandaşlıklarını bile kabul etmiyor” diyor.
Müslüman –Rohingya- ve Bangladeş temelli olan Tarihi Arakan Topluluğu yöneticisi olan Muhammed Ali, kendi halkının ülkenin bağımsızlığını kazanmasında büyük rol aldığını vurguluyor.
“1948 yılında bizim babalarımız el ele Burma halkıyla birlikte özgürlüğü kazandılar Büyük Britanya’ya karşı. Ama Burma özgürlüğü kazanmasının ardından yeni yöneticiler ülkeyi kendilerinin ülkesi olarak kabul ettiler bizim değil” diyor Ali.
Burma’da yaşananlar ayrımcılık ve işkenceler sürüyor ve kamplar dolmaya devam ediyor. İnsanlar özgürlük için kendi vatanlarından ayrılmak zorunda bırakılıyor. Hayatlarını tehlikeye atarak mülteci olan halk bir özgür ve kendi ülkelerinin vatandaşı olarak geri dönecekleri günü hayal ediyorlar.
SON VİDEO HABER
Haber Ara