Dolar

34,9466

Euro

36,7211

Altın

2.977,22

Bist

10.125,46

Türkiye’nin 150 yıllık derin iktidarı

İşte Türkiye’deki derin iktidar; Carborani Örgütü ve Mason Locası’nın Yeni Osmanlılar, Genç Türkler ve İttihat ve Terakki üzerindeki etkileri...

16 Yıl Önce Güncellendi

2010-02-22 14:51:00

Türkiye’nin 150 yıllık derin iktidarı
Cemal Meray - Taceddin Kayaoğlu*

arborani, İtalyancada “Kömür işçileri” manâsına geliyor; Mason kelimesinin “Duvar işçileri” anlamına geldiği gibi. Carborani’nin ilk faaliyetleri, 19. yüzyılın başlarında İtalya-Napoli’de duyulmaya başlanmıştır. Masonların “duvar işçisi” kavramını, Carborani’nin de “kömür işçisi” kavramını kullanmış olması, ikincisinin Masonluktan etkilendiğini göstermektedir. Hatta etkilenmenin de ötesinde onlarla organik bağlara sahiptiler. Öyle ki; Masonlar, Carborani derneklerine doğrudan üye olabiliyorlardı. Hem de “üstad” derecesi kazanarak. Oysa diğer Carborani üyelerinin bu dereceye gelebilmeleri için çok uzun bir sürenin geçmesi gerekiyordu. Carborani; önce İtalya’da, sonra da Fransa’da siyasî bir program dahilinde kilise etkisini yok etmeyi, yeni bir yönetim kurmayı ve tüm toplumsal kurumları laikleştirmeyi hedefliyordu. Önemli merkezlerinden birisi de İngiltere idi. Ancak “İngiltere’nin bu örgütlerin kontrolü altında mı olduğu, yoksa çıkarları doğrultusunda onları farklı ülkelerde kullandığı mı?” sorusu üzerinde düşünülmeye değerdir.

15 Ağustos 1814 tarihinde Carboraniciler ile Masonların birlikteliğini teyit eden bir gelişme oldu. Consalvi ve Pacca isimli iki kardinal, yayınladıkları bir kilise bildirisiyle bu iki oluşumu hedef alıp, “anarşizmi” ve “din düşmanlığını” organize etmekle suçladılar.

Bu örgüt Fransa’da 1830’dan sonra zayıflamış, belki yeraltına çekilmiş ve gittikçe de kaybolmaya başlamıştır. İtalya’da ise Giuseppe Mazzini (1805-1872) isimli bir devrimcinin kurduğu “Genç İtalya” örgütü ile birleşmiştir. Bazı kaynaklar Mazzini’yi, Carborani’nin önemli bir “Liberalist ideologu” ve “lider kadrosu” arasında gösterirler. Kendisi Avrupa Birliği düşüncesinin de baş aktörlerindendir. İlginç olanı ise şimdilerde Mazzini’nin ABD-New York Central Park’ta bir büstünün bulunmasıdır. Mazzini ile birlikte iki isim daha vardır. Bunlar; bir İtalyan asker olan Giuseppe Garibaldi (1807-1882) ve İngiliz şair Lord Byron (1788-1842)’dur. Böylesine önemli bir örgütün etkin isimleri arasında bir İngilizin bulunması, İngiltere’nin bu hareketleri İtalya’da, Fransa’da, Almanya’da ve nihayetinde de Osmanlı Devleti’nde çıkarları doğrultusunda ustaca yönlendirdiği ihtimalini güçlü bir şekilde akla getirmektedir.

Carborani Osmanlı’da

Yeni Osmanlılar Cemiyeti, 19. yüzyıl Osmanlı siyasî tarihinde önemli etkilere sahip gizli bir teşekküldür. Bu gizli cemiyet 1865’te kurulmuş olsa bile daha öncesinde farklı farklı yerlerde küçük gruplar halinde toplanıyordu. Cemiyet mensupları arasında Ziya ve Kemal Beyler, Ali Süavî, Mahmud Nedim Paşa’nın yeğeni Mehmed Bey, Reji komiseri Nuri Bey, sonradan Kudüs kaymakamı olan Reşad Bey, gazeteci Âgâh Efendi, Şinasî, Suphi Paşa-zâde Ayetullah Bey vardı. Abdurrahman Şeref’’e göre; cemiyetin ruhu ve reisi Mehmed Bey’dir. Kendisi de bu cemiyete 105 numara ile üye olan Ebuzziya’ya göre ise Nuri ve Reşad Beyler başkanlık görevini yerine getirmekteydiler. Cemiyet kısa bir süre içerisinde 245 kişiye ulaşmıştı.

Yine Ebuzziya’ya göre; 1865 Haziran ayının bir Pazar günü, Nuri, Reşad, Mehmed ve Ayetullah Beyler, aralarına Kemal’i de alarak Yeniköy’deki Ahmed Bey’in yalısına ve oradan da Belgrad Ormanı’na gittiler. Aralarında “Mir’ât” sahibi Refik’de bulunuyordu. Bu toplantıda meşrutiyet rejiminin getirilmesi için gerekli olan şeyleri konuştular. “Yeni Osmanlılar Cemiyeti” adı verilen oluşum da ilk defa burada kuruldu. Ama daha da ilginç olanı; bu toplantıya katılanlar yanlarına Carborani ve Leh Gizli Cemiyeti’ne dair kitaplar almışlardı. Bu kitaplar onların daha önceden Carboraniciler ile temaslarının olduğunu göstermektedir.

Bazı kaynaklar cemiyetin ideologu ve fikir babası olarak Şinasî’yi gösterirken, cemiyete kurulduktan 5 ay sonra katılan Ebuzziya’nın aktardığına göre; cemiyetin nizamnâmesi Ayetullah Bey tarafından kaleme alınmıştır. Lakin Ayetullah Bey sonradan bu cemiyeti ihbar eder. Adı “Yeni Osmanlılar Cemiyeti” olsa da, aslında Osmanlı Carborani Cemiyeti; hücreler şeklinde faaliyetlerde bulunuyordu. Her bir hürce 1 başkan olmak üzere 7 kişiden meydana gelmekte idi. Gruplar birbirlerini tanımıyorlar, hücre başkanları aracılığı ile birbirlerinden haber alıyorlardı.

Cemiyetin finansörlüğünü Mısırlı Prens Mustafa Fazıl Paşa üstlenmişti. Fazıl Paşa, Fransa’nın Nord Gazetesinde “Genç Türkler” adına Abdülaziz’e bir mektup yazarak, Padişahı “meşrutiyet”i ilan etmeye ve liberal sistemi Türkiye’de uygulamaya davet ediyordu. Anlaşıldığı kadarı ile Paşa, Mazzini’nin “Genç İtalyanlar Örgütü”nden ve yine onun liberal fikirlerinden çok etkilenmiştir. Bu mektup Türkçeye çevrildikten sonra Courrier d’Orient sahibi Jean Pietri’nin yardımıyla Beyoğlu’ndaki Caillol adındaki bir Fransız’ın matbaasında basılmıştır.

Genç Türkler Avrupa’da eğitildi

Korsikalı Jean Pietri, Yeni Osmanlılar Cemiyeti’nin fikir babası ve ideologu olan Şinasî’yi ilk defa Fransa’ya götüren ve onun Namık Kemal ile mektuplaşmasını sağlayan adamdı. Ve yine Yeni Osmanlılar Cemiyeti’nin kuruluşunda ve cemiyet üyelerinin birbirlerini tanımasında büyük roller oynamıştı. Diğer taraftan ismi Sukkuni olan bir İtalyan daha vardı. Sukkuni, Mustafa Fazıl Paşa’nın gizli siyasî ve ticarî işlerini yürütmekteydi. Kendisi Mustafa Fazıl Paşa adına, Genç Türkleri Avrupa’da Osmanlı Devleti’ne karşı faaliyetlere davet ediyor ve bu amaçla çeşitli organizasyonlar yapıyordu. Meselâ; Mustafa Fazıl Paşa “Genç Türkler”in masraflarını karşılamak için belirli bir ödenek ayırmıştır. Bu ödeneğin idaresi Ziya Paşa’ya verilmişti. Fakat yapılacak masrafların Sukkuni’ye bildirilmesi gerekiyordu.

Yeni Osmanlılar Cemiyeti’nin Carboranicilik üzerinden kuruluşu ve üyelerinin birbirlerini tanımaları özellikle Fransız elçiliğine mensup ajanlar tarafından sağlanmıştır. Ayrıca Genç Türkler’in yine bunlar tarafından Avrupa’ya götürüldüğünü de ifade edelim.

Yeni Osmanlılar -ki bu harekete 1867 tarihinden itibaren, Genç Türkler “Jeunes Turcs” denilmiştir- hareketinin en faal üyelerinden birisi de Fransız vatandaşı olan mason lider Yahudi Leon Cahun idi. Bu şahıs pek çok Jön Türk’ün birbiriyle tanışmasında önemli roller oynadı. Cahun 1869 tarihinde “Asya Tarihine Giriş; Türkler ve Moğallar” kitabının yazarıdır. Ziya Gökalp, “Türkçülüğün Esasları”nı yazarken bu kitaptan çok etkilenmiştir. Cemil Meriç kitap için; “Türk milliyetçiliğinin Kur’ân-ı Kerîm’i” demektedir. Cahun, 1876’da da “Gök Bayrak” romanını kaleme almıştır.

Türk ulusçuluğunun diğer önemli bir aktörü de Yahudi Armin Herman Vambery idi. Kendisi 1870 tarihinde Budapeşte’de ilk Türkoloji kürsüsünü kurdu. 1908’de Budapeşte’de açılan dünyanın ilk Türk Derneği’nin onursal başkanıdır. Ayrıca 1910 tarihinde kurulan Turan Cemiyeti’nin de onursal başkanı olarak bilinir. Namık Kemal’in “Vatan Yahut Silistre” isimli piyesi “Güllü Agop”un tiyatrosunda oynanıyordu. Birileri o kadar başarılı idi ki; Abdülaziz’in hallinden sonra Osmanlı padişahı olacak Şehzâde Murad’ı (V) aralarına alabilmişler ve onu Mason teşkilatlarına üye yapabilmişlerdi.

İsim babaları dışarıda

Ve Sultan Abdülaziz önce bir komplo ile tahtan indirilerek yerine yeğeni V. Murad getirilmiştir. Ardından da 4 Haziran 1876 günü, saat 09.36 sularında “intihar” süsü verilerek öldürülmüştür. Muğlâk bir ölüm nedeni raporuna ve ciddî bir inceleme yapılmamasına rağmen olayın duyulmasının hemen ardından intihar iddiasını gündeme getirenlerden birisi de; İngiltere Sefîri Elliot idi.

Sultan Abdülaziz’in ölümü ile ilgili raporun altındaki imzalar ise şöyle idi; Dr. Marko, Dr. Nuri, Dr. Sato, Dr. Espanyol, Dr. Mark Markel, Dr. Patropulo, Dr. Abdannur, Dr. Servet, Dr. De Kastro, Dr. Maroen, Dr. Jül Melincen, Dr. Kostantin Karatodori, Dr. Dikson, Dr. Vitales, Dr. Edvar Esparado, Dr. Nurican, Dr. Melyan Bey, Dr. Mustafa ve Dr. Mehmed. Son olarak şu Jön Türk meselesine gelirsek; bu unvan dışarıdan ihraçtır. 1830 tarihinde Fransa’da “Jeune France”, İtalya’da “Jeune İtalic”, Almanya’da “Jeune Allemagne”, İngiltere’de “Jeune Angleterre” adı altında politika ve edebiyatta aşırılık taraftarı ulusalcı gençlerin unvanı olarak kullanılırdı. Dört ülkede, Osmanlıyı da düşünürsek beş ülkede ortak bir şekilde “Jeune / Genç” kavramını kullanan bu teşkilatlar, acaba hangi merkezden idare ediliyorlardı?

İttihatçılar ve Carborani

Bilindiği üzere İttihat ve Terakkî Cemiyeti II. Abdülhamid’e muhalefet amacıyla kurulmuştur. Kurulduğu yer Askerî Tıbbiye’dir. İlk kurucuları; Ohrili İbrahim Temo, Diyarbakırlı İshak Sükûtî, Arapgirli Abdullah Cevdet ve Kafkasyalı Mehmed Reşid idi. Kuruluş tarihi 1889. İbrahim Temo İtalya’da bulunduğu bir sırada Napoli’de arkadaşıyla birlikte gittiği -kuvvetle muhtemel götürüldüğü- Mason Locası’nda Carborani Örgütü ile ilgili bilgiler elde etmiştir.

İttihat ve Terakkî Cemiyeti’nin Carborani’den etkilendiğini gösteren hususlar şunlardır: Carborani, elemanlarının kodlanmasında kesirli sayılar kullanmaktaydı. Örneğin; her hücreye ve hücrelerdeki her üyeye birer sayı verilmekte idi. Meselâ; 7’inci hücrenin 4’üncüsü, 7/4 olarak kodlanırdı. İbrahim Temo, İttihad ve Terakkî Cemiyeti’nde 1/1 olarak bilinirdi. Bütün bir numaralar aynı zamanda o hücrenin başkanıydılar. Toplantılarını “Dörtler Toplantısı”, “Hatap Toplantısı” gibi isimlerle şifrelerlerdi. İlk toplantılarının ardından “İnciraltı Toplantısı”nda 12 kişi olmak üzere bir araya geldiler. Bu onların ilk resmi toplantısı olarak kabul edilir.

Haberleşmenin kuryeler ile sağlandığı İttihat ve Terakkî’de üye olarak katılımı uygun görülenler, gözleri bağlı olarak götürüldükleri loş odalarda, liderlerine sadakat üzere yemin ederek örgüte alınırlardı. İtalyan Mason Locaları ve Selanik Mason Locaları’ndan yardım almaktaydılar. Hatta Selanik uzun vadede İttihat ve Terakkî’nin iç işlerinin yürütüldüğü bir merkez haline gelmişti. Dış işler ise Paris’ten organize edilmekteydi.

İttihatçıların Selanik’teki Macedonia Risorta ve Veritas locaları ile de çok sıkı ilişkileri vardı. Paris’te yayınlanan Le Temps gazetesinin 20 Ağustos 1908 tarihli sayısında Selanik’teki iki önemli İttihatçı [Refik Bey ve Binbaşı Niyazi, kendisi Niyazi Makedonya’da yanındaki askerlerle birlikte Abdülhamid’e karşı isyan başlatan subaydır] ile yapılan röportaj yer almaktadır; Fransız gazetecinin 1905-1908 tarihleri arasında İttihatçılığın Masonluktan ne kadar yardım gördüğü şeklindeki sorusuna bu şahısların verdiği cevap şu eksendedir; “Masonluk ve bilhassa İtalyan masonluğu bize manen destek oldu.”

Abdülhamid’in hal’i

1892 yılında Cemiyetten haberdar olan Abdülhamid askerî okul komutanı Ali Said Paşa’yı görevden alır. Pek çok öğrenci sorguya çekilir. Gerisi malum; Abdülhamid ile İttihatçılar arasındaki büyük mücadele...

Tarih; 21 Temmuz 1905. Abdülhamid bir Cuma namazı sonrası “selâmlık resm-i âlîsinden” çıkacakken kendisine arabaya yerleştirilmiş bir bomba ile suikast düzenlenir. Suikastın elebaşları olarak Troşak-Taşnak Komitesi’nin üyeleri tespit edildi. Bunlar; Bakülü Samuel Fayn ya da öteki adıyla, Hristofor Mikaelyan, Robina Fayn ve Konstantin Kabulyan ya da öteki adıyla, Safo isimli üç Ermeni idi.

Lakin plan Avrupa’da hazırlanmış ve bu iş için Belçikalı anarşist Edvard Jorris ile anlaşılmıştı. Jorris İstanbul’a gelmiş ve Singer Fabrikası’nda işe başlamıştı. Sonradan tutuklanmasına rağmen Abdülhamid bu adama hiçbir ceza vermemiş, hatta onu kendi ajanı olarak uzun yıllar kullanmıştır.

Bombalamada kullanılacak araba, Avusturya’nın başkenti Viyana’da Neseldorfer Wagenbefcu Fabriks Geselschaft firmasında yaptırılmıştı. Arabayı Osmanlı gümrüğünden devralacak kişi Silviyo Riçi’dir. Pek çok değişik isim ve kimlik kullanan Riçi’nin ikametgâhı Fransa olarak belirlenmişti. Ayrıca arabaya yerleştirilen patlayıcılar da Fransa’dan getirilmişti. Abdülhamid suikastının düzenlenmesi aşamasında alınan ifadelerden hareketle yapılan tespite göre bu işte kullanılmak üzere 300 bin franklık bir para hareketi tespit edildi.

Bu para hareketinin 15 bin franklık bölümü Atina Yuniyen Bank Limited üzerinden Fransa-Paris arasında 5 adet çek transferi ile gerçekleşmişken, (Paris’teki Kontuvar Nasyonal Deskont isimli bir bankanın adı geçmektedir.) 34 bin franklık bölümü ise İtalya-Cenova ile İstanbul’daki Kredi Liyon Bankası arasında 14 adet çek transferi ile gerçekleşmiştir. Avusturya’nın Angalo Avusturyan Bank’ı üzerinden bir çek, Bulgaristan’ın Bank Nasyonal Bulgar’ı üzerinden yine 1 çek tespit edilmişti.

Irkçı tezler tedüvülde

Sonra... 31 Mart 1909 Olayı’ndan sonra Abdülhamid’e hal fetvasını bildirmeye gelenler şu isimlerden oluşuyordu;

Yahudi asıllı Mason Emanuel Karaso, Arnavut ayrılıkçı Esat Toptani, Rum asıllı Aram Efendi ve Hikmet Paşa.

Bir de; Cahun ve Vambery gibi Cumhuriyet döneminde de öne çıkan başka bir isim vardır; Yahudi Avram Galanti (bu şahıs sonraları kanun gereği Bodrumlu soyadını alacaktır). Galanti, Türkiye üniversitelerinde profesörlük ve ilk dönemlerde de Cumhuriyet Halk Partisi’nden bağımsız olmak üzere iki dönem milletvekilliği yaptı.

Irkçı tezlere yandaş olan Galanti; Türkiye’deki tüm halkların asimilasyonunu savunmuştur. Bir yazısında Tevrat’ta geçen Yasef’in oğullarından Togarman’ın Türklerin atası olduğunu dile getirmiştir. Bütün bunlar Türkiye’deki derin iktidarın kimlerin eseri olduğunun bir göstergesi olarak karşımıza çıkmaktadır. 1950 sonrası oluşumlar ise üzerinde ayrıca konuşulmaya değerdir.

*Araştırmacı Yazar

Bu yazı Star gazetesinin Açık Görüş ekinden alıntılanmıştır.

Haber Ara