Prof. Dr. Karpat'ın son kitabı okurla buluştu
TBMM 2009 yılı Onur Ödülü sahibi tarihçi Prof. Dr. Kemal Karpat'ın çeşitli tarihlerde kaleme aldığı yazılardan oluşan ''Osmanlı'dan Günümüze Asker ve Siyaset'' adlı kitabı okurla buluştu.
16 Yıl Önce Güncellendi
2010-02-26 13:55:00
Kitabında, Türkiye'de modernleşmenin, hem Fransız hem Anglosakson değişimlere benzer olmakla beraber onlardan farklı yönleri de bulunduğunu anlatan Karpat, Osmanlı'da değişimin devleti güçlendirmek için en üst makamın, yani sultanın kararıyla başladığını dile getirdi.
Halkı, kendi amaçları için kullanan devlet kökenlerini, Osmanlı tarihinde bulmanın mümkün olduğunu kaydeden Karpat, klasik Osmanlı'da devleti idare eden bürokrasinin asker kökenli olduğunu, sivil idareyi ele alarak vazife gören bürokratların da askeri sınıfa dahil olduğunu dile getirdiği kitabında, şunları kaydetti:
''Bir yerde devlet idaresi, bilhassa alt kademelerde militarist olmamakla beraber yine askeri bir örgütleşmeyi ve hiyerarşiyi esas olarak kabul etmiştir ama klasik Osmanlı döneminde asker, bilhassa yeniçeriler, birçok padişahı tahttan indirmelerine, hatta öldürmelerine rağmen, hiçbir zaman fiilen asker olarak idareye sahip çıkmamışlardır. Türkiye'de askerin doğrudan doğruya idareyi eline alarak, hükümet olarak vazife görmesi, ancak 1960'tan sonra görülmüştür. 1876'dan 1960'a kadar olan süre içinde de askerler modernleşme hareketlerine katılmış ve hükümet hatta rejim değiştirmekte birinci derecede rol almışlardır.''
Kitabında, meşruiyeti ''sivil halkın desteğiyle oluşan askeri bir harekat'' olarak niteleyen Prof. Dr. Karpat, kurtuluş harekatının da sivillerin, yani Müdafaa-i Hukuk Cemiyetleri ile Mustafa Kemal, Fevzi Paşa, Rauf Orbay, Ali Fuat Cebesoy gibi askerlerin iş birliği sayesinde gerçekleştiğini anlattı.
Karpat, demokrasinin, değişimlerin ruhunu oluşturduğunu vurguladığı kitabında, 1923 yılından sonra başlayan değişimlerin bu amaçla kurulan bir parti tarafından sivil bir idare olarak gerçekleştirildiğini belirtti.
Prof. Dr. Karpat kitabında, ''Her ne kadar devletin, iktidar partisi yoluyla (CHP) gerçekleştirdiği değişimleri bir yerde ordunun desteğine dayanıyorsa da ordu fiilen idareye hakim olmadığı gibi önde gelen bazı askerler değişimlere karşıydı. Türkiye'de 1960'a kadar olan ana kararlar, sivil iktidar partilerine aitti. Modernleşmenin ve onun dayandığı ilmin laiklik yoluyla adeta bir din haline getirilmesi ve bunun bir Türk milliyetçiliği haline sokulması çelişkiler yaratmış, sonunda din ile medeniyeti ve değişmeyi adeta birbirinin düşmanı haline getirmiştir'' ifadelerini kullandı.
TÜRK DEMOKRASİSİNİN ALTIN SAYFALARI
Kitabında, İkinci Cumhurbaşkanı İsmet İnönü ile ilgili, ''Atatürk'ün siyasi, sosyal, askeri mirasının koruyucusu olarak ordu içinde etkisini artırmış ve bazı kimseler onun devletten çok ordunun sözcüsü olarak görmüştür'' görüşün yanlış olduğuna dikkati çeken Karpat, 1943 yılından itibaren İnönü'nün demokrasinin üstünlüğünü kabul ederek, tek parti baskılarını azaltmaya başladığını ve 1945'te muhalefet partilerinin kurulmasının yolunu açıp, 1950 seçimlerinde yenik düşerek, iktidarı demokrat partiye teslim ettiğini kaydetti. Karpat, kitabında, ''Bunlar Türk demokrasisinin altın sayfalarıdır. Burada İnönü, Türkiye'nin mukadderatını köklü bir şekilde etkilemiştir'' ifadesine yer verdi.
''HALK OYUYLA İKTİDAR DEĞİŞİMİ, ÇOK DERİN BİR DEVRİMDİ''
Türkiye'de askeri müdahalelerin, 1950 seçimlerinden birkaç gün sonra kendini gösterdiğini anlatan Prof. Dr. Karpat, kitabında şu görüşlere yer verdi:
''Birkaç general, İnönü ile görüşerek, kendisi istediği takdirde ordunun onu iktidarda tutmaya hazır olduğunu bildirdi. İnönü, bu teklifi reddetti ve böylece Cumhuriyet tarihinde ilk defa halk oyuyla seçilmiş bir parti, yani Demokrat Parti kendi hükümetini kurdu. Çok normal bir şekilde barış içinde oluşan bu iktidar değişimi, aslında çok derin bir devrimdi. Cumhuriyet'in kurulmasıyla Türkiye ana rejim olarak özendiği demokrasiye nihayet kavuştu. Halk tarafından serbestçe seçilen bu hükümet 27 Mayıs 1960'ta alt kademe subayların hazırladığı bir darbe ile iktidardan uzaklaştırıldı. Bundan sonra oluşan 1962-1965, 1971, 1980 ve 1997 müdahaleleri bilinmektedir. Askeri müdahalelerin nedeni, siyasi partilerin bilhassa halk oyuyla iktidara gelen partilerin laiklikle ve Atatürk'ün devrimleriyle uyuşmayan hareket ve siyasetleriydi. Bu ana nedenin yanında güncel siyasetten kaynaklanan başka nedenleri de gözden uzak tutmamak gerek. Askeri müdahalelerin önemli nedenlerinin bazılarını dile getirmeden evvel, sivil iktidarların da bu darbeleri körüklemede etkili olduklarını belirtmek gerek.''
DEMOKRASİNİN KÖK SALMASINDA ORDU DESTEĞİNİN ÖNEMİ
Prof. Dr. Kemal Karpat, ordu içinde, demokrasiye inanan ve demokrasiyi savunan birçok kimse bulunduğunu ve bunların sayısının gittikçe arttığını belirterek, kitabında ''Ordunun desteği olmadan, demokrasinin Türkiye'de kök salacağını düşünmek güçtür. Halk iradesine hürmet eden, siyasete karışmayan bir ordunun halk gözünde güvenini ve saygınlığını artırarak, psikolojik güç kazanacağı aşikardır. Haklı veya haksız, halk iradesine saygı göstermemekle tenkit edilen bir ordu kolayca yıpranır'' görüşünü kaydetti.
AA
SON VİDEO HABER
Haber Ara