Beyazıt'ta 28 Şubat darbe protestosu
28 Şubat darbesinin yıldönümünde İslami kuruluşların ortak organizasyonuyla Beyazıt’ta bir protesto eylemi düzenlendi. Ortak basın açıklamasında şunlar kaydedildi:
16 Yıl Önce Güncellendi
2010-02-28 16:54:00
İstanbul Beyazıt'taki protesto birçok İslami kuruluşun organizesiyle gerçekleşti. Aralarında İHH İnsani Yardım Vakfı, Mazlumder, Özgür-Der ile Eğitim-Bir-Sen'in de bulunduğu bazı sivil toplum kuruluşlarının üyeleri, ''28 Şubat''ı protesto amacıyla Beyazıt Meydanı'nda toplandı.
Beyazıt'a kadar Saraçhane'de kortej oluşturarak sloganlarla yürüyen Özgür-Der mensupları, taşıdıkları pankart ve dövizlerle de darbecilere karşı asla yılmayacaklarını ve İslami mücadelenin engellenemeyeceğini deklare ettiler.
Özgür-Der'in "Beyazıt'a yürüyerek çıkalım!" çağrısıyla saat 12'den itibaren Saraçhane'deki Büyükşehir Belediyesi önünde toplanan yüzlerce kişi "28 Şubat Darbecileri Yargılansın!", "28 Şubat Zorbalığını Unutma Hesap Sor!", "28 Şubat Zorbalığının Hesabı Sorulacak!", "Cuntaya Hayır Darbeciler Yargılansın!", "Ergenekon Çetesinin Köküne İnilsin; Militarizm Bataklığı Kurutulsun!", "Yargı Oligarşisi Halkın İradesini Teslim Alamaz!", "Eğitimde İdeolojik Dayatmaya Hayır!", "Eğitimde, Yargıda, Siyasette, Sokakta Militarist Dayatmalar Son Bulsun!" yazılı pankartlar açtı.
Yürüyüş boyunca "Darbeciler Yargılansın, Gasp Edilen Haklar Geri Verilsin!", "Cunta Halka Hesap Verecek!", "Paşaların Tankı Susturmaz Halkı!", "Kahrolsun Halkın Düşmanı Cunta!", "Genelkurmay Tehdidi Yıldıramaz Bizleri!", "Başörtüye Uzanan Eller Kırılsın!", "Yaşasın İslami Mücadelemiz!", "Tevhid, Adalet, Özgürlük!", "Darbeciler Yenilecek, Direnenler Kazanacak!", "Uyan Diren Özgürleş!", "Kahrolsun Laik Diktatörlük!", "Kemalizm'in Değil Rabbimizin Kuluyuz!", "Cuntaya Hayır Eğitime/Başörtüye Özgürlük!", "Zulme Karşı Direniş Herkes İçin Adalet!" vb sloganlar atan topluluk sık sık da tekbir getirdi, marşlar söyledi.
Hep bir ağızdan okudukları "Özgürlük Türküsü" ve Beyazıt'a Selam Direnişe Devam!" sloganlarıyla Beyazıt'a giren topluluk, meydanda toplayan diğer grupla birleşti. Meydanda toplanan Müslümanlar adına yapılan açıklamalarda darbecilerin tümüyle yargılanması gerektiği söylemi öne çıktı. Murat Özer'in sunumunu yaptığı protesto eyleminde Vakit gazetesi yazarı Abdurrahman Dilipak, Özgür-Der Yönetim Kurulu Üyesi Hülya Şekerci ve Araştırma Kültür Vakfı yöneticilerinden Cevat Özkaya birer konuşma yaptılar. Son olarak da Grup Yürüyüş, topluluğun da eşlik etmesiyle birlikte "Özgürlük Türküsü"nü söyledi.
İlk konuşmacı Abdurrahman Dilipak, 28 Şubat sürecinin Ergenekon ve Balyoz sürecine tosladığını belirterek paşaların gözaltına alınıp yargılanması sürecinin 28 Şubat ve 12 Eylül paşalarını da kapsaması gerektiğini söyledi. Zulüm ile abad olunamayacağını ifade eden Dilipak, yaşananları da "Alma mazlumun ahını, çıkar aheste aheste!" diyerek yorumladı. Askeriyle, yargısıyla, bürokratıyla darbeci oluşumların üzerine kararlı bir şekilde gitmenin önemine değinen Dilipak, ardından sözü Hülya Şekerci'ye bıraktı.
"Bizler yalnızca bugün değil, 13 yıl önce de buradaydık, başörtüsü yasağı burada uygulanmaya başladığında 'MGK Tehdidi Yıldıramaz Bizleri' pankartı açmıştık." diyen Hülya Şekerci, "Asla kimliğimizden, İslami taleplerimizden vazgeçmedik, vazgeçmeyeceğiz de!" mesajı verdi. '28 Şubat 1000 yıl sürecek!' açıklamalarını yapanların sözlerinin arkasında duramayacağını belirten Şekerci, "Bizler hala buradayız. İnancımızla, kimliğimizle, başörtümüzle meydanlardayız." dedi. Bugün 28 Şubat darbe sürecinin aktörlerinin önemli isimlerinin yargılanmasının olumlu ve önemli gelişme olduğunun da altını çizen Şekerci, zorba darbe sürecini yaşayan bizlerin birkaç paşanın yargılanmasıyla yetinmeyeceğimizi 28 Şubat darbe zihniyetiyle kökten hesaplaşılması gerektiğini ifade etti. Militarist zihniyetin kendisiyle açıkça hesaplaşılmadıkça darbecilerin ürediği bataklığı kurutmanın mümkün olmayacağını söyleyen Şekerci, militarizmin yalnızca askeri zeminle sınırlı olmadığına dikkat çekti. Hâkimler, savcılar, rektörler, akademisyenler, bürokratlar, gazetecilerin 1997'deki darbe sürecinde Genelkurmay brifinglerine koşa koşa gittiklerini hatırlatan Hülya Şekerci, darbe yasasının hala yürürlükte olduğunu belirtti ve 28 Şubat zulümlerine değindi. Başörtüsü yasağının ve katsayı zulmünün derhal kaldırılarak yaşanan mağduriyetlerin hesabının sorulmasını isteyen Şekerci, "Bizler inancımızla, kimliğimizle başörtümüzle var olmak istiyoruz. Var oluş mücadelemizin karşısındaki tüm unsurlara asla boyun eğmeyeceğiz." dedi.
Son olarak söz alan Cevat Özkaya ise halkla zıtlaşan bir yargı bir bürokrasiyi istemediklerini ifade ederek kendi halkının değerlerini düşman gören bir ordu görmek istemediklerini söyledi. Sokakların, siyasetin kışlaya çevrilmesini eleştiren Özkaya, kışla siyasetinin her yere taştığını belirtti. Kışla siyasetinin tahakkümüne son verilmesini isteyen Özkaya, darbe anayasasının tümüyle kaldırılması gerektiğini söyledi.
Eylemde hazırlanan ortak basın açıklamasında şunlar kaydedildi:
FOTOĞRAFLAR İÇİN TIKLAYIN
28 ŞUBAT DARBECİLERİ YARGILANSIN!
28 Şubat 2010
Türkiye 28 Şubat sürecinin dayatmalarıyla boğuşmaya devam ediyor. Kemalist bürokratik zihniyetin halk iradesini baskı altına almak ve İslami kimliğe düşmanlık politikası, bugün de bilhassa başörtüsü yasağıyla, siyasi baskılarla, halkın inşa ettirdiği cami ve mescitlere el konmasıyla, eğitim alanında hak gasplarıyla ve daha pek çok zorbalık uygulamasıyla sürdürülmekte.
Yüksek yargı kurumları dün olduğu gibi bugün de cuntalara kol kanat germekte. Bunun için olmadık icraatlar sergilemekte, hukuku katletmekte. Son dönemlerde bir takım militarist çete faaliyetlerinin açığa çıkarılmasına ve cunta örgütlenmelerinin dağıtılmasına rağmen, egemenler darbe sopasıyla tehdit geleneğini ısrarla sürdürmekte, psikolojik harekat taktiklerini kesintisiz uygulamaktalar.
Üzerinden tam 13 yıl geçmesine rağmen hala 28 Şubat darbesiyle hesaplaşılmış değil. 28 Şubat sürecinde askerlerin planlamasıyla ülkeye giydirilmeye çalışılan deli gömleği hala yırtılıp atılabilmiş değil. Brifing tezgahından geçirilip hizaya sokulmuş yargıdan, psikolojik harp mekanizmasının kirli bir aygıtına dönüşmüş medyaya, cuntaların sivil ayağını teşkil etmeye teşne sivil toplum örgütlenmesinden tektipleştirilmiş eğitim düzenine, kışlalaştırılmış okula kadar hemen her alanda militarist-darbeci zihniyetin yol açtığı kirlilikler had safhada yaşanıyor. 28 Şubat sürecinde yaşananların halen darbecilere ilham kaynağı olmayı sürdürdüğü de biliniyor.
Öte yandan Ergenekon davası çerçevesinde açığa çıkan belgeler, ifşaatlar, darbe planları ve örgütlenmeleri 28 Şubat sürecinin sahiplerinden, planlayıcıları ve uygulayıcılarından, gerek kurumsal açıdan, gerekse de şahsi bazda işledikleri suçların, yürüttükleri kirli ilişkilerin hesabının sorulması gerektiğini açık biçimde ortaya koymaktadır. Bu kirli süreçte rol alanların pek çoğunun, dahil oldukları Ergenekon batağında ülkeyi nasıl bir karanlık tünele, bir terör ve kaos ortamına sokmak üzere kirli faaliyetlerini devam ettirdikleri kesinleşmiştir.
Tüm bu tablo, gerek Ergenekon adı verilen darbeci çete tehdidinin tam manada savuşturulması, gerekse de darbe özlemecilerinin yarınlara ilişkin tüm karanlık hesaplarının püskürtülmesi için 28 Şubat sürecinin aktörlerinin de mutlaka üzerlerine gidilmesi ve darbeci yapılanma içinde yer almış zevattan çeteci faaliyetlerinin hesabının sorulması gerektiğini göstermektedir.
Biliyoruz ki, darbecilik Kemalist modernleşme projesini zorbaca yöntemlerle halka dayatmaya çalışan otoriter bürokratik zihniyetin iflah olmaz bir hastalığıdır. Hiç kuşkusuz bu ülkede darbeciliğin köklü bir geçmişi mevcut. İstiklal Mahkemeleriyle başlayıp 27 Mayıs'la, 12 Mart'la, 12 Eylül'le devam eden ve Balyoz'la, Kafes'le ve daha bir dizi zorbalıkla bugünlere taşınmaya çalışılan kirli bir militarist gelenekle karşı karşıyayız. 28 Şubat işte bu kirli ve karanlık zincirin bir halkasıdır.
Halk için, adalet için, gelecek nesillerin daha sağlıklı bir ülkede büyümelerinin sağlanması için bu kirli, paslı zinciri bir an önce kırıp atmak şarttır. Bu doğrultuda başta 28 Şubat dayatmasının planlayıcısı askeri şefler olmak üzere, bu karanlık süreçte çeşitli biçimlerde cuntacılara hizmet etmiş tüm sorumluların vakit geçirilmeksizin yargılanmalarını ve başta başörtüsü yasağı olmak üzere darbe düzenini simgeleyen tüm yasak ve dayatmaların kaldırılmasını, gasp edilen hakların geri verilmesini talep ediyoruz.
Akabe Vakfı ¨ Akdav ¨ Asder ¨ Anadolu Gençlik Derneği İst. Şb. ¨ Davet Derneği ¨ Eğitim-Bir-Sen İstanbul Şb. ¨Fatih Akıncıları Derneği¨ Hikmet Derneği ¨ İddef ¨ İHH ¨ İhya-Der ¨ İnsan ve Medeniyet Hareketi ¨ İsra Kültür Merkezi ¨ Kalem-Der ¨ Gençlik Derneği ¨ Mazlumder İstanbul ¨ Medeniyet Derneği ¨ Özgür-Der ¨ Sosyal Doku Derneği ¨ Tüketiciler Birliği ¨ Tümer ¨ Vuslat
Kaynak: Haksözhaber.net
SON VİDEO HABER
Haber Ara