Dolar

34,8765

Euro

36,7063

Altın

3.034,98

Bist

10.102,03

Başbakan'dan medyaya ''şok'' tepkisi

Erdoğan grup toplantısında medyayı eleştirirken, gazete ve televizyonların, şok, şok, şok diye her konuyu evirip çeviren milleti karamsarlığa sevk ettiğini savundu.

16 Yıl Önce Güncellendi

2010-03-02 14:08:00

Başbakan'dan medyaya ''şok'' tepkisi
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, 'Bir medya patronunun, kendi gazetesinin yazarından, çizerinden benim gibi şikâyet etmeye hakkı yoktur' dedi. Erdoğan, bir patrona seslenirken, 'Kimseye, şu yazarı at, demedim. O seviyeye düşmem. Medya patronunun da yayın kadrosunu seçme hakkı vardır. Gelip de bana, hem ağlarım hem gülerim gibi yapma.' diye konuştu.

Referandum reddedilse de, erken seçim yok

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Anayasa değişikliği için referandum reddedilse bile, erken seçime gitmeyeceklerini açıkladı.

AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan partisinin TBMM grup toplantısında yaptığı konuşmada, yapıcı eleştirilerden hiçbir zaman rahatsız olmadıklarını belirterek şunları söyledi:

"Tabii bunun altını çizmek istiyorum; ben bu ifadelerimi kullanırken, 'biz yapıcı eleştirilerden rahatsız olmadık' kısmını kimse değerlendirmeye almıyor, onu bir kenara koyuyor. Hemen oradan bir cımbızlama yapıyor. O cımbızlamadan sonra bu ifadenin ardından gelen değerlendirmelerimizi onlar da kendilerine göre değerlendirmeye tabi tutuyor.

Bakınız, burada partimizi kurduğumuz andan itibaren yapıcı, yol gösterici, ufuk açan eleştiri ve uyarılara her zaman kulak kesildik ve bunları dikkate aldık.

Şunu bir kere daha burada altını çizerek ifade etmek durumundayım: Biz, sadece bize oy verenlerin değil, 72,5 milyon vatandaşımızın tamamının hükümetiyiz. 72,5 milyon Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının her birinin emaneti, bizim üzerimizdedir. Bu ülkedeki her bir ferdin hakkına, hukukuna, özellikle de yaşam tarzına ve düşüncesine saygı duyduk. Saygı duymakla kalmadık, bunları geliştirmenin mücadelesini verdik, veriyoruz. Başkasının özgürlük alanına müdahale edilmediği sürece, topyekun milletimizin çıkarlarıyla ters düşmediği sürece, hakaret ve çarpıtma ihtiva etmediği sürece her fikrin, her görüşün, her yaklaşımın, bizim nezdimizde değeri vardır ve biz ona her zaman için saygı duyarız.

Suyu bulandıran, suyu zehirleyen, kaos ve kriz tellallığı yapan yaklaşımları ise her zaman milletimize şikayet ettik. Bunların ülkemizin menfaatine olmadığını gür sesle ifade ettik."

Örgütlü olsun ya da olmasın toplumun tüm kesimlerinin taleplerini büyük bir dikkatle dinlediklerini anlatan Erdoğan, o talepler karşısında yapılabilecek olanların azamisini yapmaya çalıştıklarını söyledi.

EKONOMİNİN HASSASİYETİ

Erdoğan, 7,5 yıldır ekonominin özellikle de küresel şartlara entegre olmuş bir ekonominin, istikrar ve güven noktasında, özellikle hassas olduğunu, herkesin de bu hassasiyeti gözetmesi gerektiğini vurguladı. Siyasetçi, medya, sivil toplum örgütleri, erklerin ve kurumların ekonominin bu hassasiyeti karşısında sorumlu davranması gerektiğini ifade eden Erdoğan, şöyle devam etti:

"Yani 'kuvvetler ayrılığı' derken sadece bu konular üzerinde yasama organı mı hassas olacak? Veya sadece yürütme, sadece yargı mı hassas olacak? Hepimizin hassas olması lazım. Zira bu gemide 72,5 milyon beraber seyahat ediyoruz. Birisi olsun, diğerleri seyretsin, yok böyle bir şey. Veya birisi gece-gündüz gayret etsin diğeri vursun, yok böyle bir şey. Veya üst kattakiler farklı, alt kattakiler gemiyi delmeye çalışsın, yok böyle bir şey. Bunlara fırsat vermememiz gerekiyor.

Son bir kaç hafta içinde Türkiye'de yaşanan olayların hiç şüphesiz ekonomi üzerinde de kısmi etkisi oldu. Borsada kısmi bir düşüş yaşadık, dün toparlanmayı hamdolsun gördük. Döviz fiyatları yükseldi ve gösterge faizde de bir miktar yükselme yaşandı. Dün tekrar düşüş oldu. Her türlü olumsuz gelişmeyi Hükümete mal etmeye çaba sarf edenler, bu olumsuz gelişmelerde kendilerinin nasıl bir rol oynadığı, nasıl bir katkı sağladığı boyutunu da düşünmek zorundadırlar.

Türkiye'de yaşanan nedir? Yaşanan, normalleşmedir. Kurumların görevlerini yapmasıdır. Demokrasinin güçlenmesidir. Kirli oyunların, kirli senaryoların deşifre edilmesi ve bunlardan hukuk önünde hesap sorulmasıdır.

Yaşananlar, demokrasi ve hukukun sözde değil, özde hayata geçmesidir. Sistemin sağlıklı şekilde işlemesidir. Ama süreç öyle bir lanse ediliyor ki 'kurumlar çatışıyor, gerilim hat safhada, ölüyoruz, bitiyoruz, tükeniyoruz, bölünüyoruz...' böyle bir havada kasıtlı bir karamsarlık pompalanıyor. İşte benim itirazım, bu tavradır. Benim serzenişim, benim eleştirim bu tavradır. Yaşananlar ne kadar Türkiye'nin lehineyse, kopartılan fırtına o kadar Türkiye'nin aleyhinedir. Türkiye'nin geleceğini düşünmek, ülkemizin, milletimizin menfaatini düşünmek herkesin, her bir vatandaşın sorumluluğunun bir parçası olmalıdır. Hangi kurumda, hangi alanda, hangi meslekte çalışıyor olursa olsun, herkesin vatandaşlık sorumluluğu, Türkiye'nin menfaatini, selametini, istikbalini düşünmeyi gerektirir. Hiç kimse sorumsuzca hareket etmek, Türkiye'ye kaybettirmek gibi bir lükse sahip olamaz. İşte benim itirazım bunadır, bu sorumsuzluğadır."

Erdoğan, belli ideolojilere destek olmak, belli ideolojilerin değirmenine su taşımak için yazılanların, çizilenlerin ülkenin imajının ciddi şekilde zedelediği gibi, ülke ekonomisine de ağır bedeller ödettiğine dikkati çekti.

Başbakan Erdoğan, "Siz 'gerilim var' dediğiniz zaman sadece ortaya fikir atmakla kalmış olmuyorsunuz. Aynı zamanda bu ülkeyi izleyenlerin, yatırım yapanların, yatırım yapmayı düşünenlerin, sanayicinin, iş adamının, tüccarın, girişimcinin zihninde de soru işaretleri oluşturuyorsunuz" dedi.

DAHA PAKETİ GÖRMEDEN ‘GÖRÜŞMEYİZ’ DİYORLAR

Başbakan Erdoğan'ın gündeminde Anayasa değişikliği paketi vardı. Erdoğan, referandumdan hayır çıkması durumunda erken seçimin olmayacağını vurguladı. Erdoğan şöyle devam etti:

Daha paketi görmeden biri kalkıyor ‘asla görüşmeyiz’ diyor. Hani uzlaşmacıydın. Ne bu kin bu tavır. Sizinle olmaz bu iş öyleyse biz asıl sahibine millete gidiyoruz.

Türkiye bölgesinin güçlü bir aktörü olarak hak ettiği değere kavuşuyor. Gerilimlere fırsat tanımayacağız. Bulanık sudan çıkar sağlamaya çalışanlara da asla izin vermeyeceğiz.

MART SONUNDA MECLİS’TE

Anayasa değişikliği ve yargı reformu üzerinde 2006’dan beri mesai sarf ediyoruz. Çalışmalarımız belli bir aşamaya gelişti 2007’deki gelişmeler oldu.

Son yaşananlardan hareketle bir tepki hissiyatıyla değil ta o günlerden beri süregelen bir çalışma. Mart sonuna kadar TBMM’ye bir reform paketi sunacağız. Türkiye’yi AB müktesabatı ile uyumlu hala getirecek bir paket olacak.

Elbette diyalogla bu süreci geliştireceğiz. Biz kapısı açık olanların kapısını çalarız. Eli yumruk olanlarla görüşemeyiz, eli açık olanlarla tokalaşırız. Bu konuda da son sözü milletin söylemesini sağlayacağız.

Kaynak : Anadolu Ajansı

Haber Ara